1
ABD, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) veto hakkına sahip daimi üyesi olarak bugüne dek Ortadoğu'da İsrail çıkarlarını desteklemek üzere, konseyin gündemine aldığı en az 38 karar tasarısını veto etti. Bu karar tasarılarının en az 28'i doğrudan İsrail'in işgal altında tuttuğu Filistin topraklarındaki duruma ilişkin kınama ve uyarı tekliflerinden oluştu.
Son veto BMGK'nın yapısıyla ilgili tartışmaları gündeme getirdi
Washington yönetimi, BMGK'nin 1946 yılından bu yana aldığı tüm kararlarda veto yetkisini en fazla bu meselede kullanırken, bu konuyla ilgili son vetosunun ardından BMGK'nin yapısıyla ilgili tartışma yeniden gündeme geldi.
BM Güvenlik Konseyinin Ortadoğu ve Filistin konularında gündeme aldığı karar tasarıları içinde ABD'nin veto ettikleri incelendiğinde, ülkenin İsrail devletinin kurulduğu ilk yıllarda bölgede bir Yahudi devletinin kurulması için İngiltere'nin öncülüğünde yürütülen politikaları desteklediği görülüyor.
ABD'nin 1950-1960 döneminde bölgede izlediği politikalar Soğuk Savaş'ın siyasi dengeleri belirledi. Ülke bu dönemde Arap devletleri ile İsrail arasındaki çatışmada kısmi bir tarafsızlık politikası izledi.
Sovyetler Birliği ile ilişkilerin yumuşama dönemine girdiği 1970'lerin ikinci yarısından itibaren ise ABD siyasetinde Ortadoğu ve Filistin sorunu konusunda daha taraflı bir siyaset hakim oldu. Bu dönemden itibaren ABD, Güvenlik Konseyinde İsrail'i zor duruma düşürebilecek karar tasarılarında veto kartını oynamaya başladı.
Kendi kaderini tayin hakkı
ABD, Filistin sorunuyla ilgili olarak ilk kez Güvenlik Konseyinin 23 Ocak 1976'da görüştüğü, 11940 sayılı karar tasarısını tek başına veto etti. İlgili karar tasarısında, Ortadoğu'da giderek artan çatışmalara dair kaygılar dile getirilmiş, İsrail'in Arap topraklarında sürdürdüğü işgali sonlandırması çağrısı yapılmıştı.
Tasarıda, Filistin halkının kendi kaderini tayine yönelik devredilmez bir hakka sahip olduğu ve Filistinlilerin bu hak kapsamında bağımsız bir Filistin devleti kurabilecekleri vurgulanırken komşu ülkelerdeki Filistinli mültecilerden isteyenlerin topraklarına geri dönmesinin sağlanması, dönemeyenlere tazminat ödenmesi talep edilmişti.
Tasarıda ayrıca İsrail'in, 1967'den sonra işgal ettiği topraklardan derhal çekilmesi gerektiği vurgulanmıştı.
İlk Kudüs vetosu
ABD'nin aynı yıl tek başına veto ettiği ikinci tasarı ise 24 Mart 1976 tarihli, 12022 sayılı BMGK karar tasarısıydı. Tasarıda işgalci gücün "işgal altındaki topraklarda kurduğu yerleşimlerle "başta Kudüs şehri olmak üzere, işgal altındaki toprakların fiziksel, demografik, kültürel ve dini karakterini değiştirmesinden duyulan kaygı" vurgulanırken İsrail otoritelerine bu tür girişimlere son vermesi çağrısı yapılmıştı.
Yine aynı yıl, "Filistin halkının devredilemez haklarını kullanmasının engellenemeyeceğine" dikkati çeken 29 Haziran 1976 tarihli 14985 sayılı karar tasarısı da ABD tarafından tek başına veto edildi.
23 Nisan 1980 tarihli, 13911 sayılı karar tasarısı benzer içerikli bir tasarı da yine ABD'nin vetosuyla karşılaştı. Tasarıda, ABD'nin ilk veto ettiği BMGK tasarısında yer alan, Filistin halkının kendi kaderini tayin ve bağımsız devlet kurma hakkı bir kez daha vurgulanmıştı.
ABD 2 yıl sonra, 1 Nisan 1982'de geçici üye Ürdün'ün önerisiyle BMGK gündemine gelen 14832 sayılı karar tasarısını da tek başına veto etti. Tasarıda, işgalci güç İsrail'in otoritelerinin Filistin halkına yönelik artan baskıları, Nablus ve Ramallah'ta seçilmiş belediye başkanlarının görevden alınması kınanmıştı.
