Tanburi Necdet Yaşar vefat etti

Türk musikisinin değerli üstadlarından Tanburi Necdet Yaşar vefat etti.

1

1988'de sanat yönetmenliğini de üstlendiği Kültür Bakanlığı İstanbul Devlet Türk Müziği Topluluğu'nu kuran Yaşar'a, 1991'de de Kültür Bakanlığı tarafından "Devlet Sanatçısı" unvanı verilmişti.

NECDET YAŞAR KİMDİR?

1930'da Gaziantep'in Nizip ilçesinde doğdu.1953'te İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ni bitirdi. Musikiye bağlama çalarak başladı.Mesut Cemil'in tanbur çalışını dinledikten sonra, yirmi yaşında tanbura yöneldi. Öğrencilik yıllarında tanburuyla Nevzat Atlığ yönetimindeki Üniversite Korosu'nun çalışmalarına ve konserlerine , katıldı. Üniversite Korosu'nun bir radyo konserinde yayımlanan taksimini çok beğenen Mesut Cemil'in takdir ve ilgisiyle İstanbul Radyosu'na girdi; Mesut Cemil'in yönettiği Klasik Koro'da tanbur çaldı ( I 953- 1963). İstanbul Radyosu'na girdikten sonra uzun yıllar Mesut Cemil'in derin sanat birikiminden yararlandı.
1953-1980 yılları arasında yirmi yedi yıl İstanbul Radyosu'nda çalıştı.1958'de Münir Nurettin Selçuk yönetimindeki İstanbul Belediye Konservatuvarı İcra Heyeti'ne tanburî olarak girdi,1976'ya kadar bu topluluğun, o dönem için büyük önemi olan Şan Sineması konserlerinde tanbur çaldı. 1976'da İstanbul Devlet Kla sik Türk Müziği Korosu'na girdi; I 983'te bu topluluktan ayrıldı.
Necdet Yaşar'ın 1960'lı yıllarda neyzen Niyazi Sayın'la oluşturduğu ikilinin verdiği saz musikisi konserleri Türk musikisi çevrelerini de aşan bir ilgi uyandırdı. Bu ikilinin sadece saz eserlerinden oluşan, zaman zaman mevlevî ayini gibi sözlü eserlerinde saza uygulandığı programları, icrada dikkate değer bir adım olarak değerlendirildi. Birbirleriyle çok iyi anlaşan, "sazlarını yenebilmiş" bu iki musikicinin özellikle "beraber taksim" diye nitelendirilen ortaklaşa taksimleri başka musikicileri de etkiledi. Bu ikilinin çalışmaları gitgide geniş bir dinleyici kesimine ulaştı; Türk saz musikisinin gelişmesi yolunda umutlar uyandırdı. Ortaklaşa taksim, bu sanatçıların çalışmalarından sonra yaygınlaştı; bir musiki şekli oldu.
Necdet Yaşar, 1988'de sanat yönetmenliğini de üstlendiği Kültür Bakanlığı İstanbul Devlet Türk Müziği Topluluğu'nu kurdu; 1995 yılının sonlarında emekliye ayrıldı. Gerek solo olarak, gerekse yönettiği topluluğun sazları ve hanendeleriyle birlikte Amerika, Kanada, İngiltere, Fransa, Hollanda, Belçika, Finlandiya, Güney Kore, İsrail gibi ülkelerde sayısız konser ve resitale katıldı.
Necdet Yaşar, 1972- 1973 ve 1980- 1981 öğretim yıllarında ABD'de Seattle' daki Washington Üniversitesi'nde tanbur dersleri verdi; Türk musikisinin makam, perde ve usûl sistemini öğretti. Yaşar, ABD'deyken, Amerikalı musiki araştırmacısı Karl Signell'le birlikte, elektronik cihazlara, Türk musikisinde kullanılan bazı önemli aralıkların grafıklerini çıkardı; hertanini aralığında, yani hertam aralıkta diyez yahut bemol olarak kullanılan, yaklaşık 2.5 koma değerindeki perdelerin ölçümlerini gerçekleştirdi. Bu çalışmanın sonuçları Karl L. Signell'in Mokam adlı kitabında yayımlandı.
Yaşar, 1972'de Toronto Üniversitesi'nde, 1981'de Seul'de, 1982'de İngiltere'de Durham Üniversitesi'nde, 1983'te New York'taki Columbia Üniversitesi'nde, 1988'de de Hong Kong'da düzenlenen, çeşitli ülkelerden birçok musiki otoritesinin katıldığı uluslararası müzikoloji kongrelerine tanburî olarak davet edildi, bu kongrelerde Türk musikisini tanıtıcı konserler verdi; büyük musiki otoritelerinin takdirlerini kazandı. Yaşar, bundan sonra, "Necdet Yaşar Ensembie" adı altında kurduğu küçük musiki topluluklarıyla üç kıtadaki birçok sanat merkezinde ve tanınmış üniversitede konser verdi.
