Bilim insanları doğduktan sonraki birkaç yılı hatırlamanın mümkün olmadığını ve insan belleğinin sık sık yanılabildiğini belirtiyor. Peki, çocukluk anılarını anlatanlar nasıl hatırlıyor?
BBC'de yer alan habere göre bazı anılar aslında yaşamımızın daha ileri yıllarında biriktirdiğimiz diğer deneyimlerden veya bilgilerden derlenmiş yanıltıcı anılardır. İşte "Olayların tarihini neden doğru hatırlamayız?" sorusunun cevabı ve hafızayla ilgili ilginç detaylar...
ÇOCUKLUĞUN İLK YILLARINI HATIRLAMAK MÜMKÜN DEĞİLKEN BİRÇOK KİŞİ NEDEN TERSİNİ İDDİA EDİYOR?
Salvador Dali, annesinin karnında olduğu dönemi bile hatırladığını iddia ediyordu. Oysa onun hatırladıkları hayal dünyasından kaynaklanıyordu.
Bilim insanları, doğumdan önceki dönem bir yana, doğduktan sonraki ilk birkaç yılı hatırlamanın mümkün olmadığını söylüyor. Belleğin oluşması için beyinde gerekli oluşumlar henüz olgunlaşmadığından, bebeklikten kalma anıların sonradan hatırlanması fizyolojik olarak mümkün değildir.
O döneme ait olduğu sanılan anılar aslında yaşamımızın daha ileri yıllarında biriktirdiğimiz diğer deneyimlerden veya bilgilerden derlenmiş yanıltıcı, "sahte anılardır".
BELLEK İLE VÜCUT ISISI ARASINDA NE İLİŞKİ VAR?
Psikologlar insan hafızasının bağlam içinde çalıştığını söylüyor. Bunun ne anlama geldiğini bir örnek üzerinden anlatmaya çalışalım.
Bir grup denekten, ellerini buzla dolu bir kovaya sokmaları ve o halde iken bir kelime listesini ezberlemeleri isteniyor. Araştırmacılar, bazı testlerin ardından, katılımcıların ellerini yeniden buzlu suya soktuklarında hafıza performanslarının arttığını görüyorlar.
Bu araştırma, yeni bir bilgi ne tür bir ortamda hafızaya kaydediliyorsa, daha sonra benzer bir ortam yaratıldığında o bilginin daha iyi hatırlandığını, o ortamın çevresel ve psikolojik uyarıcılarının bunda etkili olduğunu gösteriyor.
Bir önceki günün sarhoşluğunun ertesi gün ayıkken hatırlanmaması, ama birkaç kadehin ardından o gün yaşananların hatırlanması da bununla ilgilidir.
Hafızanın bu şekilde işlemesi yeni bir şey öğrenmeye çalışırken avantaja dönüştürülebilir. Örneğin ders çalışırken sakız çiğneniyor veya kahve içiliyorsa, test sırasında da aynı şey yapıldığında daha fazla şey hatırlanacaktır.
Kokular da çağrışım yaratır. Sınava hazırlanırken herhangi bir parfüm kullanılmışsa aynı parfüm kokusu sınav sırasında da hatırlamayı kolaylaştırır.
OLAYLARIN TARİHİNİ NEDEN DOĞRU HATIRLAMAYIZ?
Aşağıdaki olayların meydana geldiği ay ve yılı hatırlamaya çalışalım:
(a) Michael Jackson'ın ölümü
(b) Beyonce'nin 'Lemonade' albümünü çıkarması
(c) La La Land ile ilgili Oscar ödülü karmaşası
(d) Angela Merkel'in 2021'de Almanya'da başbakanlıktan ayrılacağını açıklaması
Haberleri çok iyi takip etmeyen biri için bu olayların tarihlerini doğru hatırlayanların sayısı çok azdır muhtemelen.
Araştırmalar, daha eski olayların tarihini hatırlamaya çalışırken olayın üzerinden o kadar zaman geçtiğini anlayamadığımızı gösteriyor. Örneğin Michael Jackson'un ölümü üzerinden bu kadar zaman geçtiğini düşünemiyor, daha yakın bir tarih tahmin ediyoruz. Daha yakın tarihli olaylarla ilgili ise tam tersi durum söz konusu oluyor, olay üzerinden daha uzun zaman geçmiş gibi hissediyoruz.
