1
Türkiye’nin futbol gündeminde Galatasaray-Fenerbahçe derbisi var... Hatta maçın önüne geçen hakem Cüneyt Çakır’ın kararları var... Futbol gündemi bu konuyla çalkalanırken, Trabzonspor tarihinin en sıkıntılı, hatta travmatik döneminden geçiyor... Trabzonspor sadece Karadeniz’in bir simgesi değil, Türkiye’nin futboldaki en büyük güçlerinden, oluşumlarından biri...
Son Malatyaspor yenilgisi sonrası 6 yönetici birden istifa edince radarı Trabzonspor’a çevirmek gerektiğini düşündüm... Trabzonspor’un kuruluşundan bu yana gelenlerle, şampiyonluklarına katkı sağlayanlarla, büyük markanın yaratılmasında önemli rol oynayanlarla, istifasını verenlerle, iktidarıyla, muhalefetiyle konuştum...
Trabzonspor 9 haftada topladığı 9 puanla son 10 yılın en kötü başlangıç yapan Trabzonspor’u... Bu tablo elbette düzelir... İki maç kazanırsın, işler en azından normale döner… Ama Trabzonspor’da normale dönmesi çok kolay görünmeyen kulüp içi başka büyük dertler var…
İstifa eden yöneticilerden biriyle konuştum... “Biz göreve geldiğimizde İbrahim Hacıosmanoğlu’nu 250 milyonluk borcu 450 milyona çıkarttı diye eleştiriyor ve kulübü batırdığını söylüyorduk“ dedi ve çarpıcı, hatta acı gerçeği arkasına ekledi: “İbrahim Hacıosmanoğlu’ndan 450 milyon borçla aldığımız kulübün borcu, bizim çok da uzun olmayan görev sıramızda 1 milyar liraya yükseldi…”
Onur Kıvrak haklı
İnanamadım bir daha sordum, bir milyar borcu bir daha onayladı… Ardından yönetim dışındaki, Trabzonspor‘un çok içindeki bir arkadaşıma sordum… “Bu bir milyar borç üç aşağı-beş yukarı doğrudur… Çünkü Ağustos ayında borç 800 milyon liraydı“ dedi…
Peki bu borç nasıl oldu da füze hızıyla böyle yükseldi…
Kucka’nın, Burak Yılmaz‘ın, Sosa’nın, Hubocan‘ın ve Volkan Şen‘in 3 yıllık toplam maliyetinin 250 milyon lira olduğunu ileri sürdüler… Sadece Burak Yılmaz, Sosa ve Kucka’nın bir yıllık maliyetinin 120 milyon lirayı bulduğunu üstüne basa basa belirttiler…
İşin ayrıntıları da var elbette… Sosa, Burak Yılmaz ve Kucka‘nın yıllık maaşları, alacakları bonuslarla birlikte 4 milyon euro ile 5.5 milyon euro arasında değişiyor… Durum böyle olunca, yönetim kurulunun “feda“ talebi üzerine yıllık maaşında ciddi bir indirim yapan kaptan Onur Kıvrak haklı olarak “madem bu maaşları verebilecek durumdasınız, benim günahım neydi de feda isteyip maaşımda indirime gittiniz“ diye dertleniyor… Sadece Onur değil tabi… Bu çarpıcı maaş farkları doğal olarak takım içi birlikteliği, dayanışmayı ve huzuru yerle bir etmiş… Adeta takımı içten dinamitlemiş…
‘Nefesimizi keserlerdi’
Trabzonspor’un temel taşlarından biri “Akhisar geldi, bize eski 6 Trabzonsporlu oyuncu ile 6 gol atıp gitti… O 6 oyuncunun Trabzonspor’a yıllık maliyetini toplasanız, bir Sosa parası etmiyordu“ dedi…
Trabzonspor bu kadar borçlanırken, elbette nakit akışında da önemli hareketlilikler yaşadı… Burada siyasetin Trabzonspor’a aktardığı önemli paralar var… Ama bunların bir bölümü “bağış“, büyük bir bölümü borç… Sonunda Trabzonspor’un ödemesi gereken paralar...
Burada aklıma UEFA kıskacı takıldı… ”Ne olacak“ diye sordum, “Allah’tan Avrupa kupalarına gitmiyoruz… Gitseydik, bu tabloyla nefesimizi keserlerdi“ cevabını aldım...
