Türkan Şoray’ın bağımlısı oldum

SİBEL ATEŞ YENGİN
sibel.ates@aksam.com.tr

Neşeli, kıpır kıpır, esprisi bol, dostluğu şahane... Sadece bu kadar mı? Arkadaşım diye söylemiyorum Mehtap Bayri iş disiplini mükemmel hani eskilerin deyimiyle “set adabı” olan, yetenekli ve başarılı bir oyuncu. “Türkan Şoray’ın bağımlısı oldum” diyen Mehtap Bayri’yle yeni filmi Uzaklarda Arama’yı ve daha pek çok şeyi konuştuk.

“Uzaklarda Arama” vizyona girdi, neler hissediyorsun?

 

Bugüne kadar çok önemli yönetmenler ve yapımcılarla çalıştım. Hepsinin damağımda, kalbimde, ruhumda bıraktığı haz çok özel ve çok güzeldi. Oyunculuğuma yaptığı katkıları da yadsınamaz, hepsine sonsuz teşekkür ederim. Uzaklarda Arama filmine gelince hayatıma farklı ve özel bir yerden dokunan, muhteşem bir proje oldu. Teklif, milli piyango gibiydi, büyük ikramiye bana çıkmıştı. Kalbimde bir bayram coşkusu, bayramlığını giyen bir çocuk telaşı sardı ruhumu. Tarifi imkânsız bir heyecandı. Kalbimin sesini duymalıydın. Çok mutlu oldum, onur duydum. Düşünsene sinemamızın “Sultanı”yla çalışacağım! Korktum da, sorumluluğu çok fazlaydı benim için.ya beğenmezse!

Türkan Şoray’la karşılaşınca neler hissettin?

Görüşmeye gideceğim gün “Ne giysem, saçımı makyajımı nasıl yapsam?” diye inanılmaz telaşlandım. Sonra kendimi sakinleştirdim ve en sade halimle gittim. Önce yapımcımız çok sevdiğim Yağmur Ünal’la konuştuk. Ve sonra müthiş bir film karesi gibi bir an gerçekleşti; Türkan Şoray’la karşılaştık! Genelde bıcır bıcır konuşan ben bir anda kalakaldım, nutkum tutuldu. Allah'ım bu nasıl büyüleyici bir güzellikti ve hemen etkisi altına alan inanılmaz bir aurası vardı. Tek kelimeyle stardı; asaleti, zarafeti. Okuma, saç, kostüm, makyaj provaları derken Muğla’ya yani masal diyarına doğru yola çıktık.

Peki, ünlü bir oyuncunun yönetmen koltuğunda olması sana ne hissettirmişti?

Bu öyle acayip bir duygu ki Sibelciğim, oyunculuğuna hayran olduğum kişi yönetmenim ve monitörün arkasında... Düşünsene “Eyvah! Ya beğenmezse” kaygısını yaşamaman mümkün değil. Ama kendimi hep güvende hissettim. Benim için çok önemli bir duygu bu çünkü sette tüm ruhunla çırılçıplaksın ve doyasıya bırakıyorsun kendini orada. Türkan Hanım, öylesine özel ve büyük bir ruha sahip ki seni sarıp sarmalıyor. Ne istediğini anlatırken elini tutup göz bebeğine dokunarak anlatıyor; aşkla, tutkuyla, büyük bir coşkuyla... Bağımlısı oldum, hastasıyım Türkan Şoray'ın… Hiçbir detayı kaçırmayan, duygunu anında hisseden inanılmaz bir görüsü var. Sette karşılaştığımızda -sanırım biraz kötü uyanmıştım- “Neyiniz var?” demişti hemen fark edip. Hangimiz birbirimizin ruhunu, kalbini böyle görebiliyoruz? Sana kendini sette öylesine muhteşem hissettiriyor ki… Her anım mutlulukla doluydu. Sevgili yönetmenim 

Türkan Şoray sayesinde teşekkürüm sonsuz hem o özel büyüleyici ruhuna hem de müthiş yönetmenliğine.

