Cumhurbaşkanı Erdoğan Uluslararası İstanbul Hukuk Kongeresi'nde

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Uluslararası İstanbul Hukuk Kongeresi'nde açıklamalarda bulundu.

1

Cumhurbaşkanı Erdoğan'nın konuşmasından satır başları şöyle;

40 yakın ülkeden Adalet Bakanı, Anayasa Mahkemesi üyesi, Yargıtay, Danıştay üyeleri, başsavcılar, HSYK muadili yüksek kurum başkanları ve hukukçular katılıyor. Bundan duyduğum memnuniyeti özellikle ifade etmek istiyorum. Sizler 15 Temmuz darbe girişiminin ardından davetimize icap eden, aynı zamanda darbecilere, onların kural tanımaz, hukuksuz zihniyete, arkasındaki güçlere bu katılımınız sebebiyle en güçlü mesajı verdiniz. Siz demokrasimizde ciddi bir dayanışma sağladınız. Onun için sizlere ayrıca teşekkür ediyorum. Türkiye son yıllarda dünyada eşine az rastlanır türden darbe girişimlerine maruz kalmıştır. 15 Temmuz 2016'da yaşadığımız hadise, ordu içindeki Fetullahçı Terör Örgütü mensuplarının silahlı bir darbe girişimiydi. 17-25 Aralık 2013 aynı örgütün farklı bir darbe girişimine muhatap olmuştuk. Uydurma deliller, algı operasyonuyla seçilmiş Cumhurbaşkanı, ailesi, çalışma arkadaşları üzerinden Türkiye'yi kuşatmaya kalktılar. Bu örgüt mensuplarına bizler de eyvallah etmedik. Bu darbe girişimine güçlü bir karşı duruş ortaya kondu, hızla gereken operasyonları gerçekleştirdik. 

"MİLLETİMİZ, TÜM DÜNYAYA ÖRNEK OLACAK BİR DESTAN YAZDI"

Sonuç alamayacağını gören FETÖ silaha sarıldı. Açıkçası biz böyle bir ihanete ihtimal vermiyorduk. O gece şu da anlaşıldı ki, darbeciler de milletimizin karşısına dikilip meydanı onlara bırakmayacağına ihtimal vermemiştir. Tanklar, silahlar milletimizi korkutmaya yetmedi. Bu dünya için de önemli bir örnektir. O gece 241 şehit, 2 bin 194 gazi veren milletimiz, istiklaline, istikbaline ve demokrasisine sahip çıkarak, tüm dünyaya örnek olacak bir destan yazdı. 15 Temmuz gecesi milletimizle kader birliği içinde, yürek yüreğe, omuz omuza darbecileri hüsrana uğratırken en büyük katkıyı, desteği emniyet güçlerimizle birlikte yargı teşkilatımızından gördük. Darbecilerin başta şahsımı ve devletimizin kurumlarını yok etmek için ele geçirmek istediğinde karşısında milletimizi gördük. 17-25 Aralık'ta kendisi yargı darbe teşebbüsünün bir parçası olan yargı 15 Temmuz'da ise darbeye karşı en tepkili bir kurum olarak karşımıza çıktı. Yargı FETÖ'nün güdümünden çıkıp, milletin yargısı haline dönüşmüştür. Bugün de aynı terör örgütünün ordudan yargıya kadar tüm mensuplarını kararlı bir şekilde devletten uzaklaştırıyorduk. Attığımız her adım anayasamıza, yasalarımıza uygundur. 

"TERÖR ÖRGÜTÜNÜN KÖKÜNÜ KURUTMAKTA KARARLIYIZ"

Bazı dost görünler "Ama bunlar hukuka uygun mu?" diyor, kusura bakmayın siz ne kadar hukuktan anlıyorsanız biz de en az sizin kadar anlıyoruz ve adımlarımızı hukuka göre atıyoruz. Bize hukuk dersi verenlerin önce Doğu Almanya ile Batı Almanya'nın birleştiği döneme baksınlar. O dönemde bütün devlet kurumlarından ne kadar elemanın görevden alındığını görürlerse işin inceliğini kavramış olurlar. Fransa basit bir terör eylemi karşısında nasıl bir tavır aldı, nasıl 3+3+6 şeklinde OHAL ilan etti. Biz basit bir terör eylemiyle karşı karşıya değiliz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yıkılması haliyle karşı karşıyayız. Bu ülkemizin refahı, özgürlük ve demokrasi mücadelesinin ta kendisidir. OHAL başta olmak üzere dünyadaki örneklere aykırı hiçbir uygulamamız sözkonusu değildir. Devlet ve toplum hayatımızı kanser hücresi gibi saran bu terör örgütünün kökünü kurutmakta kararlıyız. Yargı mensuplarımızın hiçbir etki ve baskı altında kalmadan herhangi bir görüş, ideoloji ve herhangi bir güç odağının emrine girmeden bu sorumlulukları yerine getirmeleri elbette çok önemildir. 

