AKŞAM
MUSTAFA KARTOĞLU
Başkan Erdoğan, Türk Devletleri Teşkilatı Zirvesi'ne katıldığı Kazakistan ziyareti dönerken gündeme ilişkin önemli açıklamalar yaptı:
ASTANA ZİRVESİ: "Gazze başta olmak üzere, işgal edilmiş Filistin topraklarında yaşanan insanlık dramını da zirve gündemine taşıdık. Akan kanı durdurup, kalıcı barışa nasıl katkı sunabileceğimiz konusunda görüş alışverişinde bulunduk."
GARANTÖRLÜK: "Garantörlük konusunu bu olaylar başladığı andan itibaren sürekli söyledik, söylüyoruz. Garantör ülke olabiliriz. Kıbrıs'ta, Yunanistan garantör ülke olabiliyor, İngiltere garantör ülke olabiliyor, Türkiye haliyle garantör ülke ise, Gazze'de neden benzeri bir yapı olmasın? Gazze'de Türkiye'nin garantör ülke olmasından daha tabii ne olabilir? Yani biz orada da garantör ülke rolünü üstlenebiliriz. Bunun şekli ne olur onu olaylar gösterir, onu zaman gösterir. Bunun güvenlik boyutu da olur, siyasi boyutu zaten olacaktır ve bütün bunlarla beraber tarihi ve kültürel boyutu da var zaten."
BATI, İSRAİL'İN YANINDA: "Saldırıların başlamasının üzerinden bir aya yakın zaman geçti. Şu anda gelişmeler işi biraz daha İsrail'in aleyhine doğru taşıyacak diye görüyoruz. İsrail bu acımasız adımı kendi gücüyle atmadı. Amerika dendiği zaman akla Amerika'nın kendisi gelmemeli. Amerika bana göre Batı'nın içerisinde değerlendirilmeli. Başta Amerika olmak bütün Batı şu anda İsrail'in yanında."
HUZUR FORMÜLÜ: "Tüm bu yaşananlar bittiğinde bizler Gazze'nin 1967 sınırlarında, coğrafi bütünlüğe sahip, başkenti Doğu Kudüs olan, bağımsız Filistin devletinin ayrılmaz bir parçası olarak, huzurlu bir bölge olmasını isteriz. Tüm çabamız artık insanların ölmediği, yerlerinden edilmediği, hastanelerinin, sokaklarının, okullarının, ibadethanelerinin bombalanmadığı huzurlu bir Gazze, huzurlu bir Filistin içindir. Bu sebeple bunu sağlayacak formülleri oluşturuyor ve dünyaya ilan ediyoruz. Oluşturulmaya çalışılan diğer formülleri de hakkaniyete uygunluk ilkesi çerçevesinde inceliyoruz. Biz bölgeye huzuru ve barışı getirecek formülleri destekleriz. Filistinlilerin yaşamlarını daha da karartacak, onları tarih sahnesinden aşama aşama silecek planların ise destekçisi olmayız."
UTANÇTAN EZİLECEKLER: "İsrail'in hukuk tanımayan anlayışını dizginlemekte aciz kalan uluslararası toplum en başta kendi ilkelerini yok saymaktadır. Filistinlilerin maruz bırakıldıkları katliamı görmezden gelmeleri yetmezmiş gibi, İsrail ile kucaklaşma yarışına giriyor ve daha çok bebek öldürmeleri için onları cesaretlendiriyorlar. Vicdanlarını hapsettikleri zindanlar yarın onlar için utanç duvarları olacaktır. Daha önce göz yumdukları katliamlar hatırlatılınca boyun büken Batılı devletler Gazze katliamındaki tutumlarının utancının altında ezileceklerdir."
HALKLAR SUSMUYOR: "Nerede adalet diye haykırıyoruz. Nerede barışı korumak üzere kurulmuş uluslararası kuruluşlar? Nerede insan hakları savunucuları? Devlet yöneticileri sussa da halklar susmuyor görüyorsunuz. Avrupa sokaklarında onca yasağa, onca engellemelere rağmen halklar adalet istiyor meydanlarda. Terör örgütlerinin militanlarına ifade özgürlüğü kılıfıyla son derece müsamahalı davranan kimi ülkeler, bir halkın sembolü Filistin bayrağını yasaklamaya dahi kalktılar. Neyse ki vicdan sahibi insanlar o yasaklara aldırış etmedi."
BM'DEKİ OYLAMA: "Nasıl bir yol izleneceğine ilişkin konuya gelecek olursak. İsrail çok yanlış bir adım attı. Bu adımla aslında kendi geleceğini kararttı, diyebilirim. Bu sadece İsrail'i değil, İsrail'in dışındaki uzantılarını da rahatsız eden bir durum. Onun için yapılması gereken buradan geri adım atması ve bu işin durmasıdır. Tabii bu işin bir numaralı sorumlusu da İsrail Başbakanı Netanyahu'nun ta kendisidir ve şu an itibarıyla İsrail'de Netanyahu aleyhinde konuşmalar başlamıştır. Onu dünya siyaseti de yargılıyor. En önemlisi de BM'deki Gazze'de acil ateşkes talebi oylamasında, 121 ülkenin İsrail'in ve beraberindekilerin karşısında durması... Oylamada sadece 45 ülke çekimser kaldı ve 14 ülke İsrail'den yana tavır takındı. Amerika'yı bir kenara koyarsanız, İsrail'in yanında kimse yok."
