1
İşte Kurtulmuş'un açıklamalarından önemli satır başları:
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Anayasa Mahkemesinin Can Dündar ve Erdem Gül kararında esasa taalluk eden şeyler söylediğini, kendi yetkisi içerisinde kalmadığını belirterek, 'Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi sadece tutuksuz yargılanmayla ilgili kısmını söylemiş olsaydı, kendi yetkileri içerisinde hareket etmiş olurdu. Bildiğimiz kadarıyla Anayasa Mahkemesi esasa taalluk eden konularda görüş beyan etmiş, gerekçeli karar henüz açıklanmadığı için bu şekilde söylüyoruz. İşi usulen değil, esasen görüşmüş. Bir yerde kendisini mahkeme yerine koymuş olduğu anlaşılıyor' dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Başbakanlığı döneminde Anaya Mahkemesine kişisel başvuru yolunun önünü açtığını ifade eden Kurtulmuş, Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru hakkını neticelendirdiğini ve tutuksuz yargılamanın önünü açtığını kaydetti.
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"HERKESİN KENDİ KİŞİSEL GÖRÜŞÜNÜ İFADE ETME HAKKI VARDIR"
'Öyle bir hava oluşturuldu ki sanki Cumhurbaşkanı görüşünü söyleyemez. Benim söylediğim, Türkiye'de her mahkeme kararına karşı, herkesin kendi görüşünü, kişisel konumunu ifade etme, belirleme durumu, hakkı vardır. Cumhurbaşkanımız da bu anlamda Anayasa Mahkemesinin kararıyla ilgili kendi görüşlerini ifade etmiştir. Bu minval üzerine yapılan bir konuşma. Bunun üzerinden bir haksızlık yapılmasını, lüzumsuz bir tartışmanın içerisine girilmesini doğru bulmuyorum. Devam eden bir süreç var. Bundan doğal bir şey olamaz. Cumhurbaşkanımız da bu konuyla ilgili görüşlerini ifade eder. Cumhurbaşkanımızın görüşünden sonra hükümetimizin bir açıklama, yorum yapmasının da anlamı yoktur. O manada söylenmiş olan bir söz.'
"DELİ GÖMLEĞİ GİBİ BU MİLLETİN SIRTINDA DURUYOR"
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Anayasa'nın 50 bin kere düzeltildiğini ama o antidemokratik, totaliter ruhun değiştirilmemiş şekilde durduğunu belirterek, şunları kaydetti:
'Deli gömleği gibi bu milletin sırtında duruyor. Bunun mutlaka değiştirilmesi lazım. Türkiye'de bu anayasadan kurtulmamız lazım. Bunun için de parlamentoda bulunan partilerin tamamı millete söz verdi. 1982'de anayasaya oy verdik, ertesi günden itibaren yeni anayasa tartışmaları başladı. Sanki Türkiye'de yeni anayasa tartışmaları çok yeni bir meseleymiş gibi bazıları bunu gündeme getiriyor. Hatta başkanlık sistemiyle ilgili tartışmalar da sanki ilk sefer duyulmuş gibi hareket ediliyor.
"SİVİL ANAYASA YAPALIM, MİLLETİMİZ BUNU İSTİYOR"
Hayır. En az 20-25 yıldır Türkiye hem yeni anayasayı tartışıyor hem etkin bir yönetim sistemi aracı olarak başkanlık sistemi konusunu tartışıyor. Bu parlamento hangi yasama faaliyetini yaparsa yapsın eğer yeni bir anayasa yapmazsa siyaseten hiç bir şey yapmamış olur. Dolayısıyla bu parlamentonun boynunun borcudur. Sadece AK Parti grubu için söylemiyorum. Bütün partilerin boynunun borcu demokratik, sivil, katılımcı yeni bir anayasanın yapılmasıdır. Yeni anayasaların yapılması sadece bir hukuk metni yazması değildir. Bir toplumsal olgudur, toplumsal mutabakattır. Türkiye'de bu oluşmuştur. Artık biz bir sivil anayasa yapalım, milletimiz bunu istiyor. Bütün siyasi partilerin tabanları bunu istiyor. Çünkü anayasaları ya askerin dipçiğiyle ya palet şakırtıları arasında yaptık. Bunu Türkiye'nin aşması lazım.'
Kurtulmuş, yeni anayasa konusunun bütün partilerin halka karşı sorumluluğu olduğunu ifade ederek, '317 milletvekiliniz varken, niye siz 3 tanesiniz. 40 milletvekili olan da 3 temsilci veriyor. Böyle komisyon olur mu?' şeklinde eleştiriler de aldıklarını anlattı.
İyi niyeti göstermek istediklerini, herkesin masaya eteklerindeki taşları dökmesini, tekliflerini sunmasını istediklerini belirten Kurtulmuş, 'Biz teklifimizi söyleyelim. Tartışalım, ortalama bir şey ortaya çıksın. Uzlaşabilirsek uzlaşalım. Ama kusura bakmayın. Yapmış olduğumuz iyi niyete rağmen masaya oturacağız, 'şu şu kırmızı çizgilerim var. Bunlar olmazsa ben oturmam. Cumhurbaşkanı şurada özür dilemezse ben oturmam' derseniz bunun bir tane adı var. Siz anayasa yapmaktan kaçıyorsunuz demektir. Millet de kim bu masadan kalkarsa bunu anayasa kaçkını olarak görür ve o şekilde değerlendirir' dedi.
