AA
Rusya'nın Ukrayna hükümetine ve topraklarına yönelik başlattığı saldırı 9'uncu ayına girdi. Rus hükümetinin savaşın başlangıcındaki hedefi Ukrayna'da Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenskiy'i iktidardan devirerek, yerine Rus yanlısı ya da Rus desteğine dayanan bir hükümet oluşturmaktı.
Bunu gerçekleştirmek için, başta başkent Kiev olmak üzere Rusya sınırlarına yakın Harkov gibi şehirleri hedef aldı. Fakat Rus yönetiminin "özel operasyon" adını verdiği bu saldırılar beklenen sonucu vermedi.
Bunun ilk sebebi Ukrayna'nın beklenmeyen boyuttaki direnci ve Rus askeri birliklerinin hem eğitim hem de kadro anlamındaki yetersizliğiydi.
HAMLE SIRASI UKRAYNA'DA
Rusya ilk ve temel hedefine ulaşamasa bile, 2014'ten beri desteklediği ayrılıkçı Luhansk ve Donetsk bölgeleri üzerinden gerçekleştirdiği saldırılar sonucunda, Ukrayna'ya ait olan ve Kırım ile karasal bağlantısını sağlayan toprakları işgal etti.
Bu saldırılar sırasında Mariupol'daki Ukrayna birliklerinin sergilediği direniş de sembolik çatışmalardan biri oldu. Her ne kadar Rusya, Kırım ile karasal bağlantıyı sağlayan bölgede kontrolünü sağlasa da bu savaşta büyük kayıplar verdi. Rus birliklerinin gösterdiği zafiyet ve Ukrayna birliklerinin direnci, Rusya'nın bu bölgelerdeki geleceği ve kontrolü konusunda şüphelerin oluşmasına sebep oldu.
Rus birlikleri; Kiev çevresinden çekilmesinden, Luhansk ve Donetsk üzerinden yapılan saldırıların durdurulmasından, Odessa gibi Ukrayna için hayati öneme sahip liman şehrine çıkarma yapma imkanı olan Karadeniz'deki Rus donanmasının "Moskova (Moskvya)" adındaki savaş gemisinin batırılmasından sonra cephedeki üstünlüğünü bir ölçüde kaybetti. Ukrayna birlikleri hem Batılı devletlerden gelen yeni silahlar, verilen lojistik ve iletişim destekleri hem de cephelerde elde edilen başarı ile karşı harekata geçme imkanına sahip oldu.
Bu, bir anlamda satranç oyununda hamle sırasının Ukrayna'ya geçtiğini gösteriyor. Nitekim Ukrayna'nın, güneyde Herson üzerine saldırı yapılacağı imajı oluşturarak askeri birliklerini yığması, fakat saldırıyı kuzeydoğuda Harkov çevresine, hatta uzun yıllar ayrılıkçıların kontrolü altında olan bölgeleri de kapsayan Luhansk bölgesini de içeren topraklara doğru düzenlemesi ve bazı toprakları geri alması, cephede Rusya'nın gerilemeye başladığının bir başka göstergesi oldu.
Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Rus birlikleri tarafından işgal edilmiş olan Ukrayna'nın dört bölgesinin, hiçbir uluslararası standardı taşımayan, bölge halklarının gerçek taleplerini ne kadar temsil ettiği şüpheli bir referandum ile Rusya Federasyonu'na katıldıklarını ilan etmesi ve genel seferberlik ilanı, aslında Rusya'nın elinin ne kadar zayıfladığını göstermesi açısından önemlidir.
Rus hükümeti bu hamleler ile hem iç kamuoyunu tatmin etmeyi hem de ileride Ukrayna ile masaya oturulduğunda elini kuvvetli tutmayı hedefledi. Bu gelişmeler dışında, Ukrayna'ya karşı işgal hareketini yöneten komutanları değiştirmesi, gerekirse de nükleer silah kullanacağını ilan etmesi, Rus hükümetinin savaşın Ukrayna ile sınırlı kalmayabileceği yönünde verdiği bir gözdağı olarak okunabilir.
UKRAYNA'NIN ASKERİ TEKNİK VE MORAL ÜSTÜNLÜĞÜ
Ukrayna hükümeti, 2022 yılının ilk aylarında Rusya tarafından sınırlarına asker yığılmasını bir işgal hazırlığı olarak görmedi. Bunun bir sebebi, Rusya'nın sınıra yığdığı birlikler ile Ukrayna gibi büyük bir ülkeyi işgal edemeyeceğine inanmasıydı.
2014 yılında Rusya'nın hızlı bir şekilde Kırım'ı işgal etmesi, Ukrayna'daki siyasi ve askeri elitler için bir ders oldu ve Batı'nın desteğiyle Ukrayna ordusu hızlı bir şekilde modernize edildi. Komuta-kontrol kademesinin NATO standartlarına göre dizayn edilmesi ile ordu güçlendirildi.
