1
İsminiz Ankara için kasım ayında anılmaya başlandı, dolayısıyla beş aydır meydandasınız aslında. Nasıl geçti bu beş ay?
Algılarla gerçekler çok farklı. Gezince dışarıda insanların ilgisini iltifatını gördük. Günde bana yaklaşık 7-8 program yazıyor arkadaşlar. En az 5-6 yerde konuşma yazıyorlar, 3-4 saat sokakta dolaşma yazıyorlar. Bu hiç değişmiyor, rutinimiz oldu. Binlerce insanla karşılaşıyorum haliyle, görüşüyorum tokalaşıyorum. İlk günlerde biraz kendimi anlattım, ancak tanınmışlık anketlerde yüzde 90’larda çıkınca kendimi anlatmayı bıraktım. Ankara’mızı, Ankara’mızda ne yapacağımızı anlatmaya başladım. Hedefteki Ankara’nın ne olması gerektiğini söylemeye çalışıyorum. Nihayetinde bir şehrin geleceği o şehrin yöneticilerinin ufkuyla doğru orantılıdır. Yönetime talip olanlar o şehri bir yere taşımak, hizmet etmek istiyorlarsa bunun için proje hazırlamalılar. Ben bunu yapıyor ve bunu anlatıyorum. O zaman da gittiğim her yerde ilgi alaka karşılık görüyorum, Allah razı olsun insanlarımız boynuma sarılıyorlar. Dört aydır kampanyamızı sürdürüyoruz, bundan da mutluyum.
CHP İSMİMİ DUYUNCA ÇOK KORKTU
Önce cenabı hakka şükrediyorum. Sadece doğum yerimi anarak, olur mu diye sordular Kemal Kılıçdaroğlu da hakikaten çok çirkin bir kelamda bulundu, kimse ama “bu adam bu işi bilmez” demedi. Tembel demedi, bu işi yapamaz demedi. Çünkü ismim duyulunca karşı tarafta bir korku oluştu. Tecrübe geliyor. Yirmi yıldan fazla süre belediye başkanlığı var. E bakanlık yapmış. AK Parti gibi Türkiye’nin geneline hakim bir partide yerel yönetimlerden sorumlu başkan yardımcılığı yapan, belediye başkanlarının ağabeyi gibi olan biri. Başarılı tecrübeli bir isim. O zaman onlarda oluşan bu algıyı kırabilmek amacıyla ortaya çıkıp benim doğum yerimi söyledi. Kemal bey bunu ilk söylediğinde dedim ki “ayıp olan bir şey varsa, kemal beyin Tunceli’de doğup da gelip Cumhuriyet Halk Partisi’nin başına oturmasıdır. Bakın çok çirkin bir şey söylüyorum, bunu söylerken utanıyorum ama ona verilebilecek en güzel cevap bu. Arkasından bu adamı İzmir’den aday yapıyorlar. İzmir’le ne alakan var senin? Yok. Peki sonra seni İstanbul’dan büyük şehir belediye başkan adayı koyuyorlar. Ne alakan var, İstanbul’u bilir misin, yok, belediyeciliği bilir misin, yok. Bir kere aynaya baksa bu kelamları etmeyecek ama yok.
ANKARA’YA ANKARALI BİRİ HİÇ BAŞKAN OLMAMIŞ Kİ
Ankara’da iki ilçede belediye CHP’li. Birisi Çankaya, Tuncelili bir adayı koyuyorlar. Birisi Yenimahalle, Afyonlu birisini koyuyorlar. O zaman bu nasıl bir iştir böyle. Geçmişe doğru Ankara’nın belediye başkanlarına bakıyorsun, 1950’lerden itibaren baktım ben. Hiç birisi Ankaralı değil. Melih Gökçek’ten Mustafa Tuna’dan başlayın, rahmetli Mehmet bey vardı Aksaraylı. Dalakoy Elazığlı. Karayalçın Rizeli. Şimdi böyle bir durum varsa çıkıp bana da Kayserili diyorlarsa bana şükretmek düşer. Gezdiğim yerlerde yüzbinlerce insanla karşılaştım bana nerede doğdun diye soran olmadı. Önemli olan bir yerde doğmak değil. o şehre ne kattığınız, ne değer katacağınız. Ve eğer şunu da iddia ediyorum. Eğer Ankara’yı bilen üç kişi varsa birincisi benim. Şundan dolayı, yıllarca burada yaşadım, öğrenciliğim burada geçti çocuklarım burada doğdu okudu, 2000’lerin başından beri Ankara’da hep bir evimiz oldu vesaire. Bunlar önemli değil. Ankara’nın 1 bölü 100 binlik planları yoktu. Bakanlığım döneminde ben hazırladım.
