Başban Binali Yıldırım, AP Başkanı Schultz'la düzenlediği ortak basın toplantısında Türkiye'nin Terörle Mücadele Yasası'nda herhangi bir esneme yapmayacağını söyledi.
Yıldırım'ın konuşamasından öne çıkan başlıklar şöyle:
Bundan sonraki yol haritasını yol haritasını Türk Milleti görmek istiyor. Bu konuda 64. hükümet döneminde başlatılan Geri Kabul Anlaşması ve Vize Serbestisiyle ilgili yerine gelmeyen hususlar konusunda görüş alışverişinde bulunduk. Bunlar içinde şu anda aşılamamış gibi gözüken Terörle Mücadele Yasası var. Türkiye terörün her türlüsüyle amansız bir mücadele vermektedir. PKK, PYD, DEAŞ, YPG ve diğer terör örgütleri. Bu sadece Türk halkının güvenliği için değil aynı zamanda bütün Avrupa'nıng üvenliğiyle ilgili olduğunu bilinmesini isterim. Bu kritik dönemde, içinde bulunduğumuz şartlarda, terörle mücadeleyle ilgili yaşada bir gevşeme yapma, iyileştirme yapmak asla ve asla bizim terörle mücadele konusunda bir katkı sağlamayacağı gibi bu tehdidin daha da büyüyeceği aşikardır. Bu konunun bir kez daha yeni gelişen şartlar altında ele alınmasını ve başka bir çözüm yolunun bulunmasının elzem olduğunu ifade ettik. Bunun dışındaki konularda Avrupa ile yolculuğumuzda Türkiye bakımından herhangi bir kafa karışıklığımız olmadığını ancak zaman zaman Avrupa'daki yetkililerin açıklamalarıyla Türk kamuoyunda bazı hoşnutsuzluklar geldiğini ifade ettim. Bundan sonraki süreçte daha doğrudan, aracısız görüşüp sorunları daha gerçekçi bir düzlemde ele almanın bundan sonraki yolculuğumuza ciddi bir katkısı olacağı konusunda fikir birliğine vardık. 15 Temmuz darbe girişimine sebep olan FETÖ hakikaten ilk bakışta anlaması zor bir örgüttür.
Çünkü örgüt kapalı bir örgüttür, saydam değildir dolayısıyla faaliyetlerini ne kadar takip etseniz bile tehlikenin boyutunu anlamanız mümkün olmuyor. Bunu 15 Temmuz gecesi yaşadığımız somut olaylarla ortaya çıktığını sayın Shultz'a anlattım. Nasıl Genelkurmay Başkanı'nın yıllarca yanında taşıdığı insanlar tarafından etkisiz hale getirildiği ve buna benzer birçok örnekler var. Bu örgüt küresel bir tehdittir. 160 ülkede küresel faaliyetleri vardır. Türkiye bu tehdidi görmüş ve açık mücadelesini 15 Temmuz'da vermiş Türk halkı 241 şehit 2 bin 194 yaralı gaziyle bu darbe girişimini etkisiz hale getirmiş, darbecilere darbe yapmayı başarmıştır. Bu yüzden 79 milyon kahraman milletimize bir kez daha şükranlarımızı sunuyor, şehitlerimize rahmet, gazilerimize hayırlı uzun ömürler diliyoruz. Türkiye son yıllarda hiç ama hiç kimsenin hesap edemediği büyük bir tehlikeyi kendine has bir yöntemle bertaraf etmeyi başarmıştır. Burada en büyük pay şüphesiz milletime aşık olan ve milletimin emrinde olan Cumhurbaşkanımızdır, onun kararlılığıdır, dirayetidir. Onun çağrısıyla sokakları dolduran vatandaşlarımızdır, milletimizdir. Bu konuda milletin verdiği emaneti asla yere düşürmeyeceğini kararlılıkla ifade eden 65. Hükümet'tir. Bütün bunlar sonucunda çok büyük alçakça bir darbe girişimi bertaraf edilmiş ve Türkiye'nin geleceği kurtarılmıştır. AB-Türkiye ilişkilerinin daha gerçekçi, yapıcı bir anlayış içerisinde sürdürülmesi konusunda tam bir anlayış birliği mevcuttur. Bundan böyle konularımızı aracısız, tefecisiz doğrudan görüşerek iki topluluk AB ve Türkiye'nin beklentilerini ortak beklentilerini, ortak geleceğini kapsayacak şekilde çözüme bağlayacak en önemli hedeflerimiz arasında olacaktır. Bu arada Suriye, Irak'ta yaşanan iç savaştan dolayı büyük bir sorun haline gelen mülteciler konusunu kapsamlı bir şekilde görüştük. Bu konuda bütün Avrupa'ya bir tehdit haline gelmemesi için atılacak adımlar konusuna değindik. Gerek NATO, gerek AB üyeliği yolunda gerek ekonomik ve ticari ilişkiler bakımından tarihsel bir geçmişi olan Türkiye-AB ilişkileri eminim ki burada bir milattır ve daha gerçekçi bir şekilde ilerlemeye devam edecektir. Ben tekrar sayın Shultz'a dayanışma ziyareti için Türk halkı adına teşekkür ediyorum. Kendisine tekrar hoşgeldiniz diyorum.
