AA
Başkan Recep Tayyip Erdoğan, "Bugün 27. Dönem Meclisimizin son yasama yılının açılışını yapıyoruz. Meclisimizin, seçim takvimine göre çalışmalarına ara vermeden önce pek çok kritik düzenlemeyi hayata geçirerek bu yasama yılını da en iyi şekilde değerlendireceğine inanıyorum." dedi.
AA'da yer alan habere göre, Başkan Erdoğan, Meclis'in 27. Dönem 6. Yasama Yılı'nın açılışı dolayısıyla TBMM Genel Kurulunda milletvekillerine hitap etti.
Yeni yasama yılının hayırlı olmasını dileyen Erdoğan, Meclis'in kuruluşundan bugüne, bu yüce kurum çatısı altında ülkeye hizmet eden tüm milletvekillerine şükranlarını sundu.
İlk faaliyete geçtiği 1920'den beri Meclis'te görev yapmış milletvekillerinden vefat edenlere Allah'tan rahmet dileyen Erdoğan, "Büyük Millet Meclisimizin ilk Başkanı, Cumhuriyet'imizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal başta olmak üzere Türkiye'nin gelişmesi, büyümesi, güçlenmesi yolunda gayret gösteren herkesi hürmetle yad ediyorum. Bin yıldır vatanımızın müdafaası, milletimizin dirliği, ülkemizin bütünlüğü, devletimizin bekası uğruna gözlerini kırpmadan canlarını feda eden tüm şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmetle anıyorum." diye konuştu.
Erdoğan, Türkiye'nin istiklal ve istikbal davasının, çağlar ötesine uzanan kutlu bir mücadelenin adı olduğuna işaret ederek "Bugün de sınırlarımızın içinde ve ötesinde aynı mücadeleyi vermeyi sürdürüyoruz. Terör örgütlerinin başında yer aldığı düşmanlarımıza göz açtırmayan askerlerimize, polislerimize, jandarmalarımıza, Sahil Güvenlik personelimize, istihbaratçılarımıza, güvenlik korucularımıza başarılar diliyorum. Rabb'imden milletimizin tüm fertleriyle birlikte bu kardeşlerimizi de korumasını, esirgemesini, ayaklarına taş değdirmemesini niyaz ediyorum." ifadesini kullandı.
TBMM'nin, Milli Mücadele yıllarından beri, ülkenin her türlü meselesinin çözümünde, milletin her beklentisinin karşılanmasında öncü bir rol üstlendiğine dikkati çeken Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bugün de gerek 27. Dönem boyunca çıkartılan kanunlarla gerek halen komisyonlarda ve Genel Kurul gündeminde bekleyen tekliflerle gerekse bundan sonra gündeme gelecek çalışmalarla Meclisimizin tarihi misyonunu hakkıyla yerine getirdiğine ve getireceğine inanıyorum. Bilindiği gibi bugün 27. Dönem Meclisimizin son yasama yılının açılışını yapıyoruz. Meclisimizin, seçim takvimine göre çalışmalarına ara vermeden önce pek çok kritik düzenlemeyi hayata geçirerek bu yasama yılını da en iyi şekilde değerlendireceğine inanıyorum.
Türkiye, yaklaşık 8 ay sonra gideceği seçimlerde hem yasama organı Türkiye Büyük Millet Meclisimizin üyelerini hem de yürütmenin temsilcisi cumhurbaşkanını belirleyecek. Dünyanın ve bölgemizin gerçekten tarihi günler yaşadığı, asırlık dengelerin kökünden sarsıldığı, siyasi, ekonomik ve askeri güç merkezlerinin yeniden oluştuğu bir dönemde bu seçimleri yapacağız. 27. Dönem milletvekilleri olarak sizlerin, üstlendiğiniz misyonun gereklerini başarıyla ifa etmiş bir kadro sıfatıyla milletimizin gönlündeki yerinizi aldığınıza inanıyorum. Bu büyük şeref, evlatlarınıza bırakacağınız en büyük miras olacaktır. Ülkemize, milletimize, Meclisimize yaptığınız hizmetler için şimdiden her birinize ayrı ayrı şükranlarımızı sunuyorum."
Erdoğan, komisyonlardan Genel Kurula kadar Meclis çalışmalarının tüm aşamalarındaki katkıları için siyasi parti grup yönetimleri ile Meclis Başkanlık Divanına da teşekkür etti.
Önce Milli Mücadele'de son olarak da 15 Temmuz gecesi gazi unvanıyla şereflenen Meclis'in, bu vasıflarıyla dünya parlamentoları arasında müstesna bir yere sahip olduğuna işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bir dönem ülkemize, 'demokrasiyi, bedel ödemeden elde ettiği için içselleştiremediği' ithamları yöneltilirdi. Şimdi ise karşımızda son çeyrek asrın en iddialı demokrasi ve kalkınma programlarının ahdi altyapısını kurmuş bir Türkiye Büyük Millet Meclisi var. Şimdi karşımızda darbecilere direnerek milli iradenin üstünlüğünü hiçbir tereddüde mahal bırakmayacak şekilde tescillemiş bir Meclis var. Şimdi karşımızda her türlü tehdide rağmen temsilcisi olduğu milletin hakkını, hukukunu, menfaatlerini cansiparane şekilde koruyan bir Meclis var. Şimdi karşımızda küresel eğilimlerin aksine milletiyle bağlarını en güçlü şekilde sürdüren bir Meclis var. Meclisimizin ve milletvekillerimizin zaman zaman maruz kaldıkları iftira derecesine varan saldırıların bir sebebi de işte bu tablodur."
Erdoğan, Türkiye'yi, ısrarla müstemleke muamelesine maruz bırakmak, siyasi ve ekonomik olarak peykleri konumunda görmek isteyenlerin, Meclis'in onurlu duruşundan da rahatsız olduğunu söyledi. Erdoğan, "Ama biz, kimin ne dediğine, kimin ne istediğine değil, milletimizin neye ihtiyacı olduğuna, ülkemizin hedeflerine bakarak, yasamasıyla yürütmesiyle, yargısıyla birlikte istikametimizi çiziyoruz. Yolumuza devam ediyoruz." diye konuştu.