ANKARA’YI KARIŞ KARIŞ BİLİYORUM
Karış karış biliyorsunuz yani öyle mi?
Ankara’yı karış karış biliyorum, neresinde ne olacak, neresi nasıl gelişecek, Ankara nereye doğru büyüyecek hepsini bilen tek kişi var, o da benim.
ANKARA’YA TECRÜBELİ VE BAŞARILI BİR EL LAZIM
Muharrem İnce’yi aday göstermeyen Kılıçdaroğlu, gerekçe olarak “arkasında bir başarı hikayesi yok” demişti. CHP-İP ve HDP sizi oradan eleştirmek istiyor ama siz arkanızdaki hikayeyi yani beş dönem Kayseri belediye başkanlığı yapmanızı, yüzde 70’ler oranında oy almayı karşılarına bir başarı hikayesi olarak mı koyuyorsunuz?
Şimdi bakın. Şehirler arasında bilhassa başkentler arasında bir rekabet var. Üzülerek söylüyorum ki Ankaramız başkentler arasındaki rekabette, özellikle de turizm alanında, ticarette ve sanayide bu çekişmeli ortamda en önde olan, adı gibi baş olan bir şehir değil maalesef. Ankara üstü örtülü bir hazine gibi. Tecrübeli bir elin gelip o örtüyü kaldırması lazım. Bu tozun bir silkelenmesi lazım. Her alanda küçük dokunuşlarla Ankara’yı geleceğe taşıması lazım. Bunu her aday yapamaz.
RAKİPLERİM İSTEDİĞİM GİBİ DEĞİL
Neden herkes yapamaz?
Burası başkent. Acemi biri, tecrübesi olmayan, geçmişte belediyecilik hikayesi, bir başarı hikayesi olmayan birinin bunu yapabilmesi mümkün değil. Ben beklerdim ki adaylarda rakiplerde proje ortaya koysunlar, çıkalım bunu tartışalım. Üçüncü sefer insanların önüne çıkan Cumhuriyet Halk partisi adayı daha bir tek proje söylemedi. Bizim yaptığımız gibi bu proje anlatan kitaplardan bastırıp altına imza atmadı.
MANSUR YAVAŞ KOMİK DURUMA DÜŞÜYOR
Neden yapmadı sizce?
Bilmediğinin, hazırlanmadığının alameti... Projen var mı dediğimizde çıktı su paralarını indireceğim dedi, komik duruma düştü. Şimdi onu da söyleyemiyor. Niye? Çünkü su parası, otobüs fiyatları bir tarifedir proje değil. Hatta bu arkadaşı biraz sıkıştırınca EYT’lilerin problemlerini çözeceğim dedi. Yapma dedi o TBMM’nin yetkisinde. Belediye’nin değil deyince onu da yuttu arkadaş. Gittiği mahalleye yaranabilmek için çok garip şeyler söylüyor, Böyle sık sık komik duruma düşüyor.
Rakibinizden memnun değilsiniz sanırım?
Ben zannediyordum ki Ankara’da deve dişi gibi tecrübeli başarılı adaylar çıkacak. Projelerini ortaya koyacaklar, konuşacağız yarışacağız. Böyle bir şey yok.
ON YILDIR BOŞ GEZİYOR, PROJESİ NİYE YOK?
Rakibinizin şöyle bir tecrübesi var. Son iki seçimdir, 10 yıldır Ankara büyükşehir belediye başkanı adayı. Üçüncü kez aday şimdi... Bu da bir tecrübe değil mi?
