Kontrolü yalnızca eşimin yanında bırakırım

ARZU AKYOL
arzu.akyol@aksam.com.tr

Oyuncu, sunucu, takı tasarımcısı, iş kadını… Üstelik evli ve çocuklu… On parmağında on marifet olan kadınlardan Pınar Altuğ… Peki, bu kadar başarıya, uzun yıllardır süren mutlu bir evliliğe ve güzeller güzeli bir kız çocuğuna rağmen hâlâ eşi Yağmur Atacan’ın yaşı ve işiyle ilgili sorulara muhatap olmak onu sinirlendiriyor mu? Neden bu kadar kontrollü? Medyadan gözü gibi sakındığı kızıyla reklamda oynamaya nasıl ikna oldu? Mutluluk tablosunda kimler var? İşte “Hayatımın kontrolünü yalnızca eşimin yanında bırakırım” diyen Pınar Altuğ’la bu soruların cevaplarını ve çok daha fazlasını bulabileceğiniz samimi bir röportaj…

Oyunculuk ve sunuculuğa şimdi bir de takı tasarımcılığını eklediniz ve bir takı mağazası açtınız. 

Mağazamda sadece mücevher koleksiyonum yok. Aynı zamanda Kütahya Porselen’le beraber hazırladığımız özel bir porselen koleksiyonu ve tekstil ürünlerim (Pike takımları, havlular, bornozlar, peştamallar, masa örtüleri, kül tablaları, yastıklar…) de bulunuyor. Ayrıca bir nakış makinam var ve anında kişiselleştirme yapabiliyoruz. Havluların ve peştamalların üzerine isim yazabiliyoruz. 
Takı merakı nasıl başladı? 
Annem çok özel mücevherler takan bir kadındı. Çocuklar annelerinden gördükleriyle büyür, ben de öyleyim. Aslında başlangıç hikâyesi enteresan; bir mücevher firması bana iş birliği önerdi ve benim de birkaç model tasarlamamla ilgili bir fikir oraya çıktı. Sonra projeden  vazgeçtik ama geri dönemedim. Kendi markamı çıkardım. Marka adım da annemin adından başkası olamazdı. Böylece ‘Selma by Pinar Altuğ’ ortaya çıktı.
Tasarladığınız takılar ne söylüyor? Bir mesajı var mı kadınlara?
Benim mücevherlerim biraz önce de söylediğim gibi zamansız… Her yaşta kadın, günün her saatinde ve her kıyafetle takabilir. İster plajda bikiniyle takın, ister gece elbisesiyle…
Tasarımlarınızda nelerden ilham alıyorsunuz?
Kalpler ve yıldızlardan oluşan bir koleksiyon tasarladım. Düşünürseniz bunlar en temel semboller arasında yer alıyor. Çocuklar sevgilerini kalple, beğenilerini de yıldızla gösterir.
AİLEM KONUSUNDA KETUMUM
Sizi hem çok yakından tanıyoruz hem de tanımıyoruz aslında. Mesafeli bir yakınlığınız var. Bu bilinçli bir tercih mi?
Ailem ve evim; kısacası mahremim konusunda biraz ketumum. Herkesin hayatında kendine ait bir bölüm kalması taraftarıyım. Hayatımı da  bu anlayışla sürdürüyorum. 
Peki, mesafeleri kaldıralım biraz ve sizi daha yakından tanıyalım. Bu güzelliğe vesile olan genler nereden? Nerelisiniz?
Ben doğma büyüme İstanbulluyum ama annem Yalovalı, babam da Karadeniz Ereğlili… Birbirine çok bağlı ve birbirini koşulsuz sevgiyle seven bir ailede büyüdüm. Şanslı bir çocuktum ve hâlâ da öyleyim.
Anne baba ayrılığı çocukluğunuzu nasıl etkiledi? 
Anne ve babamın boşanması beni hiç etkilemedi diyebilirim. Nasıl başardılar bilmiyorum ama aralarında çok güzel bir denge vardı. Ben 6 yaşındayken boşandılar ama ben bundan hiç mutsuz olmadım.
Hayatta çarptığınız ilk duvar babanızın kaybı mıydı?
Evet, babamı kaybetmem hayatta yaşadığım ilk büyük üzüntü.  
Siz iyi bir annesiniz. Sizin annenizle ilişkiniz nasıldı?