‘Başkan cep mesajıyla toplantıyı iptal etti’
Konu sadace parasal değil… İstifa eden yöneticiler, göreve geldikleri günden beri yönetim yapısının “uyum“ sağlayamadığını, bütün itirazlara ve uyarılara rağmen Başkan Muharrem Usta’nın tek başına hareket ettiğini, Başkanın öncelikleri olmasına rağmen yönetimin görüşlerini asla dikkate almadığını ısrarla belirttiler…
Hatta içlerinden birisi “Akhisar‘dan 6 gol yedik… Ertesi günü yönetim kurulu toplantımız vardı, Başkan Muharrem Usta telefon mesajıyla gündemin yoğunluğunu ileri sürerek bu toplantıyı iptal etti… 6 gol yediğin bir maçın ardından Trabzonspor’dan daha önemli bir gündem mi olur“ dedi…
“Trabzonspor’da son istifalardan sonra Başkan dahil 10 üye kaldığını, bunun bir istifa getirip getirmeyeceğini“ sorduğumda, “Yönetim 15 üyeden oluşuyor… Yarıdan bir fazla üye ile kulübü yönetirsiniz. Yani yönetimin devamı için 9 üye yeter… Ancak gücünden bu kadar kaybetmiş bir yönetim Trabzonspor’un iradesini, gücünü asla temsil edemez ve koruyamazlar, tek çare istifa“ dediler…
Trabzonspor Kulübü’nün cumartesi günü Divan Kurulu toplantısı var… İlginin büyük olacağı söyleniyor… Sanırım Sayın Başkan Muharrem Usta, Divan Kurulu toplantısında Trabzonspor’daki son gelişmeleri, ekonomik tabloyu ve yol haritasını inandırıcı biçimde camiaya ve kamuoyunu anlatır…
Ancak bizim anladığımız ve gördüğümüz Trabzonspor’da kötü giden bir futbol takımından çok daha büyük dertler var… Bu tablolar düzelmeden, bu huzursuzluk giderilmeden, bu devasa borç yükünün altından kalkmadan Trabzonspor’un düzlüğe çıkması ve şampiyonluk kovalaması kolay değil… Hayal satmaya gerek yok… Üstelik bu Trabzonspor’a sadece Karadenizlilerin değil, Türk futbolunun çok ciddi şekilde ihtiyacı var… Güçlü bir Trabzonspor’un kendine değil, yarıştığı rakiplerine bile büyük katkısı olur… Elbette çare tükenmez… Ama o çareyi gerçekçi biçimde bulmak, ortaya koymak ve uygulamak gerekiyor…
Ne duruyorsunuz!
Değerli meslektaşım Atilla Türker aylardır Türkiye‘deki manajer oyunlarını yazıyor ve kulüpleri nasıl borç batağına sürüklediklerini belgeleriyle ortaya koyuyor… Sevgili Atilla‘nın bugüne kadar ortaya attığı iddiaları yalanlayan çıkmadı…
Atilla özellikle Trabzonspor’u “taklacı menajerlerin“ nasıl soyduğunu, yüz milyonlarca euroyu haksız biçimde nasıl cebe indirdiklerini, Trabzonspor’a bire alacağı oyuncuyu çeşitli tezgahlarla nasıl 2’ye 3’e sattıklarını yazdıkça dehşet içinde kalıyoruz… Trabzonspor bu kadar iddia ve belge varken son 5-10 yıldan başlayarak günümüze kadar olan bu transerleri mercek altına aldıramaz mı, uluslararası bir şirkete denetletemez mi? Trabzonspor’un “üçkağıtçıların“ cebine giden paralarına sahip olamaz mı? Ne duruyorsunuz!
Motivasyon farkı doğal
Şenol Güneş, Başakşehir beraberliğinin ardından futbolcularını sahiplendi ve “Avrupada başka oynuyorlar, Türkiye‘de başka oynuyorlar“ eleştirilerine karşı çıktı… Oysa bu konuda Başkan Fikret Orman dahil, birçok yöneticinin de açıklaması var… Ayrıca biz seyirci olarak Şampiyonlar Ligi‘ne daha fazla motive olup, daha fazla heyecanlanırken, çok daha fazla önemserken, yarısından çok daha fazlası yabancı oyuncudan kurulu Beşiktaş takımı niye daha fazla motive olmasın...
Beşiktaşlı elbette hem Şampiyonlar Ligi’nde, hem Süper Lig’de süper başarılar ister… Ama şunu kabul edelim ki, Dünya Şampiyonaları dahil, bugün futbol aleminde Şampiyonlar Ligi’nden daha prestijli, daha göz kamaştıran ikinci organizasyon yok… Grupta 3’te 3 yaparak Türk futbolunda bir ilki gerçekleştiren Beşiktaş dilerim bu sezonun ilerleyen döneminde başka “ilk“leri de başarır.
Çakır kurtardı!
