Deyimlerin altında yatan hikâyeler

EMİNE BIYIK
emine.biyik@aksam.com.tr

“Kozumuzu paylaşalım”, “Avucunu yalarsın”, “İyice zıvanadan çıktın!”, “Ağzınla kuş tutsan nafile”… Günlük hayatta sıkça kullandığımız bu deyimlerin hikâyelerini biliyor musunuz? İşte deyimler ve hikâyeleri… 

KOZUNU PAYLAŞMAK

Koz, ceviz manasına gelir. Eskiden Kastamonu’nun iki köyü arasında ortak olarak kullanılan bir cevizlik varmış. Ceviz toplama mevsimi gelince bir gün belirlenir ve iki köy halkı cevizlikte buluşup cevizleri paylaşırlarmış. Fakat her seferinde köylüler haksızlık olduğunu ileri sürerek kavga çıkarırlarmış. Hatta olay öyle bir seviyeye gelirmiş ki köylerde kavgaya müsait eli sopa tutan delikanlılar koz paylaşma gününden önce günlerce hazırlık yaparlarmış. Bir anne oğlunun büyüdüğünü anlatmak için “Benim oğlan kozunu paylaşacak çağa geldi” dermiş.

AVUCUNU YALA

Bu deyim, kışın karlı ve soğuk havalarda inine kapanarak, tabanlarının altını yalayarak karın doyurmaya uğraşan ayıların hareketinden alınmış. Çünkü ayılar kışın arasa da yiyecek bulamaz hareket edecek olsa da boşuna enerji tüketmiş olur. Bunu iyi bilen ayılar da kış uykusuna yatarlar. Ayağını yalamakla yetinir, yazın gelmesini beklerler.

ATI ALAN ÜSKÜDAR'I GEÇTİ 

Zamanında Bolu beyine başkaldıran Köroğlu'nun dillerde yağız mı yağız atı çalınmış. Bütün civarı aramış taramış bulamamış. Birinin “İstanbul’daki pazarları dolaş” demesiyle, İstanbul’da pazarları dolaşırken atına rastlamış. Pazar sahibine “Şu ata bir bineyim hele” demiş. Eski sahibinin kokusunu alan at şahlanıp dörtnala oradan uzaklaşmış. Dövünen pazarcıya ihtiyarın biri gelip, “Ah evlat! Atı alan Üsküdar’ı geçti. O Köroğlu'ydu, atın gerçek sahibi” demiş.

ZIVANADAN ÇIKMAK

Zıvana, Farsça bir kelimedir ve bir kilit dilinin yerleşmesi için açılmış delik anlamına gelir. Kapı zıvanadan çıkınca dik durmaz, devrilir. Kapı nasıl zıvanadan çıkıp ayakta duramazsa, çok sinirlenen bir kimse de kapı gibi ayakta duramaz, yıkılır.

AĞZINLA KUŞ TUTSAN NAFİLE
Osmanlı İmparatorluğu'nun güçlü dönemlerinde, Topkapı Sarayı'nda huzura kabul edilmeyi bekleyen Fransa elçisi, işinin acele olduğunu söyleyerek bir an önce içeri alınması için Kızlar ağasını ikna etmeye çalışınca, "Şevketli padişahımız bugün çok hiddetli. Biraz önce külahından tavşanlar çıkaran, alev alev yanan çubukları ağzında söndüren, havaya uçurduğu kuşu birkaç sözüyle döndürüp ağzıyla ayaklarından yakalayan bir hokkabazı huzurundan kovdu. Senin anlayacağın, ağzınla kuş tutsan nafile ama yine de büyük bir hünerin varsa söyle, zat-ı şahaneye arz edeyim" cevabını alır.

İLK GÖZ AĞRISI
Eskiden Anadolu'nun hemen her köyünden savaşan bir asker olurmuş. Bu askerlerin geride kalan anaları, kardeşleri, hanımları, nişanlıları cephe cephe koşan yiğitleriyle elbet gurur duyarlarmış ama ağlamadan da gün geçirmezlermiş. Bazen aşikâr, bazen gizli gizli ağlayan genç kızlarımızın göz pınarları kuruyup çapaklanmaya ve ağrımaya başlarmış. 
O zamanın terbiyesi icabı: "Senin yavuklun, senin kocan" diyemezler, utanırlarmış. "Benim göz ağrımdan hiç mektup gelmiyor, seninkinden haber var mı?" diye sorarlarmış.

DİNGO'NUN AHIRI
Atlı Tramvaylar 2 atla çekilirken dik Şişhane yokuşunu çıkabilmek için Azapkapı'dan takviye at alıp yokuşu çıkarlarmış. Taksim'e gelen atlar, bir ahırda dinlendirildikten sonra tramvaya bağlanmadan Azapkapı'ya götürülürmüş. Taksim’deki bu ahırı Dingo adlı bir Rum vatandaş işletirmiş. Bir sürü atın girip çıkmasıyla “Burası Dingo'nun ahırı mı, giren çıkan belli değil” sözünün buradan geldiği söyleniyor.

GEMİLERİ YAKMAK
Gemiyle işgale gittikleri bir yerde ordusu rakibin gücü karşısında korku duymaya başlayınca Sezar askerlerini yüksek bir tepeye çıkarır ve aşağıda kalan askerlere gemileri ateşe vermelerini emreder. Sezar “Gördüğünüz gibi gemileri yaktık artık dönüş yok. Ya bu savaşı kazanırsınız ya da hepimiz ölürüz” şeklinde bir konuşma yapar. Savaş Sezar ordusunun ezici zaferiyle biter.

İŞ İNADA BİNDİ  
Adamın biri hayatında hiç namaz kılmamış. Bunu bilen bir arkadaşı da "Yahu şu mübarek ramazan bari bir-iki rekât namaz kıl" demiş. O da "Tamam tamam kılarız iki rekât" deyip akşam teravih namazına gitmiş. Teravih başlamış. Bir-iki-dört derken namaz devam ediyor. Bir camdan kafasını uzatıp cami önünde bekleyen oğluna "Evlat sen eve git bu iş inada bindi" demiş.