AA
Gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Ünal, TBMM Başkanlığı seçimin sonuçların hayırlara vesile olmasını diledi ve TBMM Başkanı Mustafa Şentop'a muvaffakiyetler temennisinde bulundu.
Ünal, sosyal medya düzenlemesine yönelik olarak da Avrupa Birliğinin sosyal ağları, bilgi toplumunun hizmet sağlayıcısı olarak tanımladığını hatırlattı.
"Sosyal ağları bilgi toplumunun hizmet sağlayıcısı olarak tanımladığınız zaman bu hizmet sağlayıcılarını iki şeyden korumanız gerekiyor." diyen Ünal, Avrupa Birliğinin internet ortamına ilişkin kırmızı çizgilerinin dezenformasyon ve terörle mücadele olduğunu söyledi.
Sosyal medyanın yalan, iftira, hakaret özel hayatın dokunulmazlığı kişisel verilerinin ifşası alanı olmaması gerektiğinin altını çizen Ünal, şöyle konuştu:
"Bu konuda düzenleme yapmayan ülkelerde sosyal ağlar adeta bir operasyon aparatına dönüşmüş durumda. Buralarda hukuksuz bir şekilde her önüne gelen, klavyenin arkasına saklanan ve istediği şekilde hareket ediyor. Bunun sonuçlarında da ortaya dezenformasyonun insan zihnini, insan ilişkilerini zehirlediği bir süreç ortaya çıkıyor. "
- Sosyal ağlar salgın sürecinde de yoğun kullanıldı
Mahir Ünal, salgın sürecinde sosyal ağların çok yoğun şekilde kullanıldığına dikkati çekti.
Siyasetin bu dönemde sosyal ağlarda konuşulduğunu anımsatan Ünal, sosyal medyada çıkan dezenformasyonun siyaseti zehirlediğine işaret etti.
Bu süreçte sosyal medyaya yönelik bir farkındalık çalışması yaptıklarını anımsatan Ünal, birinci "fazda etik farkındalık", ikinci fazda "dijital farkındalık" ve üçüncü fazda "yerel ve küresel farkındalık", dördüncü fazda da "bu mecraların yasal bir zemine kavuşturulması" konularını değerlendirdikleri bilgisini verdi.
Ünal, dezenformasyonu görünür kılmak için "yeşil küre" sembolünü seçtiklerini ifade ederek, şöyle devam etti:
"Karşılıklı olarak dezenformasyon, küfür, hakaret görünür hale geldi. İnsanlar bunu tartışmaya başladılar. Zaten bizim istediğimiz buydu. Bu tartışılmaya başlandı öyle bir hassasiyet oluştu ki küfür ve hakaret karşısında insanlar ortak tepki göstermeye başladı. Bu kıymetli bir şeydi. 10 Haziran itibarıyla 40 günlük çalışmayı bitirdik ve dijital farkındalık çalışmasını başlattık. Siber egemenlik, siber vatan, veri hammaddeliği, veri sömürgeciliği, içerik üretme, dijital platformların oluşturduğu içeriklerin kültürel uygunluğu bunlarla ilgili bir farkındalık çalışması yaptık."
- "55 milyon vatandaşımın hakkını kim koruyacak?"
Bu konunun yasal bir zemine çekilmesi gerektiğini vurgulayan Ünal, "Bizim sosyal ağlarda 55 milyon vatandaşımız kullanıcı durumda. Sosyal ağ sahiplerinin Twitter, Facebook, lnstagram gibi sosyal ağ sahipleri benim ülkemle bir hukuki ve mali muhataplık oluşturmadığı zaman 55 milyon vatandaşımın hakkını kim koruyacak?" dedi.
Ünal, sosyal ağ sahiplerinin Fransa, Almanya yasalarını tanıdığına değinerek, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Biz onlara 'Gelin Türkiye'nin de yasalarını tanıyın ve Türkiye ile de hukuki ve mali bir muhataplık oluşturun' dediğimizde maalesef bu konuda çekince gösteriyorlar. Bir konuda kurallar koymakla, bir konuda yasaklar getirmek farklı şeylerdir. Trafikte kurallar olmasa biz seyahat etme özgürlüğümüzü kullanamayız. Bu siber ağlarda da kurallar olmadığı zaman biz haklarımızı özgürlüklerimizi nasıl kullanacağız?"
