1
Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, "Finansal koşulların sıkılaşması, yılın ikinci yarısında iç talebi törpüleyecek. Şu anda turizm ve dış talep canlı. Bu bize yardımcı olacak. Daha makul, daha sürdürülebilir bir büyüme patikası öngörüyoruz." dedi.
Yılın ilk çeyreğine ilişkin büyüme rakamlarını değerlendiren Şimşek, kısa vadede büyümenin ağırlıklı olarak tüketimden kaynaklandığını, bir süre durağan kalan yatırımların canlandığını, bunun önem taşıdığını söyledi.
Şimşek, büyümenin en önemli özelliğinin kalitesi olduğunu belirterek, "Büyüme eğer istihdam yaratıyorsa kapsayıcı bir büyümeyse yatırımlarla oluyorsa sağlıklıdır. En az yan etkilere (cari açık, enflasyon) sahipse o kaliteli bir büyümedir. Türkiye son 15 yılda güçlü bir büyüme performansı gösterdi." diye konuştu.
Büyümenin istihdam yaratıp yaratmadığının önemli olduğuna işaret eden Şimşek, son 1 yılda 1,2 milyon, son 10 yılda ise 8,8 milyon vatandaşa iş bulunduğunu, Türkiye'nin istihdam performansının ortada olduğunu dile getirdi.
Şimşek, muhalefetin Türkiye'nin inşaatla büyüdüğü eleştirilerini de yanıtlayarak, son 15 yıllık dönemde inşaat sektörünün katma değer içindeki payının ortalama yüzde 6,9 olduğunu, geçen yıl itibarıyla yüzde 8,6 olarak gerçekleştiğini bildirdi. Bunun OECD ve Avrupa Birliği (AB) ortalamasının üzerinde olduğuna dikkati çeken Şimşek, Türkiye'de kentsel dönüşüm ihtiyacının yüksek olduğunu, AB'de böyle bir durumun bulunmadığını, bu ülkelerin altyapı ihtiyacını çok uzun süre önce giderdiğini anlattı.
Şimşek, büyümede tüketimin payına ilişkin de "Türkiye'de gayrisafi yurt içi hasılaya (GSYİH) harcamalar boyutuyla bakıldığında, her zaman tüketimin payı genelde üçte iki, dörtte üç arasında olmuştur. Türkiye her zaman iç talep eksenli büyümüştür. İç talep ağırlıklı büyümediği nadir yıllar 1994'tür, 2001'dir, iç talebin bir kriz nedeniyle çöktüğü yıllardır. Tüketim kısmen cari açığa yansıyor." değerlendirmesinde bulundu.
- "Sürdürebilir bir büyüme patikası öngörüyoruz"
Türkiye'nin 2002 yılından bu yana her alanda, her konuda neredeyse 8-10 kat hızlı büyüdüğünü vurgulayan Şimşek, şöyle devam etti:
"Esas olan sürdürülebilir yüksek büyümedir ve bu büyümenin kapsayıcı olmasıdır, gelirin daha adil dağıtılmasıdır. Türkiye'de yüzde 7'nin üzerinde bir büyümenin sürdürülebilir yani yan etkisini sınırladığımız bir büyüme olabilmesi için bizim ekonomide çok daha köklü, sektörel dönüşümü sağlamamız lazım. Büyümenin yılın ikinci yarısından itibaren yeniden dengeleneceğini, iç talebin yumuşayacağını söylüyorum. Finansal koşullarda, para politikasında sıkılaşma var. Cari açık bir dengesizliktir. Enflasyon fiyat istikrarının bozulması demektir. Bu dengesizlikleri gidermek istiyoruz. Fiyat istikrarını yakalamak, cari açığı makul düzeye düşürmek için şu anda zaten tedbir alıyoruz. Para politikasında normalleşme ve sadeleşme sağlandı. Bir süredir para politikasının duruşuna ilişkin ciddi tartışmalar vardı, bu da ister istemez piyasaya oynaklık olarak, gerek döviz kurunda gerekse diğer alanlarda olumsuz yansıyordu. Önemli bir adım attık, orayı düzelttik. Bu finansal koşulların sıkılaşması yılın ikinci yarısında iç talebi törpüleyecek. Şu anda turizm ve dış talep canlı. Bu bize yardımcı olacak. Daha makul, daha sürdürülebilir bir büyüme patikası öngörüyoruz. Zaten bizim Orta Vadeli Program'da (OVP) öngördüğümüz büyüme yüzde 7,4 değil."
- "Doğru adım atıldı, göreceli istikrar var"
Son birkaç yıldır Türkiye'nin başına gelen iç ve dış felaketlerin ülkenin algısına olumsuz yansıdığını ve bunun da fon akışını olumsuz etkilediğini anlatan Şimşek, son açıklanan mayıs ayındaki yüzde 12,15'lik enflasyonda 4 puanın liradaki değer kaybından ve petrol fiyatlarındaki artıştan kaynaklandığını bildirdi.
Şimşek, Türk lirasının istikrara kavuşması, bu zayıf dönemi atlatması için para politikasında gerekli adımı attıklarını vurgulayarak, doğrudan yatırımların artırılmasını gerektiğini, yatırım ortamının iyileştirilmesi amacıyla gerekli reformun yapıldığını dile getirdi.
