İşte ben buna 'Dejavu' derim. İlk maçın birebir kopyasını izledik dün. Tek fark; Beşiktaş'ın değil de Fenerbahçe'nin önde baskı yaparak, başlamasıydı. Beşiktaş ne kadar çabalarsa çabalasın, Fenerbahçe'yi bu şut yüzdesiyle yenmesi imkansız... Hele ki böyle kötü guardları olduğu sürece... İlk maçta kariyer performansını sergileyen (!) Kenan Sipahi (0 sayı), baskıyı yiyince dağıldı. Thompson'a ise oyun kurucu denmez. Kritik anlarda sorumluluk almak yerine işi daha da zorlaştırıyor. Sadece 27'de 9 üçlükle Ataşehir'den galibiyet alınmaz.
Fenerbahçe'nin oynadığı basketbolu anlatmaya ise kitap yetmez. Üçüncü çeyrekte Vesely'nin ters turnikesiyle sonuçlanan hücumda 10 pas yaptılar. Bu hücuma oturup, şiir yazarsın. O derece yani... Kalinic'e de ayrı parantez açmam lazım. Final-Four'dan bu yana inanılmaz yükselişte. Tüm kritik anlarda cezayı kesen üçlüğü attı. Obradovic'in rahle-i tedrisatından geçtiği her gün daha da farklılaşıyor.
Vesely ise belki de Fenerbahçe kitabının parkedeki kötü adamı... Performansıyla alakalı değil tabii ki bu dediğim... Oyunu germek için adeta zaman kolluyor. Her defasında da bunu başarıyor. Bu tavırlarını acilen bırakıp, uçuşuna devam etmeli...
Gelelim hakemlere... İlk maçta Roll'un Udoh'a yaptığı faule sportmenlik dışı çıkmamıştı. Dün ise Nunnally aynısını DJ Strawberry'ye yaptı. Bu sefer sportmenlik dışı verildi. Hakemler farklı, kararlar farklı... Bu hakemlerin hiçbir branşta standardı yok.
Akatlar'a taşınan seride Beşiktaş'ın Stimac'ın kenarda oturduğu anlarda skor üretecek isme ihtiyacı var. Bir de Thompson'ı acilen Gora filmindeki yükleme makinesine oturtup, "Deron Williams" güçleri yüklenmeli...