Ne güzel, madem on yıldır bekliyor, beklerken yazsaymış Ankara’yı nereye taşıyacakmış. Neyle taşıyacakmış? Ben sırf turizmde beş tane ana dal belirledim. Kültür, inanç, termal, sağlık, doğa turizmi. Bunların altını doldurdum. Kültür yolu projesini açıkladım madem 10 yıldır bu günü bekliyor, o zaman çıksın ne yapacağını ne hazırladığını açıklasın. Ben spor projelerimi açıkladım. Ankara Gücü’nün problemlerini çözdüm. Ankara’ya yapılacak yeni stadın projesini bile çizdim yakında ihaleye çıkartırız. Rakibim de söyleseydi ya spor projesi nedir? Ben 13 yerde millet bahçesi yapılacağını, nerelerde yapılacağını tek tek yazdım. 12 milyon 970 metrekare Millet bahçesi yapılacak Ankara’ya. Rakip madem boş geziyor 10 senedir, yazsaydı ya bunları. Ben ayrıca kadınlar için gençler içi tüm projeleri yazdım ama rakibimizden öyle bir şey hala duymadık.
MANSUR YAVAŞ BEŞ SENE DAHA BEKLER
Geçmiş dönemde bir çatışmadan fırsatla, o olmasın da bu olmasın diyerek bir şekilde seçime girmiş. Rakibimiz ama kendini yenilemediği için hala durum böyle sanıyor. Çok da komik oluyor. Bu beş sene daha bekler.
SİZ MELİH GÖKÇEK İLE DE YARIŞIYOR MUSUNUZ?
Mustafa Tuna dönemini bir kenara koyarsak, 1991’den 2017’ye kadar belediye başkanlığı yapan efsaneleşmiş bir ismin ardından AK Parti’nin adayı olarak giriyorsunuz seçime. Ki Gökçek şehrin her yerinde, her köşe başında, tüm Ankaralıların bir şekilde hafızasında... Bu durumda Gökçek’le de mi yarışıyorsunuz, hatırasıyla ve mirasıyla?
Benim şahsi kanaatim şu. Tabii Kayseri’ye başkan olarak geldiğimde kısa bir dönem Şükrü Bey yaptı ama ondan önce üç dönem CHP’li bir başkan vardı. Nihayetinde ona muhalefetimi de her şekilde yaptım. Ama belediyeye geldiğimde insani ilişkilerimi sürdürdüm, kapıda karşıladım, kapıda yolcu ettim. Bu insani ilişkiler farklı belediyeyle ilgili düşündüklerimiz farklı. Melih Bey ve ondan önceki belediye başkanlarımız kendi dönemlerinde mutlaka üzerlerine düşeni yapmışlardır. Geçmişe doğru bakan insanlardan değilim. Siyasette geçmişe bakarsanız önümüzü göremezsiniz, ilerleyemezsiniz. Hatta geçmişte yaşanan acı olayları da deşerseniz yükünüz çok ağırlaşır, hareket edemezsiniz.
GÖKÇEK’İN ELLERİNE SAĞLIK
Siz bu yola hafif mi giriyorsunuz?
Çok hafifim, tüy sıklet. Arkaya doğru çok bakmam. Melih Bey kendi döneminde birçok iş yaptı Allah razı olsun, ellerine sağlık. Ben teşekkürümü çok net ifade ediyorum. Ancak şimdi yeni bir dönem başlıyor. Bu yeni dönemin ihtiyaçları farklı. Şehirler canlı organizmalar, yaşıyorlar. Ve Melih bey gidince bütün hizmet bitmiş mi olacak Ankara’da. Ben şimdi planlarımı yaptım, başkan seçilirsem bunları yapsam, 5-10 sene Allah ne nasip ettiyse, benden sonra gelecek arkadaş hiçbir şey söylemeyecek mi? O da söyleyecek. Ona “Haseki yapmadıydı bu işi” denebilir mi? Olmaz. Herkes kendi dönemine has mutlaka yeni şeyler söyleyecek, yeni işler yapacak, şehri bir yerden bir yere taşıyacak. 50 sene geçtiğinde de bu böyle olacak. Hayat akıp gidiyor. O yüzen ben geçmişte olanı ne avantaj, ne dezavantaj olarak görüyorum.
