1
Ankara'daki Türk, Rus ve İranlı liderlerin üçlü zirvesinin ardından Esed rejiminin Duma'ya yönelik kimyasal saldırısı, ülke içindeki ve dışındaki bağımsız İranlı uzmanlar tarafından eleştirildi.
Uzmanlar, İran'ın bölgedeki siyasetinin yanı sıra Moskova ile Tahran arasındaki ilişkiyi de eleştiri konusu yaptılar.
Esed rejiminin Duma'ya kimyasal saldırısı
Her zaman olduğu gibi İran'daki medya ve siyasi analistlerin büyük çoğunluğu Esed rejiminin Duma'ya kimyasal saldırısı konusunda ya sessiz kaldı ya da Esed rejimini aklama yolunu seçti.
Baharnews adlı internet sitesinin, Esed rejimini saldırının sorumlusu olarak ima ettiği söylenebilir. Çünkü, konuyla ilgili haberinde "Duma'daki kimyasal bombardımanda 70 kişi öldü... Suriye uçaklarının Şam'ın çevresindeki Duma'ya saldırısında ve Duma'ya yönelik saldırıları sırasında onlarca insan öldü ve yaralandı." ifadelerine yer verdi.
"Şark" ve "Cihan-ı Sanat" gazeteleri ise kimyasal saldırının sorumlusunun kim olduğunu yazmaktan kaçındı. Şark'ın, konuyla ilgili haberin sonunda yer verdiği şu ifadeler dikkati çekti:
"Birleşmiş Milletler ve Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Ajansı, ortak soruşturmadan sonra Suriye hükümetini Han Şeyhun'da düzenlenen kimyasal saldırıda sorumlu bulmuştu."
Uzmanlar da Duma'daki saldırıyla ilgili sosyal medya hesapları üzerinden değerlendirmelerde bulundu. Onlardan biri olan Aftab-ı Yezd gazetesinin eski editörlerinden Seyyid Müçteba Vahidi, ülkesinin Suriye rejimine desteğini eleştirerek, "Keşke Putin ve Hamaney ittifakı arasından bir şerefli kişi çıksa da İsrail'in öldürdüğü tüm Filistinliler ile Esed'in 8 yılda Rus silahı ve İran'ın finansal desteğiyle öldürdüğü Suriyelilerin sayısını mukayese etse." diye yazdı.
Hollanda'da siyaset bilimi profesörü olan Ammar Meleki de Facebook hesabında şu ifadeleri paylaştı:
"Türbe savunucularının DEAŞ'la savaşa gittiğini gösteren mizahi gösterinin yapıldığı gece, gerçek bir olay olarak Esed'in Duma'daki savunucuları Suriyeli kadın ve çocukların üzerine kimyasal bombalar yağdırdı."
Meleki'nin mizahi gösteriden kastı Devrim Muhafızları Ordusu'na yakın bir şirket tarafından çekilen "Payitaht" adlı bir diziydi. Söz konusu dizide, Türkiye'ye gitmek üzere yola çıkan ancak yanlışlıkla kendilerini Suriye'de bularak, DEAŞ'la mücadeleye katılan bir ailenin hikayesi anlatılıyor.
Duma'daki kimyasal saldırının Suriye'de faciaya neden olduğunu belirten İran öğrenci hareketlerinin eski sorumlularından Ali Efşari de "Geçmiş deneyimler ve Suriye hükümetinin uyandırdığı nefret ve vahşet ile Şam banliyölerini muhaliflerden temizleme ihtiyacı failin Beşşar Esed olduğunu düşündürüyor." mesajını paylaştı.
Lübnan'da yaşayan, İran'ın Kum kentindeki ilahiyat okulunun eski öğretmelerinden ve Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin destekçilerinden Muhammed Cevad Ekberin de sosyal medya hesabından kimyasal saldırıdan etkilenen çocukların fotoğraflarını paylaşarak, "Bu gece, türbenin Rus koruyucuları tüm yılların özetini Duma'da sergiledi." diye yazdı.
ABD'de ikamet eden eski Tahran Üniversitesi hocalarından Hasan Haşimiyan ise kimyasal saldırı konusunda BBC'nin yaklaşımını eleştirerek, "Hamaney ve Putin Suriye'deki cinayetlerini sürdürüyorlar. BBC, Beşar Esad ile Duma'ya yapılan kimyasal saldırı arasında bir bağlantı görmüyor." ifadelerini paylaştı.
İstanbul'da ikamet eden İranlı araştırmacı ve "iranwire" sitesinin editörü Rıza Hakikatpurnejad ise sosyal medya hesabından şunları yazdı:
"Beş ay önce BM Suriye hükümetinin Han Şeyhun'daki kimyasal saldırıdan sorumlu olduğunu açıkladı. En azından sadece bunun için utanın ve 'Ne zaman Esed tamamen zafere yaklaşsa kimyasal saldırı komplosu ortaya atıyorlar' yazmayın."
İran ile Rusya'nın "Suriye ve geleceğindeki" ilişkisi
Yedi yıl önce olduğu gibi İranlı yetkililer, analistler ve medya kuruluşları Rusya'nın Suriye'de İran'la iş birliğine övgüde bulunarak Suriye'nin geleceği konusunda iyimser tablolar sunuyorlardı.
