AA
Eş cinsel dayatmanın sanal alem, akademi ve bilim alanında yoğun şekilde uygulanması nedeniyle eşcinsel olmaktan rahatsız olan kişilerin tedavi imkanlarının kısıtlandığı, farklı görüş veya inanca sahip kişilerinse sansüre maruz kaldığı belirtiliyor.
Eş cinsel aktivizm karşıtı faaliyet yürüten Doludizgin Derneği Başkanı Oğuzhan Kabakcı, eş cinsel aktivizm ve LGBT dayatması hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Terapi almak isteyenlerin cinsel kimliğiyle barışması gerektiği yönünde dayatmaya maruz kaldığını ve meselenin farklı yönlerini tartışmaya açtıklarında homofobik yaftasıyla karşılaştıklarını söyleyen Kabakcı, "Dayatma öyle bir hale geldi ki homoseksüelliğin hayatınızı kısaltması veya hayat kalitenizi düşürmesi nedeniyle terapi almak isteseniz bile size kabul terapisi uygulamak istiyorlar. 'Sen böyle yaşayacaksın, kendinle barışacaksın. Biz seni buna alıştıracağız.' deniyor. Bu tam olarak dayatmadır." görüşünü paylaştı.
Kabakcı, eş cinsellik aktivizmi, LGBT propagandasının eş cinselliğin normal ve doğal olduğunun propagandasını yapmak olduğunu belirterek, "Aklınıza gelebilecek bütün propaganda araçları olabilir. Yürüyüşler, dijital yayın veya hukuk maddesi bile olabilir." diye konuştu.
PANDEMİ SONRASI GENÇLERİN EŞ CİNSEL PROPAGANDAYA MARUZİYETİ ARTTI
Eş cinsellik propagandasının özellikle "Netflix" gibi dijital platformlar aracılığıyla yapıldığını ve bundan ekran maruziyeti yüksek olan gençlerin daha çok etkilendiğini kaydeden Kabakcı, özellikle pandemi sonrası ekran maruziyetinin artmasıyla çevresindeki gençlerin eş cinselliğe dair sorular sormaya başladığını gözlemlediğini ifade etti.
Kabakcı, eş cinsel propagandaya maruz kalan gençlerin sayısındaki astronomik artışı gördükten sonra bu konuda faaliyet yürütmek üzere 2023 yılında "Doludizgin Derneği"ni kurduklarından bahsederek, şunları söyledi:
"Pandemi sonrasında gençlerin günlük telefon kullanım süresi 7 saati geçti . Bunun yüzde 50'sinden fazlası sosyal medya. Sosyal medya eş cinsel aktivizmin ve dayatmanın yapıldığı bir alan. Bu yüzden bir etkilenme oluyor. Biz de dijital dünyada yayınlar yapıyoruz. Konunun uzmanı olan bilim adamlarını ağırlıyoruz. Transseksüelliği konuşmak için bir ürologla, bir jinekologla veya bir enfeksiyon uzmanıyla konuşmanız gerekiyor."
Kabakcı ayrıca, daha önce eş cinsel hayat yaşamış ama daha sonra normale dönmüş insanların hayat hikayelerini dinlediklerini ve meselenin siyasi ve politik olarak süreç içerisinde nasıl evrildiğini ele aldıklarını kaydetti.
Dijital dünyada yaptıkları faaliyetleri yürütürken pek çok sansürle karşı karşıya kaldıklarını belirten Kabakcı, konuyla ilgili bilimsel bir bilgi aktarıldığında dahi bunun "homofobik" olarak yaftalanıp içeriğin kaldırıldığını hatta hesaplarının kapatıldığını bildirdi.