AK PARTİ’NİN YENİ DÖNEMİ, YENİ BİR ANLAYIŞ
Peki, şuna ne dersiniz? Melih Gökçek Ankara’ya ilk başkan olduğunda Refah Partisi’nin adayıydı, öyle seçilmişti. Sonra AK Parti kuruldu ve sonraki seçimleri AK Parti’nin güçlü bir adayı olarak kazandı. Öte yandan Sayın Cumhurbaşkanı partisinin başına yeniden geçtiğinde partide, teşkilatlarda, belediyelerde bir metal yorgunluğundan bahsetti. Halkta da bir tür tekrar yorgunluğundan söz edildi. Siz bütün bu süreci yakından bilen bir isimlerdensiniz. Sahaya çıktığınızda bu yorgunluğu mu teşhis ettiniz, yoksa toparlanan yeniden canlanmak isteyen bir zemin mi buldunuz?
Ben sahaya çıktığımda insanlarda bir heyecan dalgası oluşturduğunu gördüm. Yeni bir bakış, yeni bir anlayış, yeni bir üretim tarzı, AK Parti’nin bu yeni dönemde manifesto ile ortaya koymuş olduğu yeni belediyecilik anlayışını icra edecek birisiyim ben nihayetinde. Onları hazırlayarak yeni dönemde yeni anlayışı hayata geçirecek isimlerin başındayım, Cumhurbaşkanımıza bu konuda yardımcılık da yapıyorum. Öyle bir ortamda bizim kendimizi yenilememiz icap ediyordu, biz bunu yapıyoruz. Çağımıza damgasını vuran en önemli olgu değişim olgusu. Siz bu değişimi doğru anlıyorsanız, gereğini yapıyorsanız durumunuzu iyileştirebilirsiniz. Ama değişimi doğru anlamadınız veya zamanında anlamadınız ve ona uygun bir tavır alamadınız. Siyasette de bu böyledir, belediyecilikte de böyledir, esnafken de böyledir. Biz bu yeniçağda yeni bir belediyecilik, yeni bir siyaset anlayışıyla inanların önüne çıktığımız için insanlarımız bizden bıkmıyorlar. Dünyada var mı, pati kurulur kurulmaz iktidar olmuş, kaç seçim geçmiş yine iktidar.
YÜZDE 30’LA SEÇİLDİM, OYUM YÜZDE 70’E ÇIKTI
Ben Kayseri’de ilk yüzde 30’larla seçildim, sonra yüzde 40, sonraki seçim yüzde 70 oldu! Sonra ortasını bulduk, böyle devam ettim. Böyle bir süreç nasıl olabilir? Güncellenerek. Yenileceksiniz kendinizi. Vatandaşın istediklerini yerine getirerek, onlarla birlikte hareket ederek. Belediyecilikte en önemli şey dürüst olacaksınız. Her şeyiniz şeffaf olacak. Ben belediyeciliğimin son 15 yılında bütün ihaleleri canlı yayınlamış birisiyim. Belediyeye gelir gelmez tüm makam araçlarını satmış birisiyim. O yüzden bu belediyecilik anlayışını tüm Türkiye’de görmek istiyorlar, heyecanla da bekliyorlar.
Bu anlayış Ankara’da da geçerli olacak diyorsunuz?
Elbette, ne yapayım yani 60 yaşımdan sonra değişeyim mi, mantığımı, uygulamamı, yüzlerce belediyeciye saatlerce anlattığım dersleri tersine mi çevireyim. Ben böyle yaşayacağım.
ANKARA 81 VİLAYETE “BAŞ” KENT OLMALI
Güncellenmekten bahsediyorsunuz, Ankara nasıl güncellenmeli sizce? Ankara 96 yıl önce bozkırın ortasında küçük bir şehir iken Türkiye Cumhuriyetine başkent oldu. Payitaht İstanbul canlılığını sürdürürken hem de. Ankara size göre nasıl bir başkent? Devletin kalbi burada atıyor ama güçlenen, şahlanmak isteyen Türkiye’ye eş değerde mi yoksa irileşmiş bir Anadolu şehri hükmüne mi?
Ankara’yı şöyle görüyorum. Tabii ki mütevazı bir Anadolu kentiyken başkent ilan edilmesiyle başına talih kuşu konmuş bir kent. Anası kadir gecesi doğurmuş kentlerden birisi. Şu anda geldiği noktada, çok hizmetler yapılmakla –yapanlara teşekkürümü bir kez daha iletmekle birlikte üstü tülle örtülü, değerlerini açığa çıkaramamış bir kent olarak görüyorum. Ankara’nın her alanda attığı adımlarla “baş” kent olması lazım. 81 vilayet kent, Ankara başkent. Turizmde de başkent olmalı, kültür sanat alanında başkent olmalı, sanayide başkent olmalı, sporda pek çok alanda başkente yaraşır olmalı. Bunları çalıştım ve yazdım. İnşaat temelli projeleri zaten bahsettiğim hizmet kitabında sona doğru yazdım. Raylı sistemler önemli mi önemli. Ancak sona doğru yazdım.