Cumhuriyet tarihinin en köklü reformlarına bu Meclis'in imza attığına işaret eden Erdoğan, bu süreçte gerçekleştirilen, istiklali ve istikbali aydınlatan en önemli reformlardan birinin de yönetim sisteminde yapılan değişiklik olduğunu belirtti.
Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'yle, demokratik erklerin her birini kendi alanında en güçlü, en etkili, en verimli hale getirdiklerine inandığını dile getirerek, geçmişte demokratik denge içinde değil de yıkıcı rekabet görünümü veren yasama, yürütme ve yargının artık aynı ortak gaye doğrultusunda birbirlerini destekleyen anlayışla çalıştığını vurguladı.
Gelecek dönemde dördüncü yılını geride bırakan yeni yönetim uygulamalarında elde edilen tecrübeler ışığında, sistemi eksiklerini tamamlayacak, güçlü yönlerini tahkim edecek bir anlayışla daha da geliştirmeyi planladıklarını dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
"Dünyanın ve bölgemizin her alanda büyük değişimler yaşadığı bir süreçte ülkemizi bunun dışında tutamayız. Türkiye'nin ve Türk milletinin ihtiyaçlarına, beklentilerine, potansiyelini kullanma kabiliyetlerindeki ilerlemeye ve elde ettiğimiz tecrübelere göre kendimizi yenilemeyi sürdüreceğiz. Yunus Emre'nin 'Her dem yeniden doğarız, bizden kim usanası' sözündeki irfanla işaret ettiği yolu takip ediyoruz. Mevlana Hazretleri'nin 'Şimdi yeni şeyler söylemek lazım' mısrasındaki teşvikle tavsiye ettiği istikameti izliyoruz. Bu yaklaşıma sadık kalmayı ve icap eden adımları atmayı tüm kalbimizle bağlı olduğumuz milletimize karşı sorumluluğumuzun gereği olarak görüyoruz. Elbette bu tamamlayıcı reformları da Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin banisi yüce Meclisimizle birlikte inşa edecek ve hayata geçireceğiz. İnşallah önümüzdeki dönemde yasama ve yürütme olarak ortak gündemimizin başında bu husus yer alacaktır. İçimizde ukde kalan bir diğer meselede ülkemizi yeni, sivil, demokratik yöntemlerle inşa edilmiş, kapsayıcı sade ve vizyoner bir anayasaya kavuşturmaktır."
Yeni anayasa konusunda 2013 ve 2021 yıllarında yapılan samimi çağrıların, Türkiye'yi böyle bir kazanımla buluşturmaya yetmediğini anımsatan Erdoğan, ilk çalışmanın Meclis'teki ortak komisyonda tıkandığını, ikinci çağrılarına da somut hiçbir cevap alamadıklarını anlattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yeni dönem Meclisimizin, Türkiye'yi hakkı olan yeni anayasayla buluşturarak, darbe dönemlerinin son izini de sileceğine inanıyorum. Bunu aynı zamanda gelecek nesillere bir borcumuz, önümüzdeki dönemde gençlerimize hediye edeceğimiz en büyük kazanım olarak görüyoruz." ifadelerini kullandı.
İnsanların temel hak ve özgürlüklerini en üst seviyeye çıkartan sessiz devrimleri hayata geçirdikleri gibi yeni anayasa çalışmasını da tamamlayacaklarını bildiren Erdoğan, "Türkiye'yi vesayetin, darbelerin, baskıların, zulümlerin utancından, vatandaşlarımızı, kökeni, inancı, mezhebi, meşrebi, kılık kıyafet ve kültürü sebebiyle horlanmaktan beraber kurtardık. Yeni anayasayla bu kazanımların ahdi temelini de olması gereken hale getirmek istiyoruz." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin son 20 yılına bakıldığında milletin gündemini uzunca bir süredir işgal eden sorun alanlarını birer birer geride bıraktıklarına dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Bunlardan biri; terör örgütlerinin kanlı saldırılarıyla yol açtığı huzur ve güven endişesiydi. Uzun yıllar boyunca ülkemiz gündeminin bir numaralı sorunu; hep terör meselesiydi. Yaptığımız operasyonlar, aldığımız tedbirler, izlediğimiz çok yönlü diplomasiyle terör örgütlerini sınırlarımız içinde bitirirken, sınırlarımız dışında da adeta felç ederek yeni bir güvenlik ve huzur iklimi oluşturduk. Bu gerçeği, elini vicdanına koyan hiç kimse inkar edemez. Teröristlerin giriştikleri tek tük eylem teşebbüsleri, inşallah bu hainlerin son çırpınışlarıdır. Güvenlik güçlerimizle, askerimizle ve istihbarat teşkilatımızla, teröristlerin her an ensesindeyiz. Güvenlik kuvvetlerimizi, hem terörle mücadele hem de bölgesel ve küresel tehditlere karşı ülkemizi koruma görevini en üst düzeyde yürütebilmesini sağlayacak imkan ve kabiliyetlerle güçlendirdik. Tehditleri kaynağında yok ederek, ülkemizin güvenliğini, milletimizin huzurunu, sınırlarımız dışında başlatma stratejimizi 'Bir gece ansızın gelebiliriz' ifadesiyle uygulamaya devam ediyoruz."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Geçtiğimiz 20 yılda ülkemize kazandırdığımız asırlık eser ve hizmetler de milletimizin nesillerdir yaşadığı geri kalmışlık, yokluk, yoksulluk sorunlarını da ortadan kaldırmıştır. Biraz sonra sizlerle paylaşacağım eser ve hizmet özetlerimiz, bu gerçeği gören gözlere, duyan kulaklara, hakkı ikrar eden dillere, nasır bağlamamış yüreklere bir kez daha hatırlatacaktır. Eğitimden sağlığa, ulaşımdan enerjiye, sanayiden tarıma, spordan sosyal desteklere her alanı kapsayan eser ve hizmetlerimizin hayatına dokunmadığı, hayat kalitesini yükseltmediği tek bir insanımız dahi yoktur. Çok partili siyasi hayatımız boyunca defalarca yaşadığımız darbeler dönemini de 15 Temmuz'da istiklaline sahip çıkan milletimiz ve milli iradenin özellikle itibarını yere düşürmeyen Meclisimiz sayesinde geride bıraktık. Bu vesileyle 15 Temmuz şehitlerimizi rahmetle yad ediyor, aynı gece Meclis'te destansı bir direniş sergileyen milletvekillerimize tekrar şükranlarımı sunuyorum."