Öte yandan, birçok İranlı da Rusya'nın Suriye'de ülkelerine karşı yaklaşımını eleştiriyor. Ayrıca savaş sonrasında Suriye'de Rusya ile karşı karşıya gelebilecekleri korkusunu da gizlemiyorlar.
İran'ın eski Kuala Lumpur ve Atina Büyükelçisi Kasım Muhibali Meclis Başkanı Ali Laricani'ye yakınlığıyla bilinen "khabaronline" adlı internet sitesine verdiği röportajda, "İran, Suriye'de bağımsız bir aktör olabilmek için Rusya'nın gölgesinde hareket ediyor. Bağımsız bir aktör oluncaya kadar Suriye'de, Türkiye ve Rusya ile aynı role sahip olamayacak." dedi.
Röportajdan üç gün sonra da "Aftab-i Yezd" adlı gazetede bir makalesi yayımlanan muhafazakar kanadın üyelerinden Mehdi Mutahharniya, şunları yazdı:
"Türkiye ve İran'la oluşturulan ittifakın temel ekseni Ruslar, gelecekte bu ittifakın Suriye'deki çıkarlarını yönetmek için en büyük imtiyazı kendisine saklayacak ve en az imtiyaz da İran'a verilecek. Diğer bir deyişle İran, Suriye'de en yüksek harcamaları yaptı ancak bu ülkedeki en düşük imtiyazlara sahip olabilir."
Uluslararası medyada birçok makalesi olan kıdemli analist Emir Taheri de iki gün önce sosyal medya hesabından İsrail'in Suriye'de bir üsse saldırısı sonucu İranlıların ölmesiyle ilgili şunları yazdı:
"Hamaney, İsrail'in Suriye'deki T-4 hava üssüne saldırısında ölen İranlılar konusunu görüşmek için siyasi ve askeri yetkilileri makamına çağırdı. Hamaney, İsrail'in saldırıdan önce Rusya'yı bilgilendirdiğinden, Rusların üssü boşalttığından ancak Moskova'nın bu bilgiyi İran'la paylaşmadığından emin durumdadır."
İran'ın Suriye ve Irakla ilişkileri
Ayetullah Ali Hamaney, Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve Devrim Muhafızları komutanları gibi ülkelerinin bölgedeki politikasının başarılı olduğunu savunanların aksine daha önce İran'ın bölgesel nüfuzu ve başarısı hakkında yorumlar yapan gazeteci ve hükümetin destekçisi birçok kişi son günlerde, İran'ın bölgedeki siyaset ve nüfuzu konusunda ciddi şüphelerini dile getiriyorlar.
Khabaronline adlı haber sitesine 2 Nisan'da konuşan İran Cumhurbaşkanlığına bağlı Stratejik Araştırmalar Merkezi uzmanlarından Diyaku Hüseyni, ABD'nin dönemin Başkanı George Bush zamanında yaptığı hatalar sebebiyle İran'ın Suriye ve Irak'ta nüfuz ve kazanımlar elde ettiğini söyledi.
Hüseyni, "Bu nüfuzu korumak ayrı bir konudur çünkü; Türkiye ve Suudi Arabistan'ın nispeten yüksek kabiliyeti bu nüfuzu korumanın maliyetini ağırlaştırıyor. " dedi.
Tahran'daki Allame Tabatabai Üniversitesi'nde kıdemli uluslararası ilişkiler uzmanı olan Hadi Feriman da iki gün önce yazdığı bir makalede, "İslam Cumhuriyeti'nin dış politikasını yürütenler Suriye konusunda hiçbir ülkenin ebediyete kadar müttefik ya da ortak olmayacağına dikkat etmeliler." ifadelerini kullandı.
Bu bağlamda, Muhammed Cevad Ekberin, Abdolali Bazergan, Ferzaneh Rustai, Rıza Alicani, Hasan Fereştiyan, Murteza Kazimiyan, Rıza Masumei, Mehdi Nurbahş ve Hasan Yusufi Eşkuri adlı sekiz siyasi ve dini aktivist yayımladıkları "Ulusal çıkarlara aykırı olan dış politikayı protesto ve reddediyoruz" başlıklı bir açıklamayla İran'ın dış politikasının karşısında durduklarını belirtti.
İran'ın bölge ülkeleri, özellikle de Irak ve Suriye'ye müdahalesi sadece oradaki yoksul halkı değil, aynı zamanda bölgedeki kamuoyunun İran'a karşı belki de birkaç nesil sürecek nefret ve öfke atmosferine neden oldu. İran, izlediği Şiilik politikasıyla Suriye'deki barışa darbe vurdu ve büyük güçlerin insanlık dışı müdahalelerine ve insani krizlere yol açtı.
İran, Suriye halkının başlattığı protestoların en başında antidemokratik Beşşar Esed rejiminin yanında Suriye'ye girdi ve Suriye hükümeti lehine harekete geçti. Suriye halkının protestoları ilk başta tamamen barışçıldı ancak Suriye hükümeti İran'ın desteğiyle göstericileri kanlı bir şekilde bastırma yoluna başvurdu.
(AA)