KADIN ÖYLE GÜÇLÜ Kİ

Yönetmen koltuğunu kadınların da sahiplenmesi adına neler söylersin?

Ne acayip değil mi? Hâlâ bu yüzyılda bunları konuşuyoruz. Dünyanın böylesine yaşlanmaya yüz tuttuğu küresel ısınmanın hızla arttığı zamanlarda... Tüm dünya için kadın hep öteki… Oysa kadın öylesine güçlü bir varlık ki. Doğurgan, üretken, hep erkeğine oğluna öncelik tanıyan… Tüm önemli konumdaki erkeklerin orada olmasının en birincil nedenidir. Eğitim bariyerini aşabilirse yapamayacağı şey yoktur kadının. Ve kadın üstüne yapıştırılan sıfatlardan sıyrıldığında ''Ben de varım'' diye bağırmak zorunda kalmayacaktır. Çok önceden yazdığım bir yazıdan küçük bir şey paylaşmak istiyorum. ''Yüzlerinde onarılmaz depremlerle kamçılanmış, acıların en ağırını yaşamış kadınlar! Anladık ki bugün sadece biz varız, anladık ki yarın sadece biz olacağız; hatta yüzümüzde mücevher pırıltısıyla yansıttığımız kocaman sevgimiz, aşkımız olacak. İyi ki varsınız…” Çok güzel. Zaten şahane yazılar yazdığını biliyorum.

Bir gün kitap çıkarmayı düşünür müsün?

Aslında bir süredir pek yazamıyorum. Yazmak çok başka bir yolculuk çünkü. Bu süre içinde çok fazla şey birikti, biraz da beslenme dönemi gibi oldu. Sanırım ruhumdan farklı yansımalar çıkacak gibi. Eski yazdıklarımın düzenlemesi de neredeyse bitmek üzere. Evet, kitap çıkarmayı istiyor ve umuyorum. Teknolojiyi çok iyi kullanamıyorum. Hâlâ kalem kâğıt insanıyım. Kalemle kâğıdın sevişmesi, kelimelerin kâğıt üzerinde buluşup dans etmesini seviyorum. Kitap bir an önce çıksa iyi olacak çünkü ev kalemden ve ajandalardan taşmak üzere…

SAHNEDEYKEN ANDA OLURUM

Oyunculuk hangi arazlı yanını tedavi etmeye yarıyor?

Oyunculuk benim rehabilitasyon alanım. Fazla hareketli ve enerjik bir yapıya sahibim. Enerjimi dengelemeyi ve yeterli kullanmayı öğrendim. Konsantrasyonumu sağlayabildiğim tek yer sahne. Sahnedeyken tamamen o andayım ve başka hiçbir şey düşünmüyorum. Sahnede olmak benim için müthiş bir meditasyon.

GECE ARSIZ BİR SEVGİLİ GİBİDİR

Gündüzlerin insanı mısın yoksa gecelerin mi?

Kesinlikle gecelerin! Ay insanıyım. Geceleri daha yaratıcı olurum. Gece yürüyüşlerini, gece okumalarını, gece yazmalarını daha çok severim. Şehir sustuğunda benim şarkım benim dansım başlar. Yeri gelmişken küçük bir dize daha paylaşayım Sibelcim seninle ''Gece arsız bir sevgili gibidir. Koynunda türlü düşler, yalnızlıklar. Arabeskle koyun koyuna gökkuşağı çizdirir. Türlü ilhamlarla sevişmek gibidir gece. Gece ben gibidir suskun, sessiz. Çığlık çığlığa 

Ağrı Dağı’na tırmanmak gibidir…'' 

Sabah hangi ruh haliyle uyanırsın?

Bazen mutlu, umutlu, şen şakrak bazen de suskun uyanırım. Genelde mutlu uyanırım ama uyandıktan sonra mutlaka bir süre sessizlik ve yalnızlık hâkim olur. Uyanır uyanmaz iki bardak su içer, hafif bir kahvaltı ardından az şekerli 

Türk kahvesi olmazsa olmazımdır. Kahvemi içtikten sonra kendime gelir ve yeni günüme doğru yolculuğum başlar.