ABD Başkanı Donald Trump'ın, Arap ülkelerinin askerlerinden oluşan bir kuvveti Suriye'ye DEAŞ'tan alınan bölgelere güvenliği sağlamak üzere getirmek istediği yönündeki iddiaları AA muhabirine değerlendiren uzmanlar, kurulması planlanan Arap gücüyle İsrail'in güvenliği için İran'ın engellenmesinin amaçlandığını ancak bu hamlenin bölgede ''İran-Arap savaşının tetiklenmesi'' anlamı taşıdığını ifade ediyor.
İbn Haldun Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Doç. Dr. Talha Köse, ABD'nin uzun vadede bölgeden ayrılmayı planladığını, ayrılırken bölgede boşluk oluşmaması için yeni bir vekil bırakmak isteyebileceğini söyledi.
ABD'nin oluşacak boşluğu İran ve Rusya'nın dolduracağı endişesi taşıdığını belirten Köse, şöyle devam etti:
"Irak, Suriye ve Yemen'de merkezi hükümetlerin tasfiyesi sonrası oluşan boşluğu ağırlıklı olarak İran, DEAŞ ve El Kaide gibi terör örgütleri kısmen ise Amerika'nın çalıştığı PYD doldurdu.
Anladığımız kadarıyla ABD uzun vadede bölgeden çekilmek istiyor. Trump yönetimi de bu konuda planlarını söylemekten de çekinmiyor ama Pentagon buradan çekilirse bölgede oluşacak boşluğun, Amerika'nın düşmanları hatta bizim o bölgede rakiplerimizin de içinde olduğu güçler tarafından doldurulacağını düşünüyor."
Kurulması planlanan Arap gücünün ciddi sorunlar barındırdığını vurgulayan Köse, şu değerlendirmelerde bulundu:
"1960'lı yıllardaki gibi kuşatıcı bir Arap gücü fikri yok ya da o yıllardaki gibi bir Arap milliyetçiliğini yeniden diriltilmesi söz konusu değil. O zamanlar tabii İsrail karşıtlığı üzerinde bir birleşme vardı, şu anda biraz İran karşıtlığı üzerine kurulmuş bir birlik düşüncesi var. Bu ne kadar gerçekçi bir tehdit o da tartışılır. Bunların hepsi senaryo ama senaryonun sahaya yansımasına baktığımızda Suudi Arabistan'ın çok güçlü askeri blok oluşturma kapasitesi olduğu kanaatinde değilim.
Türkiye burada o ülkelerle koordineli bir yaklaşım gerçekleştirebilirse yapıcı roller de üstlenebilir. Çünkü bu ülkelerin hiçbirinin ciddi bir askeri kapasitesi yok. Şu çok net, bunlar beceriksiz ve hiçbir başarı hikayeleri olmayan ülkeler. Bir yandan Rusya ile iş birliği içinde olan bir yandan İran ile hem iş birliği hem de müttefiklik ilişkilerini sürdüren Katar'ın Arap gücünde yer alma talebi de anlaşılabilir bir şey değil. Böyle bir kapasitesi de yok. En fazla maddi açıdan destek verebilir. Suudi Arabistan'ın Katar'ı izole etme planları ortada ama ABD'nin de Katar'a karşı aldığı net bir tavır yok."
"Türkiye, Afrin operasyonuyla önemli bir aktör olduğunu gösterdi"
"ABD'nin uzun vadede Kürtlerle de çok büyük bir planı olmadığı ortaya çıktı." görüşünü ileri süren Köse, PYD'nin hem demografik olarak hem de diğer aktörlerle ilişkileri açısından da boşluğu doldurabilecek kapasitesi olmadığının görüldüğünü söyledi.
Doç. Dr. Talha Köse, şu ana kadar oyunun dışında kalan Türkiye'nin Afrin operasyonuyla önemli bir aktör olduğunu gösterdiğini vurgulayarak, şunları anlattı:
"Şimdi Araplar şöyle düşünüyor, 'Oradaki boşluğu dolduramazsak bölgede Arap olmayan unsurlar boşluğu doldurur.' Bence Zeytin Dalı Harekatı oyun değiştirici bir hamle oldu.
