Şimdi top kesin olarak Kıbrıs Rum tarafındadır." dedi. Çavuşoğlu, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) gazetesi Fileleftheros'a verdiği röportajda, gündemi değerlendirdi.
Bugün yayımlanan mülakatta Türkiye'nin bölgede oynadığı rolü değerlendiren Çavuşoğlu, "Türkiye önde gelen bir insani yardım donörü, aktif bir güvenlik sağlayıcısı ve girişimci ve insani bir aktördür. Hedefimiz, bir barış ortamında güvenli, emniyetli ve refah içinde yaşamaktır. Çok şeyler başardık ve dahasını da başarmak arzusundayız." ifadelerini kullandı. Türkiye'nin dünya genelinde ekonomik refah düzeyi geniş çapta saygı görmüş bir G20 ülkesi olduğunu vurgulayan Çavuşoğlu, "Temel ilkemiz, 'Yurtta Barış Dünyada Barış'tır. Yurtta ve dünyada refahı da buna katarsanız, o zaman hedeflerimizi ve politikalarımızı daha iyi anlayacaksınız." dedi.
"Türkiye, savaştan kaçan yaklaşık üç milyon Suriyeli için güvenli bir bölgedir"
Çavuşoğlu, Türkiye'nin bölgedeki birçok zorluğun çözümüne olumlu katkıda bulunduğunu belirterek, "Türkiye, savaştan kaçan yaklaşık üç milyon Suriyeli için güvenli bir bölgedir ve halihazırda onlar için 25 milyar dolar harcamıştır. İnsani yardımlar konusunda, dünyadaki en cömert ulus haline geldik. Geçen sene Türkiye'de düzenlenen Dünya İnsani Zirvesi bu gerçeğin kabul gördüğünün bir göstergesidir. Türk diplomasisi ayrıca Suriye'deki anlaşmazlığa barışçıl bir çözüm bulma çalışmalarında çok aktiftir." sözlerini kaydetti.
"PKK/YPG ve FETÖ terörüne karşı mücadelemiz kararlılıkla devam ediyor"
Türkiye'nin hem normatif hem de operasyonel seviyelerde terör felaketiyle mücadelede öncü bir rol oynadığını belirten Çavuşoğlu, "Bir yandan, medeniyetlerin çatışması görüşüne karşı çıkan bir dünya görüşünü benimsiyoruz. Aynı zamanda Türkiye, 2 bin kilometrekare Suriye toprağını teröristlerden temizleyerek DEAŞ gibi terör örgütleriyle nasıl mücadele edileceğini göstermiştir. PKK/YPG ve FETÖ terörüne karşı mücadelemiz de kararlılıkla devam etmektedir." dedi.
Bu adımların Türkiye'nin bölgesel güvenliğe ve istikrara somut katkılarının örneklerinden sadece birkaçı olduğunu belirten Çavuşoğlu, "Ancak esas nokta açıktır: Türkiye'nin girişimci ve insani politikası bölgede olumlu bir etki yaratmaktadır. Bir yandan barış ve refah dinamiklerini güçlendirirken, yıkıcı politikalara ve taraflara karşı durmaktadır. Nihai hedefimiz, bölgesel bir barış ve istikrar toplumu ve Olimpiyatlara yakışan bir birlik ruhu oluşturmaktır." diye konuştu.
"Türkiye Kıbrıs'ta çözüm sürecine tam destek vermeye kesinlikle devam edecek"
Bakan Çavuşoğlu, Kıbrıs sorununun çözümünde Türkiye'nin rolüne ilişkin bir soruya, 1960 Ortaklık Devleti'ni kuran antlaşmaların beş tarafı bulunduğunu hatırlatarak, "Dolayısıyla Ada'da ortaya çıkacak yeni durumun hayata geçirilmesi hususunda ortak bir sorumluluğumuz vardır. Şu anda adadaki iki tarafın yapması gereken, üç garantör devletle birlikte kapsamlı bir çözüme ulaşılabilmesini teminen yeterli ilerleme sağlamaktır. Türkiye, adada adil ve kalıcı bir kapsamlı çözümün tesisi için daima azami gayret göstermiştir. Herkesin üzerine düşeni yapması halinde, olumlu ve yapıcı bir rol oynamaya devam edeceğimiz hususunda müsterih olunuz." yanıtını verdi.
