SİBEL ATEŞ YENGİN
sibel.ates@aksam.com.tr
YILLAR GEÇTİ
Oktay Çağrıtekin: (40 yıllık garson) 1960 yılında önce amcamlar gelmiş buraya. Sonra da abimler. Ardından beni de aldılar. Kars’tan geldim. Yıl 76. Bulaşık yıkama, ateş yakma, garsonluk her işi yaptık. Burası evimiz gibi oldu. Evimizden daha çok vakit geçiriyoruz. 76 yılından beri bu bahçede çalışıyorum. Düşünsene kırk koca yıl geçmiş. Gönlümüz tabii ki kapatılmasın istiyor. 40 sene deyip geçilir mi? Bir çocuk büyütmek gibi. Hem burayı büyüttük hem de biz burada büyüdük. Geldiğimde 12 yaşındayım.
YEŞİLÇAM FİMLERİ ÇEKİLİRDİ
Önceleri çok yoğun olurdu. Çok müşterimiz vardı. O zamanlar insanlar nereye gidecek ki. Bir sinema vardı bir de çay bahçeleri. Öğrenciler gelir ders çalışırdı. Bütün vakitlerini geçirirlerdi. Burada tanışıp evlenen, çocuğunu büyüten çok kişi oldu. Küçücük çocuklar büyüdü üniversite talebesi oldu da onlar da geldi. Sonra burada Yeşilçam filmleri çekilirdi. Hulusi Kentmenlerin dönemini düşün işte o artistler gelirdi. Tugay Toksöz vardı o zamanların meşhur artisti. Diziler de çekildi.
BURADA HAYAT BULUYORUM
Buranın hikâyesini benim kadar sen de biliyorsun. Sen de eski müşterimizsin. Burası kapanırsa anılar yok olacak. Neler gördük neler yaşadık. Şundan on yıl, yirmi yıl öncesine kadar buraları ağaçlık, çayırlık çimenlikti. Meyve ağaçları vardı. Zeytin ağaçları vardı. Şu gördüğün binalar yoktu. Fransa’dan bile bir müşterimiz aradı. Buranın kapatılacağını duymuş çok üzülmüş. Amerika’dan amcamın kızları bile aradı. Yanda Anadolu Lisesi var, bilirsin Sibel. Öğrenciler okuldan kaçıp buraya gelirdi. Onlar da büyüdü, iş adamı iş kadını oldu. Onlar da arayıp üzüldüklerini söylediler. 40 yılda ne insanlar okudu, nerelere geldiler. Öğretmenler arayıp “Şu masa orada mı, şu öğrenci orada mı? Hadi artık okula gelsinler” diye ararlardı. Veli toplantısında aileler çocuklarının buraya gelmesini istemediklerini söylermiş. Öğretmenler de “Çocuklarınız orada güvende işte öyle bir işletme” dermiş. Hocalar da gelir otururdu. Ben burada hayat buluyorum. Her gelen müşteri beni tanır. Yazarlar, gazeteciler gelir. Röportajlar yapılır. Siz de geldiniz işte. Halka açık tek yer kaldı. 5 saat oturup iki çay içseniz de kimse “Hadi gidin” demez size.
TARİH YOK OLUYOR
Ayfer Candemir (eski müdavim): 82’den beri Bomonti’ye gelirim. Üniversite dönemim burada geçti. Ders çalışırdık. O zamanlar pinpon masaları vardı, ders çalışmaya ara verir pinpon oynardık. Artık İstanbul’da böyle mekânlar kalmadı. Deniz kenarında çok mekân var belki ama çoğuna halk gidemiyor pahalı olduğu için. Emeklinin, öğrencinin, dar bütçeli insanların deniz manzarası eşliğinde oturabileceği bir yer burası. Sadece müdavimi olduğumuz bir mekânı
Orta halli gelemeyecek
Emekli müdavim: Ortadaki çay bahçesini kapattılar. Kafe-bar yaptılar. Biz oraya gidemiyoruz. Pahalı. Biz emekliler geliyoruz buraya. Şu manzaraya baksanıza ne güzel. Hayatlarımız binaların içine sıkışıp kalmış burada oksijen alıyoruz. Çocukluğumuz burada geçti, orta yaşlı olduk hâlâ geliyoruz. Kimimizin çocukları büyüdü. Artık onlar arkadaşlarıyla geliyor.