1
SİNAN TURAL - AKŞAM
Elemelerin ilk dört maçı futbol önceliğinden uzak, çoğunlukla ve genellikle olduğu gibi gergin bir ortamda, Fatih Terim’in sözleşme detaylarından yarışmacı mı yetiştirici mi olacağına, G.Saray’dan ayrılışından futbol direktörlüğüne kadar pek çok tartışma malzemesinin odağında ve sadece 4 puanla geçildi. Buna Gökhan-Hakan-Ömer gibi yönetilmesi zor bir sorun da eklenince maçlardan ziyade gündem, 90 dakikanın öncesi ve sonrasında belirlendi.
Gerginlik ve kötü bir öteki(ler) her daim Terim’in sevdiği ortamı verse de bu kez ters tepti, tutmadı. Ne 90 ve sonrası doğumlu yeni nesil gençler buna cevap verdi ne karizması ne de motivasyon mevhumu işe yaradı. Mart 2015 ile birlikte gerginlik yine vardı tabi ki, zira Fatih Terim’in futbol felsefesinin mütemmim cüz’lerinden biri bu gerginlik, ama bu kez futbol ve futbola dair değerler kendine yer bulmaya başladı. Sahaya ufak ufak da olsa yansımalar Hollanda maçıyla görülmeye başlandı. Takım kımıldamaya başladı.
Çünkü Terim’in elinde Süper Lig’in kalitesinden bağımsız ve üstte bir oyuncu grubu var. Önceki gece İzlanda maçından sonra sık sık lafını ettiği jenerasyon konusunda bu kez haklı. Evet, potansiyeli azımsanmayacak bir jenerasyon net olarak kendini gösteriyor.
Arda’dan Caner’e, Töre’den Çalhanoğlu’na, Ozan’dan Oğuzhan’a, Selçuk’tan Balta’ya, Serdar’dan Şener’e, Burak’tan kadroda çok düşünülmeyen Muhammed Demir’e (ki bu hücum hattını tamamlayacak açık ara en ideal oyuncu olabilir) kadar bir kısmı olgunlaşmış, bir kısmı olgunlaşmakta, bir kısmı da henüz ham potansiyel halinde olan ciddi bir oyuncu grubu var.
Şimdi EURO 2016’ya 8 aydan fazla var. Az buz bir zaman değil. Oyun ve takım olgunluğu, kadro ve futbol kalitesi için epey yol alınabilir. Tabi ayakları yere sağlam basan, kadronun futbol potansiyelinin seviyesini de çok abartmadan...