Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığının işbirliğinde ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın himayesinde gerçekleştirilen "Geleceğimi Koruyorum" konulu sosyal sorumluluk projesinin tanıtım toplantısı MEB Şura Salonu'nda düzenlendi.
Emine Erdoğan konuşmasında, projeyi hayata geçiren bakanlıklara teşekkür etti.
Toprak ve suyun hayat anlamına geldiğini, yoklukları halinde yaşamın olamayacağını vurgulayan Erdoğan, insanın gıda almadan vücudundaki besin depolarını kullanarak günlerce, su olmadan ise sadece bir kaç gün yaşayabileceğine dikkati çekti.
Toprak ve su hassasiyetinin çocukların farkındalık alanlarına taşınmasının önemine değinen Erdoğan, geleceğin en önemli meselesinin doğal kaynakların yönetimi olduğunu söyledi.
Dünyanın kalabalıklaştığına işaret eden Erdoğan, dünya nüfusunun 150 yıl önce 1 milyarken bugün 7 milyar olduğunu, 2050'de 9 milyar olmasının beklendiğini belirtti.
Nüfusla birlikte ekonominin büyüdüğünü, ekonomi büyüdükçe çevreye verilen tahribatın da arttığını vurgulayan Erdoğan, "Gittikçe kuraklaşan temiz su kaynaklarını yitiren bir dünyada yaşıyoruz. Çocuklarımız bugün eski kuşakların yaşadığı çevreden çok daha farklı bir çevrede büyüyorlar. Eskiden evlerinin doğal bahçelerinde toprağın ve güneşin kucağında en doğal yiyeceklerle besleniyorlardı. Şimdi doğumlarından itibaren damarlarında kimyasallar dolaşmaya başlıyor" diye konuştu.
Erdoğan, çocukların yüzde 70'e yakınının kentlerde yaşadığını, doğal yaşamı tecrübe edemeden, ağaçları tanıyamadan, yaprakları birbirinden ayırt edemeden yetiştiğini dile getirdi.
-"Suyu çok dikkatli kullanmak ve kirletmemek gerek"
Bir avuç toprakta gözle görülmeyen bir çok canlı olduğunu anlatan Erdoğan, toprağın sadece insanlar için değil hayvanlar ve bitkiler için de vazgeçilmez olduğunu söyledi.
Erdoğan, toprağın, bitkilerin evi, hayvanların yaşam alanı olduğunu ifade ederek "Toprağı kaybettiğimizde onu geri kazanmak çok zor. Bir santimetre kalınlığında toprağın oluşması için yüzlerce yıl geçmesi gerekiyor. Bu nedenle bu değerli emanete hep birlikte sahip çıkmalıyız" dedi.
Dünyadaki suların yüzde 97'sinin okyanus ve denizlerdeki tuzlu su, yüzde 3'ünün kullanılabilen tatlı su olduğunu vurgulayan Erdoğan, suyu çok dikkatli kullanmak ve kirletmemek gerektiğini kaydetti.
Öğretmenlere seslenen Erdoğan, "İnsanların geleceği sizlerin ellerinde. Sizin açtığınız ufuk kadar bilinçlenecek yeni nesiller. Doğal kaynaklarını koruyan çocuklar, sizlerin gayretleriyle yetişecekler. Çocuklarımızı geleceğin en önemli sorunu olan çevre konusunda duyarlı olmaya hazırlayalım" dedi.
Emine Erdoğan, ailelere çocuklarını tabiat hakkında bilinçlendirmeleri tavsiyesinde bulundu.
Doğal çevre hassasiyetinin soyut bir kavram olduğunu vurgulayan Erdoğan, bunun ancak duygu ve davranışlarla gösterilebileceğini, öğretmenlerin ve ebeveynlerin rol model olmasıyla mümkün olabileceğini söyledi.
Bakan Avcı'dan bir ricası olduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:
"Tüm okullarımızda ekoloji sınıfı açmak. Hiç olmazsa okul bahçelerinin bir bölümünde ekim alanı oluşturmak seferberliğini başlatalım. Okullarımız, şehirlerimizin öğretmenleri olsun. Gri beton alanlar olabildiğince azaltılsın, çocuklarımızın bitkileri yakından tanıyabileceği bahçe düzenlemeleri yapılsın. Yemyeşil okullarımız olsun. Geleceğimi Koruyorum Projesi belki de buna vesile olur."