Türkiye'yi geliştirmek, büyütmek, güçlendirmek, milletin refahını artırmak, hayatını kolaylaştırmak için çalışıp çabalarken, küresel krizlerin ağır etkileriyle de mücadele ettiklerini dile getiren Erdoğan, "Üstelik biz küresel krizlerle birlikte, hassaten ülkemize yönelik saldırıları da göğüslemek mecburiyetinde kaldık. Nitekim Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinin yapıldığı 2018 Haziran ayından bugüne kadar dünyamız, İkinci Cihan Harbi sonrasındaki en ağır sınamalarını yaşamıştır." yorumunu yaptı.
Türkiye Ekonomi Modeli'ne ilişkin yaklaşımlarını, dün İstanbul'da bir grup yabancı iktisatçıyla enine boyuna değerlendirme imkanı bulduklarını anlatan Erdoğan, "Orada da ifade ettiğim gibi, bizim uyguladığımız ekonomi politikası, kesinlikle 'akıntıya kürek çekme' gibi akıl dışı bir amaca dayanmıyor. Tam tersine biz, ekonomik araçlar üzerinden ülkemize diz çöktürmek gayesiyle bugüne kadar ne kadar iyi, doğru, kazançlı olduğu hep telkin edilmiş iktisat politikalarına da aykırı şekilde, maruz kaldığımız sinsi oyunları bozmak için kendi modelimizi geliştirdik. Daha önemlisi, bu modelin hem iktisat ilminde yeri vardır hem dünyada örnekleri mevcuttur hem de ülkemiz gerçekleriyle ve sahip olduğumuz potansiyelle en üst düzeyde uyumludur. Dolayısıyla kendimize, neresinden bakarsanız bakın ülkemize eşsiz kazançlar sağlayacak bir yol seçtik." değerlendirmesinde bulundu.
Ekonomi modelinde tercih değişikliğine durduk yere de gitmediklerini dile getiren Erdoğan, şunları söyledi:
"Şayet maç sürerken oyunun kurallarını bizim aleyhimize değiştirmeye çalışmasalardı, belki bir müddet daha buna ihtiyaç duymayabilirdik. Fakat ülkemiz açık bir ekonomik saldırıyla karşı karşıya kalınca sınırlarımızı korumak için ne yaptıysak, darbelere nasıl karşı çıktıysak buna da aynı tavrı sergiledik. Küresel gelişmelerin önümüze çıkardığı fırsatları da değerlendirerek 'olanda hayır vardır' anlayışıyla yönümüzü geleceğe çevirdik. Dünyanın ve ülkemizin tecrübelerinden en üst düzeyde istifadeyle kendi özgün ekonomi modelimizi inşa ettik. Evvela maruz kaldığımız saldırıların önünü kesecek tedbirleri aldık, mekanizmaları oluşturduk, kaynakları bulduk. Bununla birlikte kısa, orta ve uzun vadeli programlarımızı yeni ekonomi yaklaşımımıza uygun şekilde süratle güncelleyerek tutarlı bir yapı ortaya çıkardık. Her aşamada bu modelin teorik çerçevesini de uygulamalarının sonuçlarını da hedeflerimizi de milletimizle paylaştık, paylaşmayı sürdürüyoruz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendi yollarını çizerken, dünyayı da ihmal etmediklerini belirterek salgın döneminde yaşanan trajedileri ve onu takip eden Rusya-Ukrayna Savaşı'nın tetiklediği krizleri dikkatle izlediklerini kaydetti.
Her küresel gelişmenin bu özgün modelin doğruluğunu ve isabetini teyit ettiğini ifade eden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Türkiye Ekonomi Modeli'nin başarısında ve kabul görmesinde geçtiğimiz 20 yılda ülkemize kazandırdığımız altyapı sayesinde sahip olduğumuz üretim ve istihdam gücünün çok büyük katkısı vardır. Çünkü bizim 'yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla ülkemizi büyütmek' olarak özetlediğimiz ekonomi modelimizin merkezinde insan vardır, insanımız vardır. Modeli, her bir vatandaşımızın iş ve aş sahibi olarak geleceğine güvenle bakmasını sağlamak, bunu da yatırımı, üretimi, ihracatı geliştirerek yapacak şekilde kurguladık.
Önceleri bu tercihimiz yüzünden bizi şiddetle eleştiren çevrelerin; enerji, emtia ve gıda krizi tehditlerinin ardından bizimle aynı noktaya gelmelerini ibretle takip ediyoruz. Gelişmiş ülkelerin, zahirde beyan ettikleri politikaların ötesinde, örtülü olarak istihdamı koruma odaklı bir yaklaşıma yönelmelerinin sebebi de budur. Aksi takdirde ortaya çıkacak sosyal sorunların ve beraberinde getireceği siyasi istikrarsızlıkların altından kimse kalkamaz. Bizim farkımız, bu gerçeği herkesten önce görüp pozisyonumuzu erken almış olmaktır. Tabii bunları söylerken yaşanan sıkıntıları, sorunları, dalgalanmaları asla görmezden gelmiyoruz."
Erdoğan, ülkenin ve vatandaşların, döviz kurundaki dengesiz yükselişten ve enflasyondaki fahiş artıştan kaynaklı refah kayıplarını, endişelerini, beklentilerini gayet iyi bildiklerini aktararak bunların önüne geçecek tedbirleri ilk günden itibaren almaya başladıklarına işaret etti.
Aralık ayında döviz kurunda dengesiz yükseliş yaşanmaya başladığında, aralarında kur korumalı mevduatın da olduğu bir dizi tedbirle paniğin önünü kestiklerini anlatan Erdoğan, enflasyondaki artışın insanların refah seviyelerinde yol açtığı kaybı önlemek için asgari ücreti, memur maaşlarını, emekli maaşlarını, sosyal yardım rakamlarını yıl başında ciddi oranlarda artırdıklarını söyledi.
