Petrol Ofisi’nin 2. Dünya Savaşı döneminde Türkiye’de hat safhaya ulaşan ve hayatı adeta durma noktasına getiren akaryakıt sorununa çözüm getirmesi için 18 Şubat 1941 yılında kurulduğunu hatırlatan Petrol Ofisi CEO’su Selim Şiper, “Gerek alt yapı ve gerekse istasyon, köy pompaları gibi yatırımlarla Petrol Ofisi, ihtiyaç duyulan bu ürünleri temin edip, Türkiye’nin dört bir yanına ulaştırmak, başta tarım ve sanayi olmak üzere tüm alanlara destek sağlayarak, Türkiye’nin güçlenmesine katkı sağlamak ve yarınlara taşımak gibi ulvi bir görev ve sorumluluğu, büyük bir başarıyla yerine getirmiştir. İşte biz 77 yıllık böyle bir milli mirasın bekçisi, gardiyanıyız. Bunu sadece bizim için değil, hem tüm çalışanlarımız, hem de hissedarlarımız için de söylüyorum” şeklinde konuştu.
TÜRKİYE’YE GÜVENİN ÖRNEĞİ
1983'te anonim şirkete dönüşen Petrol Ofisi’nin 2000 yılında gerçekleştirilen özelleştirmeyle 17 yılda 4 defa sahip ve 5 defa CEO değiştirdiğine dikkat çeken Selim Şiper, şirketin ana ortağı Vitol ile ilgili olarak da, “Vitol aslında bir ülkeye mal edilemeyecek, çok uluslu küresel bir şirket. Petrol Ofisi Yönetim Kurulu’nda da Pakistanlı, Yeni Zelandalı, Amerikalı ve Türk’üz. Vitol şu anda Afrika’nın en büyük akaryakıt ve LPG dağıtıcısı konumunda. Petrol Ofisi ile Türkiye’nin de lider markasına sahip. Alanında dünyanın en önemli şirketlerinden biri olan Vitol’ün yaptığı bu dev yatırım, uluslararası sermayenin Türkiye’ye olan çok önemli bir güvenin göstergesi ve güzel bir örneği olmuştur” dedi.
İhtiyacın %40’ını karşılıyor
Selim Şiper, Petrol Ofisi’nin bugün 1.720 akaryakıt istasyonu, 1.450 üzerinde köy pompası, 9 akaryakıt terminali, 3 LPG terminali, 20 havaalanı ikmal ünitesi ve 1 madeni yağ fabrikası gibi Türkiye’de benzeri bulunmayan büyüklük ve çeşitlilikte bir alt yapıya sahip olduğunu belirterek, “Yaklaşık 1,1 milyon m³ depolama kapasitesi ve madeni yağda yıllık 150 bin tonluk üretim kapasitemiz bulunuyor. Benzersiz altyapısıyla Petrol Ofisi, Türkiye ihtiyacının yüzde 40’ını tek başına karşılayabiliyor” dedi.
Her litre an be an takipte
Otogazda istasyon, araç sayısı ve tüketim miktarı ile dünyada ilk sıralarda olan Türkiye akaryakıt sektörünün teknoloji ve disiplin açısından da bir benzeri bulunmadığını belirten Şiper, “EPDK’nın aldığı çok doğru kararlarla sektör gerçekten de bazı alanlarda dünyaya örnek olacak seviyeye geldi. Türkiye’de her bir litre yakıt, üretimden ya da ülkeye girmesinden itibaren son kullanıcının deposuna girene kadar an bean takip edilebiliyor” dedi.
Bayi modeliyle büyüyecek
“Petrol Ofisi bayilik modeline inanıyor. Ana modelimiz bayilikler vasıtasıyla büyümek” diyen Selim Şiper, yıllık yatırım miktarı tabanını en az 1 milyar TL olarak belirlediklerini belirterek, “Otomotiv yakıtlarında hem istasyon sayısı hem de satış bazında lideriz. Madeni yağ ve kimyasallar pazarında, havacılık yakıtları satışlarında lideriz. Deniz yakıtlarında ise hep ilk iki sıradayız. Elektrikli ve hibrit araçların bu sorunuyla ilgili yatırım yaptık ve e-POwer’ı geliştirdik. e-POwer yatırımlarımızda, 2018 sonuna kadar sayımızı 10–12 arasına çıkaracağız” diye konuştu.
Fiyatları petrol ve dolar etkiliyor
Türkiye’de akaryakıt fiyatının temelini, rafineri fiyatlarının oluşturduğunu belirten Selim Şiper, “Vergi yükü yaklaşık 1 yıl boyunca sabit duruyor. Ancak nihai fiyatı tetikleyen iki önemli unsur var. İlki; ürünün hammaddesinin dünya fiyatı. İkincisi ise doların TL bazındaki değeri. Sektörde ortalama olarak litre başına dağıtım marjı 54-55 kuruş civarıdır” diye konuştu.