'Herkesin aynı fikirde olduğu masadan iyi hikâye çıkmaz'

DERYA CANAN SÜTER

deryacanan@gmail.com

Ali Atay’ın yönetmenliğini yaptığı, Alper Kul, Sarp Apak, İrem Sak, Doğu Demirkol, Feyyaz Yiğit, Özgür Emre Yıldırım ve Mehmet Özgür’ün oynadığı ‘Ölümlü Dünya’  2018’de vizyonda olacak. Çekimlerin bitmesine birkaç gün kala seti ziyaret edip Ali Atay ve oyuncularla filmde bizi nelerin beklediğini konuştuk.

Nasıl geçti çekimler?

Sarp Apak: Çekimlerin bitmesine 2 gün kaldı. Açıkçası üzülüyoruz bittiğine, bayağı aile gibi olduk ve çok eğleniyoruz. Birçoğumuz zaten arkadaştık; Feyyaz ve Doğu’yu yeni tanıdım ama onlar da hakikaten eksik parçalarımızmış. 

Filmi hem çektiniz; hem de beş kişilik bir yazar ekibiyle birlikte yazdınız. Filmde kısa da olsa oyuncu olarak yer almayı düşünmediniz mi?

Ali Atay: İkisini birlikte yapamam endişesiyle bu filmde oyuncu olarak yer almadım. Zevk aldığımı düşündüğüm için bu ikinci filmi yaptım. Tabii oyunculuktan bir nefes alayım düşüncesi de vardı; eskiden beri film yapmayı istiyordum. Bir de benim dünya kurmakla ilgili zevk aldığım bir durum var. Bu hikâyeye başlamamızın sebebi de bu aslında. Böyle tatlı bir film nasıl yapabiliriz; hiç kasmadan, komik olsun diye uğraşmadan nasıl bir şey çıkarabiliriz diye yola çıktık. Her şey de iyi gitti, sonuna geldik.

Peki beş kişi bir araya gelip nasıl senaryo yazıyor? Kavga, gürültü, kıskançlık olmuyor mu?

Feyyaz Yiğit: Kaç yaşına geldik ama yaa olur mu? Aslında kavga çıkması iyi bir şey yazı yazarken… Kavga çıkmıyorsa bir sıkıntı vardır bence, herkesin aynı fikirde olduğu bir masadan hikâye çıkması çok zor. Kavga, gürültü, tartışma yani o geyik dediğimiz anlarda bir fikre varmış oluyoruz ve sonrası geliyor.

BİLİNÇLİ KOMEDİ YAPILMAZ

‘Ölümlü Dünya’ için gerçek karakterlerden oluşmuş bir komedi filmi diyorsunuz. Komedi filmi çekmenin bir formülü var mı sizce?

A. Atay: Vardır tabii ama benim hiç haberim olan bir şey değil. Bilinçli komedi yapılmaz bence, bu benim bildiğim bir şey değil en azından. İnsanların neye güleceklerini hesap edemeyiz tabii ki ama biz gülmüyorsak başka birinin gülmesinin benim için hiçbir anlamı yok. Biz çok gülerek ve eğlenerek yazdık en azından. 

Limonata farklı bir damardı ve alışılmış komedi filminin dışında özgün bir hikâye anlatımı vardı. Ölümlü Dünya’da seyirciyi neler bekliyor?

A. Atay:  Oradaki çıkış noktamız da ne olacağını bilmeden yazdığımız, serbest çağrışımlarla ilerleyen bir hikâyeydi. Burada ise ne olacağını bilerek yazdığımız bir hikâye var. O tamamen iki kardeşin başına neler gelebileceği üzerinden yol alan bir hikâyeydi ve komik derken birden drama dönen bir yapısı vardı. Burada ise komik bir aile var; yazarken çok güldüğümüz tiplerin hayata geçtiği anda daha da komik olduğunu fark ettik. Komedinin nasıl karşılık bulacağını, daha doğrusu bizim güldüğümüz şeylerin nasıl karşılık bulacağını çok merak ediyoruz. Eğer salonda insanlar da bizimle beraber gülerlerse, bu duygu seyirciye de geçerse çok keyif alırız.

Peki ‘Leyla ile Mecnun’ dizisinin orijinalliğine ve zekâ pırıltıları saçan alt metinli mizah anlayışına benzer bir komedi filmi mi izleyeceğiz?

A. Atay: Hani tek bir şeye gülmüyoruz ya, milyonlarca farklı şeye gülüyoruz. Bunun içindeki mizah durumunu ben daha önce oyuncu olarak tatmadım; yaşamadım. Burada başka, çok değişik bir mizah bizi bekliyor diyemem ama gerçek bir hikâye, karakterler ve mevzu var. Bir de bunun tanımını yapmak biraz zor galiba…

Şu aşamada hikâyeden çok bahsedemiyorsunuz tabii ki, ama karakterlerden bahsetsek?

