GÜLCAN TEZCAN / gulcantezcann@gmail.com
Yeme bozuklukları konusunda uluslararası boyutta akademik çalışmalar yapan Psikolog Feyza Bayraktar, kilo alıp, vermeyle ilgili sorunların kökeninde psikolojik nedenler olduğuna dikkat çekiyor. Bayraktar'la yeme bozukluklarının kaynaklarını, çözüm yollarını konuştuk.
Yeme bozukluğu nedir? Sadece kilo alıp, vermekten ibaret bir durum değil sanırım...
Daha popüler bir konu genellikle işin kilo alma kısmından bahsedilir. O yüzden mesela pandemi oldu herkes evde kaldı, o süre içerisinde yemek yedi. Hareketsizlikten dolayı kilo alındı gibi bir argüman var. Evet bir kısım için bu doğru. Ama yeme bozukluğu çok geniş bir spektrum. Bunun Anoreksiyası var, Bulimiya nervozası var, Anoreksiya nervozası var, Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu var Duygusal yemesi var. Bunlar en çok duyulanlar. Bir de daha az bilinenler var.
Nasıl ortaya çıkar peki? Bu anlamda pandemi sürecini nasıl okuyorsunuz?
Yeme bozuklukları daha çok ani hayat değişimlerinde ortaya çıkar. Pandemi de bütün insanlık için en büyük hayat değişimlerinden biriydi. Bütün günlük rutinimiz değişti. Belirsizlik, kaygı, sosyal izolasyon ve bunun sonucunda da tabi ki insanlar kendileriyle ve kendi görüntüleriyle başbaşa kaldı. Zoom kameralarda, face time'da kendimizi görüyoruz, aynaya daha fazla bakıyoruz. Pandemi ile giyinme süslenme, dışarı çıkma da azaldığı için insanlar vücutlarında belli noktalara odaklandı. Hatta pandemi sonrası plastik cerrahi ameliyatlarında patlama oldu. İnsan kendisiyle başbaşa kaldığında o kaygıyı yönetmekte zorlandığı zaman odağını somut bir şeye yönlendirme ihtiyacı hissediyor. Bedeninize ve kilonuza odaklanıp onu değiştirmeye çalışıyorsunuz. Pandemide kilo alımı çok arttı ya da tam tersi yönde stresi yönetmekte zorlandı insanlar. Sıkı ve sağlıksız diyetlere odaklanıp her gün spor yapıldı. Durum iki uçta seyretti. Hem çok kilo alımı oldu hem de anoreksiye nervoza'da çok ciddi anlamda patlama oldu özellikle ergenlerde.
Yeme bozukluğunun temel kaynağı psikolojik midir?
Bütün psikolojik ve psikiyatrik rahatsızlıklar için genetik yatkınlık önemli bir etken. Kişilik özellikleri, aile ve çevre de etkenler arasında. Ama genel olarak baktığımızda yeme bozuklukları bir beslenme mevzusu değildir. Psikolojik kökenli bir problemdir. Uluslararası yeme bozukluğu uzmanları derneği tarafından sertifikalı Türkiye'deki tek uzmanım. 18 senedir bu alanda çalışıyorum. Ancak ne yazık ki bu konuya çok fazla eğilinmiyor. Psikoloji öğrencileri açısından baktığımızda gençler bu alana çok fazla girmek istemiyor. Çünkü diğer psikolojik, psikiyatrik hastalıklar gibi bunun bir ilacı yok. Hakikaten süreç zorlu, hekimlerle birlikte çalışmak gerekiyor. Yeme bozukluğu hiçbir zaman kendi başına gelmiyor. Çoğunlukla yanında ya bir depresyon, ya bir kaygı bozukluğu olur. Kişi yeme bozukluğunun farkına vardığında aradan ortalama en az iki sene geçmiş oluyor.
Neden bu kadar geç fark ediliyor?
Çoğu bunun yeme bozukluğu ve psikolojik kökenli bir problem olduğunu bilmiyor. "Benim kilo fazlam var, iradesizim, bir türlü boğazımı tutamıyorum. En iyi ben bir beslenme uzmanına gideyim." diye düşünüyorlar. Diyet yapmam, kilo vermem lazım diye yola çıkınca kişinin üzerinde çok büyük bir baskı oluşuyor. Stres anındaki ve çok kısıtlamadan kaynaklanan fazla yemelerin psikolojik kökenli olabileceğini düşünmedikleri için beslenme uzmanlarında fayda arıyorlar. Yeni nesil beslenme uzmanları bu konuda artık daha bilinçli. Bir kısmı terapiye ve psikolojik desteğe yönlendiriyor danışanlarını. Ama çoğu kişi bunun bir beslenme sorunu olduğunu düşündüğü için psikoloğa gitmiyor. En çok karşılaştığım şeylerden biri de şu; terapiste gidersem bana uyguladığı tedavi sonucunda kilomu takmamaya başlayacağım ve kendimle barışık olup kontrolü kaybedeceğim, birden kendimi salacağım ve şişman olacağım diye düşünüyor insanlar. Anoreksiya nervozada, Blumia nervoza ve Tıkınırcasına Yeme Bozukluğunda da bu var. Diğeri de mucizevi beklentiler. Beslenme uzmanına bir iki seans gideceğim ve bugüne kadarki yeme bozukluğum, kilo problemim ortadan kalkacak diye düşünüyor insanlar. Oysa bu uzun bir süreç. Diyetisyen ona göre somut bir şey veriyor. Al bu listeye göre yiyeceksin diyor. Ama yapamadıktan sonra onun bir anlamı yok.