HOMOFOBİ SÖYLEMİ İSLAMOFOBİK TUTUMUN GÖRÜLMESİNİ ENGELLİYOR
Kabakcı, eş cinsel propaganda neticesinde yanlışlanmış bilgilerin hala kamuoyunda doğruymuş gibi kabul gördüğünü ancak bazı bilimsel bilgilerin paylaşılmasına dahi izin verildiğinin altını çizerek, şu şekilde konuştu:
"Örneğin Avrupa'da yapılmış bazı araştırmalar transeksüellerin ameliyat olmaları halinde ömürlerinde ortalama 28 yıl kısalma olduğunu söylüyor. Ancak bunu insanlarla paylaşmanıza müsaade etmiyorlar. Aile Platformu'nun yaptığı bir araştırma, 25-34 yaş arası gençlerin yüzde 25'inin, 18-25 arası gençlerin ise yüzde 50'sinin eş cinselliğin doğuştan olduğunu düşündüğünü ortaya koydu. Ancak, Science Dergisi'nin 2019 senesinin ağustos ayında yayınladığı ve 500 bin insan geni üzerinde yapılan bir çalışma 'eş cinsellik geni' diye bir gene rastlanılmadığını ortaya koydu."
İslam'da eş cinselliğe dair yaptıkları bir programda kaynaklarını göstererek İslam'ın eşcinselliğe nasıl baktığını anlatmalarına rağmen bu videonun "homofobik" olduğu gerekçesiyle kaldırıldığından bahseden Kabakcı, böyle bir videonun kaldırılmasının aslında "İslamofobik" bir tutum olduğunu ancak "homofobi" söyleminin çok güçlü olması nedeniyle bu durumun ekarte edildiğini anlattı.
EŞ CİNSELLİK DAYATMASI BİLİMSEL ÇALIŞMALARA SET ÇEKİYOR
Kabakcı, kendilerinin hiç kimseye yönelik ayrımcı bir tutuma sahip olmadıklarını sadece hayat tercihleri nedeniyle karşılaşabilecekleri sıkıntıları bilimsel verilerle gösterme gayretinde olduklarını anlatarak, "Dayatma öyle bir hale geldi ki siz kendinizi hastalığa açık hale getirmesi, hayatınızı kısaltması veya hayat kalitenizi düşürmesi nedeniyle homoseksüel yerine heteroseksüel çekim yaşamak için terapi almak isteseniz bile size kabul terapisi uygulamak istiyorlar. 'Sen böyle yaşayacaksın, kendinle barışacaksın. Biz seni buna alıştıracağız.' deniyor. Bu tam olarak dayatmadır." görüşünü paylaştı.
Eş cinsel yönelimin haz arayışı nedeniyle değil de travma vakaları nedeniyle kaynaklandığı durumlarda "travma terapisi" yoluyla kişilerin biyolojik cinsiyetleriyle barıştırılması ve karşı cinse ilgi duymasının sağlanmasının mümkün olduğundan bahseden Kabakcı, ancak psikoloji veya psikiyatri literatürünün insanların bu durumdan rahatsızlık duymaları halinde bile bir çıkış yolu göstermemesinin dayatmanın merkezi olduğunu kaydetti.
Kabakcı, Amerikan Psikiyatri Birliği'nin (APA) 1973 yılında eş cinselliğin artık ruhsal hastalık olarak tanımlanamayacağı oturuma başkanlık eden Prof. Dr. Robert Spitzer'in 2003 yılında bu durumun tersine işaret eden bir araştırma sonucu elde ettiği bilgisini paylaşarak sözlerini şu şekilde tamamladı:
"Bu araştırma kapsamında Spitzer, terapi alan 200 kişiyle yaptığı saha çalışmaları neticesinde katılımcıların yüzde 67'sinin homoseksüel bir hayat yaşarken heteroseksüel bir hayata geçiş yaptığını paylaşınca üzerinde korkunç bir baskı oldu, ölüm tehditleri aldı ve araştırmayı geri çekmeye karar verdi. Derginin sahibi 'Hayır ben bu araştırmayı çekmeyeceğim.' dedi de hala elimizde o araştırma var, ulaşılabilir. Erkeklerin cinsel yönelim olarak kadına gitmemesindeki en temel sebep özgüven eksikliği. Sahada karşılaştığımız insanlara terapi öncesi ve sonrası sende ne değişti diye sorduğumuzda hepsinin ortak cevabı 'Ben özgüven sahibiyim artık. Hayata karşı özgüven sahibiyim. Kadınlara karşı özgüven sahibiyim. Kendi kararlarımı alabiliyorum.' oldu."