TM Dijital Haber Merkezi
Kıbrıs Barış Harekâtı’nın üzerinden 45 yıl geçti. Kıbrıs’taki hem Türklerin hem de kendi soydaşlarınca katledilen Rumların çektiği acıları dindirmek ve adaya barış götürmek üzere 20 Temmuz 1974’te gerçekleştirilen harekâtın yıl dönümünde konuşan Türkiye Muharip Gaziler Derneği Kastamonu Şube Başkanı Ali Cesuroğlu, harekâtın önemini, o dönemde yaşadıklarını ve bugün Doğu Akdeniz’de yaşanan gerginliğin tarihsel arka planını anlattı.
Aksam.com.tr’den Ezgi Aşık’a konuşan Türkiye’nin en yaşlı gazisi Ali Cesuroğlu (96), Kıbrıs Barış Hârekatı sürecinde Yunan ve Rum alaylarının Türkleri imha etmeye çalıştığını, ama kendilerinin imha olduğunu anlattı.
Bölgedeki Rumların Türklere karşı hep kötü davrandıklarını belirten Cesuroğlu, “Rumlar, (Yeoryos) Grivas’tan beri Türkleri adada imha etmeye çalışıyorlar. Bu planlarının tahakkümü için eylem başlatmışlardı. Türkiye buna izin vermedi. Üstelik bir alay komutanı harp sırasında komutan sancağını almadan kaçtı.” diye konuştu.
İşte Türkiye Cumhuriyeti’yle aynı yaşta olan gazimizin Kıbrıs Barış Harekâtı’yla ilgili açıklamaları…
Hem Türkiye’de yaşayan en yaşlı gazimiz olarak hem de 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nda bölgede olan bir asker olarak, harekâtın yıl dönümüne özel neler söyleyebilirsiniz?
Ben ilk önce Kore’ye gittim. Kore’de Birleşmiş Millet Ordusu’nda Türk Tugayı Baş Hâkimi olarak bir yıl görev yaptım. Kıbrıs benim ikinci yurt dışı görevim oldu. Kıbrıs adasına yapılan çıkarmaya bizzat gönüllü olarak gittim. Kıbrıs çıkarması çok önemliydi, çünkü Kıbrıs’ın kendisi stratejik bakımdan çok önemli. Ekonomik bakımdan da devletlerin hassasiyetle durduğu bir ülke…
Kıbrıs çıkarması çok başarılı oldu, o zamanlar bugün olduğu gibi takdir edilmiyordu. Kıbrıs, deniz altındaki servetler bakımından, Süveyş Kanalı’na hâkim olabilmek, Orta Doğu’ya yapılacak bir çıkarma için, Türkiye’nin güneyine yapılacak herhangi çıkarma için çok önemlidir. Kıbrıs’a sahip olmayan ve Kıbrıs’ta bir yeri olmayanın buralarda bir adım at oynatması mümkün değildir.
“HAREKÂTA CUMA NAMAZINA GİDER GİBİ GİTTİK”
1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nda görevli bir askerdiniz, o günlerde bölgede neler yaşandı?
Kara, deniz ve hava harekâtı çok başarılı geçti. Bilhassa kara kuvvetleri arasındaki irtibat fevkaladeydi. Ben bizim askerimizin savaş yeteneğini ve vatanseverliğini Kore’de görevliyken gördüm. Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan tereddüdüm yoktu. Biz, Kıbrıs’taki harekâta Cuma namazına gider gibi gittik, içimizde bir huzur vardı. Kıbrıs’a giderken hiçbir zaman ölümü düşünmedik. Mesela İkinci Dünya Harbi’nde Normandiya çıkarmasında zafiyet yüzde 80’di. Bizim için bunlar önemli değildi. Bizim için vatan vardı, ordudaki hizmetler vardı, vatandan başka bir şey düşünmedik. Bir huşu içinde Kıbrıs’a gittik, adaya çıkarmamız çok başarılı oldu.
“RUM KOMUTAN HARP SIRASINDA KOMUTAN SANCAĞINI ALMADAN KAÇTI”
Rum tarafı harp zamanında Kıbrıs’ta yaşayan Türk sivilleri katletti. Harp döneminde bölgede görevli bir asker olarak neler gözlemlediniz?
Çok acımasız insanlardır, kalleşçe saldırılarının neticesini gördük. Rumlar, Türklere hep kötü davranmıştır. Rumlar (Yeoryos) Grivas’tan beri Türkleri adada imha etmeye çalışıyorlar. Bu planlarının tahakkümü için eylem başlatmışlardı. Türkiye buna izin vermedi.
