Sanık kursiyer, darbecilerin sivil katliamını anlattı: İkinci kattan atmışlar

15 Temmuz FETÖ'cü darbe girişimi esnasında Kara Harp Okulunda yaşananlara ilişkin davada, sanık kursiyer Kudret Türkarslan, Genelkurmay Başkanlığı karargahını ele geçiren darbecilerin kan donduran katliamlarını anlattı.

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Kara Harp Okulunda yaşanan eylemlere ilişkin aralarında sözleşmeli subay adaylarının da bulunduğu 164 kişinin yargılandığı davada, sanık kursiyer Kudret Türkarslan, Genelkurmay Başkanlığı karargahını ele geçiren darbecilerin sivil halkı nasıl katlettiğini anlattı.

Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsündeki duruşma salonunda görülen davanın öğleden sonraki bölümünde savunma yapan Türkarslan, komutanlarının, can güvenliği olmadığı gerekçesiyle kendilerini güvenli bölgeye sevk edeceklerini söylediklerini aktardı.

Kendisinin de aralarında bulunduğu kursiyer gurubun, Yüzbaşı Volkan isimli bir subayın komutasında helikoptere bindirildiklerini anlatan Türkarslan, üç dakika süren yolculuktan sonra güvenilir bölge diye çatışmaların yaşandığı Genelkurmay Başkanlığı karargahına getirildiklerini söyledi.

Karargahta çatışma ve kargaşanın hakim olduğunu, nizamiye kapısının tank tarafından parçalandığını ifade eden Türkarslan, "Safari gömlekli yüzbaşı ve üsteğmenler dışarıya ateş ediyorlardı. Dışarıdan da içeri ateş ediliyordu. Çatışmanın ortasında kalmıştık." dedi.

Zarar görmemek için bir kulübeye sığındıklarını, buradaki tam teçhizatlı bir askerin, yanlarındaki tüfeklerinin şarjörsüz olduğunu fark etmesi üzerine kendilerine kızdığını ifade eden Türkarslan, "Bu rütbeli bize kızıp, küfretti. Başımızdaki komutana 'Hiç olmazsa çevre emniyeti alsınlar' diyerek oradan uzaklaştı." diye konuştu.

KOPAN KOLLAR GÖRDÜM

Etrafına baktığında kanlar içinde yerde yatan sivilleri gördüğünü anlatan Türkarslan, ilk kez şahit olduğu bu durum karşısında, büyük bir şaşkınlık yaşadığını dile getirdi. Yaşanılanlara bir anlam veremediğini söyleyen Türkarslan, zaman ilerledikçe darbecilerin işlediği katliamın tablosuyla bir kez daha karşılaştığını ifade etti.

Türkarslan, bulundukları yerin helikopter tarafından ateş altına alındığını belirterek, yaşadıklarını şöyle anlattı:

"İçeride bir sürü insan yatıyordu. Birçok vatandaşımız şehit olmuştu. Daha fazla zarar görmesinler diye onları sırtımızda, kucağımızda kırılan kapının dışına bıraktık. Ambulanslar alıp onları götürdü. Çok korkuyorduk, bunlar bizim insanlarımız, neden içeri girmişler, neden ölmüşlerdi? Hiçbir şeyden haberimiz yoktu. Helikopter bulunduğumuzu tarafa yoğun ateş ediyordu. Yerin sarsıldığını hissediyordum. Kopan kolları, bacakları, fışkıran kanları gördüm hakim bey. Milletin televizyonda izlediğinin canlı şahidiyim. Oradaki bir rütbeli 'Bunlar haindir, İŞİD'lidir, teröristtir, katli vaciptir. Alın bunları dışarı atın' diyordu."

İKİNCİ KATTAN ATTILAR

Karargahtaki tanklardan birinden çıkan uzman çavuşla göz göze geldiklerini, gürültüden dolayı bu askerin anlattıklarını duyamadığını, bunun üzerine ısrarla işaret parmağıyla bir yeri gösterdiğini aktaran Türkarslan, "O tarafa gittiğimde 25 yaşlarında bir delikanlı yaralı bir vaziyette yatıyordu. Nabzını yokladım, zayıftı. Gözlerini araladı, nefes almakta zorlanıyordu. 'Beni ikinci kattan attılar' diyebildi. Bu nasıl bir caniliktir hakim bey, bu bizim vatandaşımız değil mi, nasıl bu caniliği yaparlar? Onu sırtıma aldım, ambulansa götürdüm." ifadelerini kullandı.

Türkarslan, yaralı genci taşıdığını gören bir komutanın kendisine kızdığını iddia ederek, "Komutan bana, 'Ölmediyse bırak onu, kendisi çıksın. Yoksa seni de vururum.' diyordu. Bu ölüm tehdidine rağmen onu çıkardım." dedi.

