TBMM Türkiye-ABD Parlamentolar Arası Dostluk Grubu, ABD'deki bir grup senatörün Türkiye'ye ilişkin eleştirilere yer verdikleri mektubu ABD Başkanı Biden'a göndermesine cevaben bir bildiri yayımladı.
Bildiride şu ifadelere yer verildi:
"Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğu günden bugüne millet iradesini kayıtsız şartsız hâkim kılmış, tam bağımsız, vatandaşları arasında ırk, renk ayrımı yapmayan modern bir demokratik hukuk devleti olduğunu halen idrak edemeyen bir kısım siyasetçilerin dost ve müttefiklerimiz arasında mevcudiyeti şaşırtıcıdır.
ABD Senatosunun bazı üyelerinin ABD Başkanı'na 9 Şubat 2021 tarihinde gönderdikleri mektup; Türkiye'ye karşı sergilenen, sonuçsuz kalmaya mahkûm beyhude ve müttefiklik zihniyetiyle çelişen hasmane girişimlerin son örneği olmuştur. İmzacı senatörlerin ülkemizin iç ve dış politikasını hedef alan mesnetsiz ve sorumsuz ithamları, ABD ile stratejik ortaklığımız ve NATO çatısı altındaki müttefikliğimizle hiçbir surette bağdaşmamaktadır.
ABD Kongresini basan protestocuları "terörist" ilan edenlerin; Türkiye'de 15 Temmuz darbe girişiminde Türkiye Büyük Millet Meclisini savaş uçakları ile bombalamış, tanklar ile vatandaşlarımızı şehit etmiş Fetullah Gülen Terör Örgütü'nün (FETÖ),haklarında çok sayıda kesinleşmiş mahkeme kararı bulunan üyeleri ve propagandacılarını, insan hakları savunucusu kisvesi altında masumlaştırmaya çalışmaları içinde bulunulan derin çelişkiyi göstermektedir. Mektupta adı geçen kişi, terör örgütü başını "baba" olarak kabul eden, örgüte mensubiyetini kendi beyanlarıyla teyit eden, aile üyeleriyle birlikte kanlı darbe girişimini alenen destekleyen bir teröristtir.
Türkiye'de askerî darbe ve müdahalelerin ve bilhassa 15 Temmuz darbe teşebbüsünün arkasında ABD'nin olduğuna dair halkımız arasında yaygın kanaat mevcutken, imzacı senatörlerin FETÖ'nün iftiralarına payanda olmaları, ABD makamlarının 15 Temmuz darbe teşebbüsüyle hiçbir ilgilerinin olmadığına yönelik beyanlarının samimiyetine gölge düşüren ikiyüzlü bir tutumdur.
İmzacı Senatörleri aklıselim ile davranmaya davet ederken, sorumluluk sahibi siyasetçilerden beklentimiz, FETÖ mensupları ya da Türkiye'ye zarar vermeye kalkan diğer terör örgütleriyle mücadelemizi eleştirmek yerine müttefiklerine destek olmalarıdır.
Ayrıca, Ortadoğu'da barış, huzur ve istikrar isteyenlerin, Türkiye'de 40 bin vatandaşımızın katili eli kanlı terör örgütü PKK ve lider kadrosu aynı olan Suriye'deki uzantısı PYD/YPG'ye karşı yürüttüğümüz mücadelenin DEAŞ'a karşı ortaklaşa yürüttüğümüz mücadele kadar gerekli ve meşru olduğunu görmeleri de haklı beklentilerimiz arasındadır.
Mektupta, 30 yıldan fazla bir zamandır Azerbaycan topraklarının 1/5'ini işgal ettiği Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin dört ayrı kararıyla kabul ve tescil edilen, başta Hocalı olmak üzere birçok şehirde masum çocuk ve kadınları katleden saldırgan Ermenistan'ı kınamak yerine kendi toprak bütünlüğünü koruyan Azerbaycan'ı ve uluslararası hukukun gereği olarak yanında duran Türkiye'yi hedef alan eleştiriler yöneltilmesi şaşkınlıkla karşılanmıştır.
AGİT Minsk Grubu eş-başkanlarından olan ABD yönetiminin politikası, yukarıda değinilen şekilde soruna Azerbaycan'ın toprak bütünlüğü çerçevesinde çözüm bulmaya çalışmak iken, imzacı senatörlerin tam tersi bir tutum sergilemeleri de hayret vericidir.
Son olarak, insan haklarına saygı ve hukukun üstünlüğü konusunda her zaman olduğu gibi titizlikle hareket eden Türkiye, darbeci ve terörist katillere gereken cezayı vermenin de hukuk devletinin gereği olduğuna inanmaktadır. Bu konularda, Türkiye Cumhuriyeti'ne telkinde bulunanların öncelikle kendi ülkelerindeki insan hakları ve hukuk ihlallerini gidermeye vakit ayırmaları daha faydalı olacaktır.
Ortak siyasi değerler temelinde dostluk ve müttefiklik ilişkisine sahip ülkelerimizin karşılaştıkları her tür sınamada birbirlerinin hassasiyetlerini dikkate alarak karşılıklı saygı ve samimi diyalog içerisinde hareket etmeleri önem arz etmektedir. Bu düşünceden hareketle, bahse konu mektupta yer alan hususların hatırlatılması iki ülke arasındaki dostane ilişkilerin gereği olarak görülmüştür."