Erdoğan: G20’nin en önemli gündemi 

Erdoğan, W20 Zirvesi açılış töreninde konuştu. Erdoğan, zirvenin en önemli gündem maddelerinden birisinin terör olacağını ifade etti. 

1

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, G20 Kapsamında düzenlenen W20 Zirvesi açılış töreni ve 1'inci Asya-Pasifik Ülkeleri Müslüman Dini Liderler Zirvesi kapanış oturumuna katıldı. Erdoğan burada yaptığı konuşmada terör örgütü DAİŞ'in canlı bomba eylemlerinde 130 Türk vatandaşının hayatını kaybettiğini açıkladı. Erdoğan ayrıca Türkiye'nin DAİŞ'e silah yardımı yaptığını idda eden ülkeleri de sert bir dille eleştirerek 'Saldırılarda 130 vatandaşımızı kaybettik. Sivil vatandaşımız askerimiz ve polisimizi şehit verdik. DAİŞ'in en büyük hedefi Türkiye'dir. Türkiye'yi hala DAİŞ'i destekleyen ülke olarak gösterilmesi bizi üzüyor ' dedi.


ERDOĞAN'DAN ABD'YE SERT TEPKİ

Konuşmasında terör örgütlerine giden yardımlara da değinen Erdoğan ABD'nin PYD'ye silah göndermesine sert bir şekilde tepki göstererek Suriye'nin 'Evet bize silahlar geldi ve gelmeye de devam edecek' sözünü hatırlattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan terör örgütünün iyisinin kötüsünün olmadığını o silahların bir gün kendilerine de döneceğinin altını çizdi.

İşte Erdoğan'ın konuşmasından satır başları;

Kıymetli misafirler sizleri sevgiyle selamlıyoruz. Kadın 20 zirvesine katılmak üzere dünyanın dört bir yanından gelen sizlere çok teşekkür ediyorum. G20 Dönem Başkanı olarak kuruluşuna öncelik ettiğimiz bu grubun, G20'nin diğer açılış gruplarının içinde olmasından onur duyuyorum.

Küresel krizin etkilerinin giderilmesinde önemli yol oynadık. G20 ülkeleri olarak genel ilkemiz, hızlı ve dengeli büyümenin yanında, özellikle Türkiye olarak kapsayıcı büyümedir. G20 özellikle küresel finans sisteminin oturtulmasında önemli rol oynadı.

Değerli misafirler, Türkiye olarak G20 Dönem Başkanlığımızda önemli konuları 3 başlıkla topladık. Bunlar; kapsayıcılık, uygulama ve yatırımlar. Kapsayıcılık ekonominin sürdürülebilir bir şekilde büyümesinde önemlidir. Ekonomik büyüme ve refahtan herkesin pay alması anlamına gelen kapsayıcılığın en önemli rolü de kadınların iş gücüne katılımıdır.  Büyümeye çok ihtiyaç duyduğumuz bir zamandan geçiyoruz. Kadınlar ekonomide hak ettiği yeri almalarıdır.

BUNA KESİNLİKLE TAHAMMÜLÜMÜZ YOK

G-20 olarak genç işsizliğini 2025'e kadar yüzde 15 oranında aazltmayı hedefliyoruz. Dönem başkanlığımızın öncelikli konularından bir diğeri de kobilerdir. Kobilerin istihdam oluşturma kapasitesi ile ekonomik faaliyet ve ticaret bakımından oynadıkları önemli rol belirleyici olur. Türkiye'de kobilerin önemli bir bölümünün kadınlara ait olduğunu veya kadınlar tarafından yönetildiğini de belirtmek istiyorum. Bizim artık patinaja tahammülümüz yok. Eğer netice istiyorsak uygulamayı göreceğiz. G-20 üyeleri olarak geçen yıl kabul ettiğimiz büyüme stratejilerini uygulamaya geçirirsek yüzde 2,1 büyüme sağlanacaktır. G-20 üyeleri olarak verdiğimiz tüm taahütlerin hayata geçirilmesi ve izlenmesi adına bu yıl somut adımlar attık. Geçen yıl G-20 Enerji Bakanları toplantısına katılmıştım. 2030 yılına kadar küresel alt yapı yatırım ihtiyacının 90 trilyon doları bulacağını belirtmiştim. Bu nereden bulunacak diye bazı sorular sorulabilir onu ifade etmiştik. Burada atmamız gereken adım kamu özel işbirliği olayıdır. Kamu özel yatırımlar noktasında bunun en güzel örneğini Türkiye olarak biz verdik. Biz projelerimizi ortaya koyarken Kamu Özel işbirliğinin ne denli önemli olduğunu söylemiştik. Güven ve istikrarın sağlanmasıyla birlikte bir defa yatırımların geleceğini ortaya koymuştuk. Şu anda Türkiye olarak bu devasa yatırımları yapabiliyorsak ki en son yapılanların en önemlisi 3. havalimanı 12 milyar avrodur. Bu devletin kasasından tek kuruş çıkmadan yapılan bir yatırımdır. Bu yatırımdan kiralama sürecinde de bizim alacağımız ücret 22 milyar avrodur. Bütün bunlar hazır parayı kullanmak kolaydır mesele bunun dışındaki kaynakları üretebilmek veya çeşitlendirebilmektir.