"ANAYASAL SÜREÇTE AK PARTİ'NİN B PLANI HAZIR"
Numan Kurtulmuş, 'AK Parti'nin B planı var mı? Masadan kalktı geri dönülmüyor, anayasa olmayacak mı?' sorusu üzerine, 'Hayır öyle bir şey olmaz. Biz yeni bir parlamentoyuz. Bu parlamentonun gündemi ilanihaye yeni bir anayasayla işgal edilemez, meşgul edilemez. Belli bir süreye kadar. Bu yasama döneminin sonuna kadar, belki eylül, ekime kadar bu çalışmalar sürdürülür' dedi.
"367'Yİ BULAMAZSAK..."
Çalışmaların boşa geçmeyeceğini, yeni anayasayla ilgili yapılan her şeyin bir müktesebat oluşturduğunu anlatan Kurtulmuş, 'Belli bir noktaya gelinir, eğer buradan bir sonuç alınamayacağına net kanaat getirilirse AK Parti olarak teklifimizi parlamentoya sunarız. Önce 367, bulamazsak 330'u bulmaya çalışırız ve millete gideriz. Dolayısıyla nihayetinde anayasanın sahibi millet olacağına göre her halükarda millete gidecek bir yolun önünü açmaya gayret ederiz' diye konuştu.
Sadece bir maddenin değiştirilmesinin bile bazı zihniyetlerce kabul edilmeyeceğini ifade eden Kurtulmuş, 'Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir. Millet bu hakkını seçilmişler eliyle kullanır' diyelim. Hemen karşı çıkarlar. Yani yasama, yürütme, yargı birbirinden ayrı olsun ama bunların hepsine millet dokunsun. Sistemin birinci problemi burasıdır. Yani bürokratik oligarşi anayasal güvence altındadır' ifadelerini kullandı.
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Türkiye'de iddia edildiği gibi güçler ayrılığı prensibinin olmadığını, güçler çatışmasına dayalı bir yönetim sisteminin bulunduğunu ifade ederek, şunları söyledi:
'Yasama, yürütme iç içe girmiştir. Parlamentoda çoğunluğu olan ne isterse onu yapıyor, muhalefet ne isterse istesin. Bu bir demokrasi değil. Eğer demokrasiden bahsediliyorsa tam manasıyla güçler ayrımı, çok iyi kontrol edilen bir yasama faaliyeti ve yürütme müessesinin de çok iyi denetlendiği bir güçler ayrımının ortaya konulması. Bunları Türkiye yapmak mecburiyetinde. Bunları yapamazsa Türkiye gerçekten vakit kaybetmiş olur. Gerçekten bu sistem Türkiye'yi taşımıyor. Başkanlık sistemi ise bizim teklifimizde bütün bu anayasal reform sürecinin içerisinde sadece bir bölümdür. Etkin bir yürütme ne Cumhurbaşkanımızın şahsıyla ilgili ne de AK Parti'nin partisel bir meselesidir. Yürümeyen bir sistem var. Etkin bir yürütme müessesesinin olabilmesi için iyi denetlenen bir yürütmenin olabilmesi için bizim teklifimiz başkanlık sistemidir. Başka bir parti, CHP 'Hayır benim teklifim budur' diyorsa, buyursun o da teklifini söylesin. Kararı verecek olan da millettir. Dönelim millete 'hangisini istiyorsun' diye soralım ya da 'bu anayasaya oy veriyor musun vermiyor musun' diye soralım. Millet 'Hayır, istemiyorum' derse zaten diyecek bir şey yok. Ama peşinen millet adına, sanki milletin kararı cebinde bulunuyormuş gibi hiç kimsenin davranmaya hakkı yok.'
"TÜRKİYE MELEZ BİR SİSTEME DÖNMÜŞTÜR"
Rahmetli Özal'la Demirel, Ecevit'le Ahmet Necdet Sezer arasındaki kavgaları biliyoruz. Türkiye bunları yaşadı.
Türkiye melez bir sisteme dönmüştür. Bunun düzeltilmesi gerekiyor. Yasama ve yürütmenin ayrıştığı bir sistemi devreye sokacağız.
SURİYE'DEKİ DURUM
Yere kan düştükten sonra akıl ortadan kalkar
Türkiye'nin etkin gücü var, Amca çocuklarını , teyze çocuklarını birbirinden ayırdılar. Mezhep- Şii ayrışmasında biz gönülleri birleştireceğiz. Suriye'de bizim akrabalarımız var, 911 kilometrelik bir sınıra arkamızı dönemeyiz. Bizim bölge halklarıyla Kürtler, Araplar ve Türkmenler ile gönül bağlarımız var.
Suriye ve Irak halkı ağır bedeller ödedi.Önümüzde zorlu bir süreç var.
Bir asır önce yarım kalan hesap kapatılmaya çalışılıyor.
Artık vekalet savaşlarının dönemi bitti
"AK PARTİ DOĞU VE GÜNEYDOĞU'DA YİNE ÖNDEDİR"
6-7 ekim olaylarında bakın gördük 50 sivil vatandaşımız hayatını kaybetti. Demirtaş'ın çağrısı barışa hizmet etmiyor.
Bu memlekette Kürt'ün Türk'ten Türk'ün Kürt'ten başka bir kaderi yoktur. Doğu ve Güneydoğu'da halen Ak Parti öndedir.