Bu savaşta, başta ABD olmak üzere Batılı devletlerin Ukrayna'ya verdiği lojistik, istihbarat ve iletişim desteği de savaşın kaderini etkileyen en önemli faktörler arasındadır. Nitekim, Ukrayna ordusunun gösterdiği direnç ve operasyonel becerisinde bu katkılar önemli bir yere sahip.
Batılı devletlerin sadece askeri lojistik destek vermekle kalmadığı, aynı zamanda dünya kamuoyunun oluşturulmasında, yönlendirilmesinde ve hatta özel bazı operasyonların yapılmasında katkıları olduğu da farklı kaynaklardan iddia ediliyor.
Örneğin, Kırım yarımadası ile Rusya Federasyonu arasındaki bağlantıyı sağlayan ve 2018'de ulaşıma açılan Kerç Köprüsü'ne zarar veren saldırıya, Rus kaynakları tarafından Batı'nın da dahil olduğu iddia edildi. Patlama ile ilgili detaylar tam olarak ortaya çıkmasa da Ukrayna bu saldırıdan ve sonucundan memnun olduğunu ifade etti. Zira Rusya'nın tamamen kontrolü altındaki bir köprüyü koruyamaması, zafiyetinin büyüklüğünü gösteriyor.
Ayrıca, saldırıya karşı misilleme olarak savaşın devam ettiği cepheler yerine Kiev dahil Ukrayna şehirlerine, sivil hedeflere (hatta Almanya Büyükelçiliğinin yakın çevresi dahil) saldırması ise Rusya'nın elindeki alternatiflerin azaldığını göstermesi açısından da dikkate değerdir.
RUSYA'NIN BUNDAN SONRAKİ OLASI ADIMLARI
Rusya'nın genel seferberlik ilan etmesi, Ukrayna'ya ait dört bölgeyi ilhak etmesi, Rus topraklarına yönelik saldırı olması durumunda nükleer silah kullanarak karşılık verebileceği tehdidinde bulunması ve Ukrayna'ya karşı yürütülen savaştaki Rus komuta kademesini değiştirmesi, gerginliğin ve savaşın şiddetinin artabileceğinin göstergeleri olarak düşünülebilir.
Takviye edilmiş Rus birliklerinin hedef ayrımı gözetmeksizin yapabileceği saldırılar Ukrayna'da daha fazla ölüme ve tahribata sebep de olabilir. Tıpkı 1990'lı yılarda Çeçenistan'ın başkenti Grozni ve çevresinde ve 2015 sonrası Suriye'de Halep ve çevresinde olanlar gibi... Bir anlamda, savaşın karakterinin ve Rusya'nın stratejisinin değişmesi söz konusu olabilir. Bu da savaşın daha yıkıcı ve topyekun hale gelmesi, sivil ve askeri can kayıplarının artması sonucunu doğurabilir.
Zaten askeri kapasiteleri açısından her iki tarafın çok yüksek kayıplar verdiği (tek önemli fark ise Ukrayna askerlerinin morallerinin yüksek olması ve Batı'dan gelen düzenli lojistik destek) savaşın, ABD'nin Vietnam'da yaşadığı gibi uzaması ve her iki taraf için de çıkmaza girmesi ihtimal dahilinde.
Bir başka açıdan ise Rusya'nın hedef küçülttüğü, kontrol altına aldığı Ukrayna topraklarıyla yetinip, diplomatik görüşmeler yapmak isteyeceği de öngörülebilir. Nitekim, Putin'in Türkiye Başkan Erdoğan ile Astana'daki görüşmede diplomatik sürecin tekrar başlatılması gündeme gelebilir.
UKRAYNA TOPRAKLARINI GERİ ALMADAN MASAYA OTURMAYACAK
Ukrayna yönetimi savaşın seyrinin değiştiğini, hamle sırasının kendisine geçtiğini düşünüyor. Batılı devletlerin diplomatik, askeri, lojistik ve iletişim desteği ve yönlendirmesiyle Ukrayna yönetiminde, savaşın devam etmesi halinde topraklarını işgalden kurtarabileceği fikri oluştu.
Bu sebeple de bu aşamada Zelenskiy, Putin ile masaya oturup görüşme yapmayı reddediyor. Bu tavra en büyük destek ise ABD'den geliyor. Rusya lideri Putin, Ukrayna ile sorunun bu noktaya gelmesinde ve Ukrayna topraklarını "işgal etmek zorunda kalmalarının" müsebbibi olarak ABD ve diğer Batılı ülkeleri görüyor.
Nitekim, Putin savaşın ancak ABD ile yapılacak müzakere ile durdurulabileceğine inanıyor.
Ukrayna, savaşın ilk aylarında Kırım, Luhansk ve Donetsk'e geniş özerklik, hatta bu bölgelerde yaşayan halkın özgür iradeyle geleceğini tayin etme hakkı da masada olmak üzere müzakereye açık olduğunu ilan etmişti.
Fakat Türkiye'nin de arabulucu olduğu sorunu diplomatik olarak çözme çabaları şimdilik tam istenen sonucu vermedi. Son olarak ise Zelenskiy, Rusya işgali altındaki bütün Ukrayna toprakları geri alınmadan mücadelenin bitmeyeceğini ilan etti.