AP Başkanı Schulz, Başbakan Yıldırım ile görüşmesinde FETÖ ile ilgili de konuştuklarını belirtti. Schulz, "Türkiye çok çirkin saldırılara uğradı" açıklamasında bulundu. AP Başkanı Schulz yaptığı açıklamada "Gülen hareketini ve asker içindeki darbeci kanadı bilmiyorduk; gerekli tepkiyi veremedik" dedi.
AP Başkanı Martin Schulz'un açıklamalarından öne çıkanlar;
"15 TEMMUZ SONRASI GEREKLİ TEPKİYİ VEREMEDİK"
15 Temmuz'da tüm bir ülkeye yapılan saldırıyı izledik. Seçilmiş Cumhurbşakanı'nın çağrısına halk kulak verdi. 15 Temmuz sonrası AB'den yeterince destek gelmediğine yönelik eleştirileri dinledim, gerekli tepkiyi veremedik. Bilmediğimiz koonuları öğrenme şansımız oldu.
"VİZE SERBESTİSİ..."
Son derece çirkin şekilde saldırılara maruz kalan bir ülke Türkiye. Türkiye bize güvenliğiyle ilgili soru sormakta haklı. Son derece çirkin bir terörle karşı karşıya olan bir ülkeden söz ediyoruz.Geçtiğimiz günlerde Gaziantep ve daha önce yapılan saldırılara bakıldığında Türkiye'de hayatını kaybedenlerin aileleriyle dayanışma içinde olduğumuzu aktarmak istiyorum. Kapsamlı sorunlar listesi konusunda konuştuk. AB'ye katılım süreci ve vize serbestisini de konuştuk. Parlamentoda henüz bu konu gündeme alınmadı. Terörle mücadelede değişiklik olmazsa elimiz kolumuz bağlı.
YILDIRIM: FETÖ terör örgütü hayatın bütün alanlarına sızmış durumda. Polis, asker, devlet daireleri, iş alemi ve medya sektöründe çok geniş bir varlığı var. Gazetecilerin, medya mensuplarının içeri alındığı, özgürlüklerinin kısıtlandığı yolunda sık sık Avrupa'dan tenkitler, haberler duyuyoruz. Hiçbir gazeteci bir terör örgütüne destek olmaz, faaliyetlerine iştirak etmez. Bunları yapmıyorsa o gazetecidir, hiçbir endişeye kapılmasına gerek yok. Bizdekilerin durumu farklı. Gazetecilik kartını alıyor bölücü terör örgütüne ve FETÖ'ye her yönüyle destek oluyor. Sadece övmüyor, lojistik hizmetlerini de yerine getiriyor. Siz terör örgütüyle içiçe olursanız, bu ülkenin insanlarını öldüren kanlı bir örgütün mensubuna elinde gazeteci kimliği var diye hoşgeldin mi diyeceksiniz? Böyle bir şey bizden kimse beklemez. Gazetecilik saygın bir iştir, terör faaliyeti yapmak apayrı bir iştir.
Daha önce Avrupa kamuoyuna ve Türkiye kamuoyuna açıklanan çok net bir şey var. Geri Kabul Anlaşması ve Vize Serbestisi beraber yürüyecek. Bunun için yerine getirilecek şartlar var. Karşılıklı olarak bu taahhütlerin bir kısmı yerine geldi, bir kısmı yerine gelmedi. Bizim de yerine getirmediklerimiz, AB'nin de yerine getirmediği hususlar var. Bunları yerine getirmek için imkanımız var. Bunun bir istisnası Terörle Mücadele Kanunu'nun değiştirilmesi. Bunu açık ve seçik AB'ye, sayın Shultz'a söyledik, biz burada Terörle Mücadele Kanunu'nda bir iyileştirme yapamayız. Bu ölüm kalım meselesi, güvenliğimizin meselesi. Bunu bir kenara bırakırsak diğer konularda bir problem görmüyoruz. Biz netiz; uygulama ya Vize Serbestisi olmalı onun dışında belirli kişilere muafiyet bunun bir alternatifi ve çözümü değildir, bunu ifade etmek isterim.
