Stephens, NYT'de "Kaşıkçı'nın öldürülmesi bir hata değil. Bu bir suç." başlıklı bir makale kaleme aldı.
Suudi gazeteci Kaşıkçı'nın öldürüldüğü iddialarının bazı çevrelerde öfkeden ziyade feryatla karşılandığına dikkati çeken Stephens, "Tartışmalar devam ederken, bu olayda kraliyet tarihinin en reformist hükümeti vardı ve bu aptal, korkunç şeyi o yaptı. Şimdi de ABD, 'serserilik kalıbına' koyarak olanları daha da kötü hale getirme riskini artırıyor." değerlendirmesinde bulundu.
"Kaşıkçı terörist, ajan ya da talihsiz bir seyirci değildi." ifadesini kullanan Stephens, Kaşıkçı'nın liberal olduğunu, Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın kadınlara araba sürme hakkı tanımasını da desteklediğini aktardı.
Stephens, akıllı bir rejimin Kaşıkçı'yı görmezden geleceğini ya da onunla ortak bir yol bulacağını, sert bir rejimin ise gazetecinin malvarlıklarına el koyacağını ya da kaçıracağını vurgulayarak, "Ama bu durum Riyad için kötülüğün, kibrin ve ahmaklığın bir bileşimi oldu. Tanınan ve zararsız bir gazeteciyi Ortadoğu'daki rakibinin topraklarındaki konsoloslukta garip bir şekilde katledeceğini düşündü." ifadelerini kullandı.
"Bu barbarlıktır"
ABD için, Washington'ın onayıyla gazetecilere işkence edilmesi ve bu kişilerin parçalanmasına izin vermenin de bir seçenek olduğuna işaret eden Stephens, bunun sadece ABD'nin müttefiklerinin işledikleri suçların yanında durmak değil, aynı zamanda bu suçlara da ortak olması anlamına geleceğini vurguladı.
Birçok Batılı gibi kendisinin de Muhammed bin Selman'ın enerjisi ve reformcu yanından etkilendiğini belirten Stephens, makalesini şöyle sonlandırdı:
"Ancak savunmasız bir gazeteciyi kendi konsolosluğunda öldürmek sertlik değildir. Bu barbarlıktır. Boş soruşturma sözleri ile arsızlaşmak ve diplomatik misilleme tehditleri savurmak, genç bir yöneticinin reformist isteklerinin kanıtı değildir. Bu, zorbalığın daha karanlık bir şeklidir. Donald Trump ve Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, eleştirmenlerin ahlaki duruşlarına rağmen Riyad ile ittifakı korumak gerektiğine inanıyor olabilirler. Hoşgörülerinin etkilerinin başka bir Ortadoğu canavarı olmaması konusunda dikkatli olmalılar."
Kaşıkçı olayı
Suudi reformistler için önemli bir platform olan Al Watan gazetesine katkı veren ve aynı zamanda Washington Post gazetesinde yazılar yazan Cemal Kaşıkçı'dan, 2 Ekim Salı günü resmi işlemler için Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğuna gittikten sonra bir daha haber alınamamıştı.
Emniyet kaynaklarınca yapılan değerlendirmede, Kaşıkçı'nın gittiği Suudi Arabistan Başkonsolosluğundan bir daha çıkmadığı teyit edilirken, başkonsolosluk binasında aynı saatlerde, 2 uçakla İstanbul'a gelen ve aralarında yetkililerin de yer aldığı 15 Suudi vatandaşının bulunduğu, bu kişilerin daha sonra geldikleri ülkelere döndükleri belirlenmişti.
(AA)