Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, bakanlığın çalışmalarını anlattı. Hekim-uzman alımlarına ilaveten bu yıl içinde 29 bin 689 yeni sağlık çalışanı istihdam edeceklerini hatırlatan Koca, kılavuz bekleyen adaylara müjdeyi verdi: “Hemşire, ebe, psikolog, diyetisyen, sağlık teknisyeni ve teknikeri, sosyal çalışmacı, fizyoterapist gibi birçok kadro için ilk etapta Bakanlığımıza tahsis edilen 12 bin yeni personelin ataması için süreci başlattık. KPSS puanıyla yapılacak bu atamalar için ÖSYM Başkanlığına müracaatımızı yaptık, ilanın en geç bir ay içinde yayınlanmasını bekliyoruz.”
SAĞLIK KARTI GELİYOR
Dünyada aşı reddi konusunun giderek arttığını söyleyen Koca, “Türkiye’de de aşı reddi konusu gündemde. Aşıları bebeklik döneminde, okul çağı döneminde yapıyoruz. Okul öncesi yapılan aşıların oranı yüzde 96’nın altına düşmüyor. Okul çağı döneminde ise bu oranın düştüğünü görüyoruz. Okul çağı döneminde aşının ihmali, bebeklikte yapılan aşıların koruyuculuğunun devam ettiği algısına dayanıyor. Halbuki biliyoruz ki okul çağında da mutlak yapılması gerekiyor. O nedenle de MEB ile birlikte sağlık kartı uygulamasını geliştirmek istiyoruz. Sağlık kartında çocuğumuzun sağlıkla ilgili göz, kalp gibi birtakım takiplerinin yapıldığı, verilerin kaydedildiği, beraberinde aşı takviminin de yer aldığı bir planlamaya geçelim istiyoruz” diye konuştu.
AŞI REDDİNE KARŞI YERLİLEŞME
“Temelde aşı reddine sebep olanın yanlış algının, aşıların ithal olmasıyla da ilişkili olduğunu biliyoruz” diyen Koca şöyle devam etti: “O nedenle de aşıların yerlileştirilmesinin aşı reddinin de azalmasına katkı sağlayacağını düşünüyoruz. Onun içinde önümüzdeki 2023 yılına kadar aşıları olabildiğince yüzde yüze yakınını yerlileştirme tutumu içindeyiz. Ağustos ayında ilk yerli aşımızın, difteri-tetanos aşısının ruhsatını vermiş olacağız. Onun dışında kuduz, difteri, ve bazı anti serumları da yıl sonuna kadar artık üretebilir hale geleceğiz. Hedefimiz 2023’e kadar tüm aşılarımızı ülkemizde üretmek. Yalnızca Hepatit-A aşısının yerlileşmesiyle, kamu maliyesine katkısı 10 yılda 860 milyon TL olacak. Ciddi oranda aşının yerlileşmesi ile aşı reddinin gündemden devre dışı kalacağını düşünüyorum.”
İTİRAZ ETTİLER
Türkiye’nin ilaç, aşı ve tıbbi malzemenin yerlileştirilmesi ve millileştirilmesi vizyonuna yönelik adımlar atarken, bazı yabancı ilaç firmalarından ve bazı ülkelerden itirazlar geldiğini söyleyen Koca, “Avrupa Birliği, ilaçta yerelleşme çalışmalarımızı Dünya Ticaret Örgütü’ne (DTÖ) şikâyet etti. Net şekilde ifade etmek istiyorum, tamamen kamu yararı gözeterek yürüttüğümüz, milli menfaatlerimizin gereği olan ve son derece stratejik bir alan olan ilaç, aşı, cihaz üretimi hedefimizden sapmamız söz konusu olamaz. Firmalarımızı, sermaye ayrımı yapmadan, yerlisi ve yabancısı ile yatırıma ve ar-ge’ye teşvik ederek; devlet destek ve teşviklerimizi hedeflerimize odaklayarak, bunların takibini daha etkin yaparak, kamu-üniversite-sanayi iş birliğini güçlendirerek millileşme hedeflerimize doğru ilerleyeceğiz. Bu konuda daha geniş bir teşvik programı üzerinde çalışıyoruz” dedi.
100 KUTU İLACIN 80’İ TÜRKİYE’DE ÜRETİLİYOR
İlaçta yerli üretim oranının değer bazında yüzde 48 olduğunu belirten Koca, “Son dönemde de yerelleşme kapsamına alınan 623 ilaç mevcut, bu ürünlerin yaklaşık maliyeti 3,7 milyar TL. Yani bu miktar ürünün yerli üretime dönmesini temin ettik. Bugün tükettiğimiz her 100 kutu ilacın 80’ini ülkemizde üretir hale geldik. Ancak bu rakam değer bazında yüzde 48 seviyesinde. Bu da katma değeri daha yüksek ürünleri yerelleştirmemiz gerekliliğinin bir göstergesi” ifadesini kullandı.
Yapay zekalı e-Nabız’la MR istismarı önlenecek
e-Nabız uygulamasını çok önemsediklerini vurgulayan Koca şöyle konuştu: “e-Nabız üzerinden vatandaşlar kişisel verisini, tetkikini, tahlilini görebiliyor, takiplerini oradan yapabilir olsun istiyoruz. Çekilen MR görüntüsü oradan gözüksün. Kişi herhangi bir yere gittiğinde elinde tetkiklerini taşımayacak. e-Nabız’dan yapılan tüm işlemler görülebiliyor. e-Nabızı kullanan sayısı 11 milyona yaklaştı. Hasta ile de bire bir iletişim içinde olan bir uygulama. Hatta daha da ilerisi. İstismarı önlemek için de e-Nabız önemlidir. MR çekiliyor, bir başka doktor o hastanın MR çekip çekmediğini bilmeden tekrar MR çekimi istiyor. Şimdi e-Nabız üzerinden görülebilen MR’ın, bir adım ileride doğru çekilip çekilmediğinin onayını vererek SGK tarafından ödemesinin yapılmasını ön görüyoruz. Geri planda da yapay zeka devrede olduğu için istismarın giderek önleneceği bir döneme gidiyoruz. Bunu şu an MR ve tomografi için yapıyoruz. Bunu bütün hizmetler için yapmak istiyoruz. Doğum ile ilgili süreci dijital ortamda takip etmek istiyoruz. Dijital ortamda belirli kriterleri, endikasyonları görerek sezaryen için onay veriyorsa, SGK geri ödemesini bu onaya göre yapacak. Bunu genelleştirebiliriz. Mesela obezite ameliyatları. Ameliyat yapılmadan önce 3-4 aylık bir diyet programından geçtikten sonra ona rağmen zayıflama olmuyorsa o zaman vakaya dijital ortamda onay verildikten sonra ameliyat yapılacağı bir döneme giriyoruz. Dünyada bu anlamda dijital ortamda onay mekanizması yok. Bunu yapabilmek de yapay zeka ve büyük veri ile ilgili.”