KÜLTÜR SANAT VE TURİZM ÖNCELİKLERİM
İlk sırada kültür sanat var. İlk tercihiniz bu mu?
Evet, çünkü bir başkentte kültürü sanatı sporu öncelemezseniz hatta meşru eğlenceyi öncelemezseniz, doğrusu orada bir başkentten bahsedemezsiniz. Kocaman, sizin dediğiniz gibi irice bir kentten bahsetmiş olursunuz. Hatta ve hatta bunların olmadığı kocaman bir huzurevine döner. İnsanlar işinde evinde huzurlu, park bahçe var, su akıyor, araba da çalışıyor, hayat bu kadar mı? Değil. İşte kültür sanatın eğlencenin de başkenti olmalı Ankara. Her alanda ne yapacağımı tek tek de yazdım zaten. Bunu önemsiyorum.
GENÇLER İÇİN GENÇ ANKARA
Sayın Cumhurbaşkanı Türkiye geneline ve icraat geçmişine bakarak dedi ki, “biz pek çok şeyi başardık ama kültür sanat alanını dönüştüremedik ve kendi medeniyetimizi yeniden inşa konusunda istediğimizi yapamadık.” Parti politikasıyla örtüşen tarafı var sanırım projelerinizin?
Öyle. Bunları önemsiyorum çünkü mesela gençlik projelerini yazdığımda gençlerin ders çalışma, okula geliş gidişleri, temel ihtiyaçları dışında ne yapması lazım dediğimizde yapacak o kadar çok şey var ki. Bununla birleştirerek anlatayım. Bir genç ders dışında kültür sanatla sporla bir uğraşla uğraşmıyorsa eğer emin olun onu kötü yollar bekliyor maalesef. İstemediğimiz menfi şeylerin olduğu ortamlara gidebiliyor genç. Kültür sanatla sporla uğraşıyorsa kesinlikle gitmiyor o tür yerlere. Bunu sağlayacak olan da belediyeler. Tabii ki başka Aile Bakanlığımız, Spor Bakanlığımız var, onların projeleri var ama halka en yakın birim belediyeler. Bu anlamda çok projelere hazırladık. Mesela ben Saraçoğlu Mahallesini kültür sanat merkezi yapmayı düşünüyorum. Her bir binada kültür sanatın her dalının icra edildiği merkezler haline getirip gençlerin oraya yönelmesini sağlamak istiyorum. Genç gelsin orada gitar çalsın, ud çalsın, resim yapsın. İster klasik, geleneksel ister modern müzikle uğraşsın. Parklarda eskiden görünce üzülürdüm. Amatör müzik yapanları zabıtalar toplardı. Ne var bunda, enfes bir şey bu, ne güzel çocuk sanatla uğraşıyor, insanlar onu dinliyor. Bu geri zihniyetin geride kalması lazım.
ANKARA SADECE MEMUR KENTİ DEĞİL
Ben Eskişehirliyim, Ankara’da bir süre yaşadım ama üniversite için gittiğimden beri İstanbul’dayım. İstanbul’un en büyük cazibesi herhalde şu. Bir yandan büyük bir kaos var, ama bir yandan da kendine has bir ritmi, bir kokusu, sesi var. Hatta ilçelere semtlere göre değişiyor. Ankara için önyargıyım yok ama genel bir yargı var. Gri ve donuk şehir, memur şehri deniyor ve bu söylem Ankara’yı boğuyor sanki. Sanırım siz Ankara’yı sese, müziğe, kokuya kavuşturmak istiyorsunuz?
İşte o örtüyü, o gri perdeyi kaldırmak, algıyı değiştirmek istiyorum. Bununla ilgili çalışıp ortaya çıkardığımız projelerim var. Pek çok açıdan Ankara’nın özelliklerini öne çıkarmak lazım. Hakikaten bakıldığı zaman Ankara bir memur kenti olarak görülür. Ama Ankara’da ciddi bir ticaret var, ciddi bir sanayi var. Türkiye’de hiç olmayan savunma sanayi var. İş makineleri sanayi var. Ankara’nın bir sanayi şehri olduğunu kimse bilmiyor. Kendine has müthiş bir kültür turizminin icra edileceği bir ortam var. Termal turizminin icra edileceği ortam var. Bunları öne çıkarmak istiyorum.
