Bağlama ve halk müziği üzerine çalışmalar yaptınız. Size bu alanda ilham veren ne oldu?
Ben hiperaktif bir insanım. Bu, yaptığım müziğe ve çaldığım bağlamaya da yansıyor. O yüzden, bir projeyi yaparken diğerini de hesap ederim. Aslında bu proje, küçüklüğümden beri aklımdaydı. Daha sonra “Yedi Karanfil” serisinde türküleri yorumlamıştım.
Projeniz nasıl ortaya çıktı?
Köprüler, yıkmak için değil; insanların birbirine ulaşması için yapılan yollar ve ancak karşı tarafa geçtiğiniz zaman kendinizi ifade edebileceğiniz mecralardır. İşte ben köprüleri yıkmayıp karşıya geçtim ve bu proje de bir kültür köprüsü...
Türkiye’de enstrümantal müzik albümleri ticari açıdan risk taşımıştır. Ticari kaygılarınız olmadı mı?
Aslında Türkiye’de enstrümantal müziğin ticari anlamda önünü açan kişi benim. Çünkü “Yedi Karanfil”e kadar, enstrümantal albümlerle ilgili ön yargı vardı.
Klasik müzik eserlerini icra edeceksiniz. Bununla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Bağlamayla bu ezgilerin çalınması, dinleyicide öncelikle bir şaşkınlık yaratıyor. Bağlamayı sürekli geliştirerek değişik mecralarda kullandığınız zaman hem halk müziğine hem de bağlamaya büyük katkınız oluyor.
Projenizde Betin Güneş ve Hakan Aysev ile birlikte sahne alacaksınız.
Betin Güneş’le çalışmayı hedefliyordum. Projeye daha marjinal hale getirmek için bir de tenor eklemeye karar verdik. Tenor deyince de, Türkiye’de akla ilk gelen isim Hakan Aysev’dir.