Ekrana sızan gecemsi bir ses: Deniz Sipahi

Sadece beden ve zihin değil kimi zaman duygular da yıpranır, yorgun düşer. Hoyrat ağızlarda ve seslerde şarkılar yorgun düşer.

ONUR AKBAŞ

onurakbastde@gmail.com 

Ne güzel yazmış Cenk Eroğlu: “Ah eller aldatır/Aşklar yorulur inan /Unutur seni eller bir tanem”. Ama dedik ya şarkılar da taze kalmak için toprağını, iklimini bulmalıdır. Yukarıda bahsini ettiğim ve kendisinden dinlediğim birçok şarkı için diyebilirim ki Deniz Sipahi, sesindeki o buğulu iklime uygun şarkılar seslendiriyor. İkinci bölümü ile zirveye oturan ve hoyrat sesler elinde yorgun düşmüş şarkılar gibi kimi kadınlarımızın o yorulmuş duygularla dolu hayatlarını ekrana getiren bir dizi için seslendirdiği “Evliyim ve Çok Öfkeliyim” ve “Aşkın Adaleti” isimli şarkılar gibi. 

YİNE BANA AMERİKAN GECELER

Star TV’de yayımlanan “Tatlı Küçük Yalancılar”ın reyting kaygısıyla erken final yapmasının ardından Türkçe bir gerilim dizisinden umudu kestim. Bu süreçte gerilim adına “Ah! Yine bana Amerikan geceler”i hal dili ile mırıldanırken kendi kendime “Azınlık Raporu”(Minority Report) filminin dizi versiyonunun bu hafta itibarıyla Amerika’da ekrana geleceğini öğrendim. Bilim-kurgu içerikli, 2065’in New York’unu kurgulayan bir filmin dizisinin yapıldığı haberi, bana ergen avutan flört dizileri dışında şu dizi dünyasında yerimizin bütün itibarıyla neresi olduğunu bir kere daha sorgulamamız gerekitği hissini verdi. 

Kadınlar vardır…

Bu tarz diziler ilk defa ekrana gelmedi. Ama ekrana gelenlerin hemen hemen hepsinin oyuncular üzerindeki jest ve mimikler itibari ile yabancı ekranlarda bir karşılığı vardı. Bütünü ile bizi anlatmıyorlardı. Belki de bizi anlatabilecek doğallıkla birlikte profesyonelliği yakalayabilecek oyuncular bir araya gelememişti bu tarz dizilerde. Ancak ATV’de ekrana gelen “Evli ve Öfkeli” dizisinin ilk iki bölümünde hayatın hoyrat yanına rast gelmiş kadınlarımızın hikâyesini bir erkek olarak ekran karşısında hüzün ile gülümseme arasında izleyip onları anlayabildiğimi düşünmeye başlamışsam, bu dizide bize dair karakterler yakalanmış demektir. 

Dört sosyal tabakadan dört kadını yalnızlıkta ve kadınlıkta buluşturan senaristi mi rollerini yaşayan (ki kendilerine
ayrı ayrı değinme niyetim var) birbirinden yetenekli dört oyuncuyu mu tebrik etmeli bilemedim doğrusu.