ANKARA’NIN TARİHİ 5 BİN YILLIK
Çok genç bir şehir aslında Ankara, bir öğrenci şehri aynı zamanda?
Dediğiniz gibi öğrenciler, üniversiteliler şehri çok canlı tutuyor. Öğrencilerimize de açmamız iyi tanıtmamız lazım başkentimizi. Kültür turizmiyle ilgili 11 kilometrelik bir hat planladık. Ankara Kalesinden başlayarak Roma Hamamı, Ulus, Sıhhiye’ye... Hazırladığım uzun ve kısa kültür yolu üzerinde 411 tane tescilli eser var. Atatürk zamanında çizilmiş inşa edilmiş 29 tane çok önemli Cumhuriyet dönemi kamu binası, tarihi eser var. Cumhuriyet döneminin en güzel eserleri. 72 tane müze var ama kimse gezmemiş bile. Ankara kendi değerini bilmiyor, üzeri külle kaplanmış gizli bir hazine gibi. 5 bin yıllık tarih var, 8 kere de başkent olmuş, izlerini hala taşıyor. Bu tarihi ve kültürel değerlerin açığa çıkarılıp turizme kazandırılması lazım. Bunu yapacağım.
EN ÇOK ORTA ANADOLU’DAN GÖÇ ALMIŞ
Ankara’nın demografisine bakalım istiyorum. Ankara Anadolu’nun kalbinde bir başkent olarak haliyle Türkiye’nin her yerinden de nüfus alan bir şehir. Üniversite öğrencisi, memur, bürokrat, iş insanı olarak herkes gelir yerleşir ve yaşar Ankara’da. Bazen döner bazen kalır. Bu demografi için ne dersiniz?
Ben Ankara’ya en çok gelen 20 şehir hangileri diye baktım. Çorum, Yozgat, Çankırı, Kırşehir, Kayseri var. İlk 20 içinde Samsun var Karadeniz’den. Onun dışındakiler hakikaten Anadolu. Bir orta Anadolu kenti. O yüzden de hiç zorluk çekmiyorum. Kültürü, iklimi, toprağı aynı. Yenilenme mevzu tamamen belediye başkanlarını ufkuyla alakalı.
SİYASETÇİ KENDİNİ YENİLEMEZSE MİLLET ONU YENİLER
Siyaset ne kadar yenileniyor, yenilenecek?
Bakın şimdi 50'li yıllardaki, 60'lı yıllardaki siyaset anlayışı bu gün geçerli mi? Değil. Peki 50'lerden önceki siyaset tarzı? O da geçerli değil. Tek parti dönemindeki valilerin il başkanı olduğu CHP zihniyetinin olduğu dönem kaldı mı? Hayır. Sonra onu müthiş şekilde değiştiren bir Menderes geldi. Onun devamında Demirel'ler falan geldi ama asıl değişim Menderes ile başladı. Sonra bir başka değişim daha vardı rahmetli Özal'la birlikte. Ben onu çok sevdim Allah için. Müthiş bir değişime imza attı. Türkiye'yi dünyaya açtı önce. Türk parasını koruma kanunuyla ilgili almış olduğu kararlar bile başlı başına devrimdi. Özgüven aşıladı. Sonra 2002 yine bir devrimdir adeta. Tayyip Erdoğan ile birlikte milletin istediği oranda ve doğrultuda bir siyaset tarzı; milletin tam isteklerini yerine getiren içinden çıkmış bir insan. Onu da bütün kötülere karşı vesayetçilere karşı dimdik ayakta durarak, savaşarak yapan bir adam. O savaşlardan da galip geldiği içiz zaten ayakta kalan bir adam. O da bir yönetimdi. Ve her dönem yenilenme icap ettiğinde siyasetçi kendini yeniler. Eğer siyasetçi kendini yenileyemiyorsa millet siyasetçinin zaten defterini dürer, kendisi yeniler. Bu kural hiç değişmiyor.
(STAR)