Mısır da belirleyici bir aktör gibi görünüyor ama kendi içerisinde kırılganlıkları, ekonomik sorunları var. Dolayısıyla Arap gücü hamlesinin Türkiye'yi bölgede dengelemek için oluşturulduğu ya da böyle bir hedefi olduğu kanaatinde değilim. Bu birliğin asıl hedefi İran. Ama eğer bu Arap gücü İran'ı dengeleme konusunda bir başarı sağlarsa ve İran'ı dengelerse, Türkiye'yi de hedefe alabilirler."
ABD'nin gücünü Asya- Pasifik'e çekmek istediğini dolayısıyla çekilirken açılan boşluğa Rusya'nın yerleşmesi endişesi yaşadığına dikkati çeken Köse, "ABD her ne kadar Rusya'yı dengelemek istese de her halükarda orada açılacak boşluk Rusya lehine gelişecektir." dedi.
"Arap gücü laftan öteye geçmez"
Necmettin Erbakan Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Cüneyt Özşahin de ABD yönetiminde daha önce hiç olmadığı kadar bir keşmekeşliğin hakim olduğunu belirterek, Trump'ın Arap gücü söyleminin arkasının gelmeyebileceğini dile getirdi.
ABD Başkanı Trump'ın söylediği Arap gücünde Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Suudi Arabistan, Katar, Mısır gibi ülkelerin isminin geçtiğinin aktaran Özşahin, ''BAE, Mısır ve Suudi Arabistan şu anda Katar'a karşı ambargo uyguluyor. Bunların beraber hareket etmesinin imkanı yok. Mısır'ın da Esed'in gönderilmesi konusunda çok istekli olmadığını görüyoruz. Göstergeler bu şekildeyken bu ülkelerin bu operasyona yönelik yeterli güçleri, kapasiteleri yok. Ciddi bir ABD desteği olmadan sahada bu ülkelerin başarılı olma imkanı zayıf." ifadelerini kullandı.
Özşahin, Türkiye'nin PYD yapılanmasının önüne geçmek ve Esed'in gönderilmesi gibi iki önemli önceliği bulunduğunu hatırlatarak, ''Dolayısıyla böyle bir güç oluştuğunda Arap ülkeleri PYD ile hareket ederse Türkiye'nin reaksiyonu ne olacak? Türkiye, NATO müttefiki bir ülke. Bölgenin en önemli güçlerinden biri. Böyle bir şeyi göze alacaklarını sanmıyorum. Rusya bu coğrafyada doğrudan doğruya asker bulundururken, deniz üssü varken Körfez ülkelerinin böyle bir müdahalesine müsaade etmeyeceği biliniyor. İşin özü bu konjonktürde böyle bir gücün kurulacağını ve Suriye'ye müdahalede bulunacağını sanmıyorum." diye konuştu.
"Yeni bir vesayet savaşı başlayabilir"
Mustafa Cüneyt Özşahin Arap gücü planının hayatı geçirilmesinin zor göründüğünü vurgulayarak, böyle bir güç kurulduğu takdirde devam eden vesayet savaşlarına bir yenisinin eklenebileceği uyarısında bulundu.
ABD'nin DEAŞ ile mücadele makyajı ile İsrail'in güvenliğini sağlamak için İran'ı sınırlandırmak istediğini savunan Özşahin, şunları söyledi:
"Amerika İran'ı sınırlamak, daha sonra da Rusya gibi diğer aktörlerin güçlenmesinin önüne geçmek istiyor. ABD'nin bölgedeki vekilliğini PYD/YPG yapıyor. İran, Haşdi Şabi kuvvetlerini orada tutuyor. Rusya Esed rejimine destek veriyor. Dolayısıyla bu olasılıkları düşündüğümüzde yani böyle bir gücün kurulması İran-Arap savaşının tetiklenmesi anlamına gelecek.
Irak savaşı çok hızlı bir şeklide sonlandı. Ama savaş sonrası ABD ciddi kayıplar verdi. Trump bu riski de göz önüne alıyor. Suriye'de DEAŞ tehdidi minimalize edildi ama Suriye'de halen istikrarlı bir yapı kurulmadı. ABD bu kaosta Suriye'de konuşlu güçlerinin, kendi askerlerinin zarar görmesini istemiyor. Bu nedenle yeni vekiller yoluyla bu 'dönüşüm dönemi'ni Amerikan güçleri dışında diğer güçlerin, ülkelerin eliyle yapmak istiyor, en az zararı görecek şekilde."
(AA)