Teşekkür ederim, elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Daha doğrusu annemden gördüklerimi uyguluyorum. Biz iyi anlaşan bir anne kızdık. Oldukça sert, kararlı ama bir o kadar da beni dinleyen ve bana her şeyi açıklayan bir annem vardı.         Ben de aynı yolda yürüyorum. 
“KEŞKE” DİYEREK YAŞAMAM
Bir Fransız lisesinde okurken, babanızın ölümü ve maddi imkânsızlıklar nedeniyle ayrılmak zorunda kalmışsınız. Sonrasında da Neşe Erberk’le tanışma, mankenlik, güzellik yarışması ve oyunculuk... Bu sizin için bir peri masalı mıydı bir kâbus mu?
Aslında bir kurtuluş ve çıkış yoluydu. Babamı kaybettiğimde okuluma devam edebilecek maddi gücümüz yoktu. Annemle, okulumu bitirebilmek için sevgili Neşe Erberk’in teklifini değerlendirdik. Verdiğim karardan hiç pişman olmadım. Şimdi geriye dönüp baktığımda pek de fena olmamış diyorum.
Peki, hayatınızın başka bir  rotası olsun ister miydiniz?
Yaşadıklarımdan pişmanlık duyan biri değilim. Ben “keşke” diyerek yaşamaktan hoşlanmam, önüme bakmayı tercih ederim. Tesadüfler bana sonunda başarı getirdi, bundan dolayı da oldukça memnunum.
Pınar Altuğ dendiğinde aklımıza son derece kontrollü, başkalarının ne düşüneceğini umursamayan, güçlü ve bağımsız bir kadın geliyor. Bunun bir bedeli oldu mu?
Başka türlüsünü bilmiyorum ki… Kendimi bildim bileli ben böyleyim. Mutlaka bedeli olmuştur ama benim bunu karşılaştırma imkânım olmadı. Annem de babam da ayakları yere sağlam basan insanlardı. Beni de öyle yetiştirdiler. Bunda genç yaşta iş hayatına başlamamın da etkisi olmuştur mutlaka.
Bütün bu özellikler yorucu değil mi aynı zamanda? Zaman zaman kontrolü bırakma ihtiyacı duymuyor musunuz? 
Zaman zaman yorucu hale gelmediğini söylemek zor… Göz önünde olan biri olabilirim ama bu insan olduğum gerçeğini de değiştirmiyor.
Peki, yanında kontrolü bıraktığınız kimse yok mu?
Hayatımın kontrolünü yalnızca eşimin yanında bırakıyorum diyebilirim.
Özel hayatınızda çok çalkantılı dönemler de atlattınız ama şöhretten şikâyet ettiğinizi duymadım. Bir röportajınızda “Elimi taşın altına koyarken taşın ağırlığını biliyordum” diyorsunuz. Bu taşın altında ezildiğiniz olmadı mı hiç?  
Ben modellik yapmaya başladığımda 17 yaşındaydım, bu şartlarda büyüdüm ve başka türlüsünü bilmiyorum. İnsanlarla da medyayla da iyi bir ilişkim olduğunu düşünüyorum, çünkü davranışlarım istikrarlıdır. Bir gün öyle, bir gün böyle davranmıyorum, hep aynı çizgideyim.
Eşimle yaşlanmak istiyorum
Evliliğiniz ve eşinizle ilgili son derece medeni aklı başında cevaplar verdiğiniz halde onun ‘yaş’ı ve ‘iş’i hala soruluyor. İnsanların ya da medyanın anlamadığı ne sizce bu kadar düzgün bir ilişkide?  Saçma sapan ilişkilerin bile bu  kadar sorgulanmaması sizi  sinirlendirmiyor mu?
Hayır, sinirlendirmiyor. Demek ki bizi eleştirecek başka hiçbir şey bulamıyorlar, tek buldukları hâlâ yaş farkımız ki bu sadece bizi ilgilendirir. İş meselesine gelince, hiç bilmedikleri bir konuda bu kadar şuursuzca yorum yapıyor olmaları çok garip geliyor.
Bunca yıllık evlilikten sonra, evliliği ve aşkı nasıl tarif ediyorsunuz?
Ben eşimle yaşlanmak istiyorum, bence bundan yıllar sonra da onun yanında olmayı hayal etmek sevginin en güzel göstergelerinden biri…
Özel hayatınız ve kariyerinizle ilgili en büyük pojeniz ne? 
Ben küçükken de bu soruya her zaman verdiğim cevap, mutlu ve başarılı olmaktı. Hâlâ aynı fikirdeyim.

BAŞARIDAN ŞİKÂYET ETMEM
Ekrana çok yakışıyorsunuz. Yeni projeler var mı?

