Başkan Erdoğan'la görüşmüşlerdi! Libya'da değişen güç dengesi

Libya'da 24 Aralık 2021'de yapılması planlanan parlamento ve başkanlık seçimlerinin siyasî ve hukukî sebeplerden ötürü yapılamamasının ardından ülkede meydana gelen krizler silsilesi, Libya'da yeni bir güç dengesi doğurdu.

Hafter güçlerinin Trablus'a yönelik saldırı dalgasının Türkiye'nin de askeri desteği ile kırılmasının ardından Cenevre'de 5 Mart 2021'de Libya Siyasi Diyalog Forumu düzenlenmiş ve Abdulhamid Dibeybe Libya'nın geçiş sürecini yöneten başbakan olarak belirlenmişti.

Dibeybe hükümetinin yönetimi devralmasının ardından bir süre nispeten sakin bir coğrafya haline gelen Libya, ülkenin doğusundaki Hafter yanlısı Temsilciler Meclisi'nin (TM) 10 Şubat'ta yeni başbakan olarak Fethi Başağa'yı seçmesinden hemen sonra yeniden çatışmalar ve siyasi krizlerle gündeme gelmeye başladı.

HAFTER'İN BATI LİBYA'YI ''İÇERİDEN'' DAĞITMA PLANI

Fethi Başağa'nın, Hafter ile bir araya gelmesi, Hafter'in ''askeri'' yollarla elde edemediği Trablus'u ''içeriden bölerek'' ele geçirme çabası olarak değerlendirildi.

Nitekim daha 2 yıl öncesine kadar Hafter'in Batı Libya'dan püskürtülmesine yönelik operasyonlarda beraber hareket eden silahlı gruplar, Başağa ve Dibeybe arasındaki güç mücadelesinin merkezinde yer alarak ülkeyi tekrardan çatışma ortamına soktu.

Araştırmacı Taha Yasin, geçmiş dönemde Türkiye karşıtı söylemleri ile manşetleri süsleyen Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih'in Ankara'a gelişini ve Libya'da değişen dengeleri gdh.digital için değerlendirdi.

17 Mayıs tarihinde Fethi Başağa, başkent Trablus'a geldiğini ve yönetimi devralacağını duyurdu. Başağa'nın Trablus'ta Navasi silahlı grubunun etkin olduğu bölgede himaye edildiği bilgisinin alınmasının ardından, Ulusal Birlik Hükümeti'ne (UBH) bağlı silahlı güçler bölgeye operasyon başlattı.

Navasi silahlı grubu ve UBH güçleri arasında saatler süren çatışmanın ardından bölgeye gelen ve Türkiye'ye yakınlığı ile bilinen 444.Tugayı arabulucu rolü üstlendi ve Başağa'yı Trablus'tan çıkardı.

Bir kişinin hayatını kaybettiği olayların ardından ise Başağa hükümeti Sirte kentinden çalışmalara başlayacağını duyurdu. Başağa'nın bu olaydan sonra başta Trablus'un güneyi olmak üzere ülkenin batısındaki silahlı grupları etkisi altına almaya çalışması ise bir dipnot olarak eklenebilir.

Bu gelişme sonrası ise Dibeybe, Başağa yakınlığı ile bilinen Askeri İstihbarat Dairesi Başkanı Usame Cuveyli'yi görevden aldı. Cuveyli ise geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, Başağa hükümetinin Trablus'ta yönetimi devralması için gerekirse güç kullanılması gerektiğini söyledi.

27 Temmuz'da ise Rada silahlı grubu ile Başkanlık Muhafızları (Ebu Ras) arasında Trablus'un güneyinde çatışma yaşanmış ve 3'ü sivil 16 kişi hayatını kaybetmişti.

Bütün bu olaylar Hafter'in ''Batı Libya'ya'' yönelik planının ve silahlı grupların ülkedeki güç dengesinde ne derece kuvvetli olduğunun birer göstergesidir. Nitekim başkent Trablus dışında, ülkenin doğusu ve batısı arasındaki en önemli denge unsuru olarak gösterilen Misrata'daki silahlı grupların dahi kendi aralarında kamplaşmaya başlaması ülkenin önce çatışmaya ardından da bölünmeye doğru evrilmesine sebep olabilir.

Ayrıca hem Başağa hem de Dibeybe'nin Misratalı olduğunu belirtmek gerekiyor.

MUHTEMEL HAFTER-DİBEYBE İTTİFAKI VE ULUSAL PETROL KURUMU'NDA KRİTİK DEĞİŞİKLİK

Fethi Başağa'nın göreve gelmesinin hemen ardından Hafter bölgesindeki petrol sahalarının neredeyse tamamında "mücbir sebepten" dolayı üretimin durduğu açıklanmıştı.

Üretimi durduran bölgedeki kabileler ise Dibeybe'nin yönetimi Başağa'ya teslim edene kadar ülkenin güneyi ve güneydoğusundaki sahalarda petrol üretimi ve ihracatının başlamayacağını ifade eden bir açıklama yayınladı.

Bu gelişme, Hafter-Başağa ikilisinin ülkenin ekonomik gelirlerinin yüzde 95'ini oluşturan petrol üretimini keserek, Dibeybe'nin elini zora sokma ve Hafter'in kendisini uluslararası arenaya tekrar hatırlatma çabası olarak değerlendirildi.

