Anayasa Mahkemesi Toprakbank kararı

Anayasa Mahkemesi, Toprakbank'ın Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna (TMSF) devredilmesi nedeniyle yapılan bireysel başvuruda 3 Ocak'ta hayatını kaybeden iş adamı Halis Toprak ve mirasçılarının mülkiyet hakkının ihlal edilmediğine karar verdi.

Resmi Gazete'de yayımlanan karara göre, Toprakbank, BDDK'nın 11 Aralık 2000 tarihli kararıyla Toprak Grubuna ait şirketlere kullandırılan krediler üzerine aktiflerinin durdurulması, gelir-gider dengesizliği ve sermaye yapısının yetersizliği nedenleriyle yakın izlemeye alındı.

BDDK, 30 Kasım 2001'de istenen tedbirleri yerine getirmeyen bankanın TMSF'ye devredilmesini kararlaştırdı.

BDDK ve Fon Yönetim Kurulunun kararlarına istinaden Bayındırbank çatısı altında birleştirilen Toprakbank'ın 30 Eylül 2002'de bankacılık lisansı kaldırıldı.

Toprakbank'ın bin lot hisse senedinin sahibi olan Y.P. tarafından bankanın TMSF'ye devir işleminin iptali istemiyle 2005'te Danıştay 13. Dairesinde dava açıldı. Daire, davanın reddine hükmetti.

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu ise temyiz istemini reddetti. Bunun üzerine Y.P, karar düzeltme talebinde bulundu. Bu talebin incelemesi sürerken Y.P, 400 lot hissesini Halis Toprak'a, 600 lot hissesini 300'er lot olarak Ahmet ve Mehmet Toprak'a devretti.

Devir işlemi nedeniyle karar düzeltme aşamasında başvurucuların yargılamaya taraf olarak katılma talepleri kabul edildi ancak kurul, karar düzeltme talebini reddetti.

Halis Toprak ve mirasçıları karar üzerine, 2013'te Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu. 

Başvuru dilekçesinde, bankanın mali yapısının el konulmasını gerektirecek şekilde bozuk olmadığı, zararını karşılayacak kadar mal varlığının bulunduğu, gerekli şartlar oluşmadan bankaya el konulduğu ve buna ilişkin davada sonucu etkileyecek bir iddianın Danıştay kararlarında karşılanmadığı öne sürülerek, mülkiyet hakkının ihlal edildiği savunuldu.

Başvuruyu kabul edilebilir bulan Yüksek Mahkeme, başvurucuların mülkiyet hakkının ihlal edilmediğine karar verdi.

Kararda, mülkiyet hakkının Anayasa'nın 35. maddesinde bir temel hak olarak güvenceye alındığı belirtilerek, bu hakka ancak kamu yararı nedeniyle ve kanunla sınırlama getirilebileceği anlatıldı.

Anayasanın ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Ek 1 No'lu protokolünün, taraf devletlerin genel yarara uygun olarak mülkiyetin kullanımını kontrol yetkisine sahip olduğunu kabul ettiğinin altı çizilen kararda, bu kapsamda bankacılık konusundaki yasal düzenlemelere yer verildi.

Mülkiyet hakkının kullanılmasının toplum yararına aykırı olamayacağı vurgulanan kararda, TMSF'ye devir nedenlerinin yabancı depolar dahil banka kaynaklarının büyük ölçüde Toprak Grubu firmalarına uzun vadeli kredi olarak kullandırılması ile 1998-1999 yıllarında banka karı olmadığı halde karın fazla gösterilerek ortaklara kar payı dağıtılması olduğuna işaret edildi.

Bu sorunların çözümü için istenen tedbirler konusunda bir yıllık yakın izleme döneminde yeterli gelişme sağlanamadığı belirtilen kararda, müdahaleye konu işlemin kanuni dayanağının anlaşılabilir ve muhtemel sonuçlarının öngörülebilir olduğu kaydedildi.

Mevduat sahiplerinin hakları ile mali sistemin güven ve istikrarını sağlama hedefinin kamu yararına yönelik olduğu vurgulanan kararda, "Bahsedilen kamu yararı amacı, devletin belli şartlar dahilinde piyasa ekonomisine müdahale edebileceğini düzenleyen Anayasa'nın 48. ve 167. maddelerinde geçen özel teşebbüslerin milli ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun çalışmasını ve para, kredi, sermaye, mal ve hizmet piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemesini sağlama amaçlarıyla da uyumludur." denildi.

Gerekli tedbirlerin alınması için uyarı yapılması ve süre verilmesine rağmen bankanın durumunun daha da kötüye gittiği belirtilen kararda, şu tespitlere yer verildi:

"Bankanın zararlarının ve mevduat yükümlülüklerinin TMSF tarafından üstlenilerek mali piyasalara daha fazla zarar vermemesi ve mudilerin haklarının korunması kamu yararı amacıyla TMSF'ye devredilmesinde başvurucuların mülkiyet hakkına yapılan müdahale ile elde edilmek istenen kamu yararı karşılaştırıldığında gözetilmesi gereken adil dengenin bozulmadığı kanaatine ulaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle başvurucuların mülkiyet haklarının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir." (AA)