Şehirde yeni açılan hemen her restoranı demeye davet eden mekân ve gastronomi yazarı arkadaşım Rene Ames aradı, Hilton İstanbul Bomonti’nin Yunan asıllı şefi Yannis Manikis’in hazırladığı tadım mönüsünü tatmamızı önerdi. Bu sefer grubumuza Ankara’da yaşayan Daily News yazarı, Aylin Öney Tan da katılmıştı. Yemek boyunca ikisinin gurme muhabbeti masada oturanların ufkunu açtı, sayelerinde hem göze, hem kulağa hem de damağa hitap eden bir yemek oldu. “2014’ün En İyi Şefi” seçilen Manikis’in sıra dışı tadım mönüsü hakkındaki yorumlarımı sizinle paylaşacağım ama öncesinde otelin fiziksel özelliklerinden bahsetmek istiyorum.
AYDINLATMA ŞAHANE
Tamamı camla kaplı etkileyici bir mimariye sahip olan Hilton İstanbul Bomonti 829 odası ve 12.000 metrekarelik etkinlik alanıyla İstanbul’un en büyük oteliymiş. Ana kapıdan girer girmez “sonsuz” bir genişlik hissine kapıldım. Son derece ferah, aydınlatma şahane, dekorasyonda kullanılan renkler çok iyi seçilmiş. Yerdeki mermerler basmaya kıyamayacağınız cinsten iyi kalite. Duvarlarda meşhur ressam Şeyda Cesur’un tabloları asılı.
HEPSİ GÜLER YÜZLÜ
Lobinin ortasından inen şık merdivenlerle “The Globe” restorana ulaştım. Girişten Rene’nin oturduğu kış bahçesine geçene kadar bana eşlik eden görevli çok güler yüzlü ve profesyoneldi. Gittiğimde Rene ile beraber otelin pazarlama müdürü Elif Gökoğlu beni karşıladı, Aylin Hanım da gelince Şef Yannis Manikis’in açıklamalarıyla beraber yemekler gelmeye başladı. Şef her yemeğin içinde ne bulunduğundan, pişirme tekniklerine varan detaylarla bizi bilgilendirdiği için yediklerimizin kıymetini çok daha iyi takdir edebildik. İlk yemeğimiz kereviz, kuşkonmaz ve parmesanlı çıtır tavuktu. Parmesan tadı alışık olduğumun aksine hiç baskın değildi ki, bu galiba iyi bir şey… Ardından keçi peynirli, kaz ciğeri pateli, ızgara armut eşliğinde yeşillikler geldi. Bu tabağın bir başka özelliği “kara elmas” lakaplı çok değerli bir tür olan Trüf mantarının da lezzetler arasında olmasıydı. Ara sıcak yerine geçen tabağımız sucuklu ve kuru fasulyeli Lagos balığı, Fransa Marsey’in meşhur balık çorbası “bouillabaisse” içinde sunuldu. Ana yemek yerine geçen kuzu sırtına, tütsülenmiş bebek patlıcanlar eşlik ediyordu.
ŞEHRE HÂKİM MEKAN
Tatlı kısmına hiç girmeyeceğim zira o kadar doymuştum ki, önümüze gelen iki ayrı tatlının tadına bakmaya mecalim kalmadı. Kahvelerimizi içmek üzere otelin 34. katındaki “Cloud 34”e geçtik. Şehre 360 derece hâkim olan bu salon “füzyon” tabir edebileceğim sushilerin tadına bakabileceğiniz bir mekân olmuş. Ben şahsen tok olduğum için bir lokma bile yiyemedim ama Rene ve Aylin Hanım'ın yorumları bayağı olumlu oldu. Önümüzdeki haftalarda hiç tatmadığım tarzdaki sushileri denemeye karar verdim. Ben denemeden sizlerin Cloud 34’e yolu düşerse ve sushi deneyimlerinizi paylaşmak isterseniz bana mail atın.