SHULTZ: Basın ve fikir özgürlüğü konusunda Türkiye ile bizim anladığımız şey arasında fark var. Sayın Başbakan Türkiye perspektifinden yola çıkarak böyle bir şey söyledi. Ben sayın Yıldırım'a şunu ifade ettim; tam da bu nedenle temel haklar, ifade özgürlüğü konusunda fasılalar üzerinde çalışmamız gerekiyor. Ben bir demokrasinin seviyesini, kalitesini gösteren birincil faktörlerden birinin basın ve ifade özgürlüğü olduğunu düşünüyorum. Türkiye tıpkı diğer vakalarda olduğu gibi gazeteciler sözkonusu olduğunda da her vakaya münferit olarak, tekil olarak bakması gerekiyor ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde belirlenmiş olan koşullara göre yargılanmalı, ki Avrupa Konseyi'nin bir üyesi olan Türkiye'de tabii ki bunları biliyor. Burada zanlıların temel hakları gözetilerek bir yargılama yapılması gerektiğini ifade etmek istiyorum. Ama her konuda anlaşamadığımızı söylemiştim, çatışmalı bir şekilde tartıştığımız konular oldu.
YILDIRIM: Türkiye Avrupa'da olduğu gibi hukuk devleti. Dolayısıyla kuvvetler ayrılığı prensibine göre yürümektedir. Bir savcı, bir basın mensubunu, terör zanlısını sorgularken, mahkemeye sevkederken bizden izin almadığı gibi bizim onların yargılanmasını engellemek gibi görevimiz ve yetkimiz yok. Bu konudaki anlayış farkı elbette olabilir, önemli olan algıdan ziyade olgu nedir, onun üzerine çalışmamız lazım. Medya, basın faslı etraflıca ele alınıp, konuşulur. Uygulama, fikir farklılığı varsa bunları gidermek mümkündür. Karanlığa taş atarak bu işin üstesinden gelemeyiz.
Sayın Shultz siz Türkiye'yi ziyaret ederken Avrupa Parlamentosu'nda Türkiye tarafından terör örgütü kabul edilen PYD'nin lideri ağırlandı, konuşmasına izin verildi mi? Sizden bir izin alındı mı? Salih Müslim Türkiye için istilacı bir ülke dedi, DAEŞ'e yardım ediyor iddiasını ortaya attı. Merak ettiğim başka terör örgütleri de Avrupa Parlamentosu'nda basın toplantısı yapabilir mi? Orada ağırlanabilir mi? PKK liderlerinin sergilendiği bir fotoğraf sergisi oldu, yine olacakmış. Buna izin verilecek mi?
SHULTZ: Bahsettiğiniz beyefendinin Avrupa Parlamentosu'ndaki bilgisini bugün aldım. Bu şahsi bir ziyarettir. Parlamentonun bir üyesi bu beyefendiyi davet etmiş. Bu kesinlikle Avrupa Parlamentosu'nu bağlamaz. Ben şaşırdım, ben kendisini davet etmezdim. Avrupa Parlamentosu'nda ifade ettiği görüşler, kendi özel görüşlerdir. Bunların beni temsil ettiğini düşünmüyorum.
Sayın Shultz burada darbe girişiminin detaylarını burada öğrendik dediniz. FETÖ örgütünün Avrupa'daki uygulamaları hakkında bir yaptırımı olacak mı? Türkiye-AB arasındaki tarihi anlaşmada maddeler var. Vize muafiyetinin Terörle Mücadele Yasası'yla bağlantılı olarak söylediniz. Bu Türkiye terörle mücadele ederken çok iyi niyetli mi? Avrupa Birliği Geri Kabul'de vaadettiği insanı almadı. Yine Türkiye'ye vaadedilen yardım var....
