O bir klasik 'döner'

RAMAZAN BİNGÖL

ramazan@ramazanbingol.com

Türkiye’de et sektörünün ana oyuncusu döner, nesilden nesile aktarılan geleneksel bir lezzet. Hatta öyle bir lezzet ki anı ve geleceği Avrupa Birliğini korkutacak seviyelere ulaştı. Haftalardır gündemi meşgul eden döner ayrımcılığı konusu bir yana dursun, yapılan araştırmalar dönerin en sevilen yiyeceklerin başında olduğunu açık ara gösteriyor.  

Son birkaç haftadır mutlaka haberlerde denk gelmişsinizdir. Avrupa Birliği içinde döner tartışması çıktı. Tartışmanın nedeni döner etinin muhafazası sırasında kullanılan fosfatın yasaklanması planıyla ilgili. Fosfat,  döner etini bütün olarak tutan ve sulu kalmasını sağlayan bir madde. Fosfat olmadığında dönerin suyu akıyor ve lezzet kaybediyor. Özellikle dondurulan dönerlerde kullanılıyor. Kendilerince “sağlıksız” diye nitelendirseler de bence en önemli sebebi özellikle Avrupa’da oldukça revaçta olan döneri ve dolayısıyla Türk iş yerlerini etkisiz bırakmak istemeleri. Ancak yine kendilerince nihayi karar verildi ve yasaklanmasına ilişkin düzenleme talebi geri çevrildi. 

DÖNERİN BAŞ DÖNDÜREN BÜYÜMESİ

Günde kaç ton döner tüketiliyor diye bir hesaba otursak sanırım ki altından kalkılamayacak seviyelerde bir rakama ulaşırız. Et sever bir ülke olmamızın da en açıklanabilir sebebi bu rakam olabilir. Dile kolay üç bin yıla yakın bir geçmişi var dönerin ve sanırım ki dünyanın sonuna kadar da var olacak bir geleceği. Ülkemizi aşan, dünyanın neredeyse en çok yenen yemeği olmaya da aday gibi. Günde birkaç öğün tüketenimiz de var, en özel günlerinde başköşeye alanımız da. İşin ehli tarafından hazırlanınca yedikçe yedirten bir lezzet çünkü kendileri. Dönerin baş döndüren büyümesi alkışa şayan. 

DÜNÜ, BUGÜNÜ

Dönerin tarihi net kaynaklar içermez. Birden farklı söylencelerden oluşur. Kırımlıların kılıçlarına et takıp kızartmasından esinlenerek yapıldığını söyleyende var, mucidinin Kastamonulu bir usta olduğunu söyleyende. Ancak şuan ki modern halini almadan önce Osmanlı dönemi seyahatnamelerinde ilk olarak 18. Yüzyılda bahsi geçer. Evliya Çelebi, ‘Seyahatnamesinde döner için “Öyle hoş, yumuşak ve taze ki, yeryüzünde böylesi başka kebap yoktur” diye övgüyle bahseder. Dönerin bugünkü şekline 19.yüzyılda Anadolu’da kavuştuğu varsayılıyor. İstanbul’da ise 1960’lı yıllardan bu yana döner satılıyor.

Doğu Batı Sentezi “GO DÖNER”de 

Geleneksel lezzetlerin yanı sıra yeni tatları da sever biri olarak sıklıkla farklı mekânları ziyaret ediyorum. Bu gezilerimden birinde uğradım Go Dönere. Mutfağında Lübnan’lı bir şef var. Döneri ekmek arasından çıkartarak standart bir yemek tarifinden çok uzakta bir ruh kazandırmışlar. Kısa bir süre önce açılmalarına rağmen çeşitleriyle de bir hayli iddialılar. En beğendiklerim arasında batının ve doğunun harmanlandığı, özel soslar ve taze hamurla hazırlanmış Pizza Döner ilk sırada. Farklı sosları sevenler ya da denemek isteyenler için hardallı ve humuslu dönerleri de oldukça değişik bir alternatif olabilir. Diğer döner restoranlarına kıyasla menüsünde birçok alternatifi de bir arada bulunduruyor. İki çeşit çorba, üç çeşit yan lezzet, sekiz çeşit sandviç, on çeşit ana yemek, iki çeşit salata ve iki çeşit tatlıdan oluşan toplam otuz iki çeşitten oluşan bir ürün yelpazeleri var. Ayrıca Kökeni Mısır’a dayanan, hafif sıcak servis edilen ve bana güllaçı çağrıştıran Oum Ali tatlıları da oldukça lezzetli. Döneri farklı yorumlarda denemek isteyenlerin gitmesi gereken mekânlardan biri diyebilirim.