Müzikle tanışmanız nasıl oldu?
Çocukken enstrüman çalarak başladım. Ailemin tek çocuğuyum ve hem anne tarafında hem de baba tarafında tek müzisyen benim. Başka bir alanda lisans eğitimi aldım, başka birçok alanda kendimi yetiştirmeye çalıştım ama başka bir meslek, başka bir iş hiç düşünmedim. Ailemin desteğini her zaman hissetim. Gerçi konservatuvar eğitimi almama karşı çıktılar ve bundan dolayı yıllarca onları suçladım. Ama şimdi bir annem ve babam olduğu için şükrediyorum; ergenlik döneminde bunu anlamak imkansıza yakındı. Kültür Bakanlığı ve TRT korolarından iyi derecede eğitimler aldım.
‘Eyvallah’ isimli albümünüzden bahseder misiniz?
Eyvallah, 3 şarkıdan oluşan bir mini albüm çalışması. Üç şarkı arka arkaya dinlendiğinde bir hikaye çıkıyor ortaya. Yani giriş, gelişme ve sonuç bölümü aslında oradaki üç şarkı. Dolayısıyla o hikayede dördüncü bir şarkıya yer yoktu. Ben söz yazıp besteleyebilen şanslı şarkıcılardanım; kendi duygunuzu ya da çok yakınınızda gerçekleşen bir hadisenin yarattığı etkiyi kaleme ve notaya dökebilmek bir lütuf gerçekten de…
6 YILDIR YUNAN MÜZİĞİ SÖYLÜYORUM
Zorba Taverna ile yollarınız nasıl kesişti?
Sanatçı bir arkadaşımın vesilesiyle 2015’in ilk aylarında Hamit Bey’le tanıştık. Zorba’ya davet ettiler bir akşam, gittim, sahneye konuk alındım, şarkı söyledim, sohbet ettik, iş konuştuk, mekânın havasını kokladım, insanların enerjilerini sevdim, “doğru insanlar, doğru yer” dedim içimden… Yani esasen kışın başında sessizce anlaşmamızı yapmıştık.
Tarzınız Türkçe pop, Zorba’nın Greek kültürüne kısa sürede ayak uydurabiliyor musunuz?
Yunan müzikleriyle aranız nasıldır?
Greek müziği keşfetmemin vesilesi ‘Bitmeyen Şarkı’ dizisidir. Sette bulunduğum dönemlerde bir mekâna girdim, Nikos Vertis çalıyordu, kim olduğunu bilmiyorum tabii… Garsona rica edip, sanatçının ve şarkının adını yazdırdım bir kağıda, sonra “Bir gün bu şarkıyı sahnede okuyacağım” dedim ve gerçekten de 2 yıl sonrasında Ankara’da Yunan müziği yaptığım birkaç aylık süreçte sahnede okudum o şarkıyı…
Yaklaşık 5-6 yıldır sürekli olarak dinlediğim bir tarz.
Mekanda Fedon, Funda Arar, Ziynet Sali gibi yıldızlar sahne aldı. Yıldızınızın parlaması açısından bu şansı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mutluyum… Hayatımda her zaman, en büyük olumsuzlukları yaşadığım zamanlarda dahi şanslı biri olduğumu hissettim. Hâlâ da öyle hissediyorum. Bakın Pollyanna gibi değerlendirilmek istemem ama bunca yıl sağlıklı bir şekilde yaşamış olmak, en sevdiğim insanların hayatımda olması, birçok insanın istediği bir sese ve yeteneğe sahip olmam, genelde iyi kalpli insanlarla karşılaşmam, gece yastığa kafayı huzurla koymam, ailemin ve dostlarımın desteğini almam, dinleyicilerimin güzel tepkileri vb. zaten başlı başına bir şans…
BEN MÜZİKTE KUM TANESİ GİBİYİM
Sizi dinlemeye gelen seyircileriniz müziğin yanında eğlenmeye de geliyorlar, sahne performansı açısından zorlandığınız zamanlar oluyor mu?
Tecrübe, sahnede kontrolü elinde tutmayı, nabzı ölçmeyi ve işini hakkıyla yapmayı sağlayan bir unsur. Buna işime duyduğum saygı ve müziğe duyduğum aşk ve tutku eklenince zorlanmıyorum. Lakin daima ruhumuzda minik bir parçamız amatör ruhu taşıdığı ve taşıyacağı için, her yeni sahne ve dinleyicilerimiz yeni heyecan anlamına geliyor.
Müzikle dans iç içedir, bu konuda sizin bir yeteneğiniz var mı?
Elbette göreceksiniz; sonuçta yemeği biz yapıyoruz, tadına bakmayalım mı? Sirtaki, dünyanın en keyifli danslarından biri olmakla birlikte, birlikte hareket etmeyi gerektirdiğinden, empati duygusunu, ekip ruhunu, paylaşımcılığı aktive eden bir dans olarak geliyor bana daima. Zeybek de ise, insanların sırayla, duygularını kendi performansları, yani kendi zihin ve bedenleriyle dışa aktardıkları bir ana şahit oluyorsunuz. Yani hayata dair iki uç ve arasındaki tüm skalayı yakalayabiliyorsunuz iki dans da…
Müzik kariyerinde kendinizi nerede görüyorsunuz, ilerisi için hedeflerinizden bahseder misiniz?
Sanat dışındaki mesleklerde kariyer planları ve basamakları aşağı yukarı bellidir. Yani doktor olmak istediğinizde ya da olduğunuzda, geçeceğiniz aşamaları bilirsiniz, unvanlar vardır çünkü. Müzik de dahil olmak üzere, sanatın dallarında belirlenmiş standart unvanlar yok, olsa sanat olmazdı zaten. Bu sebeple müzik kariyerinde neredeyim sorusuna tek bir cevabım var, deryada bir su damlası ya da kum tanesi gibiyim.