Erdoğan, sadece Türkiye'yi değil tüm dünyayı etkileyen küresel bir sorunla karşı karşıya olunduğunu belirterek verimli toprağı koruma hedefiyle 2015'in Birleşmiş Milletler (BM) tarafından "Toprak Yılı" ilan edildiğini hatırlattı.
Bunun geç kalınmış bir seferberlik olduğunu, toprağın korunmasının dünyanın geleceğini yakından ilgilendirdiğini ifade eden Erdoğan, bu gidişata "dur" demenin yolunun, tüketim alışkanlıklarının gözden geçirilmesi ve kapsamlı bilinç oluşturulmasından geçtiğini söyledi.
Bu bilincin evler ve okullarda açığa çıkabileceğini dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bir kişide, bir evde, bir okulda başlayacak duyarlılık genişleyerek kitleselleşecektir. Minik bir saksıda başlayan ilgi, çocuklarımızı tabiatın zenginliklerini öğrenmeye yöneltecektir. Sevgi bilmekle başlar. Tabiatın dilini öğrenen çocuk onu daha da sever, sevdikçe daha iyi korur. Her şey minik bir kürek, küçük bir saksı, bir avuç toprak ve tohumla başlıyor. Çocuklarımız kendi ekebilecekleri tohumlar sayesinde toprakla temas edecek bir bitkinin yetişme sürecine şahitlik edeceklerdir. Bu süreçte emeği, sabrı öğrenecek, çaba harcadıkları şeye daha çok sahip çıkacaklardır. Çocuklarımız tabiatı hoyratça kullanan anlayışın esiri olmayacaklardır. Yaşadığı doğal çevreyle dost olacaktır."
Emine Erdoğan, proje kapsamında 2 yıl boyunca yapılacak etkinliklerin bir nesle çevre duyarlılığı ve tabiat dostluğu kazandırmaya vesile olacağını söyledi.
Daha sonra, Erdoğan'a "toprak" ve "su" adlı karakterler, çiçek ve çeşitli bitkilere ait bilgiler içeren yeşil defter takdim etti.
-"Toprak Yılı, bugüne kadar verilen diğer adlara göre anlamlı"
Bakan Avcı da konuşmasında, iki bakanlık arasında imzalanan "Geleceğimi Koruyorum" protokolünün, ülke ve bütün insanlık için hayırlı sonuçlar getirmesini, insan ve tabiat konusunda unutulanları hatırlamaya vesile olmasını temenni etti.
BM FAO tarafından 2015'in "Toprak Yılı" ilan edildiğini anımsatan Avcı, "Toprak Yılı, bugüne kadar verilen diğer adlara göre gerçekten güzel, anlamlı, şiirsel bir ad. İnsanın tabiatta ait olduğu yere, insanoğlunun köklerine vurgu yapan ve modern insanın ne yazık ki unuttuğu pek çok değeri hatırlatmaya dönük bir vurguyu içinde barındırıyor" değerlendirmesinde bulundu.
Tabiat, bütün canlılar ve bunların ana merkezi toprak düşünüldüğünde, Aşık Veysel'in ve Kara Toprak şiirinin hatırlandığını dile getiren Avcı, eserin "Adem'den bu deme neslim getirdi. Bana türlü türlü meyve yedirdi. Her gün beni tepesinde götürdü. Benim sadık yarim kara topraktır" dizelerini okudu.
Bakan Avcı, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu mısralardaki derin anlamı kavrayabilseydik sadece bunu anlayabilseydik eğer bugün özellikle gelecek nesiller adına, yani sizler adına hissetmekte olduğumuz endişelerin pek çoğunu belki hissetmeyecektik. İnsanlık kendisini tabiatın bir parçası olarak görmekten vazgeçerek kaybetmeye başladı, dünyayı, kainatı, tabiatı fizik biliminin dar sınırları içine hapsederek parçası olduğu sonsuzluktan koptu ve böylece tabiatla uyum içinde yaşamak yerine tabiatla savaşmayı seçti. Kurdun, kuşun hakkını ihmal etti. Aşırı tüketimin, sanal ve icat edilmiş ihtiyaçları karşılamak için yok etme hırsının cenderesi altında huzurunu, sağlığını tehlikeye attı."