SHULTZ: Ben darbenin boyutlarını göremedik, bilmiyorduk demedim, onu gördük. Biz burada tutuklamaların ve bu darbeyi desteklemiş, sözde desteklediği ileri sürülen insanların bu kadar çabuk tespit edilmesi bizi düşündürdü. Bu şiddetle dolu darbe denilmesinin üzerinden 48 saat geçtiğinde binlerce insanın tutuklanmasının bizi şaşırttığını söyledik. Bu kadar büyük ülkede gazeteciler, valiler, hakimler nasıl oldu da bu darbeyi destekledi diye sorduk, bugün daha iyi cevaplandırdı. Darbenin boyutu ve birçok meslektaşım en katı bir şekilde kınadık. Kendi halkına ateş eden bir orduyu sadece hor görebilirsiniz, aşağılayabilirsiniz. O yüzden Cumhurbaşkanının vatandaşlarına yaptığı çağrı, vatandaşlarının bu şekilde silahsız bir şekilde silahlı bir gücün karşısına çıkması bu ülkenin şerefli bir sayfası olarak görüyoruz. Ama bunu izleyen günlerde son derece katı ve organize bir şekilde soruşturma başlatılması bizim kafamızda soru işareti oluşturdu. Bunu sorduk ve belli oranda cevaplarını aldım. Türkiye ile AB arasında göçmen sorununun halledilmesi için anlaşma imzaladık. Bu çerçevede AB'nin yapması gereken mali destekler de yapılıyor. AB Bakanı 3 milyar Euro'da 720 milyon Euroluk bir kısmın aktarıldığını ifade etti. Türkiye'de göçmenlerle ilgili çalışma yapan kurumların son derece koordineli bir şekilde çalıştığını görüyorum. Terörün hiçbir çeşidinin meşru zemini olamaz. O yüzden de silahsız, masum insanları, kadınları, çocukları, düğün ziyaretçilerini, konuklarını öldüren bir örgüt hangi siyasi görüşe sahip olursa olsun yüzde yüz sert bir şekilde mücadele etmesi gerekir. Bu konuda Türkiye AB'nin tam desteğini almıştır.
YILDIRIM: Asker kıyafeti giymiş terör örgütünün mensupları bu girişimi yapmıştır yoksa silahlı kuvvetlerinin bir hareketi değildir. FETÖ mensuplarının gerçekleştirdiği bir olaydır. Düzeltmek isterim.
Sizce vize serbestisi bu sebeple sekteye uğrayabilir mi?
SHULTZ: Net bir cevap vermek istiyorum. Şu anda Türkiye-AB arasındaki farklılıkar yüzünden adım atılamıyor. Ama bu konuda başarısız olduğumuz anlamına gelmez. Şu ana ilişkin olarak çok temel bir kriter Terörle Mücadele Yasası reformu gerçekleştirilemediği için bu konuda adım atılamıyor ama bu konuda son söz değil.
YILDIRIM: Terörle Mücadele Kanunu'nda bir esneme, bir geri adım içinde bulunduğumuz şartlar çerçevesinde mümkün değil. Ancak bunu AB ilişkilerinin tıkanması için bir sebep olarak görmek adil değil. Bu durumu Avrupalı dostlarımızın anladığını düşünüyoruz. Bu tehdit ortak bir tehdittir. Bunu nasıl aşarız, daha fazla kafa yormamız gerektiği konusunda en azından anlaşıyoruz.
Darbe girişim sonrası Türkiye'ye geciken bir tepki verdiğini söylediniz? Yargılama sürecinin hızlı işlemesini işaret ettiniz. Yargılama sürecinde kafanızdaki soru işaretleri nelerdi? 241 şehide rağmen kafanızdaki soru işaretleri nelerdi o geceye dair?
SHULTZ: Bildiğim kadarıyla henüz bir yargılama süreci sonuçlanmış değil. Benim kastettiğim şuydu, bir darbe denemesi yapıldı ve herkesi şoke etti. Üniformalı, silahlı insanlar üzerine ateş ediyor ve bir Cumhurbaşkanı halkına çağrıda bulunuyor ve insanlar saatler içerisinde sokaklara dökülüyor. Bunları canlı olarak takip ettik. Bunun akabinde hükümet devreye giriyor ve 72 saat içinde binlerce insan tutuklanıyor. Bunun gerekçesi de zanlı olmalır. Bizi şaşırtan şey bu. Bu kadar kısa sürede bu kadar çok insan. Bir hükümet nasıl olur da şunu bilebilir; bir darbeye ne kadar kişinin nasıl katıldığını öğrenebilir. Bugün yaptığımız görüşmeler şunu net bir şekilde ifade etmektedir, bu dehşet verici darbe eylemine rağmen demokratik hukuk devleti her bir davaya münferit olarak bakmalı, gerek buradaki iddia makamı, gerekse savunma makamı aynı şart ve özgürlüklere sahip olmalı.
YILDIRIM: Burada hiçbir tereddüt yok, adalet ne diyorsa kanunlar onun gereğini yapıyor. Bu darbeye karışanların dökümanları bizim elimize geçti. Bu dökümanlarda tüm isimler var. Sorgulananların verdiği ifade de diğer ilgili olanlar var. Dolayısıyla çorap söküğü gibi bir anda bu işe kim katılmış, bunların hepsi ortaya çıkıyor. Yargılama devam ediyor, sonucunu hep beraber göreceğiz.