AP seçimlerinde aşırı sağ tedirginliği devam ediyor

Tüm AB ülkelerinde 23-26 Mayıs'ta düzenlenecek AP seçimlerine hazırlık, aşırı sağın yükselişinin yarattığı tedirginlikle devam ediyor.

Avrupa Birliği (AB), genel olarak düşük katılımla her 5 yılda bir gerçekleşen Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerine bu sefer kıta genelinde aşırı sağın yükselişinin yarattığı tedirginlikle hazırlanıyor.

Yaklaşık 400 milyon kişinin oy kullanma hakkına sahip olacağı ve 23-26 Mayıs'ta gerçekleşecek AP seçimleri kapsamında üye ülke vatandaşları, AB'nin üyeleri seçilerek atanan tek kurumu olan AP için milletvekillerini belirleyecek.

AP'deki 8 siyasi grubun 751 sandalye için yarışacağı seçimler, aşırı sağcı ve popülist partilerin kazandığı güç ekseninde "AB projesinin" bir referandumu olarak değerlendiriliyor.

Avrupa'da aşırı sağın yükselişi

Avrupa genelinde son yıllarda aşırı sağcı partilerin yükselişi dikkati çekiyor. Halihazırda aşırı sağcı partiler İtalya, Polonya, Macaristan ve Avusturya'da iktidarda bulunurken, Fransa, Almanya, Hollanda, İspanya, Norveç, Finlandiya, Estonya, Danimarka, Çekya ve Slovenya gibi birçok AB ülkesinde güç kazanmış durumda.

AB genelinde 2008 mali krizinin etkileriyle güç kazanmaya başlayan aşırı sağın, son yıllarda kıtada boy gösteren terör saldırıları ve göçmen kriziyle nüfuz alanını geliştirdiği belirtiliyor.

Yoğunluklu olarak göçmen ve İslam düşmanı söylem benimseyen ve AB'ye mesafeli duran bu partilerin AP seçimlerinde de geleneksel partileri zorlayarak etkili olacağı tahmin ediliyor.

İttifak oluşturma çabaları

Avrupa'daki popülist aşırı sağcı partiler halihazırda AP'deki 8 grubun 3'ünde temsil ediliyor.

Avrupa Muhafazakarları ve Reformistleri (ECR), Uluslar ve Özgürlükler Avrupası (ENF) ve Özgürlükler Avrupası ve Doğrudan Demokrasi (EFDD) siyasi gruplarının aşırı sağcı parti üyeleri bulunuyor.

Diğer yandan AP seçimlerinde temsil oranını genişletme çabasında olan aşırı sağcı partilerin ittifak kurma çabaları da dikkati çekiyor.

İtalya Lig Partisinin lideri, Başbakan Yardımcısı ve İçişleri Bakanı Matteo Salvini'nin, kıtadaki aşırı sağcı partilerin "Avrupa Halklar ve Uluslar İttifakı" adı altında toplanmasına yönelik girişimleri bulunuyor.

Bu çerçevede Salvini, Milano'da bir toplantı düzenleyerek, aşırı sağcı partiler Almanya için Alternatif (AfD), Finler Partisi ve Danimarka Halk Partisinin temsilcileriyle görüştü.

Daha sonra Salvini, Macaristan Başbakanı Viktor Orban, Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ) lideri ve Başbakan Yardımcısı Heinz Christian Strache ile Macaristan'da bir araya gelerek ittifakını genişletme çalışmalarını sürdürdü.

İktidar partisi Macar Yurttaş Birliğinin (Fidesz), AP'deki Hristiyan Demokratların çatı oluşumu Avrupa Halk Partisine (EPP) üyeliği ise askıya alınmış bulunuyor. Taraflar arasındaki ilişkilerin daha da gerilmesi ve Fidesz'in EPP'den atılması durumunda, Macar partinin Salvini'nin olası ittifakına yakınlaşma ihtimali bulunuyor.

Diğer taraftan Fransa'nın aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi lideri Marine Le Pen ve Hollanda'nın aşırı sağcı Özgürlükler Partisinin (PVV) lideri Geert Wilders'ın geçen ay Çekya'daki İslam karşıtı Özgürlük ve Doğrudan Demokrasi Partisinin (SPD) Genel Başkanı Tomio Okamura ile bir araya gelmesi de dikkati çekiyor.

Anketler oy oranlarını artırmalarını öngörüyor

AP seçimlerine ilişkin yapılan anketler, aşırı sağcı partilerin oy oranlarını artırarak, sandalyelerin en az üçte birini alabileceklerine işaret ediyor.

AP'nin yayımladığı son anket ise EPP ve Sosyal Demokratlar gibi merkez sağ siyasi grupların oylarınının yüzde 5 düşebileceğini öngörüyor.

Ankete göre, aşırı sağcıların bulunduğu EFDD'nin yüzde 6, ENF'nin ise yüzde 5 oranında oyunu artırması bekleniyor.

İngiltere’deki son anketlere göre ise aşırı sağ siyasetçi Nigel Farage'ın liderliğindeki Brexit Partisinin hem iktidardaki Muhafazakar Partiyi hem de ana muhalefetteki İşçi Partisini geride bırakacağı tahmin ediliyor.

Diğer taraftan bazı anketler Fransa'da Le Pen'in partisinin AP seçimlerinde Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'u az farkla da olsa geride bırakabileceğine işaret ediyor.

AB projesi tehdit altında mı?

Geleneksel olarak AB karşıtı çıkışlarıyla gündeme gelen aşırı sağcı partilerin, İngiltere'nin birlikten ayrılma sürecinin zorluğu karşısında AB karşıtı tutumlarını yumuşattıkları görülüyor.

AB'ye mesafeli duran bu partilerin son dönemde birlikten ayrılma söylemleri yerine "birliği içten değiştirme" planları daha ön plana çıkmış bulunuyor.

Göçmen ve İslam karşıtlığında buluşan bu partiler aynı zamanda ulusal çıkarları ön planda tutan politikalara da ağırlık veriyor.

Söz konusu popülist aşırı sağcı partilerin AP'de çoğunluğu merkez partilerden alması durumunda, ulusal çıkarlarını ön planda tutarak, birliğin yasama organı olan AP'de karar alma mekanizmalarını ciddi anlamda zora sokmaları bekleniyor.

(AA)