Başkan Erdoğan, temmuz ayındaki ilave düzenlemelerle, bu artışları daha da ileriye taşıdıklarını vurgulayarak şöyle devam etti:
"İnşallah önümüzdeki yılbaşında, tüm ücretlilerin durumlarını, kayıplarını telafi edecek şekilde tekrar gözden geçireceğiz. Hep söylediğimiz gibi, hiçbir vatandaşımızın enflasyonun altında ezilmesine izin vermeyeceğiz. Gelişmiş ülkeler başta olmak üzere tüm devletlerin en büyük sorunu olan enflasyonun yol açtığı kayıpları telafi konusunda da inşallah dünyaya örnek olacağız. Önündeki tüm engelleri birer birer kaldırarak, Türkiye'nin, küresel siyasi, ekonomik, askeri güç mücadelelerinin ortasında bir istikrar adası olarak hedeflerine doğru ilerlemesini sağlamakta kararlıyız. Küresel dalgalanmalar ülkeleri, alışageldiklerimizden farklı yöntem ve üsluplarla yürütülen yeni tür savaşların eşiğine getirmişken, biz kendimizi bu kırılgan süreçten de ayrıştıracağız. Son dönemde karşımıza çıkan kimi bölgesel krizlere de bu anlayışla yaklaşıyor, kuklaların değil onların iplerini ellerinde tutanların oyunlarını bozacak stratejilerle hareket ediyoruz."
Türkiye'nin eski günlerini unutanların ülkenin bu eserlere, bu hizmetlere, bu imkanlara hep sahip olduğunu sandıklarını dile getiren Erdoğan, "Eskiler, 'Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür.' derler. Halbuki şöyle özetin özeti mahiyetinde bir karşılaştırmayla ifade etmek bile, Türkiye'nin 20 yılda nereden nereye geldiğini göstermeye yeterlidir. Bu tablo, gençlerimizin de ülkemizin 20 yılda yaşadığı asırlık değişimi görebilmelerine imkan sağlayacaktır. Milletimizin teveccühüyle ülkeyi yönetme sorumluluğunu devraldığımız 2002 yılında vatandaşlarımıza bir söz verdik. Dedik ki 'Türkiye'yi eğitim, sağlık, güvenlik ve adalet üzerinde yükselteceğiz.' Bununla yetinmedik; ulaştırmayı, enerjiyi, sanayiyi, tarımı, sporu, sosyal yardımları ve daha pek çok başlığı da ekleyerek ülkemizi 20 yılda asırlık eser ve hizmetlere kavuşturduk." diye konuştu.
Türkiye'ye yapıkları hizmetleri anlatan Erdoğan, eğitime ayrılan yıllık bütçeyi, yükseköğretim dahil 10,3 milyar liradan, haziran ayındaki ilaveyle birlikte 304 milyar liranın üzerine çıkardıklarını, derslik sayılarını 343 binden 612 bine yükseltirken, 750 bin yeni öğretmen ataması yaptıklarını kaydetti.
Erdoğan, hükümetleri döneminde ilk ve orta öğretim öğrencilerine toplam 3,5 milyar adet ücretsiz ders kitabı dağıttıklarını, bunun yanında yardımcı ders kitaplarını da öğrencilere verdiklerini anlattı.
Bir dönem darbe zihniyetinin kasıtlı olarak yerle yeksan ettiği mesleki eğitimi yeniden ayağa kaldırdıklarına dikkati çeken Erdoğan, bu okulların itibarını ve işlevini iade ettiklerini, eğitime erişimi ve fırsat eşitliğini sağladıklarını ifade etti.
Maarif Vakfı vasıtasıyla 49 ülkede 407 okul, bir yükseköğretim kurumu, 21 eğitim merkezi ve 42 yurt ile eğitim-öğretim faaliyetlerini yürüttüklerine işaret eden Erdoğan, şöyle konuştu:
"Yükseköğretimde 76 olan üniversite sayımızı 208'e, 70 bin olan akademik personel sayımızı 184 bine çıkardık. Sağlıkta hastane yatak sayımızı 164 binden 263 binin üzerine yükselttik. Çarşamba günü açılışını yaptığımız Etlik Şehir Hastanesi ile birlikte son 5 yılda toplamda 29 bin yataklı 20 şehir hastanemizi hizmete sunduk. İnşası ve projesi devam edenlerle birlikte sayısı 35'e, yatak kapasitesi 47 bine çıkacak şehir hastanelerimizle ülkemizi sağlıkta eşsiz bir yere taşımış olacağız. Gençlik ve sporda; gençlik merkezi sayımızı 9'dan 417'ye, spor tesisi sayımızı bin 575'den 4 bin 138'e, yükseköğrenim yurt yatak kapasitemizi ise 182 binden 850 bine çıkardık. Şu anda Kredi Yurtlar Kurumunda kapasitemiz çok müsait. Müracaatlara cevap verme noktasında en ufak bir sıkıntımız yok. Yükseköğrenim burs ve kredi tutarı çok önemli. Göreve geldiğimizde lisans öğrencileri için bu ücret aylık 45 liraydı. 45 liradan 850 liraya, yüksek lisans öğrencileri için 90 liradan 1700 liraya, doktora öğrencileri için 135 liradan 2 bin 550 liraya yükselttik."
Aile ve sosyal hizmetlerde son 20 yılda ihtiyaç sahibi vatandaşlara toplam 540 milyar lira tutarında kaynak aktarıldığını, göreve geldiklerinde 5 bin 777 olan engelli memur sayısının bugün 66 bini bulduğunu belirten Erdoğan, Yaşlılara Destek Programıyla, 65 yaş üstü vatandaşlara evde bakım, evde destek ve gündüzlü bakım hizmetleri verildiğini kaydetti.
Erdoğan, kadınları siyasetten ekonomiye, hayatın her alanında hak ettikleri seviyeye çıkarma, şiddet başta olmak üzere her türlü tehditten koruma yönünde tarihi reformlar yaptıklarını vurgulayarak, aile kurumunu ifsada dönük kasıtlı saldırıların farkında olduklarını ifade etti.