Necdet Yaşar, Türk musikisinin öteki sazlarına göre, ses hacmi düşük olan tanbur dan yüksek bir ses verimi elde etmek amacıyla, daha kuvvetli mızrap vuruşları geliştirmiş, sol el kıvraklığını mızrap vuruş şiddetiyle bütünleştirmiştir. Bu sağ ve sol el tekniğini değişik hareketlerle beslemek amacıyla, ses kaydırma (glis sando) tekniğini tanbura uygulayarak çekme seslerden yararlanmıştır. Öte yandan, bağlamaya özgü tezeneleri tanbur mızrabıyla, klasik musiki zevkiyle biçimlendirerek taksimlerinde halk musikisi temalarına da sık sık yer vermiştir. Bu uygulamalar, sazın çeşitli tınılarını daha iyi ortaya çıkardığı gibi, çalınan parçalara da yeni nüanslar verilmesini sağlamıştır.
Yaşar, uzun sapı yüzünden çok kıvrak bir teknikle çalınması zor bir saz olan tanburu keman, kemençe, ud, kanun gibi daha kıvrak sazlara rahatlıkla ayak uydurabilecek bir sağ ve sol el tekniği ile çalabilmek için çok çalışmış bir tanburîdir. Sol el kıvraklığını hem yüksek tınılı, hem de zengin, doyurucu seslerle birleştirebilmesi tan bur tekniğinin en ayırt edici yönüdür. Yaşar, Tanburî Cemil Bey'in tekniğiyle beslenmiş olan bütün bu özellikleriyle, sazı "tam kapasiteyle" kullanma yolunda yeni bir tanbur tekniği ortaya koymuştur. Bununla birlikte, başarısı sadece tekniğiyle sınırlı değildir. Yaşar, her şeyden önce, "taksim" denilen, doğaçlamaya dayalı musiki şeklinin çok başarılı bir yorumcusudur.
Onun taksimleri gelişmiş bir saz tekniği, makam bilgisi, geçki zenginliği, alışılmamış geçkiler, çeşniler, şedler ve bunlara bağlı değişik nağme buluşlarıyla işlenmiştir. Nağme buluşlarındaki farklılık hemen kendini belli eder. Aynı makamdan çeşitli taksimleri yan yana getirildiğinde, her taksiminin öbürkinden farklı nağmelerle örülü olduğu görülür. Taksimlerinde daima makamların işlenmemiş yahut az işlenmiş yönlerini arar. Taksimi hiçbir zaman basit bir "seyir gösterme" göreviyle sınırlandırmaz; tıpkı besteli bir eser gibi güzel, kalıplaşmamış nağmelerle bezemek, makamı bir besteci gibi yaratıcı ve disiplinli bir şekilde işlemek ister.
Taksimlerinde dikkati çeken bir nokta da, taksimden sonra okunacak yahut çalınacak eserin makam yapısıdır, Yaşar, okunacak sözlü eserin bestelendiği makamın kendine özgü seyir özelliklerini, o makamın farklı kullanılışları varsa, söz konusu eserdeki uygulamayı hiçbir zaman gözden uzak tutmamıştır. Yaşar'ın klasik bir eserden, sözgelimi bir murabba besteden önce ettiği taksim ile yirminci yüzyılda bestelenmiş, sözgelimi bir fasıl şarkısından önceki taksimi de birbirinden farklıdır; eserin bestelendiği dönemin musikisine özgü duyarlılığı taksimine yansıtmaya çalışması onun icradaki titizliklerindendir, Taksimleri kolaylıkla ayırt edilir; herhangi bir taksimi, sadece tekniği ile, mızrap vuruşlarıyla değil, nağmeleriyle, nağmeyi geliştirirken kullandığı tınılarla ve baskı (intonation) titizliğiyle de hemen kendini belli eder. Tanburî Cemil Bey ve oğlu Mesut Cemil'le günümüze kadar gelen yeni tanbur üslubunun 1950'den sonraki en güçlü temsilcilerinden biri olduğunu rahatlıkla söyleyebileceğimiz tanburî Necdet Yaşar, Türk musikisinin makam, perde ve aralıkları konusunda da en bilgili ve hassas icracılardandır. Perde baskıları kusursuzdur. Makamlara ayırt edici kimliğini veren önemli sesleri, makamların geçki ve şed yollarını, kimi makamlara özgü küçük aralıkları, birbirine benzeyen makamlar arasındaki ince farkları çok iyi bilir. Ama bu konuda belki de en dikkate değer yönü, az kullanılmış, "nadide" makamlar hakkındaki icra bilgileridir. Arşivlerde bu tür makamlar dan birçok örnek taksimi vardır. Bu bakımdan, Necdet Yaşar, taksimleri sadece zevkle dinlenecek birtanburî değil, aynı zamanda, makamları işleyişinden önemli icra bilgileri de öğrenilebilecek bir makam hocasıdır, Kırk beş yıldır Türk musikisinde bir tanburî Necdet Yaşar gerçeği vardır. Sazını eski kuşağın üstadlarına beğendirmiş, sevdirmiş, yüksek seviyeli bir sanatkâr olduğunu musiki dünyasına kabul ettirmiştir. Yaşar'ın tavrı ve tekniği genç kuşağın tanburîlerini de etkilemiştir, Bugün genç tanburîlerin örnek aldığı sanatçılardan biri de, hiç şüphesiz odur.