UCM'YE TAŞIYACAĞIZ: İsrail'in insan hakları ihlallerini ve savaş suçlarını Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne taşıyacak girişimlere destek vereceğimizi açıkladım. Bunun çalışmasını başta Dışişleri Bakanlığımız olmak üzere ilgili makamlarımız yürüteceklerdir. Biz uluslararası hukuku işletmek için, savaş suçlarının cezalandırılması için elimizden geleni yapacağız.
DİYET ÖDÜYORLAR: "Bunların tamamının İsrail'e borcu var. Ama Türkiye'nin İsrail'e borcu yoktur." Bundan daha net ifade olamaz. Çok samimi olduğum bir Alman siyasetçi "borcumuz var" diyor. Holokost var ya. Şimdi diyetini ödüyorlar. Avrupa'da çifte standardın, ilkesizliğin, hukuksuzluğun tarihi yazılıyor. Sıra sıra dizilmiş bebek cesetlerini görmezden getiren nedir? Avrupa'yı Gazze'ye yağan bombaları göremeyecek kadar körleştiren nedir? Bu nasıl bir diyet borcudur ki o zaman yapılanları aratmayacak derecede çirkin, insanlık dışı katliamları yok saydırabiliyor. Biz tarihte Avrupa'nın göbeğinde Bosna'da, Srebrenitsa'da neler yaşandığını ve o zaman Avrupa ülkelerinin tıpkı bugün olduğu gibi nasıl sessiz kaldıklarını ve katliama göz yumduklarını çok iyi biliriz."
HANGİ TEVRAT: "Netanyahu hangi Tevrat'tan bahsediyor, o önemli. Bizim için aslolan nedir? Sahih Tevrat'tır. On Emir, bunlar için yeter de artar bile. Adam kalkıyor, Tevrat'tan bahsediyor, diğer gün İncil'den bahsediyor. Senin yaptığının ne İncil'le ne Tevrat'la alakası var. İsrail'in barbarlığının sadece Tevrat'ta değil, hiçbir inançta yerinin olmadığının insanlara anlatılmasına ihtiyaç var.
Netanyahu, İsrail halkının da tepkisini çeken, vatandaşlarının desteğini yitirmiş biri. Tevrat'tan alıntı yaparak, dini terimler kullanarak yaptıkları katliamlara destek bulmak istiyor. Bu kişinin yaptığı tamamen halkla ilişkiler çalışması, popülist bir yaklaşım. İsrail ordusunun işlediği savaş suçlarını dini beyanlara meşrulaştırmak istiyorlar. Sağduyulu, savaşın kazananı olmayacağına inanan Yahudilerin eleştirilerini bu yolla bertaraf etme çabasındalar. Bu savaşı bitirmeye devletlerin gücü tabii ki yeterlidir ancak bu savaşı halkların vicdanı sona erdirecektir. Mazlumların sesine kulak veren milyonların haykırışları İsrail'e pes ettirecektir."
İİT ZİRVESİ KRİTİK: "İslam İşbirliği Teşkilatı Riyad Zirvesi'ni çok önemsiyorum. Riyad'da biz ateşkes için hem yükleneceğiz hem de bu ateşkeste usul itibarıyla neler olması lazım, esasta neler olması lazım onun ön çalışmalarını yapacağız. Zirvede bu usul-esas konusunda sunumlarımızı yapacağız ve buna göre inşallah ateşkes için şartları zorlayacağız. Burada tabii özellikle İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkelerin duruşu çok önemli. Bu ateşkes istediğini oylarıyla beyan eden 121 ülkenin içerisinden yanımıza çekeceğimiz ülkeler önemli. Bu adımla birlikte de ateşkesi zorlama bizim en önemli yolumuz olacak."
10 UÇAK YARDIM: "Biz Mısır'a 10 uçak ayni yardım gönderdik ve bunlar bölgeye ulaştı. Ama yardımlarımız Gazze'ye her gün sınırlı bir şekilde ulaşabiliyor. İlk günler 20-25 tırın, sadece bir kez de 50 tırın geçişine izin verdiler. Sürekli kontrole tabii tutulduğu için sınırlı sayıda tır içeriye girebiliyor. Onların girdiği yerler, dağıtıldığı güzergahlar da sürekli kontrol altında. Bu konuda Birleşmiş Milletler organları baskı yapsa da fayda etmiyor maalesef. İşgalden hemen sonra kurulmuş Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Teşkilatı, UNRWA var. Bunların da Gazze'de 65 yerel personeli şehit olmuş. Bütün Filistin halkından bu teşkilat sorumlu."
AB'NİN ÇÖZÜM PLANI: "Avrupa Birliği zaten bu dönem içerisinde çok garip, tutarsız rol oynadı. Şu anda İsrail'in yanında yer alan, aynı şekilde Rusya-Ukrayna savaşında diplomatik süreçlerin dışında kalan kim? Avrupa Birliği. Maalesef Avrupa Birliği'ne güvenimiz iyice sarsıldı. Avrupa Birliği yönetimi öncelikle uluslararası hukuka ve her fırsatta sözünü ettikleri evrensel değerlere güven meselesini iyice düşünmek durumundadır. Hastaneler vurulurken, mülteci kamplarında siviller öldürülürken, İsrail ibadethanelere, okullara, pazar yerlerine ölüm kusarken nerede olduklarını izah etmek durumundalar. İsrail'e ziyaretlerinde İsrail yönetimini uluslararası hukuka ve insan haklarına uymaya neden davet edemediklerinin hesabını temsil ettikleri halklara vermek durumundalar. Ben soruyorum Avrupa Birliği yönetiminin çözüm planı nedir? Barış konferansında sadece İsrail'in yer alması ve onun söylediklerinin çözüm diye dayatılması mı? Filistin topraklarının İsrail tarafından tamamen işgaline zemin hazırlayıp Filistin'in varlığına fiilen son vermek mi? Tarafların bir araya getirilmediği bir toplantının barışa hizmet etmesini düşünmek dahi yanlış olur."
TEMASIM YOK: "Benim şu anda bir temasım yok. MİT Başkanımız İbrahim Kalın İsrail tarafıyla görüşüyor. Tabii ki Filistin'le ve Hamas'la da görüşüyor. Şunu söyleyeyim, Netanyahu hiçbir şekilde bizim için muhatap alınabilir biri değil artık. Onu sildik attık. Bu konudaki kararı İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi'nde yapacağımız görüşmelerle vereceğim. Oradaki havayı bir görelim. Ama bunun dışında bağları tamamen koparmak, hele hele uluslararası diplomaside öyle bir şey olmaz. Onun için gerek Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, gerek Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı İbrahim Kalın ve gerek diğer bakan arkadaşlarımla, diplomasinin bütün imkanlarını kullanıyoruz ve buna devam edeceğiz."
PKK'YI ÖNLEMEDİLER: "Bizim beklentilerimizin içerisinde en önemli olan PKK terör örgütünün Stockholm caddelerinde yaptığı gösterilerdi. Bunu Sayın Başbakan ile konuştuk. Türkiye'ye İsveç'ten silah ihracının önünü açtıklarını da bizlere söylediler. O konularda bu adımları attıkları doğru. Ama PKK terör örgütünün İsveç'teki faaliyetleriyle ilgili maalesef şu ana kadar alınmış herhangi bir tedbir yok. Atılan bir adım yok. Bizim görevimiz ilk etapta bu işi parlamentoya sevk etmekti, yaptık. Şimdi parlamentoda arkadaşlarımız Cumhur İttifakı olarak biz, orada çalışmalarımızı devam ettireceğiz. Geçen gün NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg bana bir ufak teşekkür mesajı gönderdi. Benim bu işi Meclis'e gönderme adımımı olumlu bir adım olarak gördüğünü söylüyor. Ben de kendisine haber gönderdim. Dedim bundan sonrası parlamentoya ait. Amerika'nın Temsilciler Meclisi, senatosu varsa bizim de Meclisimiz var. Meclisimiz bunu nasıl yorumlayacak, nasıl bunun müzakeresini yapacak göreceğiz."
BOŞLUĞU DOLDURACAK: "Zirve vesilesiyle Türk dünyasının devletleri arasında bir güç birliği oluşsun. Bu güç birliği siyasi, askeri, ekonomik ve ticari boyutları da içersin. Aramızda kültürel noktada zaten birlik var. Şu anda siyasi birliğimiz de mevcut. Askeri noktada en önemli dayanışmayı Karabağ'da gösterdik. Bir devlet, bir millet böyle bir dayanışmayı arkasında görürse neticeyi de alabilir mesajı verildi. Teşkilatımızın (Türk Devletleri Teşkilatı) dinamizmi artık işlevsiz kalmaya başlayan küresel mekanizmaların boşluğunu kısa zamanda doldurma noktasında bizlere umut veriyor. Türk Devletleri Teşkilatı, uluslararası sistemdeki tıkanıklıkları açmak, etkin ve kalıcı çözümler üretmek için dünyanın yükselen gücü haline gelmektedir. Geleceği ve bugünkünden daha kapsayıcı, daha adil bir dünyayı inşa etmek için daha çok çalışacağız. Çünkü dünyanın umudu Türk Devridir..."