Kudüs'te ibadet edenlere silahlı saldırı
Aynı yıl 11 Nisan günü bir İsrail askerinin Mescid-i Aksa'ya girerek namaz kılanlara ateş etmesinin ardından BMGK gündemine gelen 20 Nisan 1982 tarihli, 14985 sayılı karar tasarısı da ABD vetosuyla karşılaştı. Tasarıda Harem-i Şerif'in ve Mescid-i Aksa'nın kutsallığını ihlal eden, suç niteliğindeki eylem kınanırken işgalci güç İsrail Savaş Zamanında Sivillerin Korunmasına İlişkin Cenevre Sözleşmesinin hükümlerine uymaya davet edilmişti.
Yerleşimler meselesi
1 Ağustos 1983'te BMGK gündemine alınan 15895 sayılı karar tasarısı da ABD tarafından veto edildi. Tasarı, İsrail'in işgal altındaki topraklarda Yahudi yerleşimleri kurmaya yönelik siyasetinin bölgede kalıcı barışın sağlanmasının önündeki en önemli engel olduğuna dikkat çekilmişti.
Batı Şeria ve Gazze'de sivillere baskı
Güvenlik Konseyinin 12 Eylül 1985'ta gündemine aldığı 17459 sayılı karar tasarısında, İsrail'e, işgali altındaki Batı Şeria ve Gazze'de uyguladığı sokağa çıkma yasakları, idari gözaltı ve sınır dışı işlemleri gibi olağanüstü hal tedbirlerini ve sivil halka yönelik baskılarını son verme çağrısı yapıldı. İşgalci gücü Savaş Zamanında Sivillerin Korunmasına İlişkin Cenevre Sözleşmesinin hükümlerine uymaya davet eden tasarı ABD'nin vetosuyla karşılaştı.
Yine Kudüs vetosu
Konseyin 30 Ocak 1986'da gündeme aldığı, 11769 sayılı Kudüs hakkındaki karar tasarısı da ABD tarafından veto edildi. Tasarıda, İsrail, başta kutsal Kudüs kenti olmak üzere işgal altında tuttuğu toprakların "fiziksel karakterini, demografik yapısını ve kurumsal statüsünü değiştirmeye yönelik girişimlerine" son vermeye davet edilmişti. Ayrıca şehirdeki kutsal mekanların bakımı ve onarımından sorumlu Kudüs Yüksek İslam Konseyinin bu konuda nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan ülkelerle iş birliği yapmasının engellenmemesi talep edilmişti.
Cenevre Sözleşmesine uyma çağrısı
Güvenlik Konseyinin 29 Ocak 1988'de gündemine aldığı 19466 sayılı karar tasarısında, İsrail, Filistin halkına yönelik insan hakları ihlallerine son vermeye çağırılırken Cenevre Sözleşmesinin tarafı olarak Savaş Zamanında Sivillerin Korunmasına İlişkin Cenevre Sözleşmesinin hükümlerinin Filistin ve işgal altındaki diğer Arap topraklarında yasal olarak uygulanmasını kabul etmesi ve sözleşme hükümlerine uyması çağrısı yapıldı. Bu tasarı da ABD'nin vetosuna takıldı.
Sivillerin sınır dışı edilmesi
Yine aynı yıl 14 Nisan'da gündeme alınan 19780 sayılı, 11 Nisan'da 8 Filistinlinin İsrail otoriteleri tarafından yasa dışı olarak sınır dışı edilmesini kınayan karar tasarısı da ABD'nin vetosuyla karşılaştı.
Güvenlik Konseyinin 1989-2011 yılları arasında Filistin ile ilgili gündemine aldığı, halka yönelik hak ihlallerinin ve İsrail'in yerleşim siyasetinin kınandığı, Kudüs'ün ve işgal altındaki diğer toprakların fiziki, kültürel ve demografik karakterinin korunması, Savaş Zamanında Sivillerin Korunmasına İlişkin Cenevre Sözleşmesinin hükümlerinin uygulanması çağrısı yapılan 16 karar tasarısı daha ABD tarafından veto edildi.
Son olarak ABD Başkanı Donald Trump'ın Kudüs'ü "İsrail başkenti" olarak tanıma ve ABD büyükelçiliğini buraya taşıma kararının ardından, geçici üye Mısır'ın önerisiyle 18 Aralık 2017'de Güvenlik Konseyi gündemine getirdiği tasarı da yine ABD tarafından veto edildi. Tasarıda, Kudüs'ün fiziki, kültürel ve demografik karakterinin değiştirilmesine yönelik hiçbir girişimin yasal olmadığı, Güvenlik Konseyinin Kudüs konsundaki ilgili kararları gereğince devletlerin kutsal kentte diplomatik misyon kurmaktan kaçınmaları gerektiği vurgulanmıştı.