1
SADDAM HÜSEYİN'İN ÇOK YAKINI, SAĞ KOLUYDU
Saddam Hüseyin'in çok yakını sağ kolu olduğun söyleyen General Khudhur Ahmed, "Ben o dönemlerde pilot olarak Saddam ile birlikte birçok savaşa katıldım. 2003 yılında Saddam yönetimi düştü. Saddam'ın idam edilmesinin ardından ben ve diğer pilot arkadaşlarım Amerikalıların bizi öldürmesinden korktuk ve hatta evden dışarı bile çıkamadık. Sonrasında ben ve arkadaşlarımla ilgili önemli bilgilerin Amerikalıların ellerine geçtiğini öğrendik. Bizim adreslerimizi falan hepsini öğrendiler. Bir gün benim evime geldiler. Dediler ki 'Sen Saddam’ın sağ koluydun. Birlikte görev yaptınız. Ama siz korkunuzdan Saddam'ın yanında yer alıyordunuz. Şimdi özgür iradenizle karar verin. Bizimle beraber çalışmaya devam eder misiniz? Yoksa sizi cezaevine mi atalım?' Ben orada cezaevinden korktum. Çaresiz olarak Amerikalılarla çalışmak zorunda kaldım. Benim aklımdaki bir süre sonra ailemi de alıp kaçmaktı. Ama Amerikalılar beni pilotluktan aldılar. Beni Kerkük'te bir karakola müdür olarak görevlendirdiler. Sonra bana güvendikten sonra tekrar beni pilot yaptılar" dedi.
KIZGIN DEMİRİ VÜCUDUNA SAPLAMIŞLAR!
Kendisi ve arkadaşlarının Amerikalıların emrinde çalışmaya başladıktan sonra arkadaşıyla birlikte IŞİD'in eline esir düştüğünü belirten Khudhur Ahmed, arkadaşının gözleri önünde şehit edildiğini, kendisinin ise yaralı olarak kurtulduğunu belirtti. İşkencede iki elinden birer parmağı kestiklerini kaydeden Khudhur Ahmed, kızgın demiri vücuduna sapladıklarını ve bağırsaklarının parçalandığını söyledi. İşkencelerin ardından başına iki kurşun sıktıklarını ifade eden Khudhur Ahmed, birisinin isabet etmediğini diğerinin ise isabet ettiğini anlattı.
Iraklı General Khudhur Ahmed unutamadığı işkence günlerini şöyle anlattı:
PARMAKLARIMI KESTİLER...
"Bir gün karakoldan çıktım evime giderken, bize ateş açtılar. O saldırıda benim 4 askerim şehit oldu, beni de esir aldılar. Ben elhamdülillah Müslüman'ım, Hanefi'yim. Beni kaçıranlar da IŞİD'liler. Çamurdan yapılmış bir eve geldik. Benimle beraber bir arkadaşım daha vardı yanımda. Bize 'Siz birbirinizin hakimi olun, sizi nasıl öldürelim' dediler. Arkadaşımı ve beni orada çok dövdüler, işkencelere maruz kaldık. Bunlar namaz kıldılar ve sonrasında bize poşet getirdiler. Askerlerin hepsi siyah üniforma giyinmişlerdi. Maske takmışlardı ve sadece gözleri görünüyordu. Ama askerlerden bir tanesi kolunu sıvamıştı. Ben onun kolundaki kalp dövmesini gördüm. Sonra ellerindeki paketi arkadaşıma getirdiler ve 'Sen kendi kendinin hakimi olacaksın. Bir kağıt seç, seni nasıl öldürelim' dediler. Arkadaşım oradan bir kağıt çekti. Kâğıtta 'Benim sağ ayağımı 5 yerinden kırın' yazıyordu. Sonra 3 tane kerpiç getirdiler, ayağını kerpiçlerin üzerine koydular ve demirle vurdular. Sonra arkadaşım acının etkisiyle bayıldı. Sonra arkadaşımın boynunu bir asker bıçağıyla kestiler. Arkadaşımın kafası askerlerin elinde kaldı, arkadaşımın kanlar içindeki vücudu üzerime düştü. Sonra benim önümde arkadaşımın kafasıyla futbol oynadılar. Sonra bana gelip 'Sıra sende, şimdi sen de bir kâğıt seç' dediler. Sonra askerin birisi silaha bana vurdu ve omuzum kırıldı. Omuzum kırıldıktan sonra bende paketten bir kağıt çektim. Benim kağıdımda ise 'Sağ elimin orta parmağını penseyle kesin, sol elimin işaret parmağını da penseyle kesin' yazıyordu. O askerlerde ellerine aldıkları penseyle benim parmaklarımı kestiler. Sonra yine çektiğim kağıtta, 'Sıcak kırmızılaşmış bir demiri böbreğine sokun' yazıyordu. Onlar ellerine aldığı demiri iyice ısıttılar ve sonra da sağ böbreğimin olduğu taraftan demiri soktular ve demir sol tarafımdan dışarı çıktı.