Kıbrıs Rumları 2004'te Annan Planı'nı reddettiğinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Kıbrıs meselesinin çözümünde hep "bir adım önde" olma sözü verdiğini vurgulayan Çavuşoğlu, Türkiye'nin Kıbrıs Türk tarafını müzakerelerde yapıcı duruşlarını muhafaza etmeleri için sürekli teşvik ettiğini belirtti. Mevcut sürecin ilk defa başladığı 2008'den bu yana farklı Kıbrıs Türk liderlerinin çözüme yönelik siyasi iradeyi sürdürdüğüne dikkati çeken Çavuşoğlu, bu konuda Türkiye'nin desteğinin ve yapıcı teşvikinin yadsınamayacağını aktardı. Türkiye'nin, liderlerin müzakereleri tekrar canladıran 11 Şubat 2014 tarihli Ortak Açıklamasının sonuçlandırılmasına da katkıda bulunduğunu belirten Çavuşoğlu, bugüne kadar gelinen süreci şöyle anlattı: "Her iki tarafın müzakerecilerinin, o ay içinde Atina'ya ve Ankara'ya karşılıklı ziyaretler düzenlenmeleri bizim fikrimizdi. Esasen, müsteşar düzeyinden daha üst bir düzeyde kabul edilmelerini de tercih ederdik. Türkiye ve Yunanistan başbakanlarının adanın önce güneyine, sonra kuzeyine ortak üst düzey ziyaretler düzenlemelerini sürekli teklif eden de yine Türkiye'ydi. AKEL Genel Sekreteri Sayın Kyprianou'yu Ocak 2016'da İstanbul’da bizzat kabul ettim. Kendisiyle Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nde birlikte çalıştım ve iyi arkadaşımdır. Aynı ziyaret sırasında, o zamanki başbakanımız da kendisini kabul etti. Sonuncusu ve en önemlisi, hem Cenevre'de geçtiğimiz ocakta düzenlenen Kıbrıs Konferansı'nda hem de Mont Pelerin'deki takip eden çalışma grubu toplantılarında çok yapıcı bir tutum sergiledik. Yani gerçekler herkesin göreceği şekilde ortada. Sonuç olarak, Annan Planı da dahil olmak üzere on yıllar boyunca BM himayesindeki sayısız çözüm girişimini reddeden Kıbrıs Türkleri veya Türkiye değil, Kıbrıs Rumları olmuştur. Kıbrıs Rum tarafını, Kıbrıs Türklerini eşit siyasi ortakları olarak görmekten alıkoyan nedir? Uygulanabilir ve sürdürülebilir bir çözüme ulaşılması önemli değil midir? Biz Türkiye olarak çözüm sürecine tam destek vermeye kesinlikle devam edeceğiz."
"Çözüm bulunamamasının asıl nedeni Kıbrıs Rum tarafındaki siyasi irade eksikliğidir"
Bakan Çavuşoğlu, her zaman Türk tarafının Kıbrıs Rumlarının bir adım önünde olduğu yönündeki beyanlarının kendisine hatırlatılması ve neden bir çözüm bulunamadığı sorusu üzerine, çözüm sürecinde sayısız girişimin gerçekleştiğini belirtti. Çavuşoğlu, "Kıbrıs meselesine henüz çözüm bulunamamasının asıl nedeni, Kıbrıs Rum tarafındaki siyasi irade eksikliğidir. Kıbrıs Rum yönetiminin çözüme yönelik girişimleri kabul etmeyi devamlı olarak reddetmesinin bizde yarattığı derin hayal kırıklığını anlayabilirsiniz. Eski Dışişleri Bakanlarınızdan Sayın Rolandis, yaklaşık 10 yıl önce, Kıbrıs Rum tarafının reddettiği tekliflerin uzun bir listesini içeren bir makale yayınladı. 1958 Macmillan Planı, 1964 Acheson Planı, 1975 İki Toplumlu Düzenleme, 1983 Perez de Cuellar Göstergeleri, Boutros-Ghali'nin 1992 Fikirler Dizisi, 2004 Annan Planı bunlardan sadece birkaçı. Şu anda liste daha da uzun. Türkiye çözüme ulaşılması için elinden geleni yapmaktadır. Ancak ne pahasına olursa olsun çözüm peşinde olduğumuzu da düşünmeyin. Kanaatimce, Kıbrıs Rum tarafının durumu sürekli yanlış yorumladığı nokta da bu. Müzakere edilmiş bir çözüm her iki tarafın ödün vermesine dayalı olacaktır. Kıbrıs Türk tarafı uzlaşma yönündeki istekliliğini gösterdi. Şimdi top kesin olarak Kıbrıs Rum tarafındadır."