Teşekkür ederim, ben de ekranda olmayı seviyorum ve kameralar karşısında olmayı özledim. Sanırım önümüzdeki kış bir şeyler olur. Geçtiğimiz sezon, içinde gerçekten bulunmak istediğim bir proje çıkmadı. Bu sezon için kısmet diyorum. 
Meltem karakteri üzerinize adeta yapıştı. Bunun iyi tarafları da var tabii ama bir oyuncu olarak sizi kısıtladığınıdüşündünüz mü hiç? Çünkü bu karakterin bu kadar  sevilmesi nedeniyle hakkınızda  “Sadece sit-com’da oynayabilir” gibi yorumlar da yapılıyor. Bence hiç mahsuru yok, bu yaptığımız işin ne kadar başarılı olduğunun kanıtı. Ben başarıdan şikâyet etmem.
Seyirciyi ters köşe yapacak bir projede olmayı ister misiniz?
Ben şöyle bir rol olsa da oynasam demek yerine gelen projelerde başarılı olup olamayacağıma bakıp buna göre karar veren biriyim. Beni mutlu edecek ama bir yandan da üstesinden gelebileceğim bir rol gelirse neden olmasın.

GÜZELLİK BAKIMLI VE TEMİZ OLMAKTIR
En son yine makyaj yaptırırken paylaştığınız bir fotoğrafa yaşınızla ve görünüşünüzle ilgili bir takım olumsuz yorumlar yazıldı. Ne hissediyorsunuz bunları okuyunca?
Herkes istediğini söylemekte serbest elbette ama ben de istediğim kadarını duyma hakkına sahibim. Maalesef sosyal medya, insanları biraz fazla cesaretlendiriyor ama ben o insanları klavye şövalyesi olarak adlandırıyorum.
Güzellik kavramı sizin için ne ifade ediyor?
Bakımlı olmak benim önceliğim, yoksa güzellik herkese göre değişir. Siz esmer seversiniz ben sarışın, kimi ince sever kimi balık etli… Ama bakımlı ve temiz olmak herkes için aynı.  

TERAPİM AİLEM…
Bir mutluluk tablosu çizseniz kimler olur?

Bu tablonun içinde mutlaka kızım, kocam, ailem ve dostlarım olur. 
Mutlu musunuz?
Çok mutluyum ve bunun için de şükrediyorum. Yaşadıklarım ve hayatım bana mutsuz olduğum şeyleri yapmamaya hakkım olduğunu öğretti. Çok şükür imkanlarım da buna izin veriyor. Hatır için beni mutsuz edecek hiçbir şeyi yapmıyorum. Aynı şey işim için de geçerli. 
Peki, mutsuz olduğunuz anlarda terapi gibi gelen neler var? 
Ailem ve arkadaşlarım bana yetiyor. Bazen de mutsuz olduğumda mutfağa girerim. Birkaç çeşit kurabiye yaparım.

MUTLU OLMASINDAN BAŞKA BİR DİLEĞİM YOK

Sizi en son kızınızla birlikte Persil reklamlarında izliyoruz… Kızını göz önünde olmaktan koruyan titiz bir anne     buna nasıl karar verdi?
Persil ile bu sene iş birliğimizin 6. senesi… Marka, anneler ve çocukları konseptli global bir kampanya başlattı. Türkiye’de de aynı kampanya devam     edecekti. Bir kerelik kuralımızı bozduk çünkü Su yerine başka bir çocukla oynamam söz konusu olamazdı. Hem de bir yandan beraber bir anımız olsun istedik.
Su’da değişiklik oldu mu reklamdan sonra? Hoşuna gitti mi televizyona çıkmak? 
Bu konuda ailecek iyi çalıştığımızı düşünüyorum, az bir etkiyle geçti bu dönem. Sonuçta 7 yaşında küçük bir kızdan bahsediyoruz elbette heyecanlandı, zaman zaman şımardı ama kontrol edebildik.
Siz onun ekran önünde olacağı bir iş yapmasını tercih eder misiniz gelecekte? Nasıl hayaller kuruyorsunuz onun için?
Açıkçası mutlu ve huzurlu olması dışında hiç bir dileğim ve hayalim yok. İsterse bizim işimizi de yapabilir. Şimdilik en yakın arkadaşıyla beraber bir veteriner kliniği açmak istiyor.
Onu hayata bırakırken ne öğütleyeceksiniz?
Kendi kararlarını vermeyi ve sonra da bu kararların arkasında durmayı… Gerisi gelir     nasılsa diye düşünüyorum.