PARA VERMESİNE RAĞMEN ÖLDÜRMEK İSTEDİLER
Kendisini kaçıran askerlere para karşılığında kendisini serbest bırakmalarını teklif ettiğini ifade eden Khudhur Ahmed, babasının askerlere iki buçuk deste para vermesine rağmen kendisini öldürmek istediklerini aktardı.
Kendisine işkence yapan 15 kişinin hapishaneye atıldıklarını belirten Khudhur Ahmed, 2013 yılının kadar mahkum olduklarını ve sonrasında cezaevinin duvarının kırılmasıyla bütün mahkumların kaçtığını belirterek, "Ben bir gün uçuş yapıyordum, bana haber geldi. Evime saldırı yapıldığını söylediler. Ben hemen iniş yaparak, evime gittim. Bu saldırıda yine benim evimin etrafındaki 4 askerim şehit oldu. Evime gittiğimde benim karım ağır yaralıydı ve sonra kollarımda şehit oldu. Karım bana 'Khudhur ben öleceğim, benim elimi tut' dedi. Önce 'yok tutmam' dedim. Sonra elini tuttuğum anda eşim kollarımda hayatını kaybetti. Eşim hayatını kaybettikten sonra taziye çadırları kuruldu. Ben burada 10'arlı gruplar halinde toplamda 40 askerimi burada görevlendirdim ve onlara 'Ben bile çadırdan çıkıp evime gitsem, sonra tekrar çadıra gelsem beni bile arayacaksınız' talimatını verdim. Biz taziyedeyken, o parmağımı kesen adam canlı bomba yeleği giymiş. Bu adam önce benim evime gelmiş, 'Ben pilotu tanıyorum, o çok iyi bir insandı, onu görmeye geldim' demiş. Benim askerlerim de tamam biz haber verelim gelsin, görüşün demişler. Bu esnada yukarıdan ateş açmışlar, bir sürü insan orada hayatını kaybetti. Bu canlı bomba da taziye çadırına doğru koşup bombayı patlatmış. Bu patlamada benim ensemde oldu. Ben yara almadım ama benim yüzümden çok insan öldü" şeklinde konuştu.
^"KURTLAR VADİSİ'NDE OYUNCULUK YAPTIM
Yaşanan olayların ardından bir ay daha Irak’ta kaldığını ve sonrasında Türkiye'ye gelmeye karar verdiğini belirten Khudhur Ahmed, "Ben burada tercümanlık yaptım. İstanbul adliyesindeki birçok hakim ve savcı beni tanır, bilirler. Buradaki tercümanlığın yanı sıra Kurtlar Vadisi başta olmak üzere birçok dizide oyunculuk yaptım. Buradaki iki senenin sonunda bana mültecilerin İstanbul'da kalma süresinin 6 ay olmasına rağmen 2 sene kaldığımı ve Sivas'a gitmem gerektiğini söylediler. Çok muhalefet ettim Sivas'a gelmek için ama olmadı" ifadelerini kullandı.
ANLADIM Kİ SİZ DOĞUNUN EFENDİSİSİNİZ
Ahmed, "Ben ilk Sivas’a geldiğimde ağladım. İstanbul’dan sonra Sivas bana köy gibi geldi. Burada kalmak istemedim. Başta Sivas'ı hiç sevmemiştim. Sonra burada birilerine adres soruyorum, beni gören işini gücünü bırakıp bana yol tarif etti. Kimi çay ikram etti, kimisi yemek ikramında bulundu. Sonra anladım ki siz, Doğu’nun efendisisiniz. Sonra anladım ki sizin gibi insanların İstanbul'da, oradakilerin de Sivas'ta yaşaması lazım. Buradaki muhabbet ve samimiyet, İstanbul’da yok. Şimdi bana İstanbul’a geri gel deseler gitmem" dedi.