S. Apak: Alper, Feyyaz, Doğu ve ben dört kardeşiz; babamız Ahmet Mümtaz Taylan. Mehmet Özgür de amca yarısı bir aile büyüğünü oynuyor. Burada kendi karakterimden farklı olarak daha sakin bir karakteri oynuyorum; yani benim açımdan Serhan karakteri seyirciyi biraz şaşırtabileceğim, çekici bir rol. Limonata’yı ilk izlediğimde “yaa bize de böyle şeyler gelmiyor” diye evde kendi kendime söylenirken nasıl istediysem artık projeyle ilgili ertesi gün telefonum çaldı. Oturduk, konuştuk ve severek hatta bayıla bayıla işe başladık. Çünkü artık iyice çekiniyorum gişe filmi denilen yapıya girmekten; kötü oldu mu çok kötü oluyor. Artık geriye güzel şeyler bırakabileceğim şeyler yapmak istiyordum. Tabii bir de Ali beni iyi biliyor; senaryoda ne beklediğini çok iyi biliyor. O yüzden gönül rahatlığıyla başladım diyebilirim. Yani kendi adıma bu filmde oynamasam kıskanırdım.

“SIRF O AN GÜLELİM DİYE YAPILAN MÜSTAKİL ŞAKALAR YOK, ÖYKÜ VAR”

Tüm o yazım ve yapım süreci nasıldı? Oyunculardan da bu süreci ve filmle ilgili düşüncelerini dinleyebilir miyiz?

Alper Kul: Yazarlara baktığımızda, Ali zaten duyularına duygularına çok inandığım bir oyuncu. Ekşi Sözlük’ün de yazarlarından olan ve nevi şahsına münhasır bir mizahı olan Aziz Kedi’nin adını da bundan sonra epey duyacaksınız. Doğu’yu oyuncu olarak göreceksiniz ama Feyyaz’ı yazar ve belki ileride yönetmen olarak da görürsünüz diye düşünüyorum. Üçünün yazdığı senaryo enteresan bir senaryo olmuş. Okuduğumda çok etkilendim; bana gelmiş en enteresan senaryo diyebilirim. Bir dili var ve o dilden yola çıkıp bir üslup oluşturmaya çalışıyoruz aslında. Benim çok alışık olmadığım bir macera oldu. Çünkü şaka yapmamaya çalışıyoruz ve tamamen bomboş bir A4 sayfası gibi geldik; hepimizi Ali yönlendiriyor. Bir de özellikle yazarken şaka yapmamaya çok gayret etmişler ve hadi şurada seyirciyi güldürelim mantığıyla yapılan şakalara yer vermemişler.

Feyyaz Yiğit: Yazmaya başlarken o bir kuraldı zaten; şaka yapmadığımız bir komedi filmi yazacağız diye başladık. Öykünün kendi gerçeği var ve sırf o an gülelim diye yapılan müstakil şakalar yok.

Ali Atay: Espri çöplüğüne dönen bir durum yaşıyoruz ya artık, biz onu istemedik. Espriyi okuyorsun artık, biz istedik ki kamerayı da hissetmeyelim, bir ailenin içine dâhil olalım ve onların içinden biriymiş gibi görelim olayları.

Alper Kul: Eğlendiğimiz için kolay geçiyor ama aslında oynaması zor. Hiç espri yapmamaya çalışarak çok gerçekmiş gibi oynamak epey zor bir zanaat. 

Sarp Apak: Ali çok dürüst, olmadığında anında söylüyor... (gülerek)

Ali Atay: (Gülerek) Bence öyle bir sahtekârlığa hiç gerek yok. Hepimiz arkadaşız ve olduğunda da tek seferde bile ok deyip “çivi gibi oldu, bir daha çekmeyelim” diyoruz zaten.

İrem Sak: Ben de senaryoya vuruldum. Bu yüzdendâhil olmak istedim.

Mehmet Özgür: Benim hep özlediğim bir mizah türü bu. Türk sinemasındaki mizah anlayışıyla ilgili yeni bir kapı açacak. Çünkü gündelik yaşamda istemediğimiz, gördüğümüzde üzüleceğimiz şeyleri bugün mizah olarak görmeye başladık; bu filmde ise böyle durumlar yok.

EN AZINDAN "DENEDİK" DERİZ

Oyunculuktan yönetmenliğe geçmenin, film çekmenin motivasyonu sizin için nedir?

A. Atay: Yaptığım hiçbir şeyi kariyer olarak düşünmedim; bir grup kurduk müzik de yapıyoruz. Sadece mutlu olduğum alanlar yaratıp orada ilerliyorum. Senaryolar çok tatmin etmediği için neden biz bir şeyler yapmıyoruz deyip bu tarafa yöneldim. Sürekli olmuyor, yapmıyorlar diyorduk. Konuşacağımıza bir şey deniyoruz şu an, olursa “şahane bir şey yaptık, olmazsa da denedik” diyeceğiz.