"DÜNYADAKİ ÖRNEĞİ BURADA"

Emirleri hukuktan değil bir örgütten alan, vicdanını bu örgütün elebaşının talimatlarına göre şekillendiren kişilerin adaleti tesis etmesi mümkün değildir. Türkiye bu örgütün yolaçtığı yargı faciaları sebebiyle çok sıkıntılı dönemlerden geçti. Milletimizin gönlünde adeta felç meydana getiren adalet anlayışını düzeltebilmek için önce bu falekete sebep olanların hak ettikleri ölçüde cezalandırılması şarttır. Kamuda, iş dünyasında ve diğer alanlarda devam eden operasyonların Türkiye'de bir daha darbe teşebbüsünü devam edilmeyecek şekilde sertlikte ve kararlılıkta sürdürmek zorundayız. Kara para aklamanın en geniş anlamdaki dünyadaki örneği burada. 170 ülkede eğitim faaliyetleri yaptıklarını söyleyen, orada başka faaliyette bulunuyorlar. Bu kara para aklamanın buralara kadar dağıldığı bir örgüt. Hiç kimse bu azik milleti, kadim devletin terör örgütleri karşısında acziyet göstermesini beklemesin. Teröristlerden, darbecilerden, işgalcilerden Türk milleti adına hesap sormakla mükellef olan hakim ve savcıların 15 Temmuz gecesi, tankların karşısına dikilenler kadar cesur olmasını istiyor ve bekliyoruz. 

"SÜREKLİ SABRETTİK, EN SONUNDA 14 YAŞINDAKİ BİR ÇOCUK..."

Adalet teşkilatımız bu konuda milletimize yeterli itimadı sağlayamazlarsa geleceğimize güvenle bakamayız. Bu konuda adalet teşkilatımıza güveniyorum, inanıyorum. Bu vesile ile 15 Temmuz darbe girişimi sırasında kalbi ve duası bizimle olan sizlerin ülkelerindeki tüm dostlarımıza bir kez daha şükranlarımı sunuyorum. Terörizm çok boyutlu, farklı yöntemler kullanan, değişik kılıklara bürünebilen maalesef bazı ülkeler tarafından da diplomatik bir baskı aracı kullanılan bir enstrüman haline dönüşmüş durumda. Türkiye dünyadaki terör örgütü saldırılarına en çok maruz kalan, en çok kayıp veren ülkedir. Bizim terörizm karşısındaki hassasiyetimiz herkesten fazla ve farklıdır. Şu anda buradaki kardeşlerim arasında terörizmle sürekli başbaşa olanlar var. Pakistan, Irak, Afganistan, Somali, Suriye. Bu coğrafya sürekli terörizmle iç içe. Şurada Suriye'yle ilgili olarak yaşadıklarımız var. Bizler sürekli sabrettik. Sürekli bize Suriye tarafından roketler atıldı. En sonunda 14 yaşında bir çocuk öyle yetiştirilmiş ki. Çocuk Arjantinli futbolcu Messi'yi çok sevdiği için onun formasını giydiriyor, onun üzerine bombayı bağlamak suretiyle patlatıyorlar. 

"TERÖR TEHDİDİ ALTINDAYSAK GİDERİZ"

Şimdi bu tabloyu gördüğünde milletin sorumluluğunu almış, dünyaya karşı milletinin temsilini üstlenmiş bir insan olarak hala durabilir misiniz? Ilımlı muhaliflerle birlikte biz Suriye'ye gireceğiz dedik. Bizim Suriye ile olan sınırımız 911 km.dir. Suriye ile yakından uzaktan ilgisi olmayanların Suriye'ye girmesi hak, bize gelince 'Sizi katil Esed çağırmadı ki, nasıl oraya gidersiniz' deniyor. Kusura bakmayın gideriz. Çünkü biz terör tehdidi altındaysak gideriz. Bunun hukuktaki tabirlerini bilirsiniz, nefs-i müdafaa mı dersiniz. Cerablus halkı biz DEAŞ'tan Cerablus'u temizleyince tekrar oraya dönmeye başladılar. DEAŞ Rai'den de temizlendi. Şimdi de bu gece itibarıyla Dabık da DEAŞ'tan temizlendi. O bölge temizlenerek oraların halkı da oraya yerleşmeye başladı. Türkiye'den biz oraya insan götürmüyoruz, oraların kendi insanı oralara yerleşiyor, farkımız bu. Biz koalisyon güçlerine şunu söylüyoruz; bakın siz Münbiç'te bana bir söz verdiniz. Sayın Başkan'la telefonla görüştüm, kesinlikle oraya PYD-YPG girmeyecek dedi. PYD-YPG girmeyecekti hani. Bunlar terör örgütleriydi. Sözlerinde durmadılar buraya PYD'yi soktular. Biz de tabii gereğini yaptık, yapıyoruz. 