Kredi noktasında da aksayan bir durum olmadığını belirten Şimşek, şunları kaydetti:
"Bir diğer kalem, yakın dönemde önemli hale gelen portföy yatırımları. Yani Türk lirası cinsinden hazine kağıtlarına veya borsaya gelen para. Bunun genel tabiri de sıcak para. Geçen sene gerçekleşen enflasyonla ortalama Hazinenin borçlanma faizini karşılaştırdığınız zaman ortada bir reel faiz yok. Bu noktada o nedenle sorunlar yaşanıyordu. Şimdi Merkez Bankası politika faizini yukarı çekti, burada Türk lirasına destek oldu."
Şimşek, "Merkez Bankası geç mi kaldı?" şeklindeki soru üzerine, proaktif olma, daha erken öngörüp gereken tedbirleri alma taraftarı olduğunu ancak önlerinde kristal küre bulunmadığını söyledi.
Son dönemde ABD dolarının genel olarak değer kazanmasının, dışarıda faizlerin yükselmesinin, petrol fiyatlarının artmasının Türk ekonomisini olumsuz etkilediğini, Merkez Bankasının politikasına ilişkin tartışlamaların da fiyatlamaya yansıdığını ifade eden Şimşek, doğru adımların atıldığını, göreceli bir istikrar olduğunu bildirdi.
Şimşek, Türkiye'de dış borcun milli gelire oranının benzer ülkelerin altında bulunduğuna işaret ederek, "Dolayısıyla devletin dış borcunun yüksek olduğunu söyleyemezsiniz." diye konuştu.
Vatandaşın borç düzeyinin de son derece düşük olduğunu ifade eden Şimşek, "Borcu nispeten yüksek olan reel sektör var. Bu borç da yönetilebilir. Reel sektörün tüm vadeler itibarıyla döviz pozisyon açığı 223 milyar dolar. Bir yıllık vadeyle bakınca döviz pozisyon açığı yok. Reel sektörün borcu var ama varlıkları da var." değerlendirmesinde bulundu.
- "Stres testi yaptık"
Şimşek, bazı firmaların borçlarının bankalarca yapılandırılmasına yönelik soru üzerine, şöyle konuştu:
"Bu yapılandırmalar doğaldır. Önemli olan daha iyi yönetilmesidir. Bunları paldır küldür yaparsanız dışarıda bankacılık sektörünün algısını bozarsınız. Yönetmeniz lazım. Bu firmalar borçlarını ödeyebiliyorlar, bunların vade sorunu, yeniden yapılandırma ihtiyacı ortaya çıkmış. Bankacılık sektöründe yapılandırılan kredilerin toplam krediler içindeki payı yüzde 3,8. Yapılandırılan kredilerin yüzde 80'inde geri ödemede sorun yok. Bankacılık sektörünün sermaye yapısı güçlü, karlılığı makul, aktif kalitesi yüksek ve potansiyel sorunlu kredilere de büyük karşılıklar ayırıyorlar. Bankacılık sektörüne kurun ve faizin yükseldiğine, kredi dönüşlerinin olumsuz etkilendiğine yönelik stres testini yaptık. Test sonunda, sermaye yeterlilik oranı yüzde 16,7'den yüzde 15 civarına çekiliyor. Sermaye yeterlilik oranı küresel normların iki katı."
Enflasyonun önemine dikkati çeken Şimşek, "Büyüme ve enflasyon arasında bir tercih yapamazsınız. Tek tercih vardır enflasyonu kalıcı şekilde düşük tek haneye indirmek zorundasınız. O nedenle para politikasında sıkılaşma var. Seçim sonrasında kamu harcamalarını kontrol altına alacağız, bakanlık sayısını azaltacağız." ifadesini kullandı.
Şimşek, önceki seçimlerde CHP'nin emeklilere ikramiye vaadine tepki gösterdiğinin anımsatılması üzerine o dönemde eleştirisinin ikramiyeler için değil, muhalefetin vaat paketinin tamamına ilişkin olduğunu dile getirdi. O dönem ki vaatlerin toplam büyüklüğünün 180 milyar lira olduğunu vurgulayan Şimşek, "Bu yönetilebilir değildi. O nedenle kaynağını sordum ama kaynağı ortaya koyamadılar." dedi.
AK Parti'nin emekliye ikramiye, 65 yaş maaşı ve memurların ek göstergelerinde düzenleme yapılması gibi adımların ekonomik karşılığının maksimum 30 milyar lira olduğuna işaret eden Şimşek, "Bizde 30 milyar liralık vaat söz konusuyken muhalefetinki bizim 10 katımız. Gerçekçi olalım." ifadesini kullandı.
- "Kamuda tasarrufa gideceğiz"
Şimşek, AK Parti vaatlerinin kaynağının imar barışı ve yapılandırmadan geleceğini aktararak, "Bunlarla zaten bir yıla denk gelen harcama artışını karşılıyoruz. Ama geçici bir gelirle kalıcı harcamayı finanse demezsiniz. Türkiye'nin altyapı ihtiyaçlarını giderdik. Dünya Ekonomik Formu'na göre altyapı kalitesinde dünyanın gelişmiş ülkeleri içindeyiz. Derslik sayısına Cumhuriyet tarihindekine eklemeye çalışıyoruz. Hastane konusu ihtiyaç, ihtiyaçları giderdik"
(AA)