Bu sinsi faaliyetlere karşı, maddi ve manevi tüm boyutlarıyla aile yapısını korumakta kararlı olduklarını anlatan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Aile fıtratını güçlendirmeye yönelik attığımız adımları, önümüzdeki dönemde yeni unsurlarla destekleyeceğiz. Çalışma ve sosyal güvenlikte; 2002 yılında 184 lira olan net asgari ücret, bugün 5 bin 500 liraya ulaştı. Aktif sigortalı sayımız 12 milyondan 25,3 milyona yükselirken, toplam istihdam da 31 milyon sınırına dayandı. Adalette; iktidara geldiğimizde 9 bin 349 olan hakim-savcı sayımızı, bu yıl itibarıyla 22 bin 756'ya yükselttik. Mahkeme sayısını adli yargıda yüzde 91, idari yargıda yüzde 42 artırarak teşkilatımızı güçlendirdik. Son 20 yılda toplam 277 adalet hizmet binası inşa ettik.
İçişlerinde, yerel yönetim mevzuatlarında yaptığımız düzenlemelerle mahalli idare sistemimizi birçok alanda güçlendirdik. Emniyet Genel Müdürlüğümüz, Jandarma Genel Komutanlığımız ve Sahil Güvenlik Komutanlığımız, toplam 538 bin personeliyle, ülkemizin ve milletimizin güvenliği için gece gündüz çalışıyor. Ülkemizin en küçük idari birimi olan muhtarlıklarımızı güçlendirdik, muhtarlarımızı sosyal güvenlik pirimi ödemelerinden maaşlarına kadar her alanda destekledik. Küresel bir sorun olan düzensiz göçle mücadele için 18 bin kişi kapasiteli 30 geri gönderme merkezi kurduk. Suriye'de sınır ötesi harekatlarımızın başladığı günden bugüne, oluşturduğumuz güvenli bölgelere, yaklaşık 526 bin gönüllü geri dönüş oldu. Milli savunmada, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Pençe, Barış Pınarı, Bahar Kalkanı Harekatları ve Pençe-Kilit Operasyon'uyla, güney sınırımızda oluşturulmaya çalışılan terör koridorunu yok ettik, ediyoruz."
Ulaştırmada 6 bin 100 kilometre olarak devraldıkları bölünmüş yol mesafesini 28 bin 722 kilometreye, 1714 kilometreden devraldıkları otoyol uzunluğunu da 3 bin 633 kilometreye çıkardıklarını anlatan Erdoğan, kara yolu tünel sayısının 83'ten 469'a, kara yolu tünel uzunluğunun 50 kilometreden 663 kilometreye, köprü ve viyadük uzunluğunun 311 kilometreden 730 kilometreye ulaştığını söyledi.
Son 20 yılda kazandırılan eserlerden bazılarını sayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Köprüler arasında, Osman Gazi, Yavuz Sultan Selim, Adıyaman Nissibi, Elazığ Ağın, Tohma, Hasankeyf-2, 1915 Çanakkale var. Tüneller arasında, Bolu Dağı, biliyorsunuz orayı da patates deposu yapalım diyenler de vardı... Bolu Dağı, Avrasya, Ilgaz 15 Temmuz İstiklal, İzmir Konak, Erkenek, Cankurtaran, Sabuncubeli, Ovit, Kızılcahamam-Çerkeş, Salarha, Pirinkayalar var. Otoyollar arasında, İstanbul-İzmir, Kuzey Marmara, Menemen-Aliağa-Çandarlı, Ankara-Niğde, Kınalı-Tekirdağ Çanakkale-Savaştepe var. Daha burada saymakla bitiremeyeceğimiz nice eserimiz ülkemizin dört yanında milletimize hizmet veriyor.
Toplam 1460 kilometre uzunluğunda hızlı tren güzergahı, 2 bin 102 kilometre uzunluğunda yeni demir yolu ağı, 8 bin 547 kilometre uzunluğunda elektrikli ve sinyalli demir yolu hattı inşa ettik. Uzunluğu 11 bin 590 kilometreyi bulan mevcut demir yollarımızı tamamen yeniledik. Hava yollarında, 26'dan devraldığımız havalimanı sayımızı 31 ilaveyle 57'ye çıkardık. Artık benim vatandaşım evine gideceği zaman saatlerce değil, havalimanından veya havaalanında indiği zaman yarım saatte evine ulaşma şansını ülkemizin 81 vilayetinde yakaladı. Denizcilikte; tersane sayımız 37'den 84'e, yat bağlama kapasitemiz 8 bin 500'den 18 bin 667'ye yükseldi."
Bilgi ve iletişim teknolojilerinde 2002 yılında sadece 3 bin olan geniş bant abone sayısının bugün 88,8 milyona, e-devlet kullanıcı sayısının ise 60,6 milyona ulaştığını bildiren Erdoğan, çevre, şehircilik ve iklim değişikliğinde; TOKİ eliyle 81 ilin tamamına yayılan toplam 1 milyon 170 bin konut üretildiğini, 3 milyon konutun dönüşümünün tamamladığını belirtti.
Erdoğan, deprem ülkesi olan Türkiye'de 12 milyon vatandaşın yeni ve güvenli konutlara kavuşturulduğunu ifade ederek, halihazırda 350 bin konutun dönüşümünün sürdüğünü kaydetti.
Geçtiğimiz haftalarda 500 bin sosyal konut, 250 bin konut amaçlı arsa, 50 bin işyeri kampanyasının müjdesini paylaştıklarını dile getiren Erdoğan, "Bu kampanyanın ilk etabı olan 250 bin sosyal konutun, 100 bin konut arsasının ve 10 bin işyerinin inşasına hemen başlıyoruz. Konut amaçlı arsa üretimini 1 milyona çıkartacak bir hazırlığın da içindeyiz. Bu konuda Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı'mız ekipleriyle ülke genelinde parselasyon çalışmalarını vesaire yapıyor, buna göre de ülkemizin dört bir yanında bu imkanı sağlayacağız." diye konuştu.
Erdoğan, "81 şehirde 81 milyon metrekare millet bahçesi" kazandırma hedefi çerçevesinde, bugün tüm Türkiye'de 455 millet bahçesinin yapılıyor olduğunu, bunlardan 137'sinin hizmete sunulduğunu, 2023'te tamamının bitirileceğini söyledi.
