Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Sözcüsü İbrahim Kalın, Göç Araştırmaları Vakfı (GAV) ile Fransa merkezli İslamofobi'ye Karşı Kolektif'in (CCIF) iş birliğinde, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı'nın (YTB) desteğiyle Clarion Hotel İstanbul'da düzenlenen "İslamofobi ile Mücadele: Kapsamlı ve Etkin Çözümlere Doğru" başlıklı çalıştayın açılış konuşmasını yaptı.
Aşırı sağcı, ayrımcı, ırkçı hareketlerin giderek Avrupa merkez siyasetini belirleyen bir nitelik kazandığına değinen Kalın, "10-20 yıl önce 'Olmaz böyle şey, bunlar ırkçı tutumlardır' denilen şeylerin giderek Avrupa siyasetinde, Amerika'da yeni normal olarak kabul edilmeye başladığını görüyoruz. Bu tür İslamofobik, ırkçı yaklaşımların normalleşmesi de kendini demokrasinin, çoğulculuğun, liberalizmin merkezi olarak gören Avrupa'nın temel iddialarını da sorgulanır hale getiriyor." diye konuştu.
"Ayrımcılığa maruz kalanlar Müslüman toplumlar"
İslamın tarih sahnesine çıktığından itibaren batıda üç temel İslam algısının öne çıktığını kaydeden Kalın, bunları "dini tehdit algısı", siyasi tehdit algısı" ve "kültürel tehdit algısı" şeklinde sıraladı. Kalın, şunları söyledi:
"Batının dini, siyasi, kültürel tehdit algısını biz bu şekilde kabullenmek zorunda değiliz. Bir arada yaşama tecrübesi ve ahlakı çerçevesinde farklılıklarımızı zenginlik olarak görüp, daha iyi ilkeler çerçevesinde bunları pozitif birer değer haline getirebiliriz. Bunun için öncelikle meselenin doğru tespit edilmesi ve bunun bir sorun olduğunun bütün dünyaya anlatılması gerekiyor. Tedbir alınmazsa 10-20 yıl sonra bu konunun çok daha içinden çıkılmaz, tehlikeli bir noktaya kayacağını bizim her fırsatta, her platformda net bir şekilde ortaya koymamız gerekiyor. Sadece geçen yıl Almanya'da Müslümanlara dönük 950 civarında saldırı olduğu ifade ediliyor. O insanlar Müslüman, Türk, Arap, Kuzey Afrikalı olduğu için saldırıya maruz kalmaktadırlar. Yılda 950 saldırının Türkiye'de kiliselere yapıldığını veya başka bir Müslüman ülkede havralara yapıldığını düşünün, herhalde bütün dünyayı ayağa kaldırırlardı. Müslümanlara yapılan saldırılar normal bir şeymiş gibi haber olup geçiyor. Bir mesele olarak ne siyasetin ne toplumun ne medyanın ne dini liderlerin meselesi haline geliyor. Avrupa genelinde bu tür saldırılar yeni normal olarak kabul edilmeye başlandı. Buna öncelikle Müslüman toplulukların itiraz etmesi, meseleyi doğru tespit etmesi, hangi argümanlarla konuşacaklarını doğru bilmesi ve yaşadıkları ülkelerdeki haklarını kullanmayı öğrenmesi gerekiyor."
Kalın, meselenin ciddiyeti konusunda net tavır ortaya konulması gerektiğini vurgulayarak, "Bugün tedbir alınmazsa İslamofobik yaklaşımlar yarın Avrupa'da, batı dünyasında başka felaketlere yol açabilir. Orada yaşayan Müslüman toplulukların kendi temel hak ve hürriyetlerini savunma konusunda daha büyük bir gayret içinde olması gerekiyor. Bunu bilgiyle, hikmetle, cesaretle, koordinasyonla yapmaları gerekiyor. İslam karşıtlığının modern dünyanın yeni normali olarak kabul edilmesine her fırsatta ve her platformda karşı çıkmamız gerekiyor. Biz nasıl başkalarını ötekileştirmekten sarfınazar etmeliysek, başkaları tarafından ötekileştirilmeyi de reddetmek durumundayız. Daha müreffeh, daha adil, daha katılımcı, eşitlikçi bir dünya ancak bu ilkeler üzerinde kurulabilir." değerlendirmesinde bulundu.
(AA)