Burdur merkeze bağlı Hacılar köyündeki Hacılar Büyük Höyük'te yürütülen kazılarla, bölgesel bir krallığın izi sürülüyor.
İlk defa İngiliz Arkeolog James Mellaart'ın 1950'li yılların sonunda ortaya çıkarılan Hacılar seramiklerinin bulunduğu Hacılar köyünde yer alan Büyük Höyük'te, 7 yıldır arkeolojik kazılar devam ediyor.
Kazılarda ortaya çıkan "kazemat" denilen odalar zinciriyle oluşturulmuş dış tehditlere oldukça dayanıklı gelişmiş yerleşim yapısının, bölgede hüküm süren bir krallığa ait olabileceği düşünülüyor.
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim üyelerinden Kazı Heyeti Başkanı Prof. Dr. Gülsün Umurtak, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Hacılar Büyük Höyük kazılarının 2011 yılından itibaren Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İstanbul Üniversitesi tarafından yürütüldüğünü belirtti.
Bölgedeki arkeolojik çalışmaların geçmişinin 1950'li yılların ikinci yarısında İngiliz Arkeolog James Mellaart ve 1976'da Prof. Dr. Refik Duru'nun yaptığı çalışmalara dayandığını ifade eden Umurtak, höyüklerin kapalı bir hediye paketi olduklarını, çoğu zaman içinde ne olduğunun bilinmediğini söyledi.
Umurtak, kazılara başladıktan kısa bir süre sonra höyüğün batı yamaçlarında bir savunma sistemini tespit ettiklerini dile getirerek, "Savunma sistemini açmaya başladığımızda çok heyecan verici şekilde 5-6 metrelik kısa ve uzun kenarları olan 'kazemat' denilen odalar zinciriyle karşılaştık. Sur sistemi, dıştan testere dişi şeklinde kırılmalarla dairesel biçim göstererek devam ediyordu. Bu suru oluşturan odalar zincirinden de anlaşılıyor ki o dönem insanlarının yaşadığı evlerdi bunlar." dedi.
Yerleşmenin tarihinin milattan önce 3 bin 100 ile 2 bin 900 yıllarına dayandığını vurgulayan Umurtak, şunları kaydetti:
"Günümüzden 5 bin yıl öncesinin bölgesel bir krallık merkezi olabilecek yerleşmeyi kazdığımız için doğrusu çok heyecanlı ve mutluyuz. 300 metre uzunluğa ulaşan büyük bir açmada 37 tane savunmayı oluşturan mekan kazdık. Bunların duvarları 1,5 metreye kadar kalınlık göstermekte. Bu sistemin tam orta yerinde bir batı kapısı bulduk. Tabi günümüzden 5 bin yıl önce bu kadar güçlü bir sur sistemi bir iki yılda başarılabilecek bir şey değil. Bu yapının varlığı burada yaşayanlar için dışarıdan çok büyük tehditlerin olduğunu gösteriyor. Bir düşmana karşı bu savunma sistemi yapılmış olmalıdır. Öte yandan surun içinde saklanacak çok önemli değerli eşyalar vardı ki böylesine bir sistemi kurmaya çalıştılar."
"Bir benzerine henüz rastlanmadı"
Umurtak, Hacılar Höyüğündeki yerleşmenin bir benzerine Anadolu'da henüz rastlanmadığına işaret ederek, ilk Tunç 1 denilen sürecin batıda çok iyi tanınan bir dönem olmadığına işaret etti.
Bu dönemi Hacılar'da kazdıkları için Türkiye arkeolojisine az bilinen bir dönemi açığa çıkararak katkıda bulunduklarını anlatan Umurtak, böylesine özgün bir mimariyi ve mimariye bağlı olarak ele geçen çanak, çömlek grupları, mühürler, madeni eserler, tüm eşyalarıyla bilim dünyasına da sunmaktan dolayı çok heyecanlı olduklarını bildirdi.
"Özellikle bulduğumuz mühürler, basit sayma tabletleri ve belgeleme örnekleriyle burada yaşayan bu insanların merkezi krallık yapısı içinde çevre yerleşmelerle ortak bir işaret dili olduğu söylenebilir." diyen Umurtak, arkeolojik delillerle bu krallığı aydınlatmaya, izini sürmeye çalıştıklarını kaydetti.
Umurtak, Hacılar Höyüğü'ndeki arkeolojik çalışmanın Kültür ve Turizm Bakanlığı, İstanbul Üniversitesi, Türk Tarih Kurumunun maddi desteklerinin yanında Burdur Valiliği ve Burdur Belediyesinin de yardımlarıyla devam ettiğini sözlerine ekledi.
"Çok iyi savunulmuş bir kenti kazıyoruz"
Bölgede 40 yılı aşkın arkeolojik çalışmalarıyla bilinen Prof. Dr. Refik Duru da 1976 yılında bölgeye gelerek araştırmalara başladığını, bu süreç içinde bölgenin tarih öncesi dönemine ağırlık verdiklerini söyledi.
Hacılar köyünün güneyi ile kuzey batısı arasında birbirlerinden yaklaşık 450 metre uzaklıkta iki höyüğün olduğunu aktaran Duru, "Bunlardan bir tanesi James Mellaart'ın kazdığı 'Hacılar' olağanüstü bir yerdi ve 1950'li yılların sonlarında Hacılar'ın kazılması onu takiben birtakım polisiye olayların da işin içine girmesiyle Hacılar dünya çapında tanınan bir yer oldu." diye konuştu.
Duru, dünyadaki arkeologların hemen hepsinin "Hacılar" denildiği zaman buradan çıkan arkeolojik verileri bildiğini belirterek, kendilerinin de bundan dolayı Hacıları merak ettiklerini ve Büyük Höyük'te kazılara başladıklarını anlattı.
İlk kazı yıllarında höyüğün en can alıcı toprak altında saklı duran mimari yapısını bulduklarını vurgulayan Duru, şöyle konuştu:
"Aradan geçen 7-8 yıl içinde höyüğün belki de 30'da birlik bir alanını açtık ve fevkalade önemli buluntular çıktı. Hacılar'ın önemi şu: Anadolu'da pek çok dönemin özgün, çarpıcı özellikleri vardır. Bunlar Göbeklitepe'den başlar, Boğazköy, Troya gibi dünya çapında tanınan yerlerle devam eder ancak Hacılar Büyük Höyük'ün yerleşmesine ait belge diğer yerlerde hemen hemen yok denilecek kadar azdır ayrıca Anadolu'da milattan önce 3000 dolayları iyi tanınmıyordu, 'bu dönemde ne vardı ne tür insanlar yaşıyordu' bu konuda hiçbir fikrimiz yoktu. Buranın bulunmasıyla birden bire bu karanlık dönem kısmen aydınlanır oldu. Bugün için elde ettiğimiz arkeolojik ve mimari bilgilerle gerçekten burada hiç umulmayacak kadar gelişmiş bir kentleşme olayının var olduğunu anladık. Göbeklitepe ve Çatalhöyük gibi yerleri saymazsanız Anadolu'nun en erken dönemine ait çok iyi savunulmuş bir kentini kazıyoruz."
Duru, ilerleyen yıllarda buradan elde edilecek verilerin tarihe ışık tutacağını sözlerine ekledi.
(AA)