Çiftçilere 20 yılda toplam 183 milyar lira tutarında tarımsal destek verildiğini, cari rakamlarla bunun 465 milyar liraya tekabül ettiğini dile getiren Erdoğan, "Tarımsal gayrisafi yurtiçi hasılamızı 37 milyar liradan, geçtiğimiz yıl itibarıyla 407 milyar lira seviyesine yükselttik. Barajlarımızı 276'dan 930'a, hidroelektrik santrali sayımızı 97'den 730'a, içme suyu tesisi sayımızı 84'ten 370'e, sulama tesisi sayımızı 1764'ten 3 bin 325'e çıkardık." dedi.
Makroekonomide, milli geliri 238 milyar dolardan, 1 trilyon dolar sınırına kadar getirdiklerine işaret eden Erdoğan, satın alma gücü paritesine göre Türkiye'nin 2021 yılında dünyanın en büyük 11. ekonomisi, Avrupa'nın ise 4. büyük ekonomisi haline geldiğini belirtti.
Türk ekonomisinin, 2002-2021 döneminde yıllık ortalama yüzde 5,5 büyüme kaydettiğini vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Geçtiğimiz yıl büyüme oranımız yüzde 11 ve bu yılın ilk yarısında yüzde 7,5 seviyesinde gerçekleşti. Kovid-19 salgınının dünya ekonomilerini derinden sarstığı bir ortamda Türkiye G20 içinde en hızlı büyüyen ülkelerin başında yer aldı. Ticarette yıllık 36 milyar dolar olan ihracatımızı 250 milyar doların üzerine çıkardık. Dış ticaret hacmimiz, geçtiğimiz yıl 500 milyar dolar sınırına dayandı. Sanayi ve teknolojide; 142 yeni organize sanayi bölgesi, 25 endüstri bölgesi, 87 teknopark kurulmasını sağladık.
Milli Uzay Programı'mızı oluşturduk ve 2023 yılında bir Türk vatandaşının uluslararası uzay istasyonuna gönderilmesi sürecine start verdik. Yerli elektrikli otomobilimiz TOGG'un Gemlik'teki fabrikasını 29 Ekim'de açıyor, seri üretimi başlatıyoruz. Milli Teknoloji Hamlemizi, gençlerimizin enerjisini ve birikimini en üst düzeyde ülkemizin hizmetine sunacak bir anlayışla hayata geçiriyoruz. Savunma sanayinde; ülkemizin ihtiyaçlarını karşılamanın ötesinde küresel taleplere de cevap verecek güçlü bir altyapı kurduk. İnsanlı-insansız hava araçlarından kara ve deniz araçlarına, donanımdan yazılıma her alanda, kendi savunma sanayi ürünlerini tasarlayabilen, üretebilen, ihraç eden dünyanın sayılı ülkeleri arasına girdik. Enerjide; toplam kurulu gücümüzü 31 bin 846 megavattan 101 bin 518 megavata yükselttik. Karadeniz'de toplam 540 milyar metreküp doğal gaz rezervi keşfettik, ilk nükleer santralimizi önümüzdeki yıldan itibaren devreye alacak şekilde inşa etmeye başladık. Yerli ve yenilenebilir enerji üretimine yaptığımız yatırımlarla, ülkemizin dışa bağımlılığını merhale merhale azaltıyoruz."
Dünya mirası listesindeki varlık ve alan sayısının 9'dan 19'a, yurt dışından getirilen eser sayısının 2 bin 525'ten 9 bin 34'e, Türk kazıları sayısının 57'den 149'a ulaştırıldığını anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Turizmde; salgının sebep olduğu zararları hızla telafi etmekle kalmıyor, çok daha büyük hedeflere yöneliyoruz. Bu yıl sonunda 40 milyar dolarlık bir turizm geliri elde etmeye doğru gidiyoruz. Vakıflar Genel Müdürlüğümüz vasıtasıyla restore edilen eser sayımızı 46'dan 5 bin 781'e yükselttik. Diyanet İşleri, TİKA, Yunus Emre Enstitüsü, Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları, AFAD, TRT ve Anadolu Ajansı gibi kurumlarımız vasıtasıyla gönül köprüsü kurduğumuz dostlarımızla ilişkilerimizi her geçen gün güçlendiriyoruz.
Cumhurbaşkanlığına bağlı başkanlıklar, ofisler, kurullar ve diğer birimlerimiz de kendi sorumluluk alanlarında ülkemize çok önemli katkılar sağlıyor. Görüldüğü gibi ne kadar özetlersek özetleyelim, ülkemize kazandırdığımız eser ve hizmetler saymakla bitmiyor. İnşallah bu eser ve hizmet çıtasını, önümüzdeki dönemde daha da yükseğe çıkartacağız."
Dünyanın, aynı zamanda sosyal barışı, insanların bir arada yaşama iradesini ve demokratik kazanımları tehdit eden büyük bir girdaba doğru sürüklendiğini dile getiren Erdoğan, üç kıtanın kavşak noktasında yer alan Türkiye'nin, yaşanan tüm gelişmelerden en fazla etkilenen ülke konumunda olduğunu belirtti.
Erdoğan, Türkiye'nin içine kapanma, kendini dış dünyadan izole etme, bölgesindeki hadiseleri tribünden seyretme lüksü olmadığını ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Dünyanın 34 farklı ülkesine yayılan 78 şehitliğimiz, dış politikamızın tabii sınırlarını da çiziyor. Hiç kimse Türkiye'nin ufkunu 780 bin kilometrekareye hapsedemez. Bize uzunca bir vakittir unutturulmaya çalışılsa bile bölgemizde cereyan eden her olay, bu hakikati hepimize tekrar hatırlatıyor. Türkiye olarak işte bu gerçekler ışığında, vatandaşlarımızla birlikle dost ve kardeşlerimize karşı sorumluluklarımızı da yerine getirmenin çabasındayız.
Küresel ve bölgesel sorunların çözümünde inisiyatif alan, yapıcı ve aktif bir siyaset uyguluyoruz. Gerilim peşinde koşmadığımız gibi kimden gelirse gelsin baskılara da boyun eğmiyor, milletimizin izzetine asla halel getirmiyoruz. Onurlu, sabırlı, kararlı ve basiretli bir tavırla Türkiye'nin hak ve hukukunu her alanda güçlü bir şekilde savunuyoruz."