Sosyal ağlarda Türkiye'ye yönelik operasyonların Türkiye'nin içinden yapılmadığını vurgulayan Mahir Ünal, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye'ye yönelik operasyonlar çoğunlukla FETÖ'cü ve PKK'lı hesaplar tarafından Almanya, İngiltere, Fransa ABD üzerinden yapılıyor. Çünkü siber dünyada fiziki coğrafya yok ki. Biz bunlara dönüp diyoruz ki, 2019 yılında biz Twitter'dan belli konularda bilgiler istemişiz. Bunlarla ilgili hiçbir karşılık bulamamışız. Sen benim ülkemde 55 milyon insanı kullanıcı olarak kendi ağlarına katacaksın. Ben de bu konuda vatandaşlarımızı haklarını 'kim koruyacak?' diye sorduğumda, 'hukuki ve mali muhataplık oluşturmamız gerek dediğimde' sen kapı duvar olacaksın..."
- "Devletlerin hakları siber dünyada da geçerlidir"
NATO'nun 2017 yılında "Uluslararası hukuk ve siber uygulamalar" konulu bir çalışma yaptırdığını aktaran Ünal, "NATO uluslararası hukuk ve siber uygulamalarla ilgili kurallar getirdi. Birinci kural devletlerin egemenlik hakları siber dünya da geçerlidir. Sen benim yasalarımı tanımamakla aslında benim siber dünyadaki egemenlik hakkımı tanımamış oluyorsun." ifadesini kullandı.
Ünal, sosyal medya sahiplerine düzenleme için "karşılıklı nasıl bir ilişki kurulacağını konuşalım" mesajını yolladıklarına işaret ederek, "Biz kimseyi kapatalım, kimseye yasak getirelim demiyoruz ki. Tam tersine karşılıklı bu ilişkilerin yasal çerçevesini oluşturalım. Bizim istediğimiz bu." diye konuştu.
Bu alanda birinci hattın AB, ABD hattı olduğunu ikinci hattın da İran, Rusya, Çin hattı olduğuna değinen Ünal, Türkiye'nin AB ve ABD hattında yer almak istediğini ancak ısrarla öbür hatta itildiğini dile getirdi.
Ünal, sosyal medya ağlarının Türkiye'de tutuklamaların olduğu gerekçesiyle yasal yükümlülük taşıyan temsilciliği açmadığının altını çizerek, şunları söyledi:
"Bu ülkedeki tutuklamalar hukuka aykırı tutuklamalar mı? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin emsal kararlarına aykırı tutuklamalar mı? Bu ülke bir 15 Temmuz yaşamış. Bu ülke 4 terör örgütüyle mücadele ediyor. Türkiye bunları yaparken uluslararası hukuka uygun adımları atıyor. Öbür taraftan bakıyorsunuz, Türkiye ile ilgili yürütülen Libya'dan dolayı yürütülen, Suriye'deki Türkiye'nin aldığı pozisyonundan dolayı yürütülen, 165 ülkede FETÖ'nün yürüttüğü kara propaganda, bazı Körfez ülkelerinin finanse ettiği Türkiye ve dönük kara propagandanın sonuçları bu sosyal ağlarda etki olarak karşımıza çıkıyor."
Twitter'ın 7 bin 340 hesabı "Barış Pınarına verilen destekler", "PKK'ya, HDP'ye dönük, HDP-PKK ilişkisine dönük twitler", "Recep Tayyip Erdoğan'a destek olma" sebebiyle askıya aldığını hatırlatan Mahir Ünal, "Türkiye Cumhuriyeti devletinin yasalarını tanımak hukuki ve mali muhataplık oluşturmak durumundalar." dedi.