EŞİT İŞE EŞİT ÜCRET

Son dönemde gerçekleştirilen reformlarla çalışan anneler ile yeni doğum yapan kadınlara yönelik sosyal destek çalışmaları başlatıldı. Mikro krediden çocuk bakımına kadar geniş yelpazeyi kapsayan bu çalışmalarla kadınların ekonomik hayata katılımları hedefleniyor. Erkek ve kadınlar arasındaki ücret farkının hala devam ettiğini biliyoruz. Biz performansla bunun değerlendirilmesini düşündük. Cinse göre değil dedik ki eşit işe eşit ücret. Bu sorun sadece bize mahsus da değildir. Dünya genelinde kadınlar aynı işi yerine getiren erkeklerden yüzde 77 oranında daha az alıyor.

OKUMA YAZMA BİLMEYEN KADINLARIN ORANINI YÜZDE 19'DAN YÜZDE 6'YA DÜŞÜRDÜK

Nasip olursa bu ayın sonuna kadar veya kasım ayının başında tüm bu açılımların başkan yöneticileri ile Ankara'da toplantılar yapmak suretiyle hazırlanan bütün o tebliğleri kendilerinden dinleyeceğik. Sonrasında da ben de özellikle G-20'de başkanlığım esnasında bunları çok daha farklı şekilde gündeme getirme fırsatını bulacağım. Başbakanlık dönemimdeki haydi kızlar okula kampanyası da bu amaca yönelik bir çalışmaydı. Bununla kızların okula kayıt oranları yüzde 90'dan yüzde 96'ya çıkarak önemli bir mesafe aldık. 2000 yılında kadınlar arasında okuma yazma bilmeyenlerin oranı yüzde 19'du. Yaptığımız kampanyalarla bu oranı yüzde 6'ya kadar düşürmeyi başardık. İnşallah yakın zamanda ülkemizde böyle bir sorundan söz edilmeyeceğini ümit ediyorum.

Doktorlarımızın sayısını arttırabilmek için tıp fakültelerimizin kalitesini ve sayısını çoğaltmak adına adımlar atıyoruz. Türkiye artık hastasını yurt dışına gönderen değil, yurt dışından hasta çağıran ülke konumuna gelmiştir gelecektir.

BU SURİYE HALKININ KURTULUŞ MÜCADELESİDİR

Ülkemizin hemen güney sınırlarındaki Suriye'de tüm dünyanın istikrar ve güvenliğini tehdit eden olaylar yaşanıyor. Kendi vatandaşlarına acımasız savaş yürüten rejim 12 milyon kişinin yerinden olmasına yol açmıştır. Bunun 5 milyonu Suriye'nin dışında 7 milyonu ise Suriye'nin içinde evlerini terk etmiştir. Bugün Suriye'de olanlar Suriye halkının kurtuluş mücadelesidir. Geçmişte Kurtuluş Savaşı vermiş bir ülke olarak Suriye halkını biz çok iyi anlıyoruz. Biz de bu savaşta Suriye halkını destekliyoruz.

