Atatürk’ün Misak-ı Milli vasiyeti, devlet ajandasında milli bir ukde olarak kaldı. 1923’te içe kapanmacı bir siyaset anlayışına gömülen Türkiye, Özal ile cesur bir çıkış yaptı. Ancak o da arkasında Musul’a girecek orduyu bulamadı.
1
Bazen yüksek perdeden bazen fısıltıyla da olsa Türkiye'nin Musul ve Kerkük ukdesiaslında hiç kaybolmadı ve devlet aklının bir köşesinde kaldı. Türkiye, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile cesur bir çıkış yaptı, Erdoğan ile de sahaya indi. Her ne kadar Atatürk, Lozan'dan sonra Misak-ı Milli konusunu pek gündeme getirmemiş olsa da Musul'u bir vasiyet olarak dile getirdi. ANAP'ın eski Sakarya Milletvekili Yalçın Koçak, Musul'un Atatürk'ün vasiyeti olduğunu belirterek "Atatürk, Amerikalı general Mac Artruhur'a 1937 yılında aynen şunları söylüyor: Allah nasip eder ömrüm vefa ederse Musul, Kerkük ve Adalar'ı geri alacağım. Selanik'te dahil Batı Trakya'yı Türkiye hudutlarına katacağım. İşte bu Atatürk'ün vasiyetidir. Bu vasiyeti İnönü de biliyordu. Hatta bunu Bülent Ecevit'e de söylemişti" dedi.
ECEVİT DOĞRULADI
Ecevit ise Atatürk'ün bu vasiyetine ilişkin şunları söylemişti: "İsmet İnönü, genel sekreteriyken beni çağırıp 'Şartlar elvermiyordu biz alamadık. Şartlar elverdiğinde Türkiye'nin Musul'u topraklarına katması uygun ve gerekli olacaktır. Bunu hatırından çıkarma' dedi" Ecevit, bu vasiyeti dönemin cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e de aktaracak ama bir sonuç alamayacaktı. Koçak, Ecevit'in "Şartlar oluştu Kıbrıs'ı aldım" dediğini de aktardı.
GENELKURMAY BAŞKANI İSTİFA ETTİ
1992'de Ankara Kent Otel'inde Özal'ın direktifiyle yapılan ve Irak'taki aşiretlerin katıldığı toplantının aktörlerinden olan Koçak, Özal'ın Musul meselesiyle yakından ilgilendiğini ve Körfez Savaşı sırasında Musul'a girmeyi istediğini belirterek şunları söyledi: "Özal çıkmamak üzere girmek istedi Musul'a. 1990'da Köşk'te zirve yapıldı. Kemal Yamak Paşa ve ekibi Özal'ın bu fikrine destek çıktılar. Ancak Kenan Evren ve NATO'cu askeri grup karşı çıkarak engelledi. Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay da Özal'ın Musul'a girme kararlığını görünce istifa etti. 1998'te Evren verdiği bir mülakatta Musul'a girmek isteyen Özal'ı kendisinin durdurduğunu söylemişti." Musul'un alınmasını isteyen bir mektup gönderen Alparslan Türkeş dışında bütün siyasi liderlerin Özal'ın karşısında olduğunu belirten Koçak, Demirel'in de bunların başında geldiğini söyledi. Koçak o döneme ilişkin bir bilgiyi de ilk kez paylaştı: "Demirel'in sağ kolu olan Necmettin Cevheri, Özal'a geldi. Demirel'in 'Özal Musul'a mehter marşıyla girerse bir daha onu iktidardan indiremeyiz' dediğini ve bu yüzden destek vermediğini söyledi. Musul milli bir meseledir ama o dönem iç politika malzemesi yapıldı. Musul, Türk siyasetçilerine bırakılmayacak kadar önemlidir. Biz orada çimento idik, maalesef çözüldük"
ERDOĞAN SAHAYA GİRDİ
Özal'dan sonra bu meseleyi dillendiren ve kararlılıkla Misak-ı Milli vurgusu yapan diğer isim ise Cumhurbaşkanı Erdoğan oldu. Erdoğan' "Eğer Misak-ı Milli'yi kavrarsak, anlarsak Suriye'deki sorumluluğumuzun, Irak'taki sorumluluğumuzun ne olduğunu anlarız. Eğer bugün 'Musul üzerinde bizim sorumluluğumuz var, onun için hem masada hem de arazide olacağız' diyorsak sebebi var" diyerek devlet aklını yeniden tedavüle soktu.
BABA BUSH'TAN ÖZAL'A: MUSUL HAKKINIZDIR ALIN
Birinci Körfez Krizi sırasında ABD Başkanı George Bush, Özal'a "Biz güneyden gireceğiz. Siz de kuzeyden Irak'a girin. Musul ve Kerkük'te hakkınız var. Buraları alın" diyerek Türkiye'ye yeşil ışık yakmıştı. Dönemin başbakanı olan Yıldırım Akbulut, yıllar sonra bazı eski ANAP'lı milletvekilleri ile sohbetinde, Özal ile Bush arasında şu diyaloğun yaşandığını aktarmıştı:
Bush: Sayın Özal, Kuzey Irak ve Kerkük'e girin.
Özal: Sayın Bush, bugün gir diyorsunuz. Yarın da çık dersiniz.
Bush: Kim girdiği yerden çıktı ki siz de çıkacaksınız... Kıbrıs'a girdikten sonra çıktınız mı?
Özal'ın kardeşi Korkut Özal'da Bush ile Kerkük ve Musul konusunda gizli bir anlaşma yaptığını belirterek şöyle demişti: Kuzey cephesini Türkiye sağlamlaştıracaktı. ABD ise güneyden Irak'a girecekti. Türkiye'nin varlığı güneydeki ABD güçleri üzerindeki baskıyı azaltacaktı. Böylece çok kolay bir biçimde Bağdat'a gireceklerdi. Turgut Bey, baba Bush'a, sürekli 'Musul ve Kerkük'te kalırsak ve çekilmezsek ne olur, bu sizin için mümkün mü?' diye sordu. Başkan hiç zaman bile istemeden kendisine 'Tabi olur, niye olmasın. Bu bizim için hiçbir zaman sakınca yaratmaz. Bu sizin kendi işiniz. Elbette kalabilirsiniz' cevabını vermişti.SABAH