Bakıyorum, Galatasaray, “İki penaltımızı vermedi, Belhanda’yı atmadı“ diye Cüneyt Çakır‘a isyan ediyor… Fenerbahçe bir gollerinin verilmediğini, Denayer‘in daha oyunun başında atılmadığından dert yanıyor… Hepsi kabul, ama kendi lehine olanı görüp, rakibin lehine olanı görmezden gelirsen, bilesin ki, inandırıcı olamıyorsun… Gözü kara bir tribün amigosundan farkın kalmıyor…
Hem Galatasaray hem Fenerbahçe isyan ediyor ama, Cüneyt Çakır, aslında yaptığı büyük hatalarla iki takımı da kurtardı… İki takımın da koca derbideki “sıfır“ futbolu arada kaynayıp gitti… Biraz da özeleştiri yapmayı öğrenebilsek…
Garipsedim, anlayamadım
- Galatasaray son Fenerbahçe maçında bile pozisyon bulamamışken, Igor Tudor’un maç sonrası “Son 20 dakikada 10 kişi kalmasaydık kazanırdık“ açıklamasını garipsedim...
- Fenerbahçe’nin, Galatasaray son 20 dakikada bir eksik kalmışken, eline puan farkını 8’den 5’e indirme fırsatı geçmişken, bu son 20 dakikada bir fazla oynamasına rağmen bir gol pozisyonuna bile giremeden maçı bitirmesine şaşırdım…
- Galatasaray’ın bu kadar büyük umutlarla aldığı Belhanda‘nın bilinen kalitesine gelemeyişine, bir de gereksiz sinirlilik eklemesini hiç anlayamadım...
- Türk futbolu ve Galatasaray stoper bulmakta bu kadar zorlanırken, Serdar Aziz‘in her fırsatta sakatlanıp sahalardan uzak kalmasını bir türlü çözemedim...
- Bein Sporst’ta final programında kullanmak için Fenerbahçeli Giuliano‘nun görüntülerini aradığımda, yanlışlıkla bile olsa kameralara dahi giremediği fark edince gözlerime inanamadım...
Alex’i nasıl sileceksiniz?
Aykut Hoca’yı dinliyorum, “Biz zor maçları geride bıraktık, şimdi o zor maçları oynama sırası Galatasaray‘da“ diyor… Doğru ama Aykut Hoca’nın şunu düşünmesi lazım… Fenerbahçe büyük maçlarda aldığı sonuçlarla değil, küçük maçlarda yitirdiği puanlarla şampiyonluğu kaybediyor… Derbiler şampiyonu belirleseydi, Fenerbahçe özellikle son yıllarda o şampiyonluklara ambargo koyardı…
Gazetelerde okudum, sanırım doğrudur… Fenerbahçe, Galatasaray maçı ile ilgili gollerin videosunu yayınlamış ve bu videodan Alex gollerini çıkartmış… Keşke birileri bunun yalan olduğunu söylese… Bu kadar küçük hesaplarla uğraşmaya ne gerek var… Alex‘in gollerini videodan sildiniz diyelim, Alex‘i taraftarın gönlünden nasıl sileceksiniz…
Konya hücumu hatırlamalı!
Konya‘da Mustafa Reşit Akçay dönemi sona erdi… Bundan sonra kim gelirse gelsin, Konya takımı artık futbolun hücum yönünün de olduğunu hatırlamalı… Bizim ligde hücumu bu kadar az düşünen ikinci bir takım yok… Futbolun bir seyir zevki, görsel bir yanı da var, Konyaspor artık bunu hatırlamalı…
Dönüş kralı!
Alanyaspor “Geri dönüşün kralı“ adeta… Trabzonspor deplasmanında 3-0 yenik duruma düştü, 4-3 kazandı… Göztepe deplasmanında 3-1 yenik duruma düştü, skoru 3-3’e getirdi. Alanyaspor’u izlemenin ayrı bir keyfi var…
Futboldan soğuttular
Birinci ligde Elazığspor-Samsunspor maçını izledim, yemin ediyorum futboldan soğudum… İki taraf için de söylüyorum, haklı ya da haksız her pozisyona bu kadar itiraz edilir mi? Her poziyonda oyun bu kadar durup, itiraz bu kadar sürer mi? Futbolcular bindikleri dalı kesip, mesleklerine adeta ihanet ediyorlar, haberleri yok… Bu takımların yöneticileri, hocaları yok mu? Bir kişi olsun bu rezaleti görmüyor mu? Bizim günahımız ne, televizyon başında işkence çekiyoruz...
Emre Mor’dan yararlanamadık
Geçen hafta Celta Vigo-Atletico Madrid maçının son bölümlerini izledim… Yani Emre Mor‘un oyuna dahil olduğu dakikaları… Muazzam işler yaptı. Öyle ki dünyaca ünlü savunma oyuncusu Juan Fran bile karşısında çaresiz kaldı… Faullerle, sarı kart görerek Emre’yi durdurmaya çalıştı ama beceremedi… Biz bu Emre Mor‘dan Milli Takım’da bir 90 dakika bile yararlanamadık, yazık…
Skorer