"Bir gram önlem, tedavi yoluna gitme durumunda kalmaktan iyidir"
Bakan Çavuşoğlu, çözümün önündeki ana engellerden biri olarak Türkiye'nin adadaki askeri varlığının gösterilmesine ve "Çözüm istiyorsanız, neden Türk ordusunu çekmiyorsunuz? Kıbrıs meselesine ilişkin olarak askerin çekilmesi ve garantilerin kaldırılmasını içeren bir anlaşmayı kabul ediyor musunuz?" şeklindeki soruya ise, "Bir gram önlem alınması, daha sonra tedavi etme yoluna gitme durumunda kalınmasından daha iyidir." yanıtını verdi. Türkiye'nin öncelikle her şeyin yolunda gittiğinden emin olmak zorunda olduğunu vurgulayan Çavuşoğlu, "Çünkü bunun alternatifi, uzun vadede pek çok sorunun yaşanması anlamına gelebilir. Türk askerinin orada bulunmasının bir sebebi var. 1963-1974 yılları arasında Kıbrıs Rumları 1960 Ortaklık Devletini yıkmış, Kıbrıs Türklerine karşı etnik temizlik faaliyetlerini başlatmış ve Enosis'i gerçekleştirmeye çalışmışlardır. Ada’da dökülen kan, ancak Türkiye'nin müdahalesinin ardından son bulmuştur. Ayrıca, Güney Kıbrıs'a demokrasiyi esasen yeniden getiren gelişmenin de Türkiye'nin müdahalesi olduğunu hatırlatmak isterim." diye konuştu.
Kıbrıs meselesinin dostane bir şekilde çözümüne yönelik tüm girişimlere darbe vuranın, 1963-1974 olaylarına ilişkin hafıza kaybı olduğunu belirten Çavuşoğlu, "Ada'nın kuzey tarafında Türk güçlerinin bulunması, 40 yılı aşkın bir süredir yeni çatışmaların patlak vermesini engellemiştir. Bugün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ndeki kamuoyu yoklamaları, Kıbrıs Türklerinin büyük çoğunluğunun Türk garantilerini içermeyen bir çözümü kabul etmeyeceğini açıkça göstermektedir. Kıbrıs Rumlarının sebep olduğu geçmiş travmalar göz önünde bulundurulduğunda, onları kimse suçlayamaz. Açıkçası, bu tür olayların tekrarını önlemek için gerekli tedbirler alınmadığı müddetçe hiçbir uzlaşma sürdürülebilir olamaz." ifadesini kullandı.
Mevcut garanti ve ittifak antlaşmalarının Ada'nın gelecekteki istikrarı için sağlam bir çerçeve oluşturduğunu belirten Çavuşoğlu, gelecekteki bir ortaklık devletinde, anayasal düzene ve Kıbrıs Türklerinin siyasi eşitliğine saygı duyulduğu müddetçe Türkiye'den korkmayı gerektirecek bir durumun olmayacağını belirtti. Çavuşoğlu, "Doğu Akdeniz'de günümüzde çok sayıda güvenlik sınaması vardır. Bu nedenle Ada'daki Türk askeri mevcudiyeti, dış tehditlere karşı ihtiyaç duyulan güvenliği tüm Ada için sağlamaya devam edecektir." dedi.
"Enosis kararı tüm endişeleri haklı çıkarıyor"
Bakan Çavuşoğlu, Rum Parlamentosunun aldığı "Enosis" kararına Türk tarafının verdiği tepkiye dair soruya ise, "Cumhurbaşkanı Sayın Akıncı'nın defalarca söylediği gibi, kimse Kıbrıs Rumlarının çoğunluğunun Enosis istediğini düşünmüyor. Konu bu değil. Mesele, aşırı sağcı ELAM (Rum Ulusal Halk Cephesi) gibi bir partinin parlamentonuzu gasp etmesine izin verilmesidir." yanıtını verdi. Kıbrıs Türklerinin iki tarafın siyasi eşitliğini temel alan kapsamlı bir çözümü müzakere ettiğine, yeni bir ortaklığa yönelik iyi niyetle çalıştığına, yaklaşık 50 yıllık bir müzakere süreci sonrasında bile, böyle bir ortaklık konusunda umudunu yitirmediğini dikkati çeken Çavuşoğlu, şöyle devam etti: "Ve sonra, bu son turdaki iki yıllık müzakerelerin ardından, bu kadar çok ilerlemenin ardından, Kıbrıs Konferansı'nın ardından, müstakbel ortağınız aniden devlet okullarında Enosisi anmak istediklerini beyan ediyor! Bunun sizin kulağınıza nasıl geldiğini bilmiyorum ancak Kıbrıs Rum tarafının niyetlerine ilişkin hiçbir teminat vermiyor. Tam aksine, tüm endişeleri haklı çıkarıyor. Kıbrıs Türkleri ne düşünmeli? Gerçekten böyle bir hareketin karşılıklı güven ve itimadı güçlendirdiğini düşünüyor musunuz? Hayır, Kıbrıs Rum tarafı imkansız Panhellenik bir rüyanın anısını canlı tutmak yerine okul çocuklarına Ada'yı Kıbrıs Türk ortaklarıyla paylaşma yollarını öğretmelidir. İlaveten de Kıbrıs’ta yaşanan tüm acıların temelinde zaten Enosis güdüsünün yattığını hatırlayın."
