İlim Yayma Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Bilal Erdoğan, öğretmenliğin teşvik edilmesinin büyük önem taşıdığını söyledi.
Bu konuda sorumluluğun, bir yönüyle öğretmen ve idarecilerde olduğunu belirten Erdoğan, "Her ne kadar kapitalist düzen bize, 'Anahtar teslim; parasını verirsin, çocuğun eğitimini istediğin şekilde okuldan alırsın.' tarzı bir kurgu sunmuşsa da esasen elbette ki veli, çocuğun ailesi de bu eğitimin çok önemli bir tarafıdır." ifadesini kullandı.
Türkiye'de 8 öğrenciden birinin imam hatibe gittiğini aktaran Erdoğan, imam hatiplilerin her geçen yıl başarı çıtasını yukarıya taşıdığını söyledi.
Okul aile birlikleri ile okulları destekleyen STK'lerin toptancı çalışmalar yerine biraz daha detaya giren ve öğrenciyi birebir destekleyen çalışmaların parçası olmaları hususunun konuşulması gerektiğini düşündüğünü ifade eden Erdoğan, bu konudaki asıl görevin rehber öğretmenler, öğretmenler ve idarecilerde olduğunu dile getirerek şöyle dedi:
"İlim Yayma Vakfında dedim ki kendi kendime, 'Şu yurtta ismiyle kaç öğrenciyi biliyorum?' Oturuyoruz burada toplantı yapıyoruz, kararlar alıyoruz, bir şeyler yapıyoruz ama kaç öğrenciyi tanıyoruz? Bunu her birimiz kendimize sormalıyız. 'İlgilendiğim yurtta kaç talebeyi ismiyle tanıyorum, ilgilendiğim okulda kaç talebeyi ismiyle tanıyorum?' Bu düzeyde ilgilenmeye başladığımız zaman inanıyorum ki o zaman işte bu nitelik konusuna o zaman girmiş oluruz ama toplanıyoruz dağılıyoruz, salonları doldurabiliyoruz, birçok çocuğumuza etkinlik yapabiliyoruz ama o etkinlik acaba her bir çocukta hangi sonuca ulaşmamıza katkı sağladı?"
"Ölçemediğiniz şeyi yönetemezsiniz." prensibine dikkati çeken Erdoğan şöyle devam etti:
"Biz kısıtlı imkanları harcayan, kullanan sivil toplum kuruluşları olarak, 'İşte bu sene 1000 öğrenciye temas eden çalışma yaptım, toplam 1 milyon para harcadım, öğrenci başına 1000 lira. Ben bu çocuklarda ne gelişmeleri acaba sağladım, başardım?' Sene başında bazı bataryalar, bazı profil testleri, sene sonunda bazı profil testleri ve sene boyunca bazı odak grup çalışmaları yaparak bu çocuklarımızdaki gelişmeleri, detaylı incelikleri çözmemiz lazım ki yaptığımız çalışmalar daha isabetli olsun ve bu çalışmaların sonucunu alıp almadığımız konusunda da biraz daha içimiz mutmain olsun. Bu tür çalışmalarda, eğitim fakültelerindeki hocalarımızın, ölçme değerlendirme uzmanlarımızın da desteklerine ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Onları da çalışmalarımıza dahil etmemiz gerektiğini düşünüyorum."
"Öğretmenliğe kıymet vermeyi tercih edelim"
Türkiye'de 1 milyon 100 binin üzerinde devlette çalışan öğretmen olduğunu belirten Bilal Erdoğan, öğretmenleri motive etme ve güçlendirme konusunun ele alınması gerektiğini söyledi.
Türkiye'de öğretmen belirleme sisteminin "ideal meslek" kurgusuna göre değil memuriyet sistemine göre yapıldığını aktaran Erdoğan şöyle devam etti:
"Türkiye'de kimse iddia edemez ki ancak idealist insanlar öğretmen oluyor. Böyle bir iddiası olan varsa tartışabiliriz tabii ama birçoğu memur olmak için öğretmen oluyor. Velhasıl kelam, 'Ben ideal meslek olarak öğretmenliğe girdim.' diyerek gelenlerle bu öğretmenlik mesleği kurgulanmıyorsa Türkiye'de, o zaman bu gelen arkadaşlarımızı biz nasıl değerli hissettirebiliriz, yaptıkları işin önemine nasıl vakıf hale getirebiliriz, nasıl motive edebiliriz, buna kafa yormamız lazım ve bu şu anda eğitimde en hızlı sonuç alabileceğimiz ve sivil toplum olarak boynumuzun borcu olan bir çalışma sistematiği diye düşünüyorum. Gelin hep birlikte bizler imam hatip mezunu dernekleri olarak, imam hatipliler olarak kendi okullarımızdaki öğretmenlere kıymet vermeyi tercih edelim."
"Öğretmeni desteklemenin mücadelesini verirsek..."
