Yahûdîlerden Kaynukâoğulları ile Nadîroğulları Medine’den uzaklaştırılmışlardı. Yahûdî reisleri Mekke’ye gidip Efendimiz(sas) ile cenk etmek üzere Kureyşlilerle ittifak ettikten sonra Necid’e gitmişler ve Gatafân, Süleymoğulları ve diğer bazı kabilelerle de anlaşmışlardı.
Onun üzerine Kureyş reisleri Dârü’n-nedve’de toplanıp İslâm ordusu ile harbe karar verdiler. Üç yüz atlı, bin beş yüz deve, dört bin asker topladılar.
Müşrik ordusu Mekke’den çıkıp Merru’z-Zahrân’a gelince başka kabilelerden askerler gelip onlara katıldı ve on binden fazla olan bir orduyla Medine-i Münevvere’ye doğru yürüdüler.
Efendimiz(sas) Kureyş’in bu teşebbüslerini işitince güzide ashâbını toplayıp istişâre etti. Selmân-ı Fârisî o coğrafyada bilinmeyen fakat onun iyi bildiği bir savunma yöntemi olan hendek kazılmasını önerdi ve şehrin dışına hendekler kazıldı.
İslâm askerinin adedi üç bin idi ve otuz altı atları vardı. Müşrikler bir hamlede Müslümanları bitirmek hedefiyle Medine-i Münevvere üzerine gelmişlerdi. Önlerine hendekler çıkınca durakaldılar. Etrafından dolaşıp geçecek yer aradılar ancak bulamadılar.
Hendekleri geçemediklerinden iki ordu karşılıklı ok atarak çarpıştılar. Ertesi gün bütün müşrikler Kurayza Yahûdîleriyle birlikte her taraftan Müslümanları kuşattılar. Akşama kadar göz açtırmayıp ardı ardına ok attılar. Müslümanlar kıtlıktan fazlasıyla zayıf ve mecalsiz düşmüşlerdi. Hâlleri pek yaman oldu. Nihâyet akşam olup düşman çekildi.