Türkiye'nin, uluslararası planda fikirlerine başvurulan, önerileri dikkate alınan, arabulucu ve kolaylaştırıcı olarak sorunlara çözüm üreten diplomatik güç haline geldiğine dikkati çeken Erdoğan, "255 dış temsilciliğimizle dünyanın en büyük 5 diplomasi ağından birine sahibiz. Büyük bir gururla ifade etmek isterim ki; Türk diplomasisi son asırların en başarılı dönemini yaşıyor." dedi.
Ukrayna krizindeki tutumlarının, Türkiye'nin barışı, istikrarı, insanı ve insan hayatını merkeze alan dış politikasının en son örneği olduğunu hatırlatan Erdoğan, şunları söyledi:
"Bu kriz ilk başladığında kimi çevrelerin yoğun baskılarına maruz kaldık. Bazı dış güçler ve onların içimizdeki sözcüleri, ağızlarını her açtıklarında bizi treni kaçırmakla, yalnız kalmakla, hata yapmakla suçladılar. Türkiye'ye ve Türk ekonomisine çok ağır bedeller ödetecek fevri kararlar almamız için bize etmediklerini bırakmadılar ama biz politikalarımızı bunların dediklerine göre değil, ülkemizin çıkarlarını merkeze alarak belirledik. İki komşumuz arasındaki bu savaşta tercihimizi barıştan, diyalogdan, adaletli hakemlikten yana kullandık. Her iki ülkeyle var olan yakın ilişkilerimizi gözeterek ateşi harlamak, fitneyi körüklemek yerine, savaşı sonlandırmak için çabalamayı tercih ettik. Bu anlayışla süreçte kolaylaştırıcı rol üstlendik, Rusya ile Ukrayna dışişleri bakanlarını Antalya'da buluşturduk, müzakere heyetlerine İstanbul'da ev sahipliği yaptık."
Birleşmiş Milletlerle birlikte Ukrayna tahılının dünya pazarlarına sevk edilmesine yönelik "tahıl koridoru" mutabakatını hayata geçirdiklerini hatırlatan Erdoğan, "Ülkemizin yoğun gayretleri neticesinde varılan bu mutabakat, küresel krizler karşısındaki etkisizliği sebebiyle prestiji sarsılan Birleşmiş Milletlerin son yıllarda kaydettiği en büyük başarılardan biri. 5 milyon tonun üzerinde tahılı, bu koridordan dünyaya sevk ettiğimiz bütün kayıtlarda mevcut." dedi.
Başkan Erdoğan, Rusya-Ukrayna arasında gerçekleştirilen esir mübadelesinin de Türk diplomasisini çok farklı bir lige yükselttiğini vurguladı.
Birleşmiş Milletler 77. Genel Kurulu dolayısıyla yaptığı temaslarda Türk dış politikasının ulaştığı seviyeyi görmekten duyduğu memnuniyeti dile getiren Erdoğan, "Bütün cumhurbaşkanları, başbakanlar, öncelikle bu esir mübadelesinde üstlendiğimiz rol dolayısıyla bizlere teşekkür ettiler, her türlü takdirin üstünde olduğunu söylediler." diye konuştu.
Türkiye'nin, Rusya-Ukrayna krizi, göç meselesi, insani yardımlar, terörle mücadele ve barışı koruma yolunda attığı adımların, tüm dünya tarafından takdirle karşılandığına bizzat şahitlik ettiklerini belirten Erdoğan, "Birleşmiş Milletler kürsüsünden yıllardır dile getirdiğimiz 'Dünya beşten büyüktür' tespitimiz, Güvenlik Konseyi içinde bile artık makes buluyor. Şimdi daimi üyeler de geçici üyeler de dünyanın beşten büyük olduğunu kabule, hatta son dönemde bazı liderler açık açık bunun reforme edilmesi gerektiğini söylemeye başladılar. Havasını soluduğu, ekmeğini yediği ülkeden habersiz olanlar görmese de yurt dışında yaşayan herkes küresel bir güç haline gelen Türkiye gerçeğini gayet iyi biliyor." ifadelerini kullandı.
Erdoğan, açılışını 2021'de yaptıkları Türkevi binasının, Türkiye'nin New York'taki sembolü olduğunu anımsatarak, Birleşmiş Milletlerin karşısında abide bir eser olarak yükselen Türkevi'nin, bu yıl diplomasinin kalbinin attığı yerlerden biri haline geldiğini vurguladı. Erdoğan, "Milletimize ve ülkemize böyle bir eseri kazandırmaktan büyük memnuniyet duyuyoruz. Yine bu temaslarımızda, daha düne kadar bize olmadık ithamlarda bulunanların, savunma sanayi başta olmak üzere pek çok alanda ülkemizle iş birliğini geliştirmenin yollarını aradıklarını gördük." değerlendirmesini yaptı.
Erdoğan, New York öncesi Özbekistan'ın Semerkant şehrinde yapılan ve diyalog ortağı olarak katıldıkları Şanghay Zirvesi'nin, ikili ve çok taraflı temaslarıyla Türkiye'nin genişleyen dış politika vizyonunun bir örneği olduğunu anlattı.
Rusya'dan Çin'e, Kazakistan'dan Pakistan'a, Hindistan'dan İran'a pek çok bölge ülkesinin katıldığı bu zirvede, Türkiye'nin Batı'yla birlikte Doğu'da da önemli bir iş birliği ortağı olarak görüldüğünü gözlemlediklerini anlatan Erdoğan, "Diğer yandan, terörizmle mücadeledeki kararlılığımızı, NATO'nun en son genişleme sürecinde açıkça gösterdik. Madrid'de kabul edilen NATO'nun Yeni Strateji Belgesi'nde terörizmin, ittifaka yönelik ana tehditlerden başlıcası olarak tanımlanmasını sağladık. Madrid Zirvesi öncesinde imzaladığımız Üçlü Muhtıra ile de terörle mücadeledeki beklentilerimizi kayda geçirdik." dedi.
İsveç ve Finlandiya'nın, verdikleri taahhütleri yerine getirip getirmediğini titizlikle takip ettiklerini vurgulayan Erdoğan, "Elbette nihai kararı milletimiz adına Gazi Meclisimiz verecek. Biz ülkemize verilen sözler tutulana kadar, bu konudaki ilkeli ve kararlı tutumumuzu koruyacağız. Yaklaşık 40 yıldır terörle mücadele eden, on binlerce vatandaşını teröre kurban vermiş bir ülke olarak, bu konuda kimseye taviz verecek durumumuz yok." değerlendirmesinde bulundu.