Sisteme dahil olan idealist öğretmenin bile 3 yıl sonra "Niye uğraşıyorum?" diyeceğini aktaran Erdoğan şunları kaydetti:
"Ben olsam ben kendime güvenemem. 'Niye uğraşıyorum?'. 'Daha başarılı oldum diye birisi beni mükafatlandıracak mı?', 'Daha başarılı oldum diye bana bir kuruş fazla bir şey mi verilecek?' Var mı böyle bir şey öğretmenlikte? Yok. Başlıyorsun, emekliliğe kadar gidiyorsunuz. Yani dolayısıyla bir de bir tarafta yan gelip yatan çok fazla gayret göstermeyen birkaç öğretmen arkadaşını görürsen o da seni de demotive ediyor, 'Ben niye uğraşıyorum' diyorsun. Böyle bir ortamda bizim o zaman bu işin destekçileri, gönüllüleri olarak bu öğretmen arkadaşlarımızı yermek yerine, kınamak yerine, karşımıza almak yerine, yanımıza almanın, arkasında durmanın, desteklemenin mücadelesini verirsek, moral-motivasyon verecek çalışmaları güdebilirsek o zaman onun neticesini biz bir öğretmenle onun o gün sınıfındaki 30-40 öğrencide gerçekleştirmiş, başarmış oluruz."
"En başarılı çocuklarımızı öğretmen olmayı teşvik edeceğiz"
Öğretmenlerin motivasyonun artıracak çalışmaların hızlı şekilde dönüşü olacağına inandığını belirten Erdoğan, "Bugün mevcut öğretmenlerimizi motive edelim; peki '10 yıl sonra, 20 yıl sonra daha iyi bir öğretmen kadrosuna nasıl sahip olabiliriz' diyorsak o zaman çocuklarımız öğretmen yapacağız. O zaman en başarılı çocuklarımızı, öğretmen olmaya teşvik edeceğiz." dedi.
"Öğretmen olmak isteyen var mı?" şeklinde anaokulu ve ilkokullarda soru yöneltildiğinde, çocukların çoğunluğunun el kaldırdığını ifade eden Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ortaokulda sorun aynı soruyu, azalıyor. Lisede sorun, neredeyse el kaldıran göremiyorsunuz. Özellikle başarılı okullarda bu tablo daha da kötü. Bunu biraz daha kurcaladığımız zaman, öğretmeninden şikayet eden öğrenci, öğrencisinden şikayet eden öğretmenlerle karşılaşıyorsunuz. Dolayısıyla eğer biz Türkiye'nin geleceğini kuracak olan bu çocuklarımızı yetiştiren öğretmenlerimiz en nirengi noktadaysa eğer, o zaman göz bebeğimiz çocuklarımızı çok seviyorsak, çok başarılı olduklarını düşünüyorsak, çok büyük işler yapsınlar istiyorsak, kendi çocuklarımızı eğitime, öğretmenliğe yönlendirelim, akademisyen olmaya yönlendirelim. Okul öncesinde, ilkokulda ya ortaokulda, lisede, ya üniversite koridorlarında nesil yetiştirmek isteyen neferleri acaba motive edebiliyor muyuz? Biraz daha orta ve uzun vadede bunun hesabını yapmamız gerektiğini düşünüyorum."
En başarılı imam hatiplerde, başarılı öğrencilerin çoğunlukla mühendislik ya da tıp eğitimi almak istediğini kaydeden Bilal Erdoğan, "Hani eğitim fakültesine giden, hani öğretmen olmak isteyen, hani ilahiyat fakültesine giden?" diye sordu.
Kartal İmam Hatip Lisesinde ilahiyat fakültesine ve sosyal bilimler alanındaki diğer bölümlere gitmesi için öğrencileri teşvik ettiklerini belirten Erdoğan şöyle konuştu:
"Bugün bizim boğuştuğumuz meselelerle boğuşacak olanlar fikredenler, sosyal bilimciler, kanaat önderleri, toplumun önünde yürüyen insanlar, yazdıklarıyla çizdikleriyle konuştuklarıyla kitlelere ilham veren insanlar, bu insanları tıp fakülteleri, mühendislik fakülteleri yetiştirsin gönül arzu ediyor ama istisna. Dolayısıyla toplumun meselelerine kafa yoracak, özellikle İslami ilimleri 21. yüzyılda yeniden yüceltecek fikir insanlarını yetiştirmek istiyorsak, bu parlak çocuklarımızın özellikle ilahiyat fakültelerimize, sosyal bilimlere yönlenmesini sağlayacak öğretmenlere ihtiyacımız var."
"Benim içim çok rahat"
İmam hatip liselerinde meslek derslerini verecek öğretmen bulunamadığı dönemlerden bugünlere büyük aşamalar kaydedildiğini, üniversite sınavlarında, uluslararası alanda ve TEKNOFEST organizasyonlarındaki imam hatiplilerden söz edildiğini, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un da aralarında yer aldığı imam hatiplilerin başarılarını müşahede ettiklerini dile getiren Erdoğan, "Yeni yetişen çocukların önümüzdeki 20-30 yıla nasıl damgasını vuracağı konusunda benim içim çok rahat ama elimizdeki imkanlarla, motivasyonlarla daha iyisini yapabileceğini düşünüyorum ve bunun mücadelesi içinde olmamız gerektiğini düşünüyorum." dedi.