Peki sorulması gereken soru nedir sizce?
Buradaki mesele şu; adı Anoreksiya nervoza da olsa Tıkınırcasına Yeme de olsa kişi kendine bu kadar zarar veren bir şeyi neden devam ettiriyor? Belli ki bunun hem geçmişten gelen bir çok psikolojik sebebi var hem de devam etmesine sebep olan başka faktörler sözkonusu. Bu hep atlanılan bir şeydir yeme bozukluklarında. Alanda çalışan uzmanlar sürekli yeme bozukluğunun sebebine odaklanır. On sene boyunca çocukluğu konuşabilirsiniz. Eğer kilosu çok fazla ya da az ise o noktada ne kadar hekim kontrolü de olsa bir noktada davranışı değiştirmeniz gerekiyor. Çünkü sağlığı tehdit eden faktörler var ve neden bu insanın bir tarafı çok değişmek isterken bir tarafı değişime bu kadar dirençli bunun cevabının bulunması gerekiyor.
Yeme bozukluklarının tetiklenmesinde öne çıkan durumlar neler?
Bu durumun nedenleri ve seyri kişiden kişiye değişebiliyor. Ancak son zamanlarda bu sanki sosyal medya ve filtreli fotoğraflardan sonra ortaya çıkmış bir ergen sorunu gibi lanse ediliyor. Bunu doğru bulmuyorum. Instagram vs yokken gazetelerin, dizilerin etkilerinden konuşurduk. Ama yeme bozukluğu bundan yüz sene önce de vardı. Medya etkisi ile başlamadı. Etkenlerden bir tanesi ama tek sebebi budur demek çok sığ kalır. Hepimiz Instagram, sosyal medya kullanıyoruz. Bu tek bir majör faktör olsaydı hepimizde yeme bozukluğu olurdu. İster istemez beden hassasiyetimizi tetikliyor ama hepimizde yeme bozukluğuna yol açmıyor. Şöyle bir ezber daha var; yeme bozukluğunu tetikleyen sebeplerden bir tanesi ideal beden şekli kriterleri. Eskiden balıketli kilolu kadınlar makbul iken daha sonra Kate Moss'un da getirdiği zayıf kadın ideal beden şekli tercih edilmeye başlandı. Günümüzde yine ABD'de kum saati formu tercih ediliyor. Günümüz ideal beden şekli zayıflıktan uzak. O yüzden yeme bozukluğunu ideal beden şekli kriterleri tetikliyor diyemeyiz. Yeme bozukluğu aslında ben güzel olacağım ile başlayabilir ama sonra tamamen kontrolden çıkar ve zayıf olacağım takıntısına döner. Bu ayrımı iyi yapmak gerekiyor. O yüzden bu ayrımı iyi yapmak gerekiyor. Biraz güzel olayım, kilo vereyim ile başlayıp kontrolden çıkarak zayıf olma durumu hastalığa dönüşüyor. Kısmen sosyal medya etkisi var doğru. Ancak beklentisi çok yüksek olan, kıyaslamalar yapan, sürekli çocuğuna 'sen yetersizsin olduğun gibi sevilmeye değer değilsin' alt mesajı veren ebeveynler de çocuklarda yeme bozukluğunun ortaya çıkmasına yol açıyor. İhmalkar ebeveynler de çocuğu değersiz hissettirir. Beden şekli ve kiloyla ilgili aile ve toplum tarafından gelen eleştiriler yemekle ilişkimizi olumsuz yönde etkiler. Fiziksel şiddet, psikolojik şiddet, cinsel taciz de yeme bozukluğunun başlıca sebepleri arasında. Ani hayat değişimleri; bir ülkeden başka ülkeye taşınmak, iş değiştirmek, evlenmek, boşanmak, çocuk sahibi olmak gibi büyük hayat değişimleri, yas, kayıp, ailedeki kronik hastalıklar sonucu kişinin acıyı, üzüntüyü, kaybı belirsizliği yönetemediği, hayatını kontrolsüz hissettiği noktalarda yeme bozukluğu ortaya çıkmaya başlıyor.
Aile sofrası yeme alışkanlığımızda nasıl bir yerde duruyor?
Ailenin yemekle ilişkisi çok önemli. Eğer sofraya oturduğunuzda sürekli tatsız konulardan konuşuyorsanız, baba ya da anne stresliyse çocuğun zihninde yemek sofraları eşittir huzursuzluk şeklinde kodlanmaya ve yemekle ilişkinin daha sağlıksız olmasına yol açıyor. Ya da çocuğa zorla yemek yedirdiğinizde çocuğun açlık, tokluk sinyallerini tamamen ortadan kaldırmış oluyorsunuz. Yiyeceğinden fazlasına zorlamak ve çocuktan bitirmesini beklemek fazla yemeye alışmasına sebep oluyor. Sürekli evde diyet, beslenme, kilo konuşulması da çok yapılan bir şey. Sağlıklı beslenme ayrı beslenme ile takıntılı hale gelmek ayrı bir şey. Biz bu ikisini karıştırıyoruz. Anne baba olarak bu konuda çocuğa rol model olursanız sağlıklı beslenirseniz, egzersiz yaparsanız çocuk bunu öğrenir. Ama sürekli kaç kilo oldun, kilo aldın mı verdin mi, diyete gireyim, ailece diyete giriyoruz gibi konular sizin gündeminiz ise o zaman o çocuğun yemek ve kiloyla ilişkisi de sağlıksız olacaktır.