-"İnsanoğlu toprağa dönmeli, kalbine dönmeli"
Toprakta sonsuz sayıda organizma bulunduğuna işaret eden Avcı, mikroskobik bakterilerden karıncalara, kuşlardan köstebeklere uzanan bu sonsuzluğun yerine hiç bir şeyin konulamayacağı bir hayat döngüsünü barındırdığını vurguladı.
Uzmanlara göre, bir çay kaşığı toprakta 4 bin çeşit ve yeryüzündeki insan sayısından daha fazla canlının yaşadığını, kainatta bütün canlıların bir zincirin halkaları gibi birbirine bağlı bir şekilde hayat sürdüğünü dile getiren Bakan Avcı, bu hayatın ana kaynağının da "kara toprak" olduğunu vurguladı.
Avcı, şöyle konuştu:
"Bugün geldiğimiz noktada eğer kadim toplulukların, mesela Avustralya Aborjinlerinin, Kızılderililerin toprağa ve kainata ne kadar sağlıklı yaklaştıklarını yeni yeni anlamaya başlamışsak alacağımız tutum da bellidir, özümüze dönmek, tabiatla uyum ve barış içinde yaşamayı yeniden öğrenmek, geleneğin semboller dilini yeniden keşfetmek. Buna mecburuz çünkü bilmeliyiz ki tabiatla uyum içinde yaşamayı öğrenmeden diğer insanlarla barış ve uyum içinde yaşamayı da beceremiyoruz.
Bozulan dengeyi onarmak, tabiat felsefesini ihya etmek, adetullahın, sünnetullahın farkına varmak insanlığın geleceğini kurtaracak, bize köklerimize dönme imkanı verecek inşallah. İnsanoğlu toprağa dönmeli, kalbine dönmeli, kaybettiklerimizi yeniden hatırlamalıdır."
Bakan Avcı, "Geleceğimi Koruyorum Projesi"nin de bu ümidi destekleyecek ve bu amaçlara hizmet edecek bir büyük iyilik projesi olduğunu belirterek, "Çalışma kapsamında 30 büyükşehir il sınırları içinde yer alan okul öncesi, ilkokul birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü sınıf öğrencilerine, öğretmenlere ve anne babalara hitap eden eğitim faaliyetleri gerçekleştirilecek. İki yıl sürecek bu çalışmalar sonunda çocuklarımızda fıtri olarak zaten var olan toprak ve tabiat sevgisinin yeşertilmesi, beslenmesi, bu konuda öğrencilerimizden başlayarak bütün topluma yayılan bir şuur oluşturulması temel gayemizdir" ifadelerini kullandı.
Projenin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ve eşi Emine Erdoğan'ın himayelerinde devam edeceğini bildiren Bakan Avcı, kendisine ali cenaplıkları için teşekkür etti.
-Emine Erdoğan, tohum ekti
Toplantıda öğrenciler ile protokoldekilere içerisinde çeşitli meyve ve sebze tohumlarının bulunduğu, ağaç ve bitki örnekleri ile bunların yetişme koşullarının zengin görsellerle işlendiği "Yeşil Defter" dağıtıldı.
Konuşmaların ardından Emine Erdoğan, öğrenciler ile MEB Şura Salonu'nun bahçesinde saksıya tohum ekti.
Emine Erdoğan, "ne ektiği"nin sorulması üzerine, "Ben sevdiğim için acı biber ektim" yanıtını verdi.
Erdoğan, çocukların bu bilince sahip çıkması gerektiğine işaret ederek "Türkiye'yi daha yeşil, daha sulak bir alan haline getirmek için hep birlikte el ele vererek öğretmenlerimiz, öğrencilerimiz, velilerimiz ile birlikte hep birlikte gayret edip hiç olmazsa zararın neresinden dönsek kardır diyoruz. Bakanlarımıza, gayretleri için çok teşekkür ediyoruz. Gerçekten çok hayırlı, çok faydalı bir çalışma yaptınız. Sizleri tebrik ediyoruz. BM Temsilcimize de ülkemizde böyle bir etkinliğe öncü oldukları için çok teşekkür ediyoruz" değerlendirmesinde bulundu.
Toplantıya, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Kutbettin Arzu, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Türkiye Temsilcisi Yuriko Shoji, öğrenciler, öğretmenler ve diğer davetliler katıldı.