Ramazan ayında insanların günlük yaşantılarında önemli değişiklikler oluyor. Diyabeti olanları daha çok dikkat etmeli.Diyabet hastası olmayan kişilerde yemekten sonra pankreasta üretilen insülin hormonu yeterince hızlı bir şekilde salgılanırken, diyabet hastalarında hızlı insülin salgılaması olmaz. Diyabet hastalığının tedavisinde vücuda çok fazla şeker sokmamak ve pankreası zor durumda bırakmamak gerekir.
Ramazan ayında yapılan en önemli beslenme değişiklikleri arasında oruç tutan kişilerin günlük beslenme şekli ve öğün sayısını değiştirip üç ana öğün olan günlük beslenme düzeninin iki öğüne indirilmesidir. Ramazan'da özellikle hamur işleri, tatlılar, kırmızı et, ekmek, pilav ve makarna tüketiminin artmaktadır. Günlük hayatımızda nasıl azar azar, sık sık beslenmek gerekiyorsa oruçluyken debunu sürdürmeliyiz. Gün boyunca alamadığımız besin öğesi ihtiyaçlarımızı karşılamak zorundayız. Ramazan ayında sahur ve iftarda iki ana öğün ile iftardan sonra 1- 1,5 saat aralıklarla iki ara öğün şeklinde düzenlenmeli ve mutlaka sahura kalkılmalıdır. Sahurda sadece su içerek niyetlenmenin veya gece yatmadan önce yemek yemenin zararlı olduğu unutulmamalıdır. Çünkü bu beslenme tarzı yaklaşık 12 saat olan açlığı, ortalama 18 saate çıkarmaktadır. Bu da açlık kan şekerinin daha erken saatlerde düşmesine ve buna bağlı olarak günün daha verimsiz geçmesine neden olmaktadır. Bu durumun aksine eğer sahur öğünü, ağır yemeklerden oluşursa gece metabolizma hızı düştüğü için yemeklerin yağa dönüşme hızı ve kilo alma riski artmaktadır. Bu nedenle sahura mutlaka kalkılmalı ve bu öğünde süt, yoğurt, peynir gibi besinlerden oluşan hafif bir kahvaltı yapılmalı ya da çorba, sebze ve zeytinyağlı yemeklerden oluşan bir öğün tercih edilmelidir.
İftar öncesi kan şekeri çok düşük olduğundan kısa sürede çok miktarda besin tüketme isteği doğmaktadır. Yapılan en büyük hatalardan birisi de çok hızlı bir şekilde, çok yüksek miktarda besin tüketmektir. Beyin doyma emrini yemekten 15-20 dakika sonra verir. Çok hızlı yemek yendiğinde bu süre zarfında yüksek miktarda, enerjisi yüksek besinler yenilebilir ve bu durum ilerleyen günlerde kilo alımına da zemin hazırlar. Ramazan ayı diyabetik hastalar için ayrı bir önem arz etmektedir. Diyabet hastası olup oruç tutmayı planlayan kişilerin mutlaka Ramazan ayından önce hekimlerinin kontrolünde kan şekeri, kan yağları, kan basıncı kontrolü sağlanmalı ve tedavileri hekimleri ile en uygun hale getirilmelidir. Oruç tutmak isteyen diyabetik hastaların kullandığı ilaçların değiştirilmesi gerekebilir. Oruç tutan bir diyabet hastası gün içerisinde çok uzun süreli yaşadığı açlığın ardından iftar ve sahurda yediği yemeklerle vücuduna fazla miktarda şeker kaynağı girer. Bu da beraberinde kandaki şeker düzeyinin normalin çok üstüne çıkmasına neden olur. Tokluk kan şekerinin bu kadar yüksek olması kalp hastalıkları riskini de artırır. Diyabet hastalarının kanında çok miktarda bulunan şekerin damar sertliğine neden olması kalbe giden kan miktarını da azaltır. Bu da beraberinde göğüs ağrısı ve kalp krizine neden olabilir. Diyabet hastası olmayan kişilerde yemekten sonra pankreasta üretilen insülin hormonu yeterince hızlı bir şekilde salgılanırken, diyabet hastalarında hızlı insülin salgılaması olmaz. Diyabet hastalığının tedavisinde vücuda çok fazla şeker sokmamak ve pankreası zor durumda bırakmamak gerekir.