Suriye'de ve Irak'ın kuzeyinde gerçekleştirilen harekatlarla, bölücü hainleri kıpırdayamaz hale getirdiklerini ifade eden Erdoğan, "Yurt dışına kaçan FETÖ'cü alçakların ülkemize iadesi ve hukuk önünde hesap vermesi için de tüm kurumlarımızla dört bir koldan çalışıyoruz. Terör belasını milletimizin gündeminden tamamen çıkarana kadar mücadelemizi tavizsiz bir şekilde sürdüreceğiz." mesajını verdi.
Balkanlar'da barış ve istikrarın tesis edilmesi, huzur ikliminin sağlanması için çaba harcadıklarını, bu çerçevede eylül başında Bosna Hersek, Sırbistan ve Hırvatistan'a önemli bir ziyarette bulunduğunu hatırlatan Erdoğan, Balkanlar'da huzurun ve istikrarın kökleşmesinin, gelecek dönemde de Türkiye'nin dış politika önceliklerinin başında yer almayı sürdüreceğine işaret etti.
Orta Doğu'da, Türkiye'nin yakın çevresinde normalleşme ikliminin zemin kazanmaya başladığına değinen Erdoğan, şunları söyledi:
"Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve İsrail ile ilişkilerimiz karşılıklı çıkar temelinde gelişiyor, Mısır ile de benzer bir süreç işliyor. Filistin davasına verdiğimiz önemi ve Filistinli kardeşlerimizin de her daim yanlarında olduğumuzu burada tekrar ifade etmek istiyorum. Güney Kafkasya'da can Azerbaycan'ın Vatan Muharebesi zaferinden sonra bölgede kalıcı barış için bir umut ışığı doğdu. Can Azerbaycan'a olan desteğimiz, Şuşa Beyannamesi ile vücut bulduğu üzere çok kıymetli ve baki. Ortaya çıkan yeni durumun bölgede kalıcı barış ve huzurun tesisine vesile olması için üzerimize düşeni yapıyoruz. Atadığımız Özel Temsilciler vasıtasıyla Ermenistan ile ilişkilerimizi yeni bir seviyeye taşıma iradesini ortaya koyduk. Ermenistan, kendisine sunulan barış fırsatını iyi değerlendirmeli. Belki de Prag zirvesinde Paşinyan ile de bir görüşme talebi var, bir görüşme olacak."
Erdoğan, Kıbrıs'ta, izolasyon ve ambargolara son verilmesi, Kıbrıs Türkleri'nin hak ettikleri uluslararası tanınma ve meşruiyete yönelik tüm sözlerin tutulması gerektiğini belirtti.
ABD'nin, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ne yönelik silah ambargosunu kaldırma kararını kabul etmediklerini bildiren Erdoğan, "Ege'deki gayriaskeri statüdeki adaları silahlandıran Yunanistan'ın, bu hususta adeta teşvik edilmesi de akılla, izanla, müttefiklikle bağdaşmaz. Bölgede tahrik ve gerilim siyaseti gütmek, hiç kimsenin hayrına değildir, olmayacaktır. Biz, 100 yıl sonra Yunanistan'ı kimlerin yeniden üzerimize saldığını çok iyi biliyor, bu şekilde oynanmaya çalışılan oyunun farkında olduğumuzu her fırsatta söylüyoruz. Yunanistan yönetimine, kendini ve halkını felakete sürükleyecek kışkırtmalardan uzak durmasını tavsiye ediyoruz." ifadelerini kullandı.
"Yeniden Asya" girişimine büyük önem verdiklerini dile getiren Erdoğan, Afrika ve Latin Amerika'da da ekonomi ve ticaret başta olmak üzere ikili ve çok taraflı platformlarla iş birliği ve diyalogu güçlendirdiklerini anlattı.
Erdoğan, aralık ayında İstanbul'da düzenlenen Üçüncü Türkiye-Afrika Zirvesi ile tüm Afrikalılarla bir kez daha kucaklaştıklarını hatırlatarak, böylece Türkiye'nin Afrika kıtasına yönelik ilgisinin uzun vadeli ve kalıcı olduğunu açıkça gösterdiklerini söyledi.
Türk dünyasıyla olan iş birliğini de her alanda ilerletmenin gayretinde olduklarını belirten Erdoğan, "Son zirve toplantısını Demokrasi ve Özgürlükler Adası'nda yaptığımız Türk Devletleri Teşkilatı'nın küresel ölçekte hak ettiği yeri alması için mücadelemizi sürdüreceğiz. Şu hususun altını da özellikle çizmek istiyorum; dış politikadaki açılımlarımızı bazı çevreler eksen kayması olarak göstermeye çalışıyordu. Halbuki Türkiye, eksen kayması değil, dünyadaki çok farklı diplomatik ilişkilerini, milli menfaatlerimiz çerçevesinde aynı anda yürütmeyi başararak, kendi eksenini tahkim ediyor." değerlendirmelerinde bulundu.
Gelecek yıl yapılacak genel seçimlere işaret eden Erdoğan, "Önümüzdeki yıl hep birlikte coşkuyla kutlayacağımız Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100'üncü yılına atıfla 2023'te milletimizin huzuruna yeni bir sözle çıkıyoruz. Bu söz, ülkemize bugüne kadar kazandırdığımız eser ve hizmetlerin üzerine 'Türkiye Yüzyılı' inşa etme sözü." dedi. Erdoğan, bu sözleri, AK Parti milletvekillerince bir süre ayakta alkışlandı.
Cumhuriyet'in ikinci yüzyılını, milletin asırlık hayallerini hayata geçirme dönemi haline dönüştürmekte kararlı olduklarını dile getiren Erdoğan, "İnşallah bunu yasaması ve yürütmesiyle hep birlikte gerçekleştireceğiz. Türkiye Yüzyılı'nın ilk seçiminin, ülkemizin bu vizyonu, milletimizin bu özlemi doğrultusunda en hayırlı şekilde sonuçlanacağına inanıyorum." diye konuştu.
Erdoğan, yeni yasama yılının hayırlı olmasını dileyerek sözlerini tamamladı.