"BU SABAH KENDİLERİNE YİNE İLETİLDİ, HALA SÖZÜNÜZDE DURMADINIZ"

Bu sabah kendilerine yine iletildi, hala sözünüzde durmadınız orayı YPG'den, PYD'den temizlemezseniz sizinle ortaya hareket edemezsiniz. Biz stratejik ortağız, sen bizimle hareket etmeyeceksin, terör örgütüyle hareket edeceksin. Bunun hukukla, mantıkla bir ilgisi var mı? Hukuk çiğneniyor, adaletin olmadığı yerde zulüm olur. Bunu halletmemiz gerek. Şurada 3 gün yapılacak çalışmalarda ona göre bunların enine, boyuna ele alınması, sonuç bildirgesine de bence bunların girmesi gerekir. Şimdi Musul başladı. Şu anda Musul'da operasyonlar devam ediyor. Ne diyorlar; Türkiye Musul'a girmesin. Nasıl girmeyelim, 350 km. sınırım var benim. Ben bu sınırdan tehdit altındayım. Hiç ilgi, alakası olmayan gelip, giriyor. Neymiş Bağdat onlara gel demiş. Gel demedikleri zaman Irak'a gelenlere niye hayır demediniz. 14 sene önce onlara Saddam gel mi dedi? Orada milyonu aşkın insan öldü. Sizler hukukçular olarak inanıyorum ki, yasaların diliyle değil, hukukun dileyle konuşan insanlarsınız. Bir hukuk var bir de yasalar vardır. O yasalar güçlüler tarafından yazarlar ona göre atı oynatırlar. 

MUSUL OPERASYONU...

Musal'a operasyonlar başladı. Kendilerine söyledim. Şu anda Genelkurmay Başkanım ABD'de. 1 saat önce kendileriyle telefonda görüştüm. Ne gibi adımlar atacağımızı söyledim. Türkiye'nin olmadığı bir operasyonda kusura bakmayın, doğabilecek neticelerden biz sorumlu değiliz. Biz koalisyonda da olacağız, masada da olacağız. Bunun dışında kalmamız mümkün değil. Çünkü bizim burada tarihi geçmişimiz yatıyor. Beyefendiler bilmiyorlarsa okurlar öğrenirler. Şu anda Musul'da kardeşlerimiz var; Araplar, Türkmenler, Kürtler. Kuzeye doğru gittikçe orada akrabalar var. Bizim burada kesinlikle duyarsız olmamız mümkün değil. Başika'dan çıkın, diyorlar. Kimse bizim Başika'dan çıkmamızı beklemesin. Oradaki DEAŞ terör örgütüne karşı her türlü operasyonları yaptık, yapmaya da devam ediyoruz. DEAŞ'la orada en onurlu mücadeleyi veren biziz. Eğer mesele terör örgütü ile mücadeleyse başından beri Başika kampında mücadeleyi veren biziz. Musul'daki kardeşlerimizi Başika kampında, DEAŞ'la mücadele için eğitin biziz. Peşmergeleri orada eğiten biziz. Bunlar olmamış olsa şu anda DEAŞ'a karşı mücadeleyi verecek kadro bulamazsınız. 

"TÜRKİYE BU ÖRGÜTLERİ BERTARAF EDECEK GÜCE SAHİPTİR"

Terör örgütlerini kendi stratejik araçları için elverişli bir araç olarak destekleyen ülkeleri samimiyetle ikaz ediyorum. Buradan tekrarlıyorum; terör örgütleri bumerang gibidir, eninde sonunda gelir kendini kullananı da vurur. Uluslararası alanda terörizme karşı ilkeli bir işbirliği yapılmadan bu sorunun çözümü mümkün değildir. İşte bakın Somali kendine gelemiyor. Somali'de dünyanın devlerinin büyükelçilik binası yok. Ama Türkiye'nin var. Muhteşem bir büyükelçilik külliyesi yaptık orada. Çünkü bizi birbirine bağlayan bağlar farklıdır. Ama bakıyorum ABD, İngiltere'nin elçilik binası havalimanın oradaki kampüsün içerisinde. Türkiye'nin içinde ve etrafında FETÖ, PKK, DEAŞ, DHKP/C gibi terör örgütleri faaliyet gösteriyor. Türkiye bu örgütleri bertaraf edecek güce sahiptir. Bunların içinde en kanlı eylem geçmişi olan PKK'yı 35 yılda 7-8 defa tamamen sıfırladık, yok ettik. Türkiye'nin etkisiz hale getirdiği her teröristin yerine bu örgütün Irak'taki, Suriye'deki kamplarından yenileri ikame ediliyor. Bu örgüte çoğu ülke destek veriyor. Legal bir kuruluşmuş gibi Avrupa'nın bir çok yerinde çadır açabiliyor. 

