Şenay Büyükköşdere
Onlarınki yarım asırlık bir hayat arkadaşlığı. 1960’ların sonunda Çapa Öğretmen Okulu’nda tanışıp, okul bitmeden evleniyorlar. Tek hayat planları iyi birer öğretmen olmak. Akıllarında ticaretin t’si yok. ‘Bir arabamız olur, akaryakıt alırız’ diye bile düşünmezken, kendilerini akaryakıt sektörünün içinde buluyorlar. Yıllar geçiyor, büyüyorlar. Öyle ki bu büyüme Koç Grubu’nun dikkatini çekiyor. Koç’la ortak oluyorlar. Zamanla kurdukları şirket, sektörün en büyük iki oyuncusundan biri oluyor. Arkasından yeni sektörler, yeni yatırımlar geliyor. Opet’in kurucuları Nurten ve Fikret Öztürk’ten bahsediyorum. Onlar şimdi akaryakıt sektöründe liderlik bayrağını almak için çalışıyor. Fikret Öztürk, “Pazar payımız yüzde 18’lerde. Yüzde 45’e kadar yolumuz var” diyor. Diğer yandan da turizm ve inşaat yatırımları devam ediyor. Nurten ve Fikret Öztürk, girişimcilere ilham kaynağı olacak yarım asırlık yolculuklarını anlattılar…
‘ÖMÜR BOYU SÜRECEK..’
50 yıl az zaman değil. Nasıl tanıştınız?
N.Ö: Biz köy çocuklarıyız. Köy öğretmeni bir babanın kızıyım. Fikret Öztürk’le Çapa Öğretmen Okulu’nda tanıştık. Fikret Bey beni uzaktan beğeniyormuş, ilk konuşmamızda bana ‘ben ciddiyim, ömür boyu sürecek bir hayat arkadaşlığı teklif ediyorum’ dedi. Kararlı ve özgüvenli oluşu hoşuma gitti. O günden beri yarım asırdır birlikteyiz.
F.Ö: Biz 6 kardeşiz. Annem babam, iki kız kardeşim okuma yazma bilmez. Ailede ilk üniversite okuyan benim. Okulda Nurten Hanım’ın peşinden biraz koştum. 3 yıl kadar arkadaşlığımız oldu. Üniversiteyi ikimiz de 3 yılda bitirdik, diplomamızı almadan evlendik .
KOÇ KAİDEYİ BOZDU %50-50 ORTAK OLDU
Girişimciliğe geçiş nasıl oldu?
N.Ö: Biz ikimiz de çok idealist yetiştirildik. Tek hedefimiz iyi birer öğretmen olmaktı. Başka planımız yoktu.
F.Ö: Ben toplam 9 yıl öğretmenlik yaptım. Sonra ticaret yapmaya karar verdim. Aklımda net bir iş yoktu. Şehir olarak Mersin’i beğeniyorduk. Ama yapılacak işler sınırlıydı; narenciye vebakliyat işi vardı. Bir de Ataş Rafinarisi vardı. Kayıt dışı olmayan sektöre girelim dedik. Yakıtı seçtik. Öğretmenlikte aldığımız arsayı satıp bir küçük madeni yağ dükkanı açtık. Sonra şirketlerin bayiliklerini aldık. Bu arada Nurten Hanım da kasaya geçti.
Ve Opet’i kurdunuz…
F.Ö: Evet bazı şirketlerin istasyonlarını kiralamış, bazı istasyonları da almıştık. 92 yılında İstanbul’a geldik, Opet’i kurduk. 92’de şirketi kurduk, 2002’de Koç’la ortak olduk. Bu ortaklık insanları şaşırttı. Çünkü Koç Grubu bir Türk şirketle yüzde 50-50 ortak olmuyordu. Opet’te bu kural delindi.
Yabancı şirketlerin Türk CEO’larından çok çektim
Böyle anlatınca, şans hep sizin yanınızdaymış, bütün kapılar size kolayca açılmış gibi geliyor. Öyle miydi gerçekten?
F.Ö. Şansı biraz da insanlar kendileri yaratır, Bir defa ne iş yaparsanız yapın, sözünüzün eri olmanız gerek. Bizim sektörde para çok hızlı döner, risk de çok fazla. Ayağınızı yorganınıza göre uzatmanız, borçla alacağı dengelemeniz lazım. Bir de kazandığımızı hep şirketimize yatırdık. Bu arada iş hayatım boyunca, uluslararası şirketlerin Türk yöneticilerinden çektiğim zorluğu hiç kimseden çekmedim. Bir Türk şirketin bu kadar başarılı olmasını hiç istemediler.
Kıskançlık çoktu.
N.Ö: Opet’i kurmadan Türkiye’nin en büyük madeni yağ distribütörü olduk. Fakat bunun için gece gündüz demeden çalıştık. Hiç unutmuyorum, ilk istasyonumuzu yapıyorduk ve evden 1.5 saat mesafedeydi. Fikret Bey gece üçte uyandı, ‘Gidip inşaata bakacağım’ dedi. ‘Bu saatte gitme’ dedim, 'tamam' dedi, ama biliyorum ki ben uyuduğum an gidecek. Bir eşarpla onun ayağını benim ayağıma bağladım. Gülmeye başladı. Meğer kısık gözle beni takip ediyormuş. Gitmek için uyumamı bekliyormuş. Özetle işimizle yattık, kalktık diyebilirim.