Bu olgu "teleskoplama" veya "zamansal kaydırım" olarak biliniyor ve hafızadaki zaman şeridinin çarpıklaşması, olayların gerçek kronolojisi ile uyuşmaması anlamına geliyor.
AYRINTILARI HATIRLAMAMANIN NE YARARI OLABİLİR?
En sevdiğiniz arkadaşınızın fotoğrafına bakmadan, hafızanızdan resmini çizmeye veya ayrıntılı bir şekilde tarif etmeye kalksanız genel birçok özelliğini ortaya koyabilirsiniz. Ama iş ayrıntılara geldiğinde, bazen göz rengi gibi temel bir özelliği bile hatırlamakta zorluk çekilir.
İnce ayrıntılardan ziyade bir şeyi genel hatlarıyla hatırlamanın avantajları da vardır. Yüzdeki ayrıntılar günden güne değişebilir, ama genel hatlar aynı kalır. Örneğin arkadaşınızı genel hatlarından, farklı ışıklandırma altında veya farklı bir saç modeliyle de tanımanız mümkündür.
Kendi görünüşümüzle ilgili hafızamız da çok doğru değildir. Yüzümüzü, gerçekte olduğundan daha çekici hatırlama eğilimi gösteririz.
BELLEĞİMİZİN DOĞRULUĞUNA FAZLA GÜVENMEK NEDEN ZARARLI OLABİLİR?
Kendi yüzünüzü tarif etmeye kalksanız, gerçekte olduğundan çok daha fazla özelliğinizi hatırlayacağınızı sanırsınız. Araştırmalar, çoğu insanın kendi hafızasının ortalamadan daha iyi olduğuna inandığını gösteriyor.
Belleğimizin bizi hayal kırıklığına uğrattığı anları unutma, başarılı olduğu anları ise hatırlama eğilimi gösteririz genelde. Bu nedenle belleğimizin durumu konusunda doğru yargıda bulunduğumuzu sanırız.
Bu yargı birçok öğrenci için dezavantaj demektir aslında. Zira aşırı iyimser bir şekilde, gerçekte olduğundan çok daha fazla şey öğrendiklerini sanırlar.
Gelecekte yapmayı planladığımız şeyleri hatırlamamızı sağlayan 'ileriye yönelik bellek' bakımından da kendimize fazla güveniriz.
Bunun maddi külfeti vardır. Örneğin abonelik servisleri bu alandaki zayıflığımızdan yararlanıp belli bir süre sonunda hesabımızdan otomatik ödeme almak üzere ücretsiz abonelik sunarlar. Oysa ileriye yönelik belleğine fazla güvenip bu aboneliğe giren çoğu insan, ücretsiz dönem sona erdiğinde onu iptal etmeyi unutur.
DİJİTAL AMNEZİ Mİ YAŞIYOR OLACAĞIZ?
Akıllı telefonlar belleğimize destek sunabilir. Yaşadığımız olaylara ilişkin sosyal medyadaki paylaşımlarımız bizim için iyi bir arşiv ve hatırlatıcı işlevi görebilir.
Ancak sosyal medya aynı zamanda geçmiş olaylara dair belleğimizi yanlış da yönlendirebilir. Bunun bir nedeni 'hatırlama nedenli unutma' adlı olgudur.
Hafızadaki bazı bilgi ve olayları hatırlayıp bilince çıkardığımızda bunlar gevşek ve kırılgan hale gelebilir ve onlarla ilgili bellekte de çarpıklık ortaya çıkabilir.
Bunun sonucu olarak, bir olayın bir unsurunu hatırladığımızda o ayrıntıyı belleğimizde güçlendirirken, aktif bir şekilde hatırlanmayan bağlantılı bilgileri unutmamıza yol açabilir.
Sosyal medyadaki bir paylaşım, örneğin bir düğünde çekilmiş bir fotoğrafa dikkatimizi yönlendirirken o güne dair diğer olayları unutmamıza neden olabilir.
Sosyal medya paylaşımlarının kişinin kendisiyle ilgili gerçekçi olmayan bir tablo yaratmasına hizmet edebileceğini düşünürsek, bu durum sorunu daha da ağırlaştırabilir.