İKİ ATEŞ ARASINDA KALDIK

Sabah saatlerine kadar arkadaşlarıyla korkulukların dibinde beklediklerini, daha sonra sivil polis olduğunu düşündüğü bir şahsın karargahın dışına çıkmaları için kendilerine işaret yaptığını bildiren Türkarslan, şunları kaydetti:

"Arkama bakıyorum komutan var 'Gidersen vururum diyor.' İki ateş arasında kalmışız. Nereden kaçabiliriz diye etrafı gözlemledim. Bu esnada arkadaşım kursiyer Hasan aradı. 'Neredesiniz? Bunlar hainmiş, bunların dediğini sakın yapma, kimi buluyorsan topla hizmet binasına getir' dedi. Etrafımdaki arkadaşlara durumu izah ettim. Kel, gözlüklü, safari gömlekli bir binbaşı bize silah doğrultarak, 'Hayırdır nereye gençler, biz daha ölmedik. Cephe terk edilmez aslanım, geri dönün' dedi. Sonra bir yolunu bulup bir bir hizmet binasına ulaştık. Hasan Ali üsteğmen ile buluştuk, arkadaşlarımız da buradaydı. Oradan demir parmaklıkları aşarak polise sığındık."

Vatandaşların bayrak sallayarak kendilerine hakaret ettiğini öne süren Türkarslan, "Aslında darbeciler bizi orada ölüme atmışlardı, canlı kalkan yapmışlardı. Kimsenin umurunda değildik. Siviller bizim öğrenci olduğumuzu bilse, bize o şekilde tepki vermeyeceklerini biliyorum." diyerek savunmasını tamamladı.

BUNLAR BİZİ KANDIRMIŞ

Sanık kursiyer Kürşad Arda Koca da Üsteğmen Atilla Kahraman'ın kendilerine seferberlik ilan edildiğini, okulun güvenliğinin alınacağını söyleyerek kendisiyle birlikte bir grup arkadaşını nizamiyeye götürdüğünü söyledi.

Daha sonra bütün kursiyerlerin tören alanına toplanması için emir verildiğini anlatan Koca, tanımadıkları bir komutanın, okul binasının güvenilir olmadığını, bunun için bütün kursiyerlerin helikopterlerle başka bir bölgeye sevk edileceğini söylediğini aktardı.

Yaşanan olağan dışı gelişmeler üzerine Teğmen Rıdvan Bozdemir'e ne olduğunu sorduğunu anlatan Koca, "O da öğrenip geleceğini söyledi. Geldiğinde, 'Arkadaşlar bunlar şerefsiz, bunlar bizi kandırmış' dedi. O esnada bulunduğumuz tarafa ateş edildi. Oradan uzaklaştık. Kapıyı kırarak bir yere girdik. Bizi karşılayan iki er, bulunduğumuz bu yerin mescit olduğunu söyledi. Genelkurmaydan çıkarılacağımız ana kadar burada kaldık." diye konuştu.

Sanık kursiyer Mahmut İşler ise helikopterlere bindirildiklerinde başlarından bir rütbelinin bulunmadığını, gidecekleri yer hakkında da kendilerine bilgilendirme yapılmadığını iddia etti. Daha güvenilir bir yere gideceklerini beklerken getirildikleri yerin Genelkurmay Başkanlığı karargahı olduğunu sonradan öğrendiklerini savunan İşler, savunmasını şöyle tamamladı:

"Silahlarımızda şarjör ve mühimmat yoktu. Hizmet tabur binasına sığındık. Sabaha kadar burada bekledik. Kimseden kanunsuz bir emir almadım. Devletine ve milletine bağlı bir vatan evladıyım. Komutanların yönlendirmesiyle bugün buradayım. İddianamede aleyhime tek bir kelime bile bulunmamaktır. Kanserle mücadele eden annemin en zor zamanlarında yanında yer alamadım. Kalp hastası babam yeniden 300 metre yerin altında maden işinde çalışmaya başladı. Mağduriyetimin artmaması için tahliyemi talep ediyorum."

Sanık kursiyer Mahmut Sami Çalışkan da iddianamede belirtildiği gibi FETÖ üyesi olmadığını, örgütün şifreli yazışma programını kullanmadığını iddia etti. Dört aylık bir askeri öğrenci olduğunu, bu nedenle verilen emirleri sorgulama yetkisinin bulunmadığını savunan Çalışkan, kendisini sanık durumuna düşüren darbecilerden şikayetçi olduğunu sözlerine ekledi.

Sanık kursiyerler Mehmet Akdoğan, Mehmet Akgül, İsmail Demir ve Engin Taşçı da savunma yaptı.

AA