Harp zamanından bir anımı paylaşmak isterim… Bir gün “Magosa’nın Fatihi” olarak bilinen komutanımız Osman Fazıl Polat ile çadırın içindeydik, yatsı namazına yakın tabur komutanlarından bir tanesi telsizle komutanı aradı. “Komutanım Rumlar kaçıyorlar, kaçış yollarını tutayım mı?” Komutanın cevabı şuydu: “Hayır kaçanı tutmayın ve arkalarından kurşun atmayın, size kurşun atmayana katiyen kurşun atmayın.” diye emir verdi. Bunu hangi Rum komutan yaptı? Rumlar bir sürü Türkü katlettiler. Yaktılar, buldozerlerle üstlerini kapattılar. Yunan ve Rum alayları, Türk alaylarını imha etmeye çalıştı ama kendi alayları imha oldu. Üstelik alay komutanı harp sırasında komutan sancağını almadan kaçtı.
“KIBRIS HEM ASKERİ HEM DE EKONOMİK AÇIDAN ÇOK ÖNEMLİ”
Son zamanlarda Doğu Akdeniz bölgesi enerji kaynakları konusunda çok sıcak. GKRY, bölgede gerginlik çıkarıyor. Doğu Akdeniz’de yaşananları nasıl yorumluyorsunuz?
Kıbrıs’taki Rumlar artık Türklerle başa çıkmayacaklarını anladılar. Türkiye artık eski Türkiye değil, onların bildikleri Türkiye değil. Batı dünyası Türkiye’nin bugünkü durumunu takdir edemiyor. Artık dinamik bir Türkiye, kendi işini kendi gören bir Türkiye var. Kendi silahlarını kendi yapan bir Türkiye var. Her gün daha da ilerliyoruz. Kıbrıs adası ve çevresinde yaşanan çıkar çatışmalarıyla Türkiye’yi dize getirmeye çalışıyorlar. Türkiye adadaki menfaatini sonuna kadar kullanacaktır. Atatürk de Kıbrıs’ın Türkiye için önemli olduğunu tatbikat zamanında vaktiyle görmüştür. Türkiye için Kıbrıs bölgesinin çok önemli olduğunu, gözden ırak tutulmaması gerektiğini bizzat söylemiştir. Kıbrıs hem askeri anlamda hem de bugün öne çıkan ekonomik alanlarıyla çok önemlidir.
GKRY’nin adanın tek hâkimi gibi olan tavrını nasıl buluyorsunuz?
Gülünç buluyorum, o suların altından çok sular akıp geçti. Artık kendi dertlerine yansınlar. Türkiye, daha doğrusu Kıbrıs Türkleri orada kendi devletini kurmuştur.
“MUASIR SEVİYEYE ULAŞANLARLA ŞİMDİ YARIŞIYORUZ”
Son olarak yaşayan en yaşlı gazimiz olarak ne söylemek istersiniz?
Türkiye’de yaşayan en yaşlı gazi olarak, Türkiye Cumhuriyeti’nden bile neredeyse daha yaşlıyım. Türkiye’nin tarihi bir geçmişi var. Orta Asya’dan beri süregelen birlik beraberliğin içinde zaman zaman birtakım çatlak sözler çıkmıştır ama başarılı olamamıştır. Bizlere düşen çalışmak, çalışmak ve çalışmak… Atatürk’ün söylediği bir söz vardı, “Muasır medeniyet seviyesine ulaşmak” diye. Şimdi biz o muasır seviyeye ulaşanlarla yarış eder hale geldik. Bunları görerek daha çok çalışmalıyız. Türkiye hudutları içerisinde yaşayan bütün vatandaşlarımızın birlik ve beraberlik içerisinde olmaları lazım.
“GÖZÜM AÇIK GİTMEYECEK”
“Bir elin nesi var iki elin sesi var” diye bir atasözümüz var. Eller ne kadar birleşirse o kadar kuvvetli oluruz. Türkiye daha ileriye gider. Ben şu anda 96 yaşındayım, bir ay sonra 97’ye ayak basacağım. Çok çok şeyler gördüm, çok olaylar yaşadım. Türkiye’de yokluk içerisinde geldim. Görev için Kore’de bulunduğumda Japonya’da gördüğüm şeylere üzülürdüm, “Neden benim memleketimde bunlar yok ve neden biz yapamıyoruz?” diye. Şimdi o gün gördüklerimin bugün Türkiye’de yapıldığını görünce bu dünyadan gözüm açık gitmeyecek, mutlu olarak gideceğim.