DAİŞ'İN EN BÜYÜK HEDEFİ TÜRKİYE'DİR

Devrimlerle hiç bir zaman özlenen beklenen o barışı getirmek veyahut da halkın iradesine getirmek mümkün değildir çünkü o bir ruh yapısıdır. Darbeler yapılmışsa o darbelerle devrimler gerçekleştirilmişse o ruh yapısı otokratik anlayışı getirir asla demokratik anlayışı getirmez. Bunun bedelini dünyada bir çok ülke ödedi ve ödemeye devam ediyor. O sömürü sınırsız devam etmektedir. Ne yazık ki demokratik olduğunu söyleyen ülkleerni dünyada diyebilirim ki büyük bir çoğunluğu bu tür darbeleri savunmakta ve desteklemektedir. Ama lafa geldiğinde BM'de kalkar derler ki demokrasi özgürlük. Nasıl bir demokrasi nasıl bir özgürlük? Siz gidiyorsunuz bu darbeyi yapanları alkışlıyorsunuz onları destekliyor onlara uçak ve bombalar gönderiyorsunuz. Bütün bunlar karşısında biz direndik ve direniyoruz. Şu anda bölgede faaliyet gösteren DAİŞ gibi, PYD, PKK gibi terör örgütleri rejimle birlikte Suriye halkına karşı savaşan yapılardır. DAİŞ'in hedef aldığı ülkeler başında ilk Türkiye geliyor. Daha önce yapılan canlı bomba eylemlerinde 130 vatandaşımızı kaybettik. Türkiye'yi hala Suriye'de DAİŞ'i destekleyen bir ülke gibi göstermeye çalışanları gördükçe üzülüyoruz. Türkiye adı amacı söylemi ne olursa olsun Türkiye tüm terör örgütlerinin karşısındadır. Terör örgütlerinin bazılarını destekleyip bazılarına karşı mücadele ediyor gibi görünmek terörün yanında olmaktır. Teröre karşı aynı tavırda olmak ahlaki bir duruştur. Bu ahlaka sahip hiç bir ülkenin terör örgütleri arasında ayrım yaptığı gözlenemez.

TERÖRÜN İYİSİ KÖTÜSÜ OLMAZ

Tüm ülkelere sesleniyorum. Bugün işinize geldiği için desteklediğiniz terör örgütünün yarın silahlarını size doğrultacağından hiç şüpheniz olmasın. Çünkü terörün karakteri budur, cibiliyeti budur. Biz tüm terör örgütlerini insanlık için hepsini aynı derecede görüyor ve hepsine karşı mücadele ediyoruz. Türkiye'nin terörle mücadelesine destek vermeyenler alttan alta destekleyenler dünyayı tehlikeye sürükklediğini bilmelidirler. Terör örgütünün elindeki silahlara bakın batılı dostlarımızın. Bir terör örgütünün başındaki kişi diyor ki 50 ton silah bize gönderildi ve daha da gönderilecek diyor. Biz söylediğimizde o ülkeye diyor ki biz bunu DAİŞ'le savaştıkları için veriyoruz. O zaman El Nusra denilen bir örgüt var o da DAİŞ'e karşı savaşıyor ama ona terör örgütü olarak bakıyorsun da diğerine neden bakmıyorsun. Terör örgütü arasında da ayrım yapıyorlar. İyisi kötüsü. Batının özellikle de Avrupa'nın güvenliği bizim güvenliğimiz ve istikrarımızdan geçiyor. Geçen hafta Brüksel'deydim kabul ediyorlar 'Türkiye'siz olmaz' diyorlar. Mesele belli ama açık değiller. O zaman Türkiye'yi neden AB'ye almıyorsunuz? Biliyorlar ki alırlarsa kendileri dünyada çok farklı bir yere konulacak. NATO'da bir yanlış yaptık diyorlar ama AB'de aynı yanlışı yapamayız diyorlar.

SİPARİŞ ÜZERİNE NOBEL ÖDÜLÜ VERİLİYOR

Birileri mülteci kabulunde laf ediyor işte biz 30-40 bin mülteciyi kabul edeceğiz ondan sonra da Nobel'e aday gösteriliyor. Bizde 2,5 milyon mülteci var bu da kimsenin umrunda değil. Çünkü Nobel de siyasi. Nobel ödüllerinin nasıl verildiğini hepiniz biliyorsunuz sipariş üzerine veriliyor. Hak ediyor etmiyor söz konusu değil sipariş. Ama bunlar bu dünyada aşılacak. Bu iş böyle gitmez. Bu zor günlerimizde yanımızda olanlar ile karşımızda yer alanları asla unutmayacağız.

Yunus Emre Arvas / Aksam.com.tr