""EĞER BU ÜLKELER DOSTÇA ELELE VERMEZSE...""

Kendilerine dosyalar veriyoruz. Almanya Şansölyesi'ne Cannes zirvesinde 4 bin dosya verdik. Kendisine buraya geldiğinde "Ne oldu o 4 bin dosya" dediğimde manidar karşılık verdi: "O 4 bin dosya şimdi 4 bin 500 oldu". Avusturayla'dan DEAŞ'a gelen yabancı savaşçı var. Biz bunları yakaladığımız zaman paketliyoruz. Ya burada cezaevine atıyoruz veyahutta tekrar ülkelerine iade ediyoruz. Biz bugüne kadar DEAŞ'a katılmak üzere 2 bin 800 yabancı teröristi sınırdışı ettik. 52 bin 500 kişiye de sınırda giriş yasağı koyduk. Bunlara destek veren ülkeler neredeyse parmaklarını kıpırdatmadılar. Suriye'de hayatını kaybeden masum insanların sayısı 6 yılda 600 bini aştı. Biz DEAŞ'ın bir truva atından ibaret olduğunu, istenirse kısa bir sürede etkisiz hale getirilebileceğini gayet iyi biliyoruz. Eğer bu ülkeler dostça elele vermezse, kendi imkanlarımızla, çok basit imkanlarımızla, çok basit önlemlerle öyle çapıda büyük olmayan bir sınır ötesi operasyonla bu iş yapılabilir. 

"ABD BU TALEBİ YERİNE GETİRMİYOR"

Türkiye'nin Musul'a sokulmaması oradaki mezhep çatışması kapanını bozacağımız içindir. Biz orada Sünni Şii çatışmasına müsaade etmeyeceğiz. Irak ordusu Şia'dan oluşuyor. Bunlar Musul'a gelince Sünnilerle savaşacak. PKK'nın Suriye kolu olan YPG-PYD terör örgütü DAEŞ bahanesiyle şımartılıyor, destekleniyor. PYD'ye verilen silahların bir kısmı DEAŞ'a çok önemli bir kısmı PKK'ya gidiyor. Biz bu silahları yakalıyoruz, hangi ülkelere ait olduğunu biliyoruz. DHKP-C rahatlıkla Avrupa ülkelerinde faaliyet gösteriyor. Bu anlayışla terörizmle mücadele etmek mümkün mü? 15 Temmuz darbe girişiminin faili olan örgütün elebaşını aramızdaki suçluların iade anlaşmasına göre Amerika'dan usulünce talep ettik. ABD ise bu talebi yerine getirmiyor. Üzücü olan bu. Terörizmi, terör örgütlerini, elebaşlarını koruyan, kollayan bir hukuk sistemi olabilir mi? Bir teröriste greencard verilebilir. 400 dönüm çiftlik, beyler gibi hayatını yaşıyor ve oradan burayı komuta ediyor. El Kaide ABD'de terör eylemi yaptığında aynı hukuk yok muydu? ABD ülke dışında onca operasyonu neye dayanarak yaptı. Usame Bin Ladin'i hangi hukuk sistemine dayanarak vurdu? Siz hukuku çifte standartla işletirseniz yarın başınız belaya girdiğinde kimseye bir şey söyleme hakkınız kalmak. 

"BUCA SÜRE GEÇTİ VERDİKLERİ SÖZLER YERİNE GELMEDİ"

Terörizme araçsal yaklaşan herkesin kendi eliyle kendi mezarını kazdığını görüyoruz. Şu anda 3 milyon mülteciyi barındırıyoruz. AB 3 milyar Avro verecekti. Bunca süre geçti verdikleri sözler yerine gelmedi. Bizim harcamamız faturalı olarak 13 milyar doları buluyor. BM'den şu ana kadar gelen destek 550 milyon dolar. Biz gelse de gelmese de mültecilere bakmaya devam edeceğiz. Avrupa birkaç yüz mülteciye bile tahammül edemedi.