Rakiplerle arayı açacağız
Peki taşlar yerine oturdu mu sektörde, yeni girişler çıkışlar olur mu?
F.Ö: Bundan iki sene önce tavan fiyatlar varken sektör çok büyük darbe yedi. Şu anda EPDK ile sektör arasında bir uyum var. Taşlar yerine oturdu gibi gözüküyor. Ama her zaman giriş çıkışlar olabilir.
Siz satın alma düşünüyor musunuz, hedefleriniz nasıl?
F.Ö: Biz daha büyüyoruz. Şu anda pazar payımız yüzde 18 civarında. Yüzde 45’e kadar yolumuz var. Alınacak çok yol var. Ama satın alma düşünmüyoruz. Çünkü satın almaya vereceğimiz paranın yarısına biz aynı büyüklüğü elde ederiz. 10’a alacağımız hacmi 5 yatırım yaparak sağlayabiliriz. Çünkü marka gücümüz var. Hedefimiz liderlik. Arayı açacağız.
N.Ö: Transfer olduğu zaman bize geçen istasyonlarda minimum yüzde 30 satış artışı olur. Bu rakamın zaman zaman yüzde 300’e kadar çıktığı da oldu.
Bodrum’da çılgın proje
Yeni yatırımlar var mı turizmde?
F.Ö: Önce bir otel yaptık, sonra onun yanındaki oteli aldık. Bir yere geldikten sonra başka şeyler de yapacağız.
Akaryakıt işi tamamen tesadüf
Öğretmen olduğunuz yıllarda, bu noktayı öngörür müydünüz?
F.Ö: Bizim tek hedefimiz çok iyi birer öğretmen olmaktı. Bırakın akaryakıt sektörünü, ‘biz öğretmen olunca arabamız olur da yakıt alırız’ diye bile düşünmezdik. Akaryakıttan önce amcamla traktör işi yaptık, o zamana kadar bütün traktörler aynı sanırdım, çeşitleri, markaları olduğunu bilmezdim. Ticarete o kadar uzaktım. Öğretmenlikten başka hiçbir şey düşünmemiştik. Olaylar tamamen tesadüfi gelişti. Mersin’i şehir olarak beğenmemiz bizi akaryakıt sektörüne yönlendirdi.
N.Ö: Her ikimizin de yapısında mükemmeliyetçilik var. Ne iş yaparsak yapalım, onu en iyi şekilde yapmak istiyoruz.
90-190 BİZE FARKETMEZ
Turizm yatırımlarıyla birlikte Opet biraz geri planda mı kaldı?
F.Ö: Opet’i hiç bırakmadık, hiçbir zaman da bırakmayız. Ana işimiz akaryakıt. 11 yıldır tüketicinin ilk tercihiyiz.
Geçen yıl sektörden çıkışlar oldu. Şimdi de pazara Hollandalılar giriyor. Rekabet kızışıyor mu?
F.Ö: Sektörden çıkanlar para kazanmadıkları için çıkan şirketler. Biz kazanıyoruz. Biz girdiğimizde piyasada 6-7 tane dağıtım şirketi vardı. Şimdi 90 tane. Biz diyoruz ki isterse 190 tane olsun, fark etmez. İşini iyi yapıyorsan karşında Hollandalılar da olsa Amerikalılar da olsa fark etmez. Bizim marka gücümüz kıyas kabul etmez.
Golf yatırım yaptırdı
Opet’ten sonra turizme de girdiniz, o da tesadüf mü?
F.Ö: 2007’de golfe başladım. Turizm işine de hobim nedeniyle girdim. Önce bir golf sahası açtık. İngiltere’de 850 golf sahası var, Almanya’da 450, Türkiye’de 20-21. O konuda oldukça gerideyiz. Türkiye’nin turizmde alacağı çok yol var. 2014’te de Antalya’da Regnum Otel'imizi açtık. G20’de dünya liderlerini ağırladık, o kadar memnun ayrıldılar ki gururlandık.
Geçen yıl Antalya sıkıntılıydı, bu sezon beklentileriniz nasıl?
F.Ö: 2016 yılında dibe vurdu Antalya. Bizim otelimiz öyle olmadı ama yine de beklentilerimizin altında kaldı. Bu sene ise bizim bir odamız bile boş değil. Sektör de işler iyiye gidiyor. Avrupa ve Rusya bizden vazgeçemez. Biz de onlardan geçemeyiz. Bir yandan da geçen yılki kriz iyi oldu diyorum. Portekiz’e İspanya’ya gitsinler de buradaki hizmetin, kalitenin kıymetini bilsinler. Önümüzdeki yıllarda Türkiye’nin turizmde önü açık diye düşünüyorum.