"Kapsamlı bir çözüm, kazan-kazan durumunu beraberinde getirecektir"
Çavuşoğlu, "Neden dört özgürlük konusunda ısrar ediyorsunuz, bu sizin Avrupa Birliğiyle olan ilişkinizle alakalı değil, neden Kıbrıs sorunu kapsamında tartışılmalı?" şeklindeki soruyu ise, "İkimiz de Kıbrıs'ın çok özel bir mesele olduğunu biliyoruz. Yönetiminizin herhangi bir diğer AB üyesine benzediğine gerçekten inanıyor olamazsınız." diye yanıtladı. 1960 Cumhuriyeti kurulduğunda, Yunanistan ve Türkiye arasında, Kıbrıs Rumları ve Kıbrıs Türkleri arasındaki iç dengeyi yansıtan dış bir denge kurulmasına önem verildiğini belirten Çavuşoğlu, "Yunanistan ve Türkiye, ortaklık Cumhuriyeti'nde en ziyade müsaadeye mazhar devlet statüsünden yararlanmaktaydılar. Annan Planı’nı reddetmenize rağmen 2004'te tek taraflı olarak AB üyeliğine alındınız, ancak bu talihsiz durum Kıbrıs meselesinin temel parametrelerinin değiştiği anlamına gelmemektedir. Ada'yla sınırlı kalmak koşuluyla Türk ve Yunan vatandaşlarına eşit muamele sağlanması, Kıbrıs'taki iki anavatan arasında dış dengenin korunması için halen gereklidir. Ayrıca çözümün sürdürülebilmesi için de ekonomik bir gereklilik arz etmektedir. Bu nedenle, kapsamlı çözüm bir parçası olmak zorundadır. Bunun başka bir yolu yoktur." ifadesini kullandı. Bakan Çavuşoğlu, Kıbrıs'ta çözüm ihtimalinin ne kadar mümkün olduğu ve hangi faktörlere bağlı olduğu şeklindeki soruya, geçmişteki tüm çözüm girişimlerini kimin reddettiğinin hatırlanması gerektiğini vurgulayarak şöyle yanıt verdi: "Kıbrıs Türkleri, Türkiye’nin desteğiyle, sürekli olarak adil ve kapsamlı bir çözüme varmaya çalışmıştır. Kıbrıs Türk tarafı gibi Türkiye de Kıbrıs'ta çözüme ulaşılmasını samimiyetle arzu etmektedir. Amaçlarımız aynıdır. Yeni bir ortaklık yönünde iyi niyetli çalışmalarımıza devam ediyoruz.
Ada'yı barış, istikrar, işbirliği ve ekonomik refah sahasına dönüştürmek istiyoruz. Bugün, Ada'daki mevcut statüko her iki taraf için de kabul edilemezdir. Etnik gerilimlerin olmadığı yeni, müreffeh bir Kıbrıs’ın ilgili tüm taraflarca memnuniyetle karşılanacağına inanıyoruz. Bu nedenle Kıbrıs Rum tarafında halen siyasi iradenin olmaması bizi şaşırtıyor." Çözüm için fırsat penceresinin hızla kapandığını ve 50 yıllık müzakerelerin ardından bu sürecin son şans olduğunu belirten Çavuşoğlu, "Kapsamlı bir çözüm, kazan-kazan durumunu beraberinde getirecektir. Ama daha açık konuşmama müsaade edin: Kıbrıs Rumlarının bir adım ileriye gitmeyi istememeleri nedeniyle müzakerelerinin başarısız olması halinde, hangi tarafın daha fazla kayba uğrayacağını siz değerlendirmelisiniz. Sonuç olarak, Kıbrıs Türkleri, Türkiye’nin dostluğunu ve desteğine sahip olmaya her zaman devam edecektir. Bu nedenle belki de Kıbrıs Rum liderleri, rasyonel ve soğuk kanlı bir çıkar-maliyet analizi yapmaya zaman ayırmalı ve hangi hareket tarzının kendilerine uzun vadede faydalı olacağına karar vermelidir.
AA