Bu adım nispeten Dibeybe'nin elini zora sokmuş ve ülkede elektrik, benzin ve su krizine sebep oldu.

Ancak Dibeybe'nin, 12 Temmuz'da Libya Ulusal Petrol Kurumu'nun (NOC) Başkanı Mustafa Sanallah'ı görevden alarak yerine Ferhat bin Kıdara'yı ataması, "ülkenin doğusu ile batısı arasında yeni bir ittifakın kurulduğu" iddialarına neden oldu.

Başbakan Dibeybe'nin bu iddiaları kesin bir dil ile reddetmesine rağmen Ferhat bin Kıdara'nın bir süre Hafter'in ekonomi danışmanlığını yapmış olması, bu iddiaları güçlendirmiştir.

Bu iddia dışında ise Hafter-Dibeybe yakınlaşmasını doğrular nitelikteki en önemli gelişme 3 aydır devam eden petrol blokajının, yeni NOC başkanı Ferhat bin Kıdara ile kaldırılmış olmasıdır.

Dibeybe'nin bu ittifak ile ekonomik krizi hafifletmek ve ülkede yaşanan protestoların şiddetini azaltmak istediği belirtilirken, Hafter ile yakınlaşmasından ötürü ülkenin batısında tepki toplaması ise kaçınılmaz oldu.

Hafter'in ise Libya Ulusal Ordusu'na (LNA) finansman sağlamanın yanı sıra halktan ve uluslararası arenadan gelen baskıları kendisine yakın bir NOC başkanı ile bertaraf etmenin çabası içinde olduğu değerlendiriliyor.

Öte yandan Libya petrolünün yeniden uluslararası piyasalara akması, Rusya'nın işine gelmeyecek ve Libya'daki Wagner şirketinin ülkedeki çeşitli kurumlara baskı yapmasına sebebiyet verecektir. ABD Afrika Kuvvetleri (AFRICOM) Komutanı Orgeneral Steven Townsend, Rusya'nın Ukrayna'ya saldırmasının ardından Libya'daki Wagner güçlerinin yarısının Ukrayna sahasına yollandığı iddiasını gündeme dahi getirse, Wagner'in Libya'daki rolünün gözardı edilmemesi gerekiyor.

Hafter ve Dibeybe arasındaki ittifakın çerçevesi şu an için sadece ''petrol'' olarak görünüyor. Henüz ikilinin tam ittifak içine girebilmesi için önlerinde birçok dosya bulunurken, Temsilciler Meclisi, Başkanlık Konseyi ve Devlet Yüksek Konseyi gibi Libya'daki diğer siyasi elitlerin bu ittifaka nasıl baktığı hala kafaları kurcalayan bir soru.

Trablus'ta iktidarı ele geçirme yönelik başarısız girişimleri, yönetimi devralma çabalarında güç kullanmaması ve ülkenin batısındaki askeri birliği dağıtamaması gibi sebeplerden ötürü de Başağa'nın Hafter nezdindeki kredisinin tükenmeye başladığını söyleyebiliriz.

AKİLE SALİH'İN ANKARA ZİYARETİNİN LİBYA'DAKİ GÜÇ DENGESİNE ETKİSİ

Türkiye ile Libya arasında 27 Kasım 2019'da "Güvenlik ve Askeri İşbirliği Mutabakat Muhtırası" imzalanmış ve anlaşma kapsamında Libyalı askeri personele eğitim ve danışmanlık hizmeti sağlanmaya başlanmıştır. Türk askerinin bölgedeki varlığı 2019 yılında Hafter güçlerinin Trablus'a yönelik saldırılarının bir daha yaşanmamasını sağlayarak, bölgedeki istikrarın devamında en önemli garantör güç olmuştur.

Bu durum Türkiye'nin Libya'daki konumunu güçlendirirken, Libyalı siyasi ve askeri aktörlerin Türkiye'ye olan yaklaşımını değiştirmiştir. Nitekim birkaç yıl öncesine kadar Türkiye karşıtı açıklamaları ve Hafter yanlısı tutumu ile gündeme gelen Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih'in Ankara'yı ziyaret ederek Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşme gerçekleştirmesi bu durumun en açık örneği olarak karşımıza çıkmaktadır.

Akile Salih'in yanı sıra Türkiye ile sıkı ilişkilere sahip Libya Devlet Yüksek Konseyi Başkanı Halid el-Mişri'nin de Ankara'ya gelerek, Akile ile görüşmesi bekleniyor.

Libya Devlet Yüksek Konseyi ve Temsilciler Meclisi gibi iki kurumun başkanının Türkiye'de bir araya gelmesi ise yukarı bahsettiğimiz ''dengeleyi güç Türkiye''nin bir yansıması olarak değerlendirilebilir.

Çünkü, seçimlere zemin olacak bir anayasal çerçevenin oluşturulması için Libya Devlet Yüksek Konseyi ve Temsilciler Meclisi arasında önce Kahire'de ardından ise Cenevre'de gerçekleştirilen görüşmeler başarısız bir şekilde sonuçlandı. İki kurumun Ankara'da bir araya gelerek istişarelere başlaması ise Türkiye'nin arabulucu rolünü üstlendiğini gösteriyor.