28 Şubat dönemine ilişkin 103 sanığın "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni cebren devirmeye, düşürmeye iştirak" suçundan yargılandığı davanın sanığı dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir, "Batı Çalışma Grubu ismini ben verdim, 'Ülkemizin yönü Batı'ya bakmaktadır' mesajını vermek için ismini 'batı' verdik. İç Güvenlik Harekat Dairesi bünyesinde çalıştı." dedi.
Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesindeki davada katılan sıfatıyla dinlenen dönemin DYP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller, beyanlarının ardından sanık ve sanık avukatları ile müştekilerin sorularını yanıtladı.
Çiller, bir soru üzerine, dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener'e bir komutanın hakaret ve küfür içerikli ifadeler kullandığını hatırlatarak, "Üzücüdür ama meseleler sadece bundan ibaret değildir. Ben, demokrasi mücadelesi yapan bütün arkadaşlarımın arkasında oldum, onlara siper oldum. Ama yaşananlar, bunlar bir değil, iki değil, üç değil. O dönem bunlar bir atmosferdi, bireysel olaylar da değildi. Bunlar olduğu zaman Genelkurmay, tıpkı Özbek Paşa meselesinde olduğu gibi, en ufak bir şey tepki vermedi. Hatta Özbek Paşa olayında olduğu gibi hakaret ve küfür eden paşa terfi dahi ettirildi." dedi.
RefahYol hükümeti döneminde Türkiye'nin OECD ülkeleri arasında yüzde 8 ile en fazla büyüyen ülke olduğunu, uluslararası alanda saygınlığının arttığını, Kuzey Irak'taki Talabani ve Barzani unsurlarının çatışmasını sonlandırdığını anlatan Çiller, hükümetin yıkılmasına sebep olacak hiçbir olay yaşanmadığını, hükümetin büyük bir uyum içerisinde başarılı icraatlar gerçekleştirdiğini söyledi.
"Bu şiddetle, cebirle çevrilmiş bir iradedir"
9'uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in, RefahYol hükümetinin ardından hükümeti kurma görevini ANAVATAN Partisi Genel Başkanı Mesut Yılmaz'a verdiğini, Yılmaz'ın da kendisini DYP Genel Başkanı olması hasebiyle ziyaret ettiğini anımsatan Çiller, "Yılmaz 'Benim başbakan olma isteğim yok. Bizim hükümet kurmamızı istiyorlar.' dedi ve omuzlarını gösterdi. Bir genel başkan partisini iktidar yapmakla görevlidir. Bu teklifi reddetmemim tek sebebi bunun milletin iradesine aykırı olmasıdır. Bu irade artık milletin iradesi değildir, milletin gönderdiği çoğunluk değildir. Bu şiddetle, cebirle çevrilmiş bir iradedir. Bu kurulmak istenen hükümet, bir darbenin hükümetidir. Yoksa hiçbir genel başkan partisini iktidar yapmaktan men edemez. Bu işin doğasına, eşyanın tabiatına ve o genel başkanın görevine aykırıdır." diye konuştu.
Çiller, "Refah Partisi ile Doğru Yol'un yapmış olduğu koalisyon parçalanmış toplumun, devlet ile millet arasındaki çatışmanın sona erdirilmesi için çok önemli bir fırsattı. Bu fırsatı iyi değerlendirseydik, çok güzel inşa edilmiş birlik, beraberlik ve tek Türkiye, bütünleşmiş Türkiye projesi inşa edilebilirdi." ifadesini kullandı.
Batı Çalışma Grubu'nun (BÇG) ne zamana kadar devam ettiğine ilişkin soru üzerine Çiller, ne zaman kaldırıldığını bilmediğini, o dönemde bazı konuların şeffaf olmadığını belirtti.
"Herhangi bir tekzip gelmemiş"
Bir soru üzerine Çiller, basına, dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya'nın "İrtica, PKK'dan daha tehlikelidir" dediğini, Gölcük'teki toplantıdan sonra "İrticanın kaynağı hükümettir" ifadesini kullandığını kaydederek, "Bu beyan basına yansımış durumda. Herhangi bir tekzip gelmemiş. Eğer bu gerçekten söylenmediyse bir algı operasyonu olarak kullanılmış ve bu daha da vahim." dedi.
Sanıklardan Çevik Bir'in o dönemde ABD'de, "Demokrasiye balans ayarı" yaptık dediğini, bütün gazetelerde bunun yayınlandığını ifade eden Çiller, sanıklardan Çetin Doğan'ın bir sorusu üzerine, "Merhum Erbakan, 'Buyurun şunları yapın, gidin camilere şunlara bakın. Şunları şunları, özel okulları denetleyin, bakın. Şu valilere kaymakamlara bakın' diye bir emir verdiyse çıkarın gösterin. Bunu gösteremediğiniz takdirde, başka hiçbir yerden vazife çıkardık diyemezsiniz." ifadelerini kullandı.
"O ifadeyi 'Oradaki çalışmalar balans ediliyor' diye Kofi Annan kullandı"
Sanıklardan dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir söz alarak, şunları kaydetti:
"Sayın Çiller'e 'Hoşgeldin' diyorum. Kendisiyle görev yaptık. Birtakım sataşmalar oldu. Balans ayarı konusu gündeme geldi. Balans ayarı kelimesini, ben Somali'den döndükten sonra BM'de görevimle ilgili çalışmamı Kofi Annan'a arz ettikten sonra, o ifadeyi 'Oradaki çalışmalar balans ediliyor' diye Kofi Annan kullandı. Ama bana atfedildi. 17 Ocak 1997'de rahmetli Demirel'e verilen brifingde de FETÖ anlatılmıştır, TSK'nın FETÖ tespitleri anlatılmıştır. Hiç bu konular konuşulmamıştır. "
Bir, Sincan'da tankların yürümesine değinirken, "Sincan'da ben zırhlı tümen komutanlığı da ikinci başkanlık da yaptım. Sincan'da bir yerde NATO'nun altyapısıyla ilgili bir yer vardır. Tank taburunun yeni gelen erlerine o yerin gösterilmesi için yapılmıştır, erken tarihe alınmıştır." iddiasında bulundu.
Devletin ilgili kurumlarında yapılmış BÇG benzeri hukuki kurumsal çalışmalar varken sadece BÇG'nin suçlandığı ifade eden Bir, "Halbuki birçok kurum bizle beraber paralel çalışmalar yaptı. Örneğin Başbakanlıkta Erbakan zamanında sürekli izleme merkezi vardı." dedi.
"Ben grafolog değilim"
Çiller de soruşturma sırasında ifade verirken, savcının gösterdiği belgelerdeki imzaların sahte olup olmayacağını bilemeyeceğini belirterek, Bir'e, "Ben zaten grafolog değilim. Benim bir şeyi hazmedip, söyleyebilmem için onu ciddi biçimde görmüş olmam, düşünmüş olmam gerekir. Onun üzerinde birtakım imzalar vardı, sizin de imzanız vardı. Sahte miydi, değil miydi, bilmiyorum." diye konuştu.
Kendisine BÇG belgelerini İçişleri Bakanı olan Meral Akşener'in getirdiğini tekrarlayan Çiller, "Eğer bunlar gerçekten devletin bakanlarıyla koordinasyon şeklinde yapıldıysa niye şaşkınlık içinde İçişleri Bakanı bana getirsin? Dehşet içinde devletin bakanları bana getiriyor. Bunda koordinasyon nerede? Akşener'in getirdiği belgeler ıslak imzalı belgelerdi." dedi.
Bu evrakı Necmettin Erbakan'a ilettiklerini, onun da 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e gönderdiğini anlatan Çiller, "Cumhurbaşkanı'nın bunu Genelkurmaya geri göndermesi teamüllere aykırı. Ama bu arada istihbaratın başında olan kişi, bu evrakı gönderenler tutuklanıyor, bir duyum işkence görüyorlar. Mahkemeye intikal ediyor. Mahkeme bu işin gerçek evrakı nedir? Bu evrakın doğrusu vardıysa Genelkurmay bunu niye mahkemeye göndermedi." diye sordu.
Sanık Çevik Bir, Batı Çalışma Grubu'nun Genelkurmay Başkanlığının bir prensip çalışması olduğunu belirterek, "Genelkurmay'da yeni bir konu gündeme geldiğinde çalışma grubu kurulması bir prensiptir. Batı Çalışma Grubu ismini ben verdim,' Ülkemizin yönü Batı'ya bakmaktadır' mesajını vermek için ismini 'batı' verdik. İç Güvenlik Harekat Dairesi bünyesinde çalıştı." ifadesini kullandı.
"28 Şubat döneminde TSK'dan atılanların yüzde 60'ı FETÖ'cü"
Sanık Çetin Doğan da Çiller'in sorulara net yanıtlar vermediğini öne sürerek, Batı Çalışma Grubunun o dönem 3 kez brifing verdiğini, brifing katılımcılarının "irtica ile ilgili çalışma yok mu?" soruları üzerine bu konuyla ilgili açıklamalarda bulunulduğunu savundu. Sanık Doğan, "Bizler o dönemde demokratik çizgide kaldık. O brifingte sorular üzerine 'Beyler, Türkiye Cumhuriyeti devletini, Türk Silahlı Kuvvetleri yönetmiyor. Bizim üstümüzde hükümet var, hükümetin üzerinde de Meclis var' demişimdir. Mesele bundan ibarettir." dedi.
28 Şubat döneminde TSK'dan atılanların yüzde 60'ının FETÖ'cü olduğunu iddia eden sanık Doğan, AK Parti'nin ordudan irtica sebebiyle atılanlara haklarını iade ettiğini, 15 Temmuz FETÖ'nün darbe teşebbüsünün ardından ilan edilen OHAL kapsamında çıkartılan KHK ile de hakları iade edilen bazı kişilerden haklarının geri alındığını savundu.
Sanık Doğan'ın bu sözlerine salonda bulunan bazı müştekiler tepki gösterdi.
Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Mustafa Yiğitsoy, duruşmaya verilen aranın ardından sanıklar ve müştekilerin Tansu Çiller'in ifadelerine karşı beyanda bulunmaları için talep ettikleri sürenin verilmesine, suçtan zarar gördüğüne karar verilen Fatma Zehra Toprak